REKLAMI GEÇ

SÖYLESEM FAYDASI YOK, SUSSAM GÖNÜL RAZI DEĞİL!

22 Ocak 2018 Pazartesi

Gece sessiz ve karanlık yine her şey uyumuş
Bilirim susmayacak kalb-i virânımdaki kuş
O yeşil bahçelerin gülleri solmuş, kurumuş
Bilirim susmayacak kalb-i virânımdaki kuş.

Söylesem faydası yok, sussam gönül razı değil!
Susmuyor zaten kalb-i virânımdaki kuş, susmuyor.

Oğlum geçenlerde bir film için jandarma olmuştu. Kıyafetini giymiş ve jandarma bakışını yüzüne yerleştirmiş vaziyette bir fotoğrafını yolladı bana. Kalbim o zaman cızzz etti…

Ne zaman büyümüştü?
Nelerle büyümüştü, ne hastalıklarla baş etmişti, kaç gece başında uykum harap olmuş, kalb-i virânımda bir kuş hiç susmamıştı?
Hep yumuşak karnımdı benim, dünya bir yana o bir yana değil miydi?
Düştüğünde kanayan dizini uzatmamış mıydı öpeyim diye daha dün?
Komşu dükkânın camına tükürdü diye koca camı sildirmemiş miydim geçenlerde, eline kendinden büyük bir kova verip? Sonra da yoruldu diye üzülmemiş miydim kendi kendime?
Ayaklarının üstünde durabilsin diye, karın ayazında “otobüsle gel!” deyip sertçe telefonu kapattıktan sonra, içi parçalanıp ağlayan ben değil miydim?
Ekmeğin köşesi, tavuğun bacağı, salatanın suyu çaktırmadan hep ona ayrılmamış mıydı?
Ders çalışırken, fincan fincan kahve, meyveler, kekler taşımamış mıydım odasına?
Yemeği beğenmeyince, sofradan kaldırmış, “sana bir şey yok” deyip de, gece yarısı odasına çikolatalı bisküvi koymamış mıydım o görmeden?

Hangi ara adam oldu da bu fotoğrafı yolladı bana? Üstelik sadece rol olmasına rağmen içim dağıldı benim.
Şu anda evlatları askerde olan analar ne hissediyor, ancak ucundan, köşesinden anlayabildim.

Şimdi, oğullarımız, işte böyle böyle büyüttüğümüz oğullarımız, ne için olduğunu anlamadığımız, bize dayatıldığı gibi anlamamız istenen, kabullenmeye zorlandığımız teeee nerelerdeki çatışmaların içine yollanacak öyle mi?

Davullu, zurnalı, kınalı yollanacak kurban mı evlatlarımız?
Savaş naralarıyla, köpürtülerek gaz verilecek bir durum mu var?
Ne işi var gencecik fidanların oralarda diye düşünülmesi gereken bir durum var sadece!

Hep gariban halkımın evlatları gidecek yine!
Ateş yine ne meclisin damına düşecek, ne ekâbir kesimin villalarına!
Ateş yine tek göz odaların, esâmesi zor okunan orta direkli evlerin damlarına düşecek!

Sonra birileri çıkıp diyecek ki ;
“Ah ben de şehit olsam!”
Ol anacım, ol, tutan yok, çam ağacı bile dikeriz başına!

Ardından feryat susturucu cümle gelecek;
“Vatan sağ olsun”
Vatan sağ olsun tamam da, hep sizin değil, bizim evlât da sağ olsun!

İNSAN GİBİ
Oku da gel oğlum
ama gel!
Alnının yazısını
barut karasıyla çizdirmeden gel…

Oku öğrenci gibi,
eğlen delikanlı gibi,
seviş gönlünce oğlum.
Savaş olmayan dövüşe,
tesadüfen ölüşe yenilmeden gel…

Askere gider gibi gitme
elimi bağrımda bırakıp!
Okula gider gibi git gözünü seveyim.
Derdim aldığın not olsun,
hafta sonu kaç kadeh içtiğin,
gönlünü kiminle ateşlediğin,
soğukta çatlayan ellerin,
akşam ne yediğin,
cebinde kaç para kaldığı.

Yani insanca şeyler olsun merak ettiğim,
şans eseri nereden geçerken öldüğün değil ki
bu da aslında ne şans eseri
ne de kader oyunu,
bu memlekette
kelle koltukta yaşamanın ederi.
Şehit demek,
diriltir mi ölüleri?
Gelmeye git hurma gözlüm
ölmeye değil!

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı