REKLAMI GEÇ

ZAMANIN DARAĞACI

10 Nisan 2016 Pazar

Şair doğduğu zamana seslenir. Söze sığınarak yapar bunu. Tek ve nihai malzemesi dilidir onun. Sırtını yasladığı tüm insanlığın birikimleriyle bugünde seslenir, dizelere oturur ve her dizesi çığlık olan şiirle, şiirin olanaklarıyla söyler diyeceklerini.

Hemen her şeyden habersiz bir dinleyici güruhu vardır karşısında. Şairin dili, şairin ruhu neredeyse teğet geçer alımcısına. Günün ikliminden, şiirin tadından, şairin kalbinden habersiz bir zaman bugün yaşadığımız. Büyücüler, kalpazanlar, yalanyazıcılar, hayata bacakaralarından bakan muktedirler karşısında yeri daha az olan şairler…

Zamanın köşelerinde terleyen ve insana daha sevgili bir yaşamı anımsatan şairler dinlenmediğince daha kötü bir zamana evriliyoruz. Her şey hayatımızdan uzaklaşıyor. Ve bize doğru yaklaşan cisimleri daha çok fark edemez hale geliyoruz. Ağzı salyalı uhrevi politikacıların her dizesi bir bıçak gibi saplanırken insanlığımıza… Artık sanat, bilim, felsefe yön veremiyor toplumları.

“Rüya tabirleri kitaplarının, falcıların, cebinde at yarışı kuponları gezdirenlerin çoğaldığı bir dünyada kağıdın üzerindeki yıldızlara, atlara, uyuyan güzellere dokunmak gittikçe güçleşiyor… Zaman geçer ve yalnızlık okunmamış bir sözcük gibi kalır geride…” (Şeref Bilsel, Yalnız Şiir, sf:30)

Yalnızız. Zamanın insanı terk ettiği, insanın zamanını elinden kaçırdığı bir çağda…

İçine düşürüldüğü yalnız ve kirli çağın dolaysız tanesi olması dışında insanın rüyası da ellerinden alınmış durumda. Söylediği duyulmayan şairlerle, söylemesi için kanal açılan şairler arasındaki uçurum da derinleşiyor. Konuştuğu ağızlarla dizelere devrilenler, insanlığın birikimleri ve özgünlükleriyle söyle(ye)miyorlar. Dipsiz mısralarla methiye düzdükleri adreslerin gölgesinde iktidar ve erk seviciliği klanları oluşturup parlatılmış bir zamanın sarkacında sallanıp duruyorlar.

İçine zaman kaçmış şairler köhnemiş içleriyle en azından şiire oturuyorlar, bu da güzeldir kim bilir! Hiç olmazsa şiir yazanlarla, şiirsiz dünya olmaz diyenlerin acımasızca yel değirmenlerine saldırdığı bir çağdır da bu. Ama bu saldırıda biz insana ve birikimlerine sığınanlar her daim yenilir, şiirle teselli ararız. Kimileri şiiriyle bir yerlere tutunur, emekliye ayrılmış dilleriyle yaşamadıkları bir çağa ses verirler, versinler.

Olsun, şiir olsun da… Utanmasın, şairinden bir nebze feyz alan yaşam…

Bir şiirle bitirelim yazımızı…

DİL

Ne kadar çok konuşuyorsunuz
Aynı sözlerle milyon kez dilleşen insanlık
Ne kadar az şey söyler
Ne kadar çok anlaşamazlar
Sözcüklerin şarkısı
Onarır yaraları oysa

Ne kadar çok susuyorsunuz
Bir dilarısı vızıldar
Harflerin çiçeklerinde
Bir halkın rüyası ballanır
Kekik tarlalarından
Kelebekler uçuşur
İnsan yüreğine

Ne kadar çok güzeliz dersek
O kadar çılgıncayız
O kadar iyi

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı