REKLAMI GEÇ

2023 Eğitim Vizyonu’na Eğitim İş’ten İtiraz

2023 Eğitim Vizyonu’na Eğitim İş’ten İtiraz

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un kısa süre önce açıkladığı “2023 Eğitim Vizyonu” eğitimciler tarafından değerlendirildi. Türkiye’de bazı çevrelerin beğenisini kazansa da projeye Eğitim İş’ten tam not gelmedi. Şube Başkanı Aydoğan, yeni vizyonun eğitim politikalarında köklü değişiklikler getirmediğini kaydetti.

Haber Merkezi / DENİZLİHABER / 26 Ekim 2018 Cuma, 11:36

Türkiye’de çok konuşulan 2023 Eğitim Vizyonu programı Eğitim İş Sendikası Denizli Şubesi tarafından kapsamlı bir değerlendirmeye alındı. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un açıkladığı program bazı çevrelerce olumlu karşılansa da eğitimciler yetersiz olduğu ve köklü değişiklikler içermediği görüşünde. Özellikle yeni vizyon açıklamasının Cumhurbaşkanlığı Kulliyesi’nde açıklanması da eleştiri konularından biri. Daha önemlisi ise yeni vizyon programının köklü değişiklikler getirmemesi.

AYDOĞAN: HAKLI ÇIKTIK
Eğitim İş Denizli Şubesi Başkanı Namık Kemal Aydoğan yeni vizyonun eğitimde yaşanan ticarileşmeyi, özelleşmeyi ve dinselleştirmeyi önlemeyeceği öngörüsünde bulundu. Düzenlemenin diyanet, tarikat, cemaat ve vakıfları yeni sisteme dahil ettiğini kaydeden Aydoğan, “Bakan Selçuk’un gereken reformları gerçekleştiremeyeceğini söylemiştik. Maalesef haklı çıktık” dedi.

ENDİŞE VERİCİ
Yeni programın sunumunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘FETÖ terör örgütünün eğitim sistemindeki eksikliklerden faydalanarak toplumu sinsice ele geçirmeye çalıştığını’ ifade ettiğini hatırlatan Eğitim İş Başkanı Aydoğan, “Hazırlanan programda bu konuya değinilmedi. Bu durumun aksine sivil toplum örgütleri ile işbirliğinin devam edeceğinin açıklanması dikkat çekici. Devletin asli görevi olan eğitimi cemaatlerin emrine vermemesi gerekiyor. Bunu anlamak için daha kaç kere kandırılmak lazım” diye sordu.

ONLAR TÜRKİYE’NİN GELECEĞİ
Hiçbir dernek, vakıf ve cemaatin eğitim sistemine dahil edilmemesi gerektiğini hatırlatan Başkan Aydoğan; “Kimse Türkiye’nin geleceği olan yavrularımız üzerinden siyasi çıkarlarını şekillendirememelidir. Bir milyona yakın öğretmeni bulunan Milli Eğitim Bakanlığı’nın “değerler eğitimi” adı altında STK’lara ihtiyacı olmadığı gibi okul öncesi eğitimi de Diyanet İşleri Başkanlığı’na devretme hakkı, hukukta da Anayasa’da da yoktur.Eğitimi devletin sırtında bir yük olarak gören AKP, eğitim kurumlarını birer “ticarethane”, öğrenci ve velileri ise “müşteri” durumuna düşürmektedir” diye konuştu.

İŞTE EĞİTİM İŞ’İN DİKKAT ÇEKTİĞİ KONULAR
Eğitim İş Denizli Şubesi yeni programda okulların finansmanına ilişkin de ciddi endişeleri olduğunu duyurdu. Buna göre STK’lar ile yapılacak işbirlikleri, bağışçılar için mevzuat ve eğiriş düzenlemeleri, Okul Aile Birliği gelirlerinin yeni bir yapıya kavuşturulması gibi konularda açıklanan programın eğitimin finansmanını hayırseverlere ve velilere yıkmak olduğu kaydedildi.
Sanayi ile işbirliği adı altında eğitim kuruluşlarının sanayi kuruluşlarına devredilemeyeceği de kaydedildi.
Eğhiliyet ve liyakat konularında ise atamaların sözlü sınavlara dayandırıldığı hatırlatılarak bu durumun da endişe verici olduğu tekrarlandı, geçmişte yapılan ayrıcalıklı muameleler hatırlatıldı.

İŞTE DİĞER İTİRAZLAR
Eğitim İş Sendikası Denizli Şubesi vizyon belgesine dair diğer endişelerini 17 başlıkta toplayarak kamuoyuna aktardı. Yapılan yazılı açıklamada şu itirazlara yer verildi:
– Bu belgede başta öğretmenler olmak üzere kamu çalışanlarının 3600 ek gösterge beklentilerine yer verilmemiştir.
– Atama yönetmeliğindeki adaletsizlikler devam etmekte, vizyon belgesinde buna ilişkin bir çözüm yer almamaktadır.
– Liyakat sistemine değinmiş olmaları güzel bir durum ancak bu konuda güven sorunu hala devam etmektedir. Ayrıca profesyonel yönetici kadrolarının nasıl uygulanacağı yine merak konusudur.
– Sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik uygulamaları ne acıdır ki devam etmektedir. Bu uygulamadan vazgeçilmesi gerekiyordu. Bu konuda teşvik ve hizmet puanı uygulaması doğru bir çözüm yöntemdir. Mülakat hala bir tehdit olmaya devam etmektedir.
– Okulların ihtiyaçlarının çözümüne dair bir çözüm bulunmamaktadır. Öğretmen ve idareciler yine para bulmak için itibarsızlaştırıcı yöntemlere itilmektedir. Özel eğitim yine ayrıcalığını korumaktadır.
– Okul türlerinin özellikle liselerde ihitiyaçlar oranında açılması ve bunun kalıcı hale gelmesine dair bir yapılanmadan söz edilmemiştir.
– Okula başlama için 72 yaş sınırı doğrudur. Bu karar, bakanlığın 4+4+4 uygulamasının yanlışlığını kabul ettiğinin de bir göstergesidir.
– Okul öncesi eğitimin zorunlu tutulması doğrudur. Beklenen bir durumdur.
– Sınav sistemlerine dair net bir çözüm önerisinden bahsedilmemektedir.
– Sınıfların 40 kişi ile sınırlandırılması bir çözüm değildir. Bu sayı verimli bir ders ortamı için kalabalık bir değerdir.
– Ders saatlerinin azalması ve ders konularının seyreltilmesi yerinde bir uygulama olacaktır.
– İkili ve taşımalı eğitime çözüm üretilememiştir. Ekonomik anlamda köylüyü ve üreticiyi güvence altına alacak ve kente göçü önleyecek tedbirler acilen uygulanmalıdır.
– Mesleki yönlendirmenin 9. Sınıfa alınması çözüm değildir. Bunun için veli ve öğrencinin yetkisi sınırlandırılmalı okul ve öğretmen yönlendirici ve karar verici durumda olmalıdır.
– Bakanlığın öğretmenlik formasyon eğitimini üniversitelerden alıp tekiline alması bir takım kaygılarımızı artırmaktadır. Bunun yerine öğretmen yetiştirme modelinin gözden geçirilmesi gerekmektedir.
– Öğretmenlik meslek kanunu elbette iyi olur ancak burada iş güvencesinin tehdit altında tutulması, belediyelerin burada söz sahibi olması kaygı verici bir durumdur.
– Rehber öğretmenlerini statüsüne dair çözüm yer almamakla birlikte “manevi rehberlik” tehdidi devam etmektedir. Koçluk sistemine yer verilmiş olup bu sistem okyanus ötesinin bir projesi olarak bu belgede yer bulmuştur !
– Şüphesiz olumlu yönler vardır. Ancak uygulamaya geçmeden bu sistemin olumlu ve olumsuz yönlerini tam olarak göremeyiz.Bir sistemin başarılı olması için bakanlık yaptığının arkasında durmalı, kısa sürede yeniden sil baştan değiştirme yoluna gitmemelidir!
Daha önce defalarca söylediğimiz gibi eğitim sisteminde yıllardır yaşanan sorunların aşılmasının, çocukların nitelikli bir eğitime ulaşabilmesini sağlamak için bugüne kadar izlenen bilimsel olmayan eğitim politikalarını tamamen değiştirmekten geçmektedir. Yaşanan karanlık tablodan çıkışın tek yolu ise eğitimin eşit, parasız, bilimsel, laik ve kamusal niteliğinin arttırılmasıdır.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı