REKLAMI GEÇ

ESKİ DENİZLİ EVLERİ KORUMAYA DEĞER MİYDİ? – 1

1 Kasım 2018 Perşembe

Bu soruyu pek çok hemşerimizin kendine ve diğer kişilere sorduğuna tanık oldum. Bir okurum dahil bana da soranlar oldu. Bir şehircilik uzmanı olarak kuşkusuz bu konuda net bilgi ve görüşlerim var. Bunları şimdilik kendime saklayarak; yazıma, ilgili uluslararası kuruluşların bu konudaki deklarasyonlarını sizlere çevirip, özetleyip sunmakla başlayayım.

2. Dünya Savaşı’nın ardından Avrupa’da yaşanan yıkım, koruma alanında da yeni ihtiyaçlar doğurmuştu. 1964 yılında Venedik’te toplanan 2. Uluslararası Tarihi Anıtlar Mimar ve Teknisyenleri Kongresi’nin gündemi, bu ihtiyaç ve sorunlar doğrultusunda belirlendi. Yarım yüzyıla yakın bir süredir uygulanan, kültür varlıklarının korunması ve restorasyonuna ilişkin temel uluslararası belge olan Venedik Tüzüğü (Konvansiyonu), bu kongrede biçimlendi.

Daha sonra UNESCO’nun önderliğinde tüm dünyada uygulanacak olan bu belgede bir dizi karar yer aldı. İzleyen yıllarda Avrupa Konseyi sempozyumları, 1972 yılında Dünya Mirası Kongresi, 1975 yılının “Avrupa Mimari Miras Yılı” ilan edilmesi, ardından bu çalışmaların UNESCO ve ICOMOS gibi kuruluşların denetiminde gerçekleştirilmesi ile bu süreç devam etti.

1964 Venedik Tüzüğü’nün getirdiği ilkeleri özetleyelim:

1- Tarihi eserler, sanatsal niteliklerinin yanı sıra tarihi belge değeri de taşımaktadır.
2- Anıtsal eserlerin yanı sıra, belge niteliği taşıyan tüm eserler koruma kapsamına alınmalıdır.
3- Tarihi anıtlar tek başına değil, çevreleriyle birlikte ele alınıp korunmalıdır.
4- Korunacak yapı ya da yapı grubunun; uygun bir işlevle ve çevresiyle birlikte yaşatılarak, süreklilikleri sağlanmalıdır.
5- Gerekmedikçe, anıt tüm öğeleriyle birlikte bulunduğu yerde korunmalıdır.
6- Korumada geleneksel tekniklere öncelik verilmeli, gerekirse çağdaş teknikler kullanılmalı, ancak yapılacak eklerin ayırt edilebilir olması sağlanmalıdır. (Örnek: Louvre Müzesi önündeki cam piramit)
7- Her onarım bilimsel çalışma ve araştırmalara dayanmalıdır.
8- tarih içerisinde anıta yapılmış olan eklere de saygı gösterilmeli, belge nitelikleri unutulmamalıdır.
9- Arkeolojik alanlarda yapılan çalışmalarda yeniden inşa yapılmamalı, ancak yeni ve eski malzemenin bütünlenmesine dikkat edilmelidir.
10- Çalışmaların her aşaması, ilgili raporlar ve görsel malzeme ile belgelenmeli, arşivlenmelidir.

1970’lerden başlayarak, kentlerin eskiyen tarihi dokularının yeniden kentin yaşayan, canlı bir parçası haline getirilmesi amaçlandı. Yeni ile eski arasında ilişki kurularak, tarihi bölgenin yeniden değerli hale getirilmesi öngörüldü. Tarihi kent dokularının, bugünün insanlarına ve gelecek kuşaklara, dönemin yaşam felsefesini, toplumsal ve ekonomik yapısını yansıtacak şekilde ayağa kaldırılması ve günümüz ihtiyaçlarına uygun bir işlevle yaşatılması önem kazandı.

Anıtsal bir nitelik taşımasa da tarihsel, geleneksel, görsel değerler taşıyan kasabaların ve kentlerin; kendilerine özgü karakterlerini yaratan tüm öğeleri, bir arada değerlendirilerek koruma kapsamına alındı. Geçmişin izlerini barındıran bir çevrede yetişen bireylerin, kültürel süreklilik bilinci kazanacakları vurgulandı ve “ortak bellek” ya da “kentsel bellek” kavramı gündeme getirildi. Böylelikle Venedik Tüzüğü, çağdaş restorasyon prensiplerinin evrensel düzeyde geliştirilmesi bakımından değerli bir belge olarak, tarihi çevrenin korunması ve yaşatılmasında bir dönüm noktası oldu.

12-14 mayıs 2005 tarihlerinde, bu konularda yeni bir konferans düzenlendi: Viyana’da düzenlenen “World Heritage and Contemporary Architecture – Managing the Historic Environment” konferansı. Türkçesi: “Dünya Mirası ve çağdaş Mimarlık-Tarihi Çevreyi Yönetmek.” Bu konferansın amacı:

1- Dünya kültür mirasını oluşturan tarihi kent peyzajlarının korunması ve yönetimi için geçerli olacak yeni ve güncel tanımlamalar yapmak.

2- Japonya’daki 1994 Nara Memorandum’undan sonraki konuyla ilgili ilk uluslararası işbirliği çağrısı olacak olan, 2005 Viyana Memorandum’unun UNESCO, ICOMOS, ICCROM, IFHP, IFLA, UIA, OWHC, Viyana Belediyesi ve Avusturya Hükümeti’nin katkısıyla hazırlanan ilk halini tartışmak

3- Ve buradan elde edilecek sonuçlara dayanarak 2005 Viyana Memorandum’unun son halini hazırlamaktır.

Konferans, tarihi kentlerin korunması ile ilgili olarak karşılaşılan güçlüklere değinmeyi ve bu kentlerin hem korunmasına hem de gelişmesine cevap verebilecek tatminkâr sonuçlar elde etmeyi hedeflemektedir. Bu amaçla, Viyana Memorandum’unun ilk hali, konuyla ilgili daha detaylı bilgi edinmeleri ve tartışmalara daha etkin olarak katılabilmeleri amacıyla tüm delegelere ulaştırılmıştır.

Viyana Memorandum’u, Dünya Kültür Mirası’nı oluşturan tarihi kent alanlarının gelişiminin denetlenmesi ve yönetilmesi için, tüm çıkar sahipleri tarafından onaylanacak yeni bir kararlar dizgesi sunmayı hedeflemektedir. Viyana Memorandumu; kent sakinlerinin yaşam kalitesini arttırmak ve sürdürülebilir gelişmenin gerçekleştirilebilmesi adına, tarihi kent peyzajında değişiklikler oluşmasının kaçınılmaz bir süreç olduğunu belirtmektedir. Ayrıca, çağdaş mimari uygulamaların Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan kent alanlarının gelişimine katkısının olduğu ve bu katkının artarak devam etmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Memorandum, tarihi kent peyzajı olgusunun kapsamının genişletmesinin ve bu geniş kapsam altında yeni yapılaşmanın tarihi yapılaşma ile uyum içinde devam ettirilmesinin gerekliliğini belirtmektedir.

Değerli okurlarım, haftaya perşembe günü bu yazımın ikinci ve son bölümünde buluşmak üzere esen kalınız.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı