REKLAMI GEÇ

YENİ NESİL BAKKALIN GÖZLERİ

21 Ocak 2019 Pazartesi

Uzun boyunu taşıyamamış omuzları öne doğru çökmüş, bu sebeple solgun yeşil gözlerini kaşının altından baktırıyordu. Yüzündeki güzden kurtulabilmiş tek bahar o gözlerdi.

Yaptığı işle henüz yabancıydılar birbirlerine, elinde eğreti duruyordu.

Yeni nesil bakkal dükkânlarından birinde, yenice bakkal olmuştu belli ki ve muhtemel bu işi kendisine yakıştırmıyordu. Memlekette emeklilikten sonra yapılacak talibi bol işlerden biriydi, o da bunu seçmişti işte.

Yeşilçam karelerinden fırlamış gibiydi. Tarık Akan’ın mahcup yakışıklı delikanlısı ile Ediz Hun’un salon beyefendisi arasında asılı kalmış bir havası vardı. Mutsuz muydu, yorgun muydu hayattan? Teknede balık tutmak yerine, sigara satmak gecenin yarısına kadar onu ziyadesiyle kendine küstürmüş müydü bilmiyorum.

Tek bildiğim oraya her gidişimde, üzerime bir nefes hüzün çöküşüydü.

Büyük marketler yerine ondan almaya çalışmam ufak tefek şeyleri, belki biraz o hüznü dağıtmak içindi. Konuşmaya mecalsiz ağzından, tasarruflu dökülüyordu kelimeler.

Sevmediği bir işe belki otuz yılını feda etmiş gibi geldi bana. Hala sevmediği başka bir işi yapıyordu.

Hayat söylene söylene dokuz bin gün yani yetmiş iki bin saati harcamak için çok kısa değil miydi?

Belki sabit maaşı olmasıydı buna katlanmasına sebep,
Belki rütbesinin şatafatlı oluşu.
Başka iş bulamamış, bulduğuna kani olmuş da olabilir.
Puanı hasbelkader o mesleği tutturmuş da, ailesine yük olmamak için devam etmiştir belki.
Sırf ailesi istiyor diye bir okulu okumuş, itirazsız yaşamaya alışkın bir nesildendir bir ihtimal.
Ne istediğini bulamadığından -ki çoğumuz öyleyizdir zannımca- istemediğini bulmuş da olabilir.

Çocukları düşündüm sonra, o hüznün içinden sıyrılıp.
Attıkları oltaya ne gelirse, onu okuyorlar.
Babası doktor olamadıysa, onlar oluyorlar.
Annesinin içinde avukatlık kaldıysa, onu çocukları çıkarıyorlar içinden.
Omuzdaki pırpırı parlak diye seçtikleri meslekler, hayatlarını söndürüyor.
İçinden geçeni değil, önüne geleni yaşıyorlar.

Evet, eğitim sistemimiz berbat, ama aile içi eğitim sitemimiz de berbat.
Ne istediklerini sormuyoruz çocuklara, şunu yaz, bunu ol, bak bu işte çok para var diyerek yönlendiriyoruz.
Mutsuz kazanılan para, mutsuz harcanır.
Hayat harcanır.
Kasabasında, kentinde gömülüp kalan bir çocuk, dışarı çıkmadan dünyanın farkına varamaz.
Hedefi belli olanlar vardır, taaa beş yaşından doktor olmayı kafaya koyanlar mesela. Var bir arkadaşımın oğlu, 8 yaşında cumhurbaşkanı olmayı kafasına koymuştu ve o yönde ilerliyor.
Bunlar her şekilde hedeflerine ulaşırlar.
Benim derdim kalan çoğunluk.
4 yıl boyunca sınav saçmalığına, topunu, gitarını, tuvalini, kitabını feda eden çocuklar.
Güneşi astronomi dersinin parçası olarak algılayan çocuklar.
D vitamini eksik çocuklar.
Yeşil denince aklına fotosentezden başka bir şey gelmeyen çocuklar.
Beş seçenekli bir hayatta HİÇBİRİ şıkkını işaretlemeye cesaret edemeyen çocuklar.

Üniversite sınavına girmeden bir yıl önceki yaz, bırakın dershane, özel ders falanı filanı.
Salın çocuklarınızı dünyaya.
İnter-rail gibi, Work&travel gibi, Couchsurfing gibi ucuz, ulaşım, çalışma, konaklama imkânları var.
İnanın onları saçma otellerde tatile götürmekten çok daha ucuza, farklı bir vizyon vereceğiniz sistemler bunlar. Hemen her kesimden ailenin kesesinin yeteceği rakamlar, 3 aylık sigara parası gibi mesela.
Kendisi de çalışarak kendini bulabileceği seyahatlere teşvik edin. Korkmayın, öcü değil yabancılar, adam yemiyorlar. Bir ay, iki ay bırakın gitsin, başka milletler nasıl, başka eğitimler nasıl, dünya kaç bucak öğrensin.
Dünya Türkiye’den ve Türklerden ibaret değil anlasın.
Dünyayı kapısının önü kadar zannedenler, kendilerini Şam’da kayısı sanırlar.
Emin olun başka bir anlayışla, ne istediğini, daha önemlisi ne istemediğini bilen bir ruhla dönecektir.
O zaman hayatı başkaları için değil, kendisi için yaşamayı öğrenecektir.

Kıymayın efendiler, hanımefendiler, kıymayın çocuklarınıza
Bırakın markası, mesleği değil kendisi olsun.
Yeni nesil bakkalın, eski nesil bahar kırığı gözleri de şurada dursun, aklımızda bulunsun akıl tokmağı niyetine…

KANAT SESLERİ
Minicik bir kızın
gülüşünden havalanır kuşlar.
Sesindeki büyülü rüzgâr
kabartır kanatlarını.
Güneş gözlerinden taşan duru bakışı,
özgürlüğü pusulasız yakalayışı
çizer ufka doğru rotalarını.

Uç çocuk
kalma buralarda çakılı
çöz
bizim yüreğine bağladığımız akılı.
Uç gülüşünden havalanan kuşlarla
Susma
Susma şakı
ver kendini sesindeki rüzgâra.
Buralarda hava güz
tutar çeker seni de toprağa.
Senin kanatların var
sakın unutma çocuk
sakın unutma
sakın..
Hatırla
hep hatırla
uçmaya geldin…

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı