REKLAMI GEÇ

MAVİ KALEM!

28 Mart 2018 Çarşamba

Yıllarca bir hazine gibi sakladığım arşivlerimden kurtulmanın yolunu aramaya başlamıştım hanidir. Yazı çizi hayatından arkadaşlarım aynı fikirde birleşiyorlardı, “kitap çıkarsana!” Hep ötelediğim bu dahiyane (!) fikirden kurtuluş yoktu. Ee ne zamana kadar ölmüş ve külleri yakılmış bir ceset gibi paha biçilmez küplerde saklayacaktım yazıları. (Külleri savurmakta bir alternatifti tabi) Kim okur ki bu yazıları, tedavülden kalkmış, raf ömrünü tamamlamış desem de…

Her dönemin bir yaşanmışlığı, tadı vardır, sen hele bir başla dediler. 1998’in Ekim ayından günümüze neler yaşanmamıştı ki şu süreçte? Ben değişmiş, dünya değişmiş, ülkem hepten değişmişti. Bu kritik tarihsel süreçleri yaşamış, kaleme almış biri olarak bir kültür hizmeti yapmış olabileceğimi iknaya çalıştılar…

Netice olarak gözlüğünü burnunun üstüne ittirerek konuya başlamadan önce eski bilgileri bir gözden geçirelim diyen tarih öğretmenim gibi, bende kitap hayatıma eski yazıları bir gözden geçirerek başlama kararı aldım. Arşivlediklerim arasında ilk yazılarıma ulaşmakta zorlansam da arada arşivleyemediklerim, kayıt altına alınamayan, kaybolan olsa da sayısı bini (1000) çoktan geçen tonlarca yazı beni bekliyordu. İşim zordu. Bütün mesele nereden başlamaktaydı. Konulara mı bölsem, rastgele mi seçsem, kronolojik ve tarihsel mi gitsem?

Ben işin altından kalkamam deyip hep ötelememiş miydim bu işi? Yine sıvışma noktasına gelsem de bu sefer kaçış yoktu. Artık bu işi başkalarına bırakamazdım. Kolları sıvadım nitekim. Zor olan kısmı burasıymış. Gözlerimin altında kahverengi halkalar oluşuncaya kadar kendimi okudum. İlk elemeyi 10’uncu, 20’nci elemeler aldı. Onu aldım, bunu çıkardım, bu işlemi yüz bin milyon kez yaptım. Araya ben olmayan parça yazılar, yazarlar kaçtı Atilla Sezener, Murat Alten, Şerif Kutludağ gibi Deha 20 gazetesinden.

Ve onu takip eden şizofrenik durumlar… Derken durum acilen bir es kararı aldırdı bana. Bu es peşinden pes kararı getirse de bu vahim, kararsız durum bir yıl sürdü şükür. Ama kendimi okumakta çok eğlenceliydi. 98’den 2018’e… Şu yirmi yılda neler yaşanmıştı. Bir film şeridi gibi okuyordum kendimi, çevremi, şehrimi, ülkemi, dünyayı. Ne ilginç insan profilleri çıkıyordu hikayelik, romanlık…

Keyifliydi, Kemal Sunal filmi gibi hiç değişmiyordu olaylar. Hüzünlüydü, hepimiz istesek de istemesek de sancılı bir değişim sürecindeydik. Sonunda insana dairdi her şey. Memleketimden İnsan Manzaraları gibi! Nazım Hikmet bir kapı açmıştı. Ben de insana dair olanı ‘Hayat ve Sanat’ diye seçmiştim. 20 yıllık zaman periyodunda, zamansız olandı seçilen.

Mavi Kalem ismine gelince…
Mavi benim rengimdi çocukluğumdan beri. Mavi iletişimin rengiydi de aynı zamanda, resim atölyemizin de… Yani ben de “Mavi en sıcak renktir” dedim!
Sözün özü bu kitap eski yazılarımdan oluşuyor ve ben de Bekir Coşkun gibi onlar kaybolsun istemedim…

Buyurun gazetem Deha 20 ile başlayan ve günümüze dek süren “yaşamın rengi” köşem ve sürekli yazdığım dergilerdeki, Denizlihaber.com internet gazetesindeki yazılarım…

Ufak bir sürpriz, çocukluğumdan kalma defterlerimi karalama alışkanlığımı bu sayfalara da taşıdım. Kitap sayfalarına serpiştirdiğimiz çiziktirmeler bana ait. Keyifli okumalar diliyorum.

Not: İmza günlerim 31 Mart Cumartesi: 16.00-18.00 arası, 3 Nisan Salı: 14.00-16.00 arası, 5 Nisan 16.00-18.00 arası. Beklerim efendim…

Yorumlar

Ömür Duruerk   -  Bağlantı 28 Mart 2018, 17:00

Şahane bir fikir olmuş adaşım.
Kütüphanelerimizde ve zihnimizde yer edecek elbette.
Şimdiden tebrik ederim,
Sevgiler

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı