REKLAMI GEÇ

CEHENNEM MANZARALARI

10 Temmuz 2017 Pazartesi

Geçen hafta Cennet’ten izlenimlerimi paylaşmıştım sizinle. Rica ettim bir günlüğüne Cehennem’i görmeme de izin verdi Zebani, sağ olsun. O zor dayandığım bir günden dökülenler de şöyle;

Cehennem, zannettiğiniz gibi sıcak değil aksine -100 derece soğuk. Bu sebeple herhalde, buranın ahalisi de donuk, buzdan yapılmış. Hiç gülmüyorlar. Hakim olan tek renk koyu bir gri. Bütün eşyalar, ağaçlar, bitkiler, her şey altın ya da gümüşten, bunun için hiç bir şey yiyemiyorlar. Dokundukları her şey madene dönüşüyor. Sarılmayı bilmiyorlar, galiba dünyada öğrenmedikleri için. Zaten sarılsalar da “tak” diye bir ses çıkıyor, ya bir yerleri kırılıyor, ya da kopuyor. Burada yürümek yasak, her yere limuzinle gitmek zorundalar. Ondan olsa gerek robot gibi yürüyorlar ve hepsinin eklemleri ağrıyor.

Girişte kalplerini çıkarıp sırtlarına takmak mecburi. O kadar ağır ki kalpleri; içi nefret, vicdansızlık, hoşgörüsüzlük, bencillik ve kıskançlık dolu. Omuzları eğik kambur duruyorlar, skolyoz olmuş çoğu.
Her akşam dev ekran televizyonda kalplerinin içindeki kendilerini seyrettiriyorlar. Ama her akşam! Doğdukları günden öldükleri güne kadar her an ne yaptıklarını, ne yaşadıklarını gösteriyorlar. Soğuktan gözyaşları inemediği için ağlayamıyorlar da, kasılıp kalıyorlar.

Bir tanesi vardı dikkatimi çekti; kendi çıkarı için çocukların öldürülmesine ses çıkarmamış, o sahne geldiğinde bir çekiçle kendi gözlerini kırdı ama hemen yenisini yaptılar.

Kendi çocuğunun çocukluğunu hatırlamayan bir adam vardı. Küçücükten eline telefon, tablet falan verip, orada unutmuştu çocuğunu. Çocuk paranın içinde boğulmuştu, bununla besleniyordu. Büyüdüğünde, vitaminsiz, ağaçsız, yeşilsiz ve yalnız kalmıştı. Babasıyla hiç top oynamamıştı, hatta babasını eve gelen giden bir adam olarak tanımlıyordu. Oğlunun mutsuzluğunu gösterdiler, sevgiyi saçma sapan yollardan arayışını bir de. O zaman adam kendini aşağı attı paramparça oldu, onu da hemen yeniden yapıp zorla oturttular ekranın başına. Çok kötü bir sahneydi. Tüylerim diken diken oldu.

Birkaç kişi vardı, sürekli secde etmeye çalışıyorlar, görevliler de zorla kaldırıyorlardı. “Bunlar kim” dedim. “Bunlar dünyada din kisvesinde sahtekarlık yapanlar, insanların inançlarıyla oynayıp, onları kullananlar” dediler. “Namazı gösterişe kıldık, pişmanız, şimdi inanarak kılalım” diyorlarmış, asla izin vermiyorlar. Aslında başlarını eğerek, ekranı görmemeye çalışıyorlar ama ne mümkün. İki tane Zebellah kaldırıp kaldırıp zorla oturtuyor izlesinler neler yaptıklarını diye.

Hep karşısına yardıma muhtaç insanlar çıkmış ve hiç dokunmamış bir kadın gördüm bir de. O insanların iki farklı versiyonunu gösterdiler kadına. Yardım etseydi ne olurdu, etmediği için ne oldular, hep gösterdiler. Kadın çığlık atmak istedi sesi çıkmadı, yanındakine sarılmak istedi kırıldı, acıdım haline.
Artık donmak üzereydim, bünyem dayanmayacak bu soğuğa diye izin istedim. Çenem ve kalbim titreye titreye uzaklaştım.
Cehennem çok soğuk…

DAHİLİYE
Kendimi ağlatabiliyorsam
Unutulması imkânsız olanı
Hatırlayarak..
Güldürebiliyorsam kendimi
Bacağıma sırnaşan
Bir kediyle oynayarak..
Yorabiliyorsam kalbimi
Güneşi öfkemle kapatarak
Büyütebiliyorsam gönlümü
Sevgiyle sulayarak
Ne lazım aramak
Hem günahı
Hem sevabı
Başka yerde…

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

Göksel Altınışık   -  Bağlantı 10 Temmuz 2017, 17:46

Sıcacık kalsın yüreklerimiz.. Dünyadaki cehennem uzak olsun bizlerden..Yüreğine sağlık

Mehmet Emin Özer   -  Bağlantı 10 Temmuz 2017, 14:21

Aylin Hanım cehenneme bakış açınızla yine beni şaşırttınız.Soğuk olabileceğini hiç düşünmemiştim. Yeni yazılarınızı merakla bekliyorum. Saygılarımla / Mehmet Emin Özer

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı