REKLAMI GEÇ

AVRUPA’DA KIŞ SPORLARI VE DAĞLARIN ŞARKISI

22 Ağustos 2017 Salı

(Yol ve Ötesi – XV- )
Gezimizin önemli ayaklarından biri de kayak merkezleriyle bağlantı kurmak. Denizli Nikfer’de kış sporlarına yönelik oluşturduğumuz ve Nikados kış sporları kulübüyle 3 yıldır kat ettiğimiz aşama artık sınıf atlamalıydı. Bu Avrupa gezimiz aynı zamanda kış sporları için de kapı aralayacak bir gezi olmalıydı.

Bu yolda geçtiğimiz yıl Türkiye şampiyonasına götürdüğümüz altı kayak ve snowboard sporcusuyla önemli bir başarı yakalamıştık. Burada 7. 8. 19. 23.’ü gibi çok değerli dereceler elde ettik. Daha ilk yılımızda ve Nikferli köy çocuklarıyla kazanılan bu deneyimi uluslararası boyuta taşımak önümüzdeki yılların hedefini oluşturuyor. Bu yüzden Polonya’da, İsviçre’de, Avusturya’da ve Yunanistan’da geçerken uğradığımız kayak merkezlerinde önemli ilişkiler kurup, gözlem yapma şansı bulduk.

Ama Alpler’de bulunan Engelberg Kayak Merkezi, mutlaka kış sporcularının uğraması gereken bir merkez.

Avrupa kentlerinde gerçekten kış sporları ve turizmini bir arada bütünleyip teknik ve bilimsel altyapısını çoktandır oluşturmuş birçok yer var. Merkezlerde sadece kışa yönelik değil, 12 ay turizm ve sportif organizasyonlara imza atıyorlar. Hatırı sayılır bütçelere oynuyorlar böylece. Gezi hattımız boyunca önemli gözlemlerde bulunuyoruz. Yolumuz ve ötemiz dağlara yaslıyor başını. Dağlar sadece kayak yaptığımız eşsiz güzellikler değil, kendimize dorukların aklından da baktığımız ve açımızı değiştirince bir çok farklı yerlerimizi keşfettiğimiz mekânlardır. Aslında dağlara çıkınca biraz da kendimizin ötelerine iniyoruz. Rakım yükseldikçe oksijenin basıncıyla gövdemizin içinde envai evler olduğunu görüyor. O evlerin kapılarından, pencerelerinden daha önce hiç sızmamış farklı bir iklimin güzellikleri akın edercesine gayrı-resmi geçit törenleri düzenliyor.

Dağa çıktıkça genişliyorsunuz. Genişledikçe aşağıda ayağınıza takılan ve aklınızı gereksiz şeylerle dolduran nice yorgunluklarınızın aslında gerçek birer düşman olduğunu ve her kuşatmada size karşı yenildiren bir savaşın mızrakları gibi sizi kan revan içinde bıraktığını anlıyorsunuz. Aşağıların aşağılık şeyleri, yukarıda gündüzleri ısınan geceleri, donan bir kayanın milyonlarca yıldan bugüne getirdiği bir iklimin gizleriyle yer değiştirip, bambaşka bir insanın odalarına doğru yelken açtırıyor. Yukarıda rüzgâr yarı canlı dokusuyla dağları bir başka sarıp sarmalarken kayaların arasında gizlenmiş dağ çiçekleri bu rüzgârın kayalıklarına her seferinde ilk kez söylenen eşsiz şarkılar fısıldıyor. Dağı seven, işte bu fısıltıyı iyi bilir ve bu fısıltılardan birleşerek oluşan o eşsiz senfoniyi dinlemeye doyamaz. Bu senfoninin sabit bir notası da yoktur. Her seferinde yeni, her seferinde ilk kez duyulan tınıların bileşkesidir bu. Bunu anlayana, dağ, en büyük sığınaktır…

İşte sevgili okur, biz dağ sevicileri bu nedenle kayak sporu yapmaya değil sadece, dağın şarkısını dinlemeye ve o kayalıklar arkasında gizlenmiş ve koyu kışın altında saklı duran ve her seferinde ilk defa esermiş gibi deli esen rüzgârların sesini dinlemeye de gideriz…

Ama hakkımızda ölüm fermanları dolaştıran aşağının bilicileri, bunları ve dağları neden sevdiğimize dair yalan yanlış kehanetler üretirler. Çünkü bilemezler. Ve bir canlıya neden sevilmesi gerektiği konusunda günlerce laf edebilmelerine rağmen, bir tek dişe dokunur, bir lokmaya ait tadlar bırakan o sevecen cümlelerin sahipleri olamazlar. Böylece onlar aşağılarda, kentlerin kravat takmış caddelerinde kasıla kasıla gezinirlerken kendilerini kentlerin sahipleri sanırlar. Ama yukarılarda yaşam, dağların yasaları ve insan algılayan kalpleri, bambaşka bir nefesin çeperinde döner ve aşağılıklar bu nefeste adeta boğulacaklarını sanırlar. O yüzdendir ki dağları pek sevemezler… Sevmesinler de. Dağ ne kaybeder ki onların sevmesinin eksikliğinden?

Sınırsız bir şeydir aşkın ezgisi
Henüz başlanmamış bir söze anlamını katmak
Afişlere girmeden yaşamak…

Kentlerin ağrısı kadar köylerin kentleşmesini
Aşkolojik açıdan bilmek gerek oysa

Fakir bir define haritası bıraktı bize
Zengin ölümün tıknaz nefesini
Çık ve dağlara yüreğini yasla…

Slovakya Krahule ve Zürih Alplerinde Kayak

Heidi çizgi filmiyle işlenen bir Alpler kurgusu biz yaşıt hemen her çocuğun zihninde hala soluk alır. Keçinin altına yatıp direk ağzına süt sağan Peter de. Daha gezimizin ilk ayağında, Slovakya Krakula kayak merkezinde o sahneleri andıran bir coğrafyada buluyoruz kendimizi.

Zürih’te ise Engelberk kayak merkezine gidip yerinde incelemeler yapacağız. Avrupa’nın en gelişmiş ülkesinde bu gözlem bizim için çok önemli. Yeni sezona hazırlanan İzlem ve Görkem için de ufuk açıcı olacak bu gezi. Alp Disiplini kayağında çok önemli dereceler alan çocuklarımız dünyanın büyüklüğü karşısında büyüleniyor. Yol üzerinde önce dağ sporlarıyla ünlü Kriens’teki Pilatus tesislerine uğrayıp ilk teleferiğimizi ailecek biniyoruz. Burada yer alan küçük köyler Alplerin coğrafyasını oldukça iyi değerlendiriyor. Bilet fiyatları kişi başı 20 Euro. Sıra çok. Biz de sıraya girip Alplerin soluğunu ilk Kriens’te alıyoruz. Geziyi kalıcı kılmak için yapılacak en güzel şey fotoğraf. Elbette biz de bol bol çekiyoruz…

Yorgun bir testere biçiyor geceyi
Herkes kendi gemisinin batığında

Geceyi taze bir talaş gibi içen el
Köyün çeşmesinde bekler gelini

Burası Zürih’e 70 km. Dağlara ilgi çok yüksek. Fazla oyalanmadan asıl gezi durağımız olan Engelberk’e gidip Titlis Kayak Merkezini görmek istiyoruz. 35 km yolumuz var buradan. Muhteşem doğal manzaralar eşliğinde Engelberk’e daha tırmanırken hayranlığımızı gizleyemiyoruz. Her yer yemyeşil bir dokuyla kutsanmış gibi. Asfalt yolun yanında tren yolu bizle birlikte uzuyor. Ulaşım trenle de yapılabiliyor. Biz yaz ayında gidiyoruz bir kayak merkezine. Sanırsınız ki sadece kışları hizmet veriyor. Ama hayır. Kriens’ten sonra burada da yoğun bir turistle karşılaşıyoruz. Hava kapalı biraz. Hemen kayak merkezini görmek için biletlerimizi alıyoruz. Kaç euroya mı? Merkeze ulaşım iki etap. İlk etaba kişi başı 53 euro. Zirve olan Titlis’e ise 72 euro. Liraya çevirmeyeyim. İkinci etapta inip fotoğraflar çekiyoruz. Dil sorunumuzu aşan kuzenimiz Gülbahar sayesinde bol bol bilgi sahibi oluyoruz. Hayal dünyamızın da ötesinde kayak merkezi burası. Nikfer’i düşününce daha işin başında bile olmadığımızı görüyorum…

Engelberg’e girince önce kasabadaki spor merkezlerini geziyoruz. Yazın ortasında buz hokeyi çalışmasını izliyorum. Hemen yanında kort tenisi. Bu tesislerde on branşın üzerinde sezonluk dersler veriliyor. Elbette sezonunda kış sporları eğitimleri ve yarışmaları bölgeye büyük değer katıyor. Dünya şampiyonalarının yapıldığı yerler buralar. Yöneticileriyle uzun bir sohbet ediyoruz. Nasıl çalıştıklarına ve kış eğitimleri hakkında bilgiler ediniyoruz. Bizlerin nasıl çalışıp neler yapacağına dair birçok ipuçları alıyor ve onları not ediyorum. Elbette fotoğraflar da. Çevirmenim Gülbahar ne çok değerli işler yapıyor bi bilse…

Yeminler belleksiz
Herkes geri dönüyor
Yanılmış yollardan
Kirlenmiş güneşin perdesi

Mavisiz düşünemeyiz oysa
Kaptanların yüzünü

Bir yüzü olmalı
Uçurumlardan düşmenin
Atlamanın yatak odalarına

Hüznün bir yüzü olmalı
Ufuk çizgisini ağzıyla koklayan

Orada koşabiliriz ancak
Güneşin ve rüzgârın toynaklarını
Orada
Kentin ve köyün dokunaklarında…

Sonra araçla kasaba içinde turluyoruz. Kasaba, birçok spor mağazası ve konuk ağırlamaya göre dizayn edilmiş pansiyon, otel ve kiralık apartlarla dolu. Bölge sakinlerinin tamamı kış turizmi ve yaz ayları için de dağ turizmine göre konumlandırılmış. Tüm bu olanaklardan ilk elde fayda sağlayan bölge yaşayanları olmuş. Elbette büyük sporcuların da buradan çıktığını öğreniyoruz. Engelberg’de sadece kış sporu eğitimi veren birçok kulüp yanı sıra okullar da görüyoruz. Lise düzeyinde spor eğitimi ve diploma veriyor. Yetişmiş kalifiye spor eğitmenleri elbette bir ülkenin sportif kültürüne değer katıyor. Denizli’nin buralardan geçmesi gerekiyor. Vizyon ve misyon kavramları altında sunduğumuz potansiyeli yeniden gözden geçirme şansı yakalayabiliriz belki…
Elbette diyalog kuruyoruz ve yeni dönemlerde sporcu değişimi ve eğitimlerine dayalı görüşmeler yapacağız. Benim çocuklar burada kayak yapmaya şimdiden hevesli. Açıkçası kış sporları açısından ülkemiz buralara göre oldukça mesafe kat etmesi gereken bir mevzide. Kayak federasyonumuz da bu yönde çalışmalar yürütüyor kuşkusuz. Bu çalışmaların yerel yönetimler ve sportif kurumların desteği olmadan sürdürülmesi olanaksız. Ortada ciddi bir spor politikası ve spor devletine gereksinim var. Böylesi devasa organizasyonların başka türlü gerçekleştirilmesi imkânsız çünkü.

Bitmiş bir düğün alayıdır mezarlık
Taşın kıyısına sinmiş halay kırıkları
Acı ve neşe aynı koltuğun örtüsü

Çocuklar ve Emel kasabayı gezme planı yaparken ben ve güzel çevirmenim Gülbahar Titlis Sport tesislerindeki teleferikle ikinci bölge Brunni’ye çıkıyoruz. Bölgenin silüeti muhteşem. Zürih’e 85 km mesafedeki kayak merkezi çok seçenek sunuyor. İlk eğitimden ileri düzey kayak olanaklarına kadar alp ve kuzey disiplini ile Snowboard sporcularına yüksek keyif veriyor. Ayrıca bölgede kayakla atlama pisti de bulunuyor. Burada dünya atlama şampiyonası da yapılmış. Her şey kış sporları için düşünülmüş. Kayak ve malzeme kiralama odalarıyla da görüşmeler yapıyoruz. Bir diğer gerçek var ki, burada bu sporları yapmak gerçekten pahalı. Maddi gücünüz yerinde değilse burada seyirci olmanın dahi imkânı yok.

Zirve, Klein Titlis 3028 metre. Şu an bu mevsimde de çok güzel kar var ama kayak yapılmıyor. Bölge bulutlu olduğu için en üst nokta Titlis pistine çıkmıyoruz. Burada Mayıs ayı sonuna kadar kayak yapılabiliyormuş. Ama biz canlı görüntüyü izlemeyle yetinip birçok broşür ve yayın alıyoruz. Sonra aşağıya…

Gidiyor
Adı sevda olan o bilmeceye
Bilinmez öpüşlerin ülkecesine
Gidiyor ve dönmeyecek bir daha…

Kasaba ve kasabadan bağımsız kayak merkezi gerçekten bir kompleks olarak düzenlenmiş. Herkes yaz-kış turizm ve sportif hareketlilikte pay sahibi. Dünyanın her yerinden 12 ay akan turist hareketliliği gözlediğimize göre oldukça iyi. Biz oradayken yirmi civarında otobüs turları ile uzak doğudan fazla olmak üzere gezginler vardı. Özel araç ve tren ulaşımını da eklediğinizde ilgi çok iyi. Sayıyla ilgili bilgi almak için turizm bürosuna gidiyoruz. Bize bilgilerin internet sayfalarından ulaşılabileceğini söylüyorlar. Buraya 4-5 çocuk gönderip iki hafta eğitim aldırma fikri zihnimizi meşgul ediyor. Nikfer’de neler yapmalıyız konusunda da geniş bir ev ödevi çalışması yapmalı. Kış yaklaşıyor. Aklımızı, fikrimizi, çabamızı ve tecrübelerimizi paylaşıp ortak bir Denizlilik duygusunda ne güzel şeyler yapabiliriz. Buralarda yılın 12 ayı turizm ve sportif olanaklar açısından zengin bir sunum hazırlayamadıktan sonra tesislerin rantabl kullanımı imkansız olacaktır. Bu da maliyetleri şişirip hizmet kalitesini düşüren bir etken. Bu hiç birimizin işine gelmez. Öyleyse daimi başarı için birleşmeliyiz.

Bir hüzün haritasıdır yüzü insanın
En sote yerleri gösterir pusula

Avrupa’da kış sporları alternatifi çok yüksek. En gelişmiş seçenekler Avusturya’da. Bölgenin coğrafi durumu Alpler zincirinde İsviçre, Avusturya, İtalya ve Fransa’ya bu alanda imkân sunuyor. Tesisleşme gerçekten üst seviyede. Buna paralel bilimsellik, eğitim kalitesi ve idari mekanizma sorunsuz işliyor. Gezginler yaz kış yüksek ücretlerle buraları geziyor. Yaz ayında Titlis için kişi başı 72 euro alınıyor. Kayak merkezinin her bir köşesinde spor yapmayanlara yönelik de eğlence olanakları sunuluyor. Müzecilik dağda da karşımıza çıkıyor. Turiste her bir şeyi satmayı başarıyorlar. Sistem kurulmuş ve sorunsuz işliyor. Bazı yerlerde dijital giriş çıkış yapıyorsunuz. Personel en az üç dil biliyor ve her daim güler yüzlü. Her şey sizin için güzel ama ücretini de ödüyorsunuz.

Yüreği
Bir yangın sönümü Leylanın
Halksız bir saray sultanıdır burada
Yenilmiş kaçıncı bir savaşın kanlı meydanıdır aşk…

Sadece İsviçre’de Engelberg gibi Grindelwald, Grachen, Davos, Lenzerheide, Zermatt, Grüsch, Elsigenalp ve Sörenberg kayak merkezleri yoğun bir turist çekiyor. Daha küçüklü birçok pistler ve merkezleri saymıyoruz. Konya’nın yüzölçümü 38.873 km2. Yüzölçümü sadece 41.285 km2 olan büyük çoğunluğu Alplerle çevrili bir ülkede bu işler gerçekten çağın gereği doğrultusunda yapılıyor.

Sonuç itibariyle, burada ben bir Avrupa seviciliği yapıyor durumuna düşmek istemiyorum. Değerleri ve potansiyeliyle ülkemiz ve öznelde Denizli çok büyük imkânlara sahip. Beni buran, layık olduğumuz değerle gelişimi her alana yayıp kendimizi ilerletememek. Bu gücümüz varken anlamsız önyargılar taşıyarak hedef odaklı güçlerimizi birleştiremiyoruz. Ama kaçan zaman da yapılan yanlış istihdam ve tesisleşme de çok şey kaybettiriyor bize. Oysa sadece kamu yararını etkin kılmak, başarmanın tek ölçütü olacak. Nikfer Bozdağ kayak merkezinde de bunu başarabilirsek doğru argümanlara karşı rekabet eder ve bu rekabetten kazanan Denizli olur, beraberinde hepimiz oluruz. Yeni sezonda Türkiye arenasında boynuna madalya takan sporcularımızla kürsülere çıktığımızda sizlerin desteğini duyumsamak ve yüreklilikle bir araya gelebilelim istiyoruz…

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı