REKLAMI GEÇ

RAKI KADEHİNDE ŞİİR OLSAM

12 Mart 2018 Pazartesi

Bir şiiri şairinin ağzından dinlemek, o şiirin resmini görmek demektir.
Bir şiiri şairinin ellerinde görmek, şiirin doğuşuna tanıklık etmektir.
Bir şiiri, şairinin gözlerinde izlemek, şiiri yüreğine indirmektir.
Şiiri dinlerken, şairle göz göze gelmek, şiiri çoğaltıp büyütmektir.
Aynı yoldan yürüyüp, farklı yerlere varmaktır.
Başka başka yüreklerle yola çıkıp, tek yürek çarpışında kanatlanmaktır.

Şairin zihnine mıhlanan bir cümlenin, yüreğinde beslenip, kaleminin ucuna damladığı taşlı, çakıllı güzergâhı fersah fersah izlemektir.
Karşındaki şair mi, şiirin bedenleşmiş hali mi karar verememektir.
Şiire hayat, hayata şiir katmaktır.
Buzlu beyaza daldırıp çıkardığı dizeleri, gözlerine gerdiği ipe asıp kurutmaktır.
Şairin insan olduğunu, dokunabildiğini, türkü söyleyebildiğini, gözlerinin dolabildiğini, bir masal kahramanı olmadığını idrak etmektir.
Şiiri şairinden dinlemek, hem şairi, hem şiiri ulaşılabilir kılmaktır.
Şairin samimiyeti kadar şiirin içinde yıkanmaktır.
Gözünde değil, yüreğinde büyütmektir o güzel kalemi.
Onunla kan bağın olmasa da mürekkep bağı kurmaktır.
Onu dinledikten sonra hem bir daha şiir yazmamaya tövbe edip, hem yine şiir yazmaya can atmaktır.

Sevgili Şükrü Erbaş, hoş geldin, iyi ki geldin.
Yazıların da şiirin denizinde dalgalanıyor. Hani yazılarına buz atsam, incecik bir kız oluverecek şiir, sırça kadehte. Ve senin deyiminle “Tanrının harfleri“ inci inci dökülecek sanırım o kadehten.

“Tanrının harfleri olmasaydı, hiçbir kadın hiçbir erkeğe, hiçbir erkek hiçbir kadına bir tek sevgi sözü söyleyemezdi. Deniz köpüklenmezdi. Çiçeklere rayiha yürümezdi. Serçeler güneşten önce doğmazdı. Ağaçlar şarkı söylemezdi. Dünyanın bütün dillerinden yapılmış bir dil, kirpiklerin hevesini parmaklarda mucizeye çevirmezdi. Beden arzu etmezdi. Hayvanların gözlerinden merhamet duygusunu öğrenemezdi insan. Keder olmazdı. Zaman, doğumla ölüm arasında cümle kuramazdı. Evlerin pencereleri dışa açılmazdı. İnsanlar birbirlerine gözyaşı boncuklarından armağanlar sunmazdı. Dünyamıza akşamlar gelmezdi. Uykular bizi her sabah yeniden doğurmazdı. İnsan, ayrılığa şiirler söylemezdi. Hazla hüzün arasında salkım çiçekler açmazdı dünya.
Tanrının harfleri olmasaydı, insanın ilk çığlığı dünyayı tutmazdı. Aldığı soluk öldürürdü herkesi. Sonsuzluk olmazdı. Ölümü gördükten sonra kimse kimseyi sevmezdi. Üzümün güneşinden şarap kandilleri yapamazdı insan. Hayal olmazdı. Hatıra olmazdı. Yeryüzü beşiğinde gökyüzü uyumazdı.
Doğanın kalemiyle doğanın kâğıdına şiirler yazamazdı insan.”

Şükrü ERBAŞ (Pervane)

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı