REKLAMI GEÇ

ŞİİR LEKESİ

13 Kasım 2017 Pazartesi

Bu hafta üç gün üst üste şiire battım, üstüm başım şiir oldu. Yok dikkatsizlikten değil, bilakis dikkatle şiire bastım. Lekesi çıkmıyor biliyor musunuz? Bir güzel de yakışıyor ki o leke insanın yüreğine. Hani çocukken çamur bulduk mu iki ayağımızla birden zıplayarak çoff diye içine atlamaktan zevk alırdık ya, ne kadar çok sıçratırsak o kadar keyifli olurduk. O hesap benimki de ne kadar çok sıçrarsa üstüme şiir, o kadar keyif!

İlki 10 Kasım’da sıçradı. Denizli Musiki Derneği olarak Sarayköy Belediyesi tarafından bir konser vermek üzere davet edilmiştik. Henüz kültür merkezleri tamamlanmadığı için çok amaçlı kullanılan bir düğün salonunu hazırlamışlardı. Şahane konser salonlarında konser vermek tabii ki çok keyiflidir. Ancak ilçelerde, kasabalarda verilen konserin samimiyeti, sıcaklığı bir başkadır. Küçükken muz çok pahalıydı da az alınırdı ve bir tek muzu bitmesin diye minicik minicik ısırarak olabildiğince uzun sürede tüketmeye çalışırdık, işte öyle geliyor bana küçük yerdeki konserlerin izleyicisi. İzleyici diyorum çünkü bütün vücutlarıyla hem dinleyip hem izliyorlar.

Atamızı çocuk ruhuyla hatırladığımız bir anısını anlatıyordum, bıdılık bir sarı kafa keyifle sahnenin önünde zıplıyordu, gülümsedim, işte dedim sanatla tanıştı. Daracık sahnede çoğaldık izleyenlerin gözleriyle buluşarak, Atamızı anmaktan anlamaya doğru bölük bölük yol aldık.

Pamukkale üniversitesinden Alev Yıldız ve Abdurrahman Kalbur iki pırlanta genç öyle şiirler okudular ki ve o şiirleri öyle okudular ki, salon baştan ayağa Mustafa Kemal oldu.

Şiiri, müziği gönlümüzde taşıdıkça, gittiğimiz her yere güzellik ekiyor olacağız. İçimizde bu samimiyeti ısıtarak döndük şehrimize huzurla.

Ertesi gün yani 11 Kasımda Delikliçınar Kültür Sanat Edebiyat dergimizin 3. Yıl kutlaması vardı Halikarnas Kitabevi’nde. İmece usulü, tamamen gönül ile çalışan bir çarkı bir yıl daha döndürebilmenin sevincini yaşadık yayın kurulu ve tüm katkıda bulunan şairler, yazarlar olarak. Taşrada kültürel yayın çıkarmanın zorluğunu bilen okurlarımız da bize destek olmak için oradaydılar. Yine sazlı sözlü ve elbette şiirli birkaç saat geçirerek bir sonraki sayının gelişini müjdeledik. Dergiden haberiniz yoksa lütfen Halikarnas Kitabevi’nden bir adet edinin ve neler yaptığımızı görün. Yazılarınızı, öykülerinizi, şiirlerinizi gönderin, inceleyip yayınlayalım uygun sayılarda. Kendinizi ve çevrenizi abone edin bir haftalık sigara parasına ve ciğerlerinizi dinlendirin, ruhlarınız bayram etsin.

12 Kasım Pazar günü Pamukkale Üniversitesi öğrencilerinin Havva Kutlu Ergür başkanlığında kurdukları Şiir Kulübü her hafta yaptıkları şiir toplantısına beni de davet ettiler. Bir saat kalırım diye gittim, dört saat geçtiğinde, yürekleri hala şiire doymamış, gözlerinde dizeler parlayan bir avuç gençle sohbet etmeye devam ediyordum. Nasıl güzel gençler bunlar, nasıl bir ışık var yüzlerinde ve hepsinin üzerinde şiir lekesi!

Biri alıyor Attila İlhan’ı bizi Sisler Bulvarı’na götürüyor, sanki bulvarı bize getiriyor. Sanki elinin arkasında güneş var ve sanki Sisler Bulvarı’nda biz ölüyoruz.

Diğerinin içine Turgut Uyar kaçmış, bizi göğe bakmaya çağırıyor, istemsiz olarak hepimiz göğe bakıyoruz. Bulutların içinde her birimiz ayrı bir beyazlıkta kayboluyoruz.

Hamlet’ten fırlamış bir bariton ses Pia’yı arıyor Attila İlhan’la beraber. Telaş oluyoruz, hep birlikte aramaya çıkıyoruz. Buzlu bir kadeh gibi buğulanıyoruz, içimizi yıldızlar basıyor ve şiir bittiğinde “eksiksiz ölüyoruz!”

Biri bana dedi ki “siz şiirinizi okurken sanki sihirli bir değnekten ışıklar dökülüyor başımdan.”

Ben sizi dinlerken ey güzel çocuklar, evrenden yıldızlar yağıyor yüreğime.

Güzel gülüşlü gamzelerinde güller açan bir genç kız;
“gözlerinize bakınca, her an yeniden doğuyormuşsunuz gibi geliyor bana” demişti.

Ah güzel çocuğum, sizin yanınızda kim olsa yeniden doğardı!

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı