REKLAMI GEÇ

LAİKLİK KÜLTÜRÜ

25 Ocak 2018 Perşembe

Kültür, insanların günlük uğraşıları ve yaşamsal tutumlarını da kapsayan bir olgudur. Bir ülkenin ya da ulusun kültürü; alışılmış ve yinelenen yaşam pratikleri kadar, alışılmış ve uygulanan ilkelerle de oluşur. Türlü tanımları olan laiklik kavramının, üzerinde uzlaşılmış bir tanımı üzerinden ulusal kültür haline gelmesi de böyle olur. Bu kültürün bir ülkede yerleşip yeşermesi için yapılabilecekler vardır. İlki, ulusal yapıya uygun bir tanımının bulunması ve benimsetilmesidir. İkincisi, bu tanım üzerinden yasal ve kurumsal zemine oturtulmasıdır. Asıl önemlisi ise, yerleşik bir kültür haline gelmesi için uzun soluklu bir biçimde uygulanmasıdır. Kültür biraz da yaşama ve alışkanlıkla gelir.

Ülkemizde sağlam ve yerleşik bir laiklik kültürü henüz oluşmamıştır. Bilinen siyasi nedenleri yanı sıra diğer nedenleri; yaygın halk kitleleri tarafından anlaşılmasını zorlaştıran yabancı bir sözcükle tanımlanması, toplumca daha kolay benimsenecek uygun bir Türkçe tanımlamaya gidilmemesi ve toplumun bu konuda yeterince eğitilmemiş olması olabilir.

Laiklik kavramının sözcük anlamına ve değişik tanımlarına bir göz atalım. Fransızca bir sözcük olan laikliğin ya da laisizm’in hukuki tanımı şöyledir: Dinin devlet işlerine, devletin din işlerine karışmaması durumu. Fransızcadan Türkçeye geçmiş olan “laik” sözcüğü, “din adamı olmayan kimse, din adamı dışında kalan halk” anlamına gelen Latince “laicus” sözcüğünden türemiştir. (Vikipedi.org) Bu sözcüğün aslı Yunanca Laikos sıfatıdır. Yunancada, din adamı sıfatı taşımayan kişilere “laikos” denilmekteydi. Sözlük anlamıyla ruhani olmayan kimse, dini olmayan şey, düşünce, kurum, sistem, ilke demektir. Kökeni, halk anlamındaki Yunanca laos sözcüğüdür. (TürkçeBilgi.com)

Laikliğin bir diğer tanımı da daha geniş ve kapsamlı olanıdır. Laiklik; insanın her türlü inanç, ibadet, vicdan ve düşünce özgürlüğünün devlet tarafından güvence altına alınmasıdır. Bir din veya mezhep mensuplarının başka din veya mezhep mensuplarına karşı; ya da kişinin inanç, ibadet, vicdan ve düşünce özgürlüğünü yaşamasına yönelik her türlü baskı ve tahakkümünü önlemek laik devletin görevidir. Laiklik, kesinlikle dinsizlik demek değildir ve devletin vatandaşlarına din ve inanç ayrımı yapmaksızın hizmetlerini sunmasını gerektirir. Din ve vicdan özgürlüğünün teminatı olan laiklik; herkesin istediği gibi bir dini, deizmi, teizmi, agnostizmi ya da ateizmi seçme ve gereğini yerine getirme hakkını öngörür.

Laiklik kültürünün bir ülkede gelişip yeşermesi, din kültürünün baskılanmasını gerektirmez. Din kültürünün gelişip yeşermesi için de uygun zemini sağlar aslında. Batı toplumlarında sanırım durum böyle olmuştur. Büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözlerine dikkat ediniz: “Laiklik, asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve büyücülükle mücadele kapısını açtığı için, gerçek dindarlığın gelişmesi olanağını sağlamıştır”. Laiklik kültürü insan ve Tanrı arasındaki ilişki zeminine de katkı sağlayabilir. Bunun ön koşulu, toplumun tümüyle maddiyatçı koşullanmalara kapılmamasıdır sanırım. Çünkü 21. Yüzyılın başlarından beri dünyada tüketim ve hız kültürü egemen kılınmaya başlanmıştır. Bunun baş aktörleri, globalizm düzeninin mimarları olan emperyalist unsurlardır. Devletler, çok uluslu şirketler, güçlü iktisadi lobiler ve batıdaki askeri endüstriyel komplekstir.

Sanırım çağdaş dünyada artık din kültürü ile laiklik kültürünün birbirini yadsıyıp dışlamadan birlikte var olmasını gerektiren koşullar egemendir. Örneğin Türkiye gibi ülkelerde ikisi de gerçek var olma koşullarını ancak anti-emperyalist bir tutum ve duruşta bulabilir ve bu duruş, din kültürü ile laiklik kültürü arasında birbirini karşılıklı kabullenmeyi gerektirebilir. Elbette bunun ön şartı, dini siyasete alet etmemektir.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı