REKLAMI GEÇ

Herkese bayram olsun: “Bu bayram ve her bayram”

5 Temmuz 2016 Salı

Yaşlılara saygı göstermek kültürün önemli bir parçasıdır. Bu kültürün yerleşmesinde yaşlılarla birlikte yürütülen yaşam, aynı evi paylaşma ve yaşlının ailedeki konumunun etkisi büyüktür. Değişen sosyo-ekonomik koşullar ve üretim ilişkileri aile yapısında değişikliklere neden olmuş, yaşlılığa ilişkin negatif tutumlar geliştirilmiştir. Yaşlılığa ilişkin negatif tutumlar daha çok kapitalizmin ürünüdür. Kapitalist toplumlar yaşlıyı iki biçimde algılar; sosyal ve fiziksel olarak aktif ya da evinde izole olmuş, yardıma muhtaç. Etkileme, değiştirme, dönüştürme tasarrufunu elinde tutan kapitalizm daha fazla kar güdüsüyle devletin piyasaya müdahale etmesini istemez. Bunun temel nedeni de toplumsal refahın artırılması için artan vergilerdir. Bu bağlamda kapitalist sistem mal ve hizmet üretmeyen, bankalardan kredi talep etmeyen, üretilen ürünleri sınırlı tüketen, genellikle tüketici konumundaki bu bireyleri sırtlarında kambur olarak görür. Bu nedenle de yaşlıya karşı negatif tutum geliştirir. Bunu da çeşitli biçimlerde, reklamlarla, uygulamalarla ifade eder. Yaşlıyı sürekli yardım talep eden, fiziksel ve zihinsel olarak yetersiz bireyler olarak sunar. Aynı anlayış bir taraftan uzun yaşamı, yaşam kalitesi artışını talep ediyor, bu konuda her türlü ilaç, tıbbi hizmet, gıda, teknoloji sunuyor ancak uzun yaşamanın getirdiği olumsuzlukları üstlenmiyor. Bu olumsuzlukların belki de en önemlisi yoksulluk ve yalnızlık sorunudur. Ve her ikisinin özü de ekonomiktir.
İnsanların daha kolay yaşam arayışına yönlendirilmesi muhteşem bir değişim enerjisi ortaya çıkardı, ancak bu değişim dünyayı kimsenin tahmin edemeyeceği biçimlere dönüştürdü. Ailenin küçülmesi, teknolojik gelişmelerin bireyin yaşamını kendi başına sürdürme istek ve arzusunu körüklemesi, yüz yüze iletişimin yerini e-mail, facebook, instagram, twitter gibi sosyal medya araçlarının alması zaten yalnız olan yaşlıyı daha da yalnızlaştırdı. Televizyon dışında teknolojiyle çok fazla ilişkisi olmayan yaşlı iyice yalnızlaştı. Yaşlılığa ilişkin negatif tutumların da bunda önemli rolü oldu.

Çoğumuzun hafızasında yer eden “Kent Şekerleri” reklamında da yaşlının yalnızlık sorunu “Siz bu bayram neredesiniz bilemeyiz ama biz buradayız. Bu bayram ve her bayram” mesajıyla anlatılır. Yaşlıyı bir tüketim ögesi olarak görmesi bir yana genel anlamda toplumsal yaşamı ve aile bütünlüğünü destekleyen, yaşlının yalnızlığını vurgulayan bir yanı da vardır bu reklamın. Toplum yaşlı insanlar hakkında ne düşünür, yaşlı insanlarla nasıl ilişki kurar, yaşlılar kendi hakkında ne düşünür, tüm bunlar televizyonda yer alanlardan etkilenir. Zira ekonominin yönlendirdiği medya (özellikle televizyon) değerleri, davranışları ve yaşam biçimlerini şekillendirmede doğrudan sorumludur.

Aslında alternatifleri ile kıyaslandığında yaşlılık o kadar da kötü değildir. Japonya gibi doğu toplumlarında ileri yaş, yaşamın en iyi zamanı olarak görülür. Bu daha çok sağlıklı, özgür, işe yarar, üretken, mutlu, yaratıcı, politik ve cinsel olarak aktif yaşlıları içerir. Bu yaşlı dahil herkesin istediği bir durumdur. Ancak yaşamın gerçekleri ile beklentiler genellikle örtüşmez. Yaşlı zamanla rol ve fonksiyon kaybına uğrar. Sosyal ilişkileri, fiziksel aktivitesi, geliri ve yaşam doyumu azalır, kendisine ilişkin algı ve tutumları olumsuzlaşır, uyku ve beslenme düzeni bozulur, asabileşir, dış görünüşe ve giyime özen göstermez. Bu da yaşlı bireyin olumsuz algılanmasına yol açar.

denizli-velittin-kalin-kara-bayram-1
Yaşlıyı çökmüş, ümidini kaybetmiş, huysuz, yetersiz, yardıma muhtaç ve bağımlı, mutsuz, inatçı, üretken olmayan insanlar olarak gören negatif tutum yerine olumlu tutumların yaşama geçirilmesi konusunda toplumun sorumluluğu vardır. Yaşlılara yönelik olumsuz tutumların genellikle kültürel çözülmeden kaynaklandığı düşünülür. Yaşlanma ve yaşlılığa karşı toplumu bilinçlendirmek, karşı olmayan tutumlar geliştirmek hem eğitim sisteminin (aile eğitimi dahil) hem de medyanın çabaları ile gerçekleşecektir. Yetersizlik arttıkça kültür içinde yaşlılara ilişkin yargıların atasözleri ve esprilerle çoğaldığı açıktır. Bu espriler arasında “çürüğe çıkmak”, “ununu elemiş, eleği duvara asmış”, “elin ermez, gücün yetmez”, “ele şenlik olursun”, “artık köşende oturma zamanı”, “yaşından utanmıyorsan, ak saçlarından utan!” sayılabilir. Bu negatif tutumlar günlük yaşamda, aile içinde, medyada, merkezi yönetim ve yerel yönetimlerin verdiği hizmetlerde farklı biçimlerde kendini gösterir.

Çocukların yaşam sürecini ve yaşlılığı daha iyi anlayabilmeleri, yaşlılığın yalnızca yaşamın kaçınılmaz bir dönemi olduğunu algılamaları, yaşlının toplumsal yaşama katılımını ve iletişimini güçlendirecektir. Bireyin de yaşlanmadan önce boş zamanı hobi ve uygun uğraşlarla değerlendirme, genç kuşakla gelişmiş ilişkiler kurabilme, fiziksel sağlık, emeklilik ve sevilenlerin kaybına ilişkin değişimleri düzenleme, yaşlı grupla bağları geliştirme, yeni sosyal roller alma ve yaşamını uygun biçimde düzenleme sorumluluğu vardır. Yaşlılık yaşamı kolaya alma, yaşama boş verme, hep başkalarından bekleme dönemi değildir. Bireye düşen en önemli sorumluluk yaşlanma sürecinin kaçınılmaz olduğunu, o bilinçle yaşamı yönlendirmesi ve sürdürmesi, kısaca yaşlılığın getirdiği sorunlarla yüzleşmesi gerekir. Merkezi ve yerel yönetimin de yaşlılarla ilgili sorunları ailelere yıkmak yerine, ortaya koyduğu/koymadığı sosyal politikalarla yüzleşmesi gerekir. Yalnızca “Türk ailesi yaşlısına saygılıdır, onu baş tacı eder” yaklaşımı yeterli ve doğru değildir.

Bugün bayram. Sizleri bekleyen, yolunuzu gözleyen, kapıya bakan, zilin çalmasını bekleyen birileri vardır. Uzaklardaysanız telefonunuzu, sesinizi, sıcaklığınızı duymak, iki çift söz etmek isteyen…

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı