REKLAMI GEÇ

“1478 üründen 124’ü GDO’lu”

“1478 üründen 124’ü GDO’lu”

Ziraat Mühendisleri Odası Denizli Şubesi Başkanı İbrahim Gür, GDO Yönetmeliği’nin 20 Kasım ve 20 Ocak’ta iki kez değiştiğini ve 100 günde ithal edilen mısır miktarının 4 kat, soya miktarının ise 18 kat arttığını belirterek, “1478 üründen 124’ü GDO’lu çıktı” dedi.

/ DENİZLİHABER / 6 Mayıs 2010 Perşembe, 17:00

Ziraat Mühendisleri Odası Denizli Şubesi Başkanı İbrahim Gür, 26 Ekim 2009’da, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nca çıkarılan, Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik’teki, ithalata yönelik getirilen kurallar nedeniyle düşen mısır ve soya ithalatının, yönetmeliğin değiştirilmesinin ardından patladığını söyledi.

Yönetmeliğin 2009 Kasım ve Ocak aylarında iki kez değiştirildiğini hatırlatan Gür, “GDO‘ya Hayır Platformu olarak, yönetmelik değişikliklerinin ardından basın toplantıları düzenleyerek, “26 Ekim 2009 tarihinden önce kontrol belgesi almış ürün miktarı kaç tondur, bunların ürün dağılımı nasıldır ve ithalatçıları kimlerdir? 26 Ekim 2009-20 Ocak 2010 tarihleri arasında kontrol belgesi alınan ürün kaç tondur, bunların ürün dağılımı nasıldır, ithalatçıları kimlerdir? ‘Türkiye‘ye bir gram GDO’lu ürün girerse istifa ederim‘ diyenler ne olmuştur da, GDO’ların ithalatına izin verme durumunda kalmıştır?” diye sormuştuk. Bilgi Edinme Başvurusu yoluyla Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’ndan aldığımız verilere göre, 26 Ekim – 16 Aralık 2009 tarihleri arasında düşük seviyelerde seyreden mısır ve soya ithalatı, yönetmelik değişikliklerinin ardından katlanarak artmıştır. Gıda ve yemlik mısır ithalatı yaklaşık 18 bin tondan, 80 bin tonlara, yemlik soya da 10 bin tondan 294 bin tona çıkmıştır” dedi.

Mısır’ın; Fransa, Arjantin, Ukrayna, ABD, İspanya, Slovak Cumhuriyeti, Sırbistan, Karadağ, Belçika, Rusya, Romanya, Bulgaristan, Tayland, İngiltere ve Bosna Hersek‘ten ithal edildiğini, Soya ithalatının ise Danimarka, ABD, Hong Kong, Tayland, Hindistan, Fransa, Çin, Almanya, Ukrayna, İsviçre, Belçika, İspanya, İsrail, İngiltere ve Kanada’dan yapıldığını belirten Gür, “Ayrıca 1 Mart 2009-1 Mart 2010 tarihleri arasında, Romanya, Ukrayna ve Bulgaristan‘dan 92.813 ton kolza ve Vietnam, Tayland, Pakistan, Mısır, İtalya, Çin, Tayvan, Arjantin, ABD, Uruguay, Endonezya, Şili, Fransa ve Hong Kong‘dan 104.473 ton pirinç ithal edilmiştir.
Bakanlıkça 11 Aralık 2009 tarihine kadar laboratuarlarda incelenen 1478 üründen 124 adedinin (yüzde 8.3) GDO’lu olduğu tespit edilmiş ve bunların ithaline izin verilmemiştir. Ancak 20 Kasım 2009 ve 20 Ocak 2010 tarihlerinde yapılan yönetmelik değişiklikleri ile kontrol belgesi olan ürünlerde analiz zorunluluğu kaldırıldığı için ülkeye giren bazı ürünlerin GDO’lu olup olmadığı belirlenememiştir. Özellikle yukarıda verilen ithalat listesindeki ABD, Arjantin, Hindistan, Kanada ve Çin‘in, GDO’lu üretimde dünyada başı çeken ülkeler arasında yer aldıkları anımsanırsa, analiz yapılmamasının vahim sonuçları daha açık biçimde görülebilecektir” dedi.

GDO’lu ürünler konusunda, üretici ve tüketici konumundaki milyonlarca yurttaşın sağlığının riske atıldığını ifade eden Gür, “Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, yönetmelik değişiklikleri ile muafiyetin sağlandığı dönemlerde, hangi firmaların ithalat yaptığını açıklamak zorundadır.
Uluslararası düzeyde yapılan bilimsel çalışmalar, GDO’lu ürünlerin alerjik reaksiyonlar doğurduğunu ve antibiyotiğe direnç yarattığını kanıtlamış; kan biyokimyasında bozulmalar-organ hasarları-doğum anomalileri-üçüncü nesilden sonra kısırlık yaratma risklerinin de varlığını ortaya koymuştur. Tüm bunlar ortadayken, 26.03.2010 tarihinde Resmi Gazete‘de yayımlanarak yürürlüğe giren 5977 sayılı Biyogüvenlik Kanunu ile GDO’lu ürünlerin ithalatı denetimli serbestliğe tabi kılınmıştır” dedi.

Gür, Biyogüvenlik Kanunu’nda, antibiyotiğe direnç geni taşıyan GDO’lu ürünlerin ithalatının yasaklanması konusunda bir hükmün bulunmaması büyük bir eksiklik olduğunu söyledi. Gür, “Ayrıca Biyogüvenlik Kurulu’nun kamu ağırlıklı oluşturulması, yasanın altlığı olan Yönetmeliklerle meslek örgütleri tanımına konunun ticari taraflarının da eklenmesi, Kurul‘un tarafsızlığı ve bilimselliği konusunda kuşku yaratmaktadır. Diğer bir önemli konu ise, Biyogüvenlik Yasası çıkarıldıktan sonra bu yasanın alt yönetmeliklerinin yayımlanması yoluna gidilmesi gerekirken; hala 26 Ekim 2009 tarihli Yönetmelikte değişiklik yapılmaya devam edilmesidir. 20 Kasım 2009 ve 20 Ocak 2010 tarihli değişikliklerden sonra, en son 28 Nisan 2010 tarihinde bir değişiklik daha yapılmıştır. Bu değişiklikle, insan ve hayvan tedavisinde kullanılan antibiyotiklere karşı direnç genleri içeren GDO ve ürünlerinin ithalatı ve piyasaya sunulmasını yasaklayan hüküm yürürlükten kaldırılmış, izin koşulları ve Komite’nin görevleri arasına ‘Avrupa Birliği’nde tüketime uygunluğu onaylanmış genler hakkında değerlendirme yapma’ hükmü eklenmiştir. Böylece, bir taraftan antibiyotiklere karşı direnç genleri içeren GDO ve ürünlerinin ithalatı serbest bırakılırken, diğer taraftan Türkiye’nin risk yönetimi yetkisi daraltılmakta ve Bakanlık kararına terk edilmektedir. Türkiye‘ye yıllar boyunca GDO’lu ürünlerin girişine seyirci kalan bir Bakanlığa, sınırları daraltılarak risk yönetiminin devredilmesi, kamu yararına sonuçlar doğurmayacaktır” dedi.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı