REKLAMI GEÇ

ŞAİRİN ROMANI

30 Kasım 2017 Perşembe

Adı Yerküre olan bir gezegen. En büyük kara parçası sayılan Anakara’da farklı yerlerden farklı nedenlerle Odragend’e varmak üzere yola çıkan gezginler. Elli yıl sonra yurduna dönen bir bilge şair. Yıllarca evinden hiç çıkmadan yaşadıktan sonra, çıraklarıyla birlikte kendini yollara vuran bir şiir filozofu. Yalnızca şairleri öldüren bir katilin izini süren atlı polis ve yardımcısı. Yol boyu içinden geçtikleri yerler ve yaşamlar. Şehirlerin surlarında bayrak yerine şiirlerin dalgalandığı, herkesin ilk önce şair olmak istediği, ancak şair olamayacaklarını anlayınca başka işlere yöneldiği, efsanevi şairlerin ve şiir filozoflarının kol gezdiği bir dünya. Evlerinde, sokaklarında, kahvehanelerinde şiirin konuşulduğu, şiirlerin okunduğu bir dünya. Geçmişi ve geleceği şiir, rüyaları, büyüleri, kehanetleri ve hatta savaşları bile şiir olan bir dünya. Öyle ki, savaşçıları bile şair.

Kanatları göğün gizemlerini birbirine bağlayan kuşlar. Sayıların, sözcüklerin, şifrelerin ardında ömür tüketen matematikçiler, dilciler, sözlükçüler, şairler… İnsanların ruhlarını sağaltan rüya terbiyecileri. Batı’nın modern çağ fantezi romanlarıyla Doğu’nun Bin Bir Gece Masalları’nın özgün bir bileşimi. Şairin Romanı; doğaya, emeğe ve şiire bir övgü. 15 yıllık bir emeğin ürünü.

Bu makalemin ismi işte bu ‘Şairin Romanı’ romanının ismidir. Yazarı tanınmış şair, öykücü ve romancı Murathan Mungan. Sizlerle, bu romanın bende bıraktığı izleri ve bende oluşturduğu çağrışımları paylaşmak istedim. Şairin toplumuyla bütünleştiği ve toplumunca el üstünde tutulduğu bir ütopya sunan romanda, ütopya bozucu (distopik) unsurlar da var. Şairlere ve özellikle içlerinden birine düşman ve onu öldürmek isteyen bir katilin amansız iz sürmesi var. O şairin katilinden kaçışı var. Nasıl bir şair nasıl bir toplum tarafından el üstünde tutulur, bu sorunun yanıtları var.

Şair toplumunun ruhundan ve köklerinden besleniyorsa, toplumunun kültüründen besleniyor ve onu dönüştürüp toplumunu besliyorsa, kendine giden yolu aidiyetlerinin trampleninden zıplayarak gökyüzüne çiziyorsa ve o yolda çoğaldıkça yalnızlaşıp, yalnızlaştıkça çoğalıyorsa, kısaca bilgeleşiyorsa… İşte öyle bir şair.

Toplum kendi ruh köklerinden besleniyorsa, derin şeyleri kavrayacak kültür ve eğitimi varsa, nesne dünyasını anlam dünyasıyla desteliyorsa, hızlı yürüyor ve okumuşlarına yetişiyorsa, sanat ve bilimi sindiriyorsa ve şiiri derinleşmede aracı kılıyorsa… İşte öyle bir toplum.

Şairin Romanı’ndaki toplum kırsal ve az teknolojili bir toplumdur. Değişik kentlerinin toplum yaşamında aldığı değişik roller vardır. Bu kentlerin kimisinde yıllık şiir şölenleri yapılır. Yaşlı bilge şairler bu şölenlerin baş tacıdır. Başkahramanlar Bendag’ın, Moottah’ın ve Gamenn’in Anakarası; Anadolu’yu, Anadolu’nun çok kültürlü yapısını anımsatıyor. Murathan Mungan bu yapının özellikle unutulan, unutturulmak istenen şamanist-animist özelliklerini, zenginliklerini kullanmış, hatırlatmış. Bu özelliklerin öne çıktığı bir dünya nasıl olurdu sorusunu okura sormuş gibi.

Değerli okurlarım, bu değerli başyapıtı sizlere bu kadar tanıtmayla yetineyim. Sizlerde onu alıp okuma arzusu uyandırabildiysem, ne mutlu bana. Sürükleyici üslup ve kurgusuyla hiç sıkılmadan okunan, şiir ve roman üzerine derinlemesine düşündüren bu kitap; biz okurlarına şiir, toplum ve şair ilişkisini de sorgulatıyor. Ülkemizde ne yazık ki bu ilişki artık son derece kopuk ve sorunludur. Toplumumuz şiir ve şairden kopuksa; bunun sorumluluğu biraz toplumda, ama korkarım daha fazlasıyla şairlerimizde ve toplumun kavrayışından, Anadolu kültürünü işlemekten çok uzaklaşmış şiirlerinde değil midir? Bedri Rahmi Eyüpoğlu’nun şu dizeleri ne kadar manidardır: “al gözüm seyreyle Denizli pazarını / sittin sene beklemiş durmuş ressamını yazarını” Denizli Pazarı gibi Anadolu’nun diğer renkli kültür unsurları da şairini fazla beklememeli. Ne dersiniz?

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı