REKLAMI GEÇ

SMMMO seçimlerinde kaybeden kim oldu?

SMMMO seçimlerinde kaybeden kim oldu?

Denizli Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odası’nda 22’nci olağan genel kurul tamamlandı. Bir yönetim kurulu üyesinin dışında tüm kurullarda kimlerin görev aldığı netleşti. Peki seçimin kazananı ve kaybedenleri kimlerdi? İşte o detaylar…

Selami Aydın / DENİZLİHABER / 30 Mayıs 2016 Pazartesi, 14:05

Odada 30 yılı aşkın süredir hizmet veren ve son 20 yılında başkanlık görevini üstlenen Necdet Yılmaz yeni yasal düzenlemeler nedeniyle aday olamadı. Yılmaz’ın aday olmadığı genel kurul alışılmışın aksine tek liste ya da iki listenin karşılıklı çarpışması ile değil 5 listeli ve 3 bağımsızlık geçti. 

Seçim öncesi tüm gruplarda beklentiler yüksek olsa da seçim sonuçları kazananları ve kaybedenleri ortaya çıkardı.

MESLEK MENSUPLARI KAZANDI
Bu genel kurulda diğerlerinin aksine meslek mensuplarına olan değer daha da arttı, sözlerine kulak verildi, hassasiyetleri önemsendi. Daha önceki genel kurullarda Ankara’dan gelen divan başkanlarının konuk konuşmaları ve alışagelinen Necdet Yılmaz’ın uzun uzun konuşmaları ile geçirilen ilk gün büyük bir değişiklik ile başladı.
4 grup kendi arasında anlaşarak divan başkanını tayin etti, her grup birer üye ile divanda temsil edildi. Farklılık, meslek sorunlarının, oda yönetim şeklinin uzun uzun konuşulmasını sağladı. Bu durum tarafsız olduğu her zaman kuşkulu olan önceki divan yönetimlerinden farklı olarak yeni bir divan anlayışı ile mümkün oldu.
Daha önceki genel kurullarda söz alma fırsatı bulamayanlar tek tek kürsüye geldi, görüş ve düşüncelerini anlattı. Konuşmalardan bunalmış dinleyici kitleleri yerine kendi meslek sorunlarının ve odaya ilişkin projelerin masaya yatırıldığını gören delegeler tüm konuşmalarda salondaki kalabalığı korudu, ilgileri yüksek oldu.

YILMAZ’IN VEDASI DAHA GÜZEL OLABİLİRDİ
20 yıl sonra görevi bırakan Necdet Yılmaz’ın bir ‘onursal başkanlık’ ile hizmetlerinin perçinlenmesi çok daha şık olabilirdi ama ne Yılmaz kendi davranışları ile bu yolu açtı ne de karşısında yer alan gruplar ona bu onuru şimdilik vermedi.
Son altı aylık süreçte tüm odayı birleştirmek için büyük mücadele verdiğini söylese de sadece bir grubun arkasında yer aldığı açıkça görüldü. Yılmaz’ın bu güne kadar seçim kazanan kendi grubu Denizli Birlik Dayanışma seçimde 211 oy alarak ancak üçüncü olabildi.
Yılmaz’ın destek verdiği listenin üçüncü sırada olması seçimin kaybedenleri arasında olduğunun en büyük göstergesiydi. O listede kendi ekibinden Rıza Altın, Mehmet Sarıgöl ve Aykut Yıldırım’ı iki, üç ve dördüncü sıralara yerleştirmiş olması, bizzat teklif götürdüğü Himmet Yavaş’ın başkan adayı olması sonucu etkiledi. Karşı görüşte yer alan herkes listeyi Yavaş’ın değil Yılmaz’ın listesi olarak değerlendirdi.

UZUN KONUŞMA ÇIKIŞI ŞIK DEĞİLDİ
Zaman darlığı nedeniyle konuşmaların beşer dakika ile sınırlandırılması sonrasında genel kurula ‘İstersem burada üç saat konuşurum’ diyen Necdet Yılmaz’ın bu tavrı şık olmadı. Zaten kürsüde uzun uzun konuşan birinin bir de uzun konuşmakla insanlara çıkışması, karşıt görüşte yer alan üyelerin fikirlerini perçinlemekten öteye gitmemiştir.
Konuşması sırasında, kürsüden söylenmemiş, genel kurulda henüz gündeme gelmemiş dedikodulara ilişkin yanıt vermesi de sıkıcıydı. Altı ay boyunca birlikteliği sağlamaya çalıştığını söyleyen Başkan Yılmaz’ın ayrıştırıcı değil, birleştirici bir dil kullanması gerekirdi.
Ardından söz alan üyelere tek tek çıkışması ise alıştığımız Yılmaz formatının tamamen dışındaydı. Etkinlikler konusunda bir genci adeta fırçalaması yakışmadı. Daha fazla etkinlik isteyenlere yeni alanlar açmak yerine mevcudun içine sıkıştırmaya çalışmak, ‘genç olmanın dilinden pek de fazla anlanmadığı’ izlenimi doğurdu.
Kadın etkinlikleri konusunda ikazlarda bulunan bir bayan üyeyi etkinliklere katılmamakla suçlamak ‘çaresizlik göstergesiydi’… Kürsüye çıkan hanımefendinin 8 Mart Kadınlar Günü kutlamasının neden Denizli yerine İzmir’de yapıldığını sormaması pek çok kişinin görmek istemediği bir manzaraydı.

Bir yandan resmi bayramların layıkıyla kutlanamadığı, alternatif kutlamalarla bir ülkeye tarihini, bilincini değiştirme girişimlerinin olduğunu söylerken bir yandan salonun Atatürk posterleri ile süslenmemiş olması da garipsenecek bir konuydu. Hatta bir konuk ‘salonda hiç Atatürk resmi yoktu, fark ettin mi’ diye sorduğunda söyleyecek bir söz kalmamıştı.

BASINA YÖNELİK İFADELER ÇİRKİNDİ
Denizli’de basına yönelik kullandığı ifadeler ise son derece çirkindi. ‘Benim protokolüm kendi üyelerim, odanın parasını açılışa davete çiçek göndererek harcamam’ı anlatmanın çok daha iyi yolları vardı.
Garip bir şekilde Denizli’deki hiçbir basın kuruluşuna bir bayram tebriği ilanı bile yayınlatmadığını övünerek anlattı. Basın İlan Kurum aracılığı ile yasal olarak verilen ilanların dışında kimseye ilan vermediğinin altını çizdi.
Aynı basının kamuoyu oluşturmasında ona yardımcı olmasını istiyor ise bu olasığılı resmen çöpe attı. Denizli’de 1145 üyesi bulunan, saygın olduğunu söyleyen, hak ettiği değeri almadığı inancında olan ve akademik bir camia olmakla övünen bir örgütün genel kurulunu sadece iki tane gazeteci takip etti. İşte bu durum odanın basına karşı süregelen tavrının en net göstergesiydi. Bundan ders çıkarmak varken bunu bir övünç meselesi yapmak, sanırım Denizlispor yönetiminde görev aldığı dönemden kalma bir alışkanlık olarak kürsüye yansıdı.
Özetle bu genel kurulun baş kaybedeni Necdet Yılmaz oldu. Ne yıllar süren hizmetinin karşılığını bir onur belgesi ile alabildi ne de hak ettiği saygıyı maalesef bu genel kurulda göremedi. Üstelik çıkardığı aday ve listesi de üyelerden yeterli destek görmeyerek üçüncü oldu.

YAVAŞ, BAŞKANIN GÖLGESİNDEN KURTULAMADI
Denizli Birlik Dayanışma Grubu’nun başarısız bir seçim çıkarmış olmasının elbette tek sorumlusu Yılmaz değildi. Grubun önderi Himmet Yavaş da sadece Rıza Altın’ı yanına alabildiği yönetimde başarısız bir seçim geçirdi.
Başkan Yılmaz’ı durduramamış, kontrol altına alamamış olması iki günlük kongrede öne çıkan en önemli konuydu. Yavaş’ın yapması gereken aksiyonların tümü Yılmaz’dan geldi, bu olmamalıydı. Yüksek ateşli olması genel kuruldaki sönük halini biraz olsun açıklayabilir ama grup faaliyetlerinin içine aktif olarak girmekteki zamansızlığını açıklayamayabilir.
İlk bakışta birilerinin adına oy istiyormuş gibi izlenim verdi. Süreç içinde bu tabuyu değiştirmek için çok çaba sarfetmiş olsa da zamanı yetmedi. Son dönemde ‘Başkanımız elbette burada, bizim yanımızda’ sözleri ile bağımsızlığını ilan edemediğini de göstermiş oldu. Sandığa yansıması ise korkunçtu. Hemen her gruba oy kaptırdı. En büyük potansiyel olan grubu oylarının önemli bölümünü korusa da çok kan kaybetti.

MESLEKTE BİRLİK DE KAYBEDENLER ARASINDA
Meslekte Birlik Grubu ve onun lideri Hakan Şirin de kaybedenler sıralamasında yer alan isimlerden biri oldu. Ama Şirin’in kaybı genelde kârdan kayıptı. Siyaset konjönktüründe dağılmış bir cepheye karşı avantajlı olan skoru fazlası ile geliştirme şansını kaybetti.
Kendinden önce gelen ağabeylerinin bıraktığı mirasın üzerine çok fazla koyması beklenirken, kendini ifade etmekteki az başarısı bu sonucu getirdi. En fazla oyu alan grup olmasına rağmen potansiyelinin daha yüksek olduğunu tüm ekibi ile birlikte kendisi de çok iyi biliyordu. Grubu 269 oy alırken seçim öncesi üçü kesin görüyor olmasının rehavetine kapılmaları, lokal ve ulusal projelerinin önemini gölgeledi.

BAĞIMSIZLAR KENDİNİ GELİŞTİRDİ AMA…
Bağımsız Meslek Grubu 219 oy alarak ikinci oldu ama bu grupta da beklenti daha yüksekti. Horzum liderliğindeki ekip 2013’te yönetime dahil ettiği Ali Osman Horzum’u bu kez başkan yapmakta kararlıydı.
Çok uzun süre önce başladıkları çalışmalarda görünen o ki kendi önlerine bakmak varken sürekli markajları takip etmek zorunda kaldılar. Kısacası kendi tempolarını kendileri değil de rakip gördükleri grupların çalışmaları belirledi.
Horzum’un kürsüden yaptığı konuşma can alıcıydı ama öncelikli rakip olarak eski başkan Yılmaz’ı görüyor olmalarının yansımalarını sandıkta yaşadılar. Nihayetinde çözülmeye başlayan grubun oyları blok olarak Bağımsız Meslek Grubu’na kaymadı. Bağımsızların ortaya koyduğu mücadele tüm gruplara yaradı. Rakiplerinden bir kitleyi ikna etmeyi başardıysalar da kendilerine katılımı sağlayamadılar. Şimdi önlerinde verecekleri son bir sınav kaldı. Yönetim Kurulu toplantısındaki tavır tüm grupların geleceğine ilişkin bir belirleyeci olacaktır.

ERDEM GRUBU SEÇİMİ KAYIP OLARAK GÖRMEMELİ
Hasan Akgün’ün önderliğindeki Meslekte Erdem Grubu, Necdet Bardan’ın ekibi ile birlikte 102 oy aldı. 7’nci yönetim kurulu üyesi her iki isimden birisi olacak ama şimdilik bu belli değil.
Akgün’ün bu yarışta pek çok dezavantajı vardı. İki kez gecikilmiş bir seçim çalışması yürüttü. Hızlandırılmış çalışmasında özveri ile çalışan gönüldaşları açıkçası bu çalışmalarının karşılığını alamadı ama seçimin kaybedeni olarak bu grubu ilan etmek doğru olmayacaktır.
Daha yola ilk çıktıklarında bir takım siyasi düşünceler bütün olarak yaftalanmaları, kendi projelerinden çok ne olduklarını anlatmaya çalışmaları değerli zamanlarından etti. Grup olarak seçime girmeyecekleri, nihayet kongre günü geldiğinde bir başka grup ile ittifak yapacakları yönündeki düşünce ve söylemler eşliğinde kesin konumlarını netleştirmeleri bir hayli zaman aldı. Gönüllülük ilkeleri, arı gibi çalışma sözleri, sorunlara hakim oldukları savı herkeste bir memnuniyet hissi doğurmuşsa da bunu oya dönüştürecek son hamlelerin yapılamadığı bu sonuçla ortaya çıkmış oldu. Ne varki bu seçimin sonucu bir kayıp değil bir kazanç olarak yorumlanmalı. Meslek mensupları yeni bir ilke ve erdem sahibi olurken ileride daha da olgunlaşıp, netleşecek hatta yaygınlaşacak bir düşüncenin temellerini atmış oldu.

BARDAN DAHA SEÇİME GİRMEDEN KAZANMIŞTI
Birlik ve Dayanışma Grubu genel kuruldan çok çok önce seçimi kazanmıştı zaten. Necdet Bardan’ın adaylık sürecindeki gelişmeler bir mağdur kitle yaratmış ve onlarda bu kozu çok iyi kullanmıştı. Öyle ki diğer gruplardan da destek almış bu oya yansımasa bile motivasyona fazlası ile yansımıştı.
İki Necdet’in kavgasının Bardan’ın yönetim kurulu üyeliğine razı olup bir gruba dahil olması ile sonuçlanacağına inananlar, konuyu ‘izzet-i nefis’ meselesi haline getirdiğini ve sonuna kadar gideceğini pek öngörememişlerdi. Ne var ki ‘tek oy alsam bile aday olacağım’ diyen Bardan tek oydan çok daha fazlasını yaptı. İstediği seçim sonucunu alamamış olmasına rağmen ‘istemediklerinin’ ayağına çelme takmayı başarmış oldu. Kararlılığı ile zaten seçimin kazananıydı. Kürsüdeki alçak gönüllüğü, nezaketi ve nokta atışları ile saygınlığını artırdı.

TÜM GENEL KURULDAN ÇIKAN SONUÇ
Tüm bu sürecin ardından artık yeni ve değişken bir dönemin başladığı kabul edilebilir. Pek çokları bir ‘tabu’yu yıktığı ve beyaz bir sayfadan yeni bir günlük yazmaya başladığı fikrinde.
5 grubun yarıştığı kongrede tam 4 grubun tek bir konuda fikir birliği içinde olduğu rahatlıkla görüldü. O da mevcut yöneticilerin ve yönetim anlayışının bir son bulması gerektiği görüşüydü. Şirin, Horzum, Bardan ve Akgün’ün birbirilerine karşı sert eleştirilere dahi tevazu göstermeleri buna karşın mevcut sisteme karşı olan baş kaldırıya dehşetli destek verişi geçmişte var olan sürecin ‘azınlığın çoğunluğa tahakkümü’ olduğu savını daha da netleştirdi.
Daha da önemlisi iki günlük kongre maratonunda aslında Denizli’de harika bir sivil toplum kuruluşu olduğu ve güzel insanlardan kurulu bu örgütün bu güne kadar ne dinlendiği ne de ciddiye alındığını anlamış olduk. Denizli Serbest Muhasebeciler ve Maşi Müşavirler Odası izole bir dünyadan, taze nefesin alınabileceği kent sokaklarına nihayet adım atmış oldu.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı