REKLAMI GEÇ

TÜTÜN RENGİ ZAMANLAR

1 Mayıs 2017 Pazartesi

Tütün rengi zamanlardı yüzüme, parmaklarıma vurmuş aksi.

Hiç bilmiyorum kaç bahar çürütmüştüm. Kaç kitap devirmiş, kaç solgun yaprak hışırtısına gömülmüştüm? Satırların arasına karışmış sessiz cümleler halinde ne kadar gezinmiştim, hatıra-layamıyorum şimdi. Ruhum, zihnim ve bedenim güçler ayrılığı ilkesine hiç olmadığı kadar sadık, birbirinden habersiz dolaşıyordu dünya denen dar bahçede.

Hayatımı ipotek altına aldırmış, yüreğimde ne varsa satıp savmış, insan silueti halinde, aynalara küs, kalabalık bir yalnızlığı tavaf ediyordum.

Her gün ve her gece evin altını üstüne getiriyordum. Koltukların altı, dolapların terk edilmiş köşeleri, eskiden yani benken sevdiğim şarkıların sözleri, her yeri ama her yeri talan ediyordum, yok oğlu yoktu. Bulamıyordum bir türlü cesaretimi nereye sakladığımı. Çok iyi hatıra-lıyordum bir gün lazım olur diye koyduğumu bir yere ama nereye, nereye?..

Yine bazı harflerin arasında kaybolmuşken, bir cümle havalandı içlerinden ve küt diye kalbime çarptı, sersemleyip elime düştü.

“Öğrenci hazır olduğunda, öğretmen kendiliğinden gelir…”

Sustum, yani zaten konuşmuyordum ama sessizliğim sustu… Bakıştık bir süre cümleyle, sonra ikimize birer kahve yaptım en kafeinlisinden. Cümlem ve ben kahvemizi yudumlarken acı acı, bir anda çürüttüğüm baharların kirpiğime sıkışmış bir iki tohumunu yakaladık. Güneş bizi selamlayana kadar o minicik, küf kokan tohumları seyrettik. Sonra o artık arkadaşım olmuş cümleyi mavi can kutuma koydum.

O günden itibaren her gün çıkarıp öptüm onu. Kaç kez öptüm bilemiyorum, o bilemediğim kezlerden birinde bir anda aklıma geldi, cümlemi acele kutusuna koyup, koşarak sandığımın yanına gittim. Sandığı yürek odamın içine yerleştirmiştim, evin en ücra köşesine yani. Kilitlerini kırarcasına açtım ki 16 taneydiler, her yıla bir kilit takmıştım. Kırdım, parçaladım ve nihayet ulaştım… İşte, işte koyduğum yerde duruyordu, biraz sararmıştı havasızlıktan garibim, hafif de sandık kokuyordu ama oradaydı işte. Ne zamandır yana yakıla aradığım cesaretim oradaydı.

Yavaşça ürkütmeden aldım, tozunu silkeledim, biraz havalandırdım ve gözlerime taktım. Aramın hiç iyi olmadığı aynaya baktım uzun zaman sonra, bir billûr kahkaha attım, biraz çatlak çıktı antrenmansızlıktan ama olsun, işte yine yakışmıştı gözlerime, eskisi gibi, ben gibi…

Cesaretimle birlikte, hayatımın üzerindeki ipoteği kaldırdık önce. Tamtakır kalmış yüreğime biraz sevgi koyduk, çocuklardan, yeni doğan günden, çapkın bakışlı aydan, dokunulmuş hayatlardan satın alarak. Arkadaşım olan cümlem bana kendi arkadaşlarını getirdi, hepsini çok sevdim.

“Sen izin vermezsen, kimse seni incitemez” cümlesi çok sıcakkanlıydı, bayıldım ona.

Hele bir arkadaşı vardı, tanıştığımız an kalkıp alnından öptüm o kadar güven doluydu ki;

“Deniz kaldırır kendini bırakırsan, hayat da öyle…”

O günden sonra, hiç bahar çürütmedim ben.

O tütün rengi zamanları, komşunun taze pişmiş acı kahvesinin dumanında gördüm taa ne zaman sonra, hayal meyal. Komşuma dedim ki;

“Cesaretini arıyorsan yerini söyleyebilirim…”

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

Göksel Altınışık   -  Bağlantı 1 Mayıs 2017, 11:44

Aylinim, dokunduğumuz hayatlarla yakalarız ölümsüzlüğü, onlar da başkalarına dokundukça.. Bir de yazdıklarımızla.. Hele sen böylesi tümcelerle; yaşa, var ol..

Göksel Altınışık   -  Bağlantı 1 Mayıs 2017, 11:43

Bayıldım bu yazına da..

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı