REKLAMI GEÇ

DAHA NE OLSUN

21 Ağustos 2017 Pazartesi

Şarabın katresi haram demişlerdi. Güneş, kadehinden o haram katreyi mavinin gözlerine damlattı. O katre mavinin kızaran gözlerinde yıkandı, kutsandı. Ufuk baştan ayağa şaraba boyandı, artık haram değil.

Yıldızlar kutsanmış şaraba bandırıp kendini, gün artığı çıralarla tutuştu, asumana kandillendi.

Yeşil, eteğindeki taşları döktü tek tek, köpürte köpürte temizledi her birini.
Ve büyük simyacı ay, yakamozuna katıp taşları elmasa çevirdi.

Yüzümde rüzgârın eli, belimde gecenin kolu, dudaklarımda bir sevda şiiri, kulaklarımda çok eskiden bildiğim bir şarkı, ruhumu adımladım.

Yolda kendime rastladım. “Nasılsın dedim görüşmeyeli?”
“Mutluyum” dedi.
“Unutmuştun” dedim.
”Hatırladım” dedi.
“Nasıl hatırladın” dedim.
“Güneşi gözlerimde gördüm. Yıldızları saçlarıma taktım, maviyi parmağıma. Taşları başıma yastık yaptım, rüzgarı üstüme yorgan, geceyi koynuma aldım. Ayda yıkandım, yeşilde kurudum. Daha ne olsun…”

HİKAYE
Balıkçı hikâyesidir
yazmak istediğim bundan sonra.
Yaralanmış bir ağı
umuda sarıp, tedavi eden
gün kurusu ellerden,
yosunu sararmış gözlerden derlediğim.
Taaa uzaktan
kulağıma ilişen pancar motor sesidir
ta ta ta ta
yalnızca duymak istediğim.
Salih Reis’in mi
Çeyrek Efe’nin mi ayırt edebildiğim.

Mavinin sarhoş şarkısıdır içimde çalkalanan,
yeşil sürmedir gözüme çektiğim,
iyot kokusudur üstüme giyindiğim.

Tek derdim bundan böyle
yırtmak denizi seher vakti
ve dikmek mehtaba hissettirmeden.
Hadi bir derdim daha olsun;
Geceden ektiğim yıldızları toplamak
sabah henüz gençken,
kimse görmeden.
Yazmak istediğim,
yazarken sırtıma geçirdiğim
bir balıkçı hikâyesi…

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı