REKLAMI GEÇ

HASAN ÇAMLI EZGİ’SİNE ULAŞTI…

4 Eylül 2018 Salı

Kimi insanlar şiir yazar. Ama kiminin kendisidir şiir. Hasan Çamlı böyle bir hayatın içinden gelip geçti. Her ölüm erkendir de şair ölümü ayrı bir hüzün bırakır. Hasan Çamlı erkenden gitti.

Bekilli’nin Medele köyü birçok değerli insana yataklık etmiştir. Ancak şimdi Hasan’ın şiir bedeni başka başka formlarda devam edecek, dünyanın bin bir renginde çiçek olarak yaşayacak…

Şair Hasan Çamlı gitti…

Tıpkı İran’da idama mahkum edilen Şair Ramin Panahi gibi.

Şair ölümü bir tür ölüme güzellemedir. Şair Şeref Bilsel, Panahi için “Şair asılır şiir asılmaz; şair yakılır şiir yakılmaz” demişti. Şair ölür ama şiir ölmez…

Dünyaya dair tek ‘suçları’ şiir yazmak olan insanlar yaşamlarını soluk aldıkları adreste, yani şiirde sürdürür. Şiir böylesi acınası bir hayatın tek sığınağıdır onlara. Bir tepki biçimidir. Bu korkunç şiddet sarmalına karşı çıkmak için ellerinde parlak bir demir gibi ışıldayan dilin avlusunda soluklanırlar. Silah olarak sadece dilleri vardır çünkü. Haine, aşağılıklara, yalancılara, düzenbazlara, sömürücülere dilleriyle meydan okurlar. Ne var ki küfür edenler daha çoktur dünyada. Vicdanlarını yalakalıklara kiraya verenler egemendir çünkü. Egemen olanlar hakkaniyet ve vicdan duygusu olmaksızın saldırır. Her şairin ağzına susturucu takmak için çılgınca saldırır. Durduramadığında da öldürür. Çünkü şairin duyarlılığını ne kadar incitirlerse, toplumun duyarlı varlıklar olarak nitelikli bir ömür sürmesinin önüne kalın ve en yüksek duvarlar örebilirler.

Şair susturulmalıdır. Anayasalar, hukuk organizatörleri, kanun hükmünde kararnameler, yazılı olmayan ahlak hükmünde yaşamnameler, hepsi de, şairin yöneldiği yere, yüreğe, duyguya hedef alır. Şairin parlattığı güzel şeyleri o kurumlar cihazlarıyla, makineleriyle, üniformalarıyla acımasızca saldırır. Üstüne beton dökerler, kaynak makinalarıyla kalın demirlerle kaynatırlar. Çok şeritli asfalt şeyler yaparlar. Ve hepsi de insanın yüreğine doğru dümdüz giden ve şairlerce parlatılan o eşsiz yolu kirletmek için…

Ama şair ölür sonunda. Panahi ölür. Hak, adalet ve insan dediği için. Hak da adalet de insan da biraz daha uzaklaşır şairden, halktan. Hasan Çamlı da 4+4+4 eğitim sistemi uygulamaya geçtiğinde tek başına direncin merkezi olmuştu. İlk öğretmen refleksini Çınar meydanında açlık grevi yaparak vermişti ve ulusal basında yer almıştı. “Cumhuriyet çocuğuyum. 4+4+4 eğitim sisteminin bu ülkeye yararlı olmayacağını düşünüyorum” diyerek yaptığı eylemle şair yüreğini Çınar’a sermişti Hasan. Bugün eğitim bilimciler ve yetkili ağızlar, gelinen noktada bu sistemin büyük yarasından söz ediyorlar.

Rize’de öğretmenken hasta öğrencisi Ezgi’nin evine sıra ve tahta taşıyarak sınıf ortamında eğitim veren de aynı öğretmen duyarlılığıdır. Yılın öğretmeni ödülünü reddettiği için maaş cezasıyla cezalandırılan da… Yüreği çocuk için, ülke için, şiir için atan bir insan duyarlılığıdır Hasan Çamlı. Şiiri de öyleydi kuşkusuz. Medele’nin toprak kokan, insan kokan, yaşam kokan dili, onun şiirinde yaşayan bir canlı dokudur. Her dizesi tütün kokar, üzüm kokar, pazen kumaşlar kokar, Ezgi kokar, en önemlisi insan kokar…

BİR EZGİ KOKUSUDUR YAŞAMAK
bir ezgi kokusudur yaşamak
aynalar kendine dönük
Malaguena sesiyle çınlayan
bak
kentlerde yok şimdi
ki
neredeydiler
nereye gittiler

bir ezgi kokusudur yaşamak
şehirli gerillalar
Sabicas’la çıkıyor haç yolculuklarına
geride
elsiz ayaksız
gül kokulu sızılar

bir ezgi kokusudur yaşamak
her şeye inat
bir sabah
su vermek fesleğenlere
patilerinden öpmek kedinin
evet
her şeye inat
şimdi tam vaktidir
onulmaz acıları sevmenin

Bekilli Şarap festivalleri birçok şaire ev sahipliği yapmıştı. Ev sahibi olarak Medele’nin deli Hasan’ı ile şairler o güzel günlerin ışığı olarak oldukça geçmişte kaldı. Bekilli’nin şiir yanı şaraba uygulanan ekonomik ve ahlaki kotalarla eşgüdüm yok olup gitti. Artık oralarda şiir de kalmadı, Hasan Çamlı da. Hayatını deli çizgisine sığdıran ama kocaman ve bir o kadar incelikli bir yürekle delidolu yaşayan sevgili şair dostum Hasan Çamlı, sana hoşça kal demek ağzıma ve yüreğime yakışmıyor. Tıpkı Ramin Panahi’nin asılmasını kabullenemediğim gibi.

Her Şair ölümü bir hüzün kalıştır aslında. Ve her şair reddini bir onur bayrağı olarak dalgalandırır. Onların bir ulusu yoktur. Onlar her ulusun yüreğinde yankısı gitmeyen dilleriyle soluk almayı sürdürür, insandan yana durmasını şiirle yaşatırlar…

İyi ki yaşadılar…

YÜZÜNÜ YÜZÜMDE SOYUN
yüzünü yüzümde soyun
ve
yeni entariler giyin acem işi
kıvrımlarında yaşam
eteklerinde kavga olan

yüzünü yüzümde soyun
yeni bir bahar giydireyim sana
tüm kokuşmuşlukların inadına
öylesine çık zulmün karşısına
ki
uğrunda yaşanacak ne varsa
yaşayalım sonra

yüzünü yüzümde soyun
ömrüm öpüştürsün
ayla ceviz yaprağını
korkma
güvercinler açmış sana ağzını
sense
sadece dudağını arala

yüzünü yüzümde soyun
senin yüzün çıplak
benimkiyse
katmerlenen yeni bir yüz olsun

yüzünü yüzümde soyun
bırak hüzünlerimi
yüreğime çiğ damlacığıyla savrulsun

(Hasan Çamlı, Yüzünü yüzümde soyun kitabından – 2011)

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı