REKLAMI GEÇ

DEĞİNMELER II Yükselen Değerler, Faşizm vs.

26 Nisan 2017 Çarşamba

2. dünya Savaşı sonrasında Avrupa’da politikaya atılan aydınlar çoğu kez fetişçiler gibi davranmışlar.

Yani insanlığın geleceğine ilişkin belirli bir imgeyi kişilere kabul ettirmeye özellikle uğraşmışlar, bunu da kandırıp inandırmaya çalıştıkları kimselerin gerçek gereksinmelerine rağmen yapmışlardır. Ya da fetişçiliklerini gündelik eylemlerde aşırı bir egemenlik gereksinimiyle, istatistiklerin ölçebilecekleri bir davayı temsil etmenin bilinci yüzünden, taassup halini alan bir kudret tutkusuyla belli etmişlerdir.

Aslında bu “kudret iradesi” bilinçleri türdeş hale sokmayı ve onlara boyun eğdirmeyi amaçlayan bir isteği gizlemekteydi. Yaşam biçimlerinin çok sayıda oluşu ve günümüzdeki toplulukların değişik oluşları bu isteği olanaksız ve düşsel hale sokmuştur. İdealizasyon çökmüştür.

Bu türlü bir nevi kör inancın (taassubun) yerini de değişik bir ortak deneye girişme, toplumu anlama eylemini derinleştirme gereksinimi almıştır. BU anlama işi ise aydınların politik yaşa karışmaları için başvurulan klasik yöntemleri (parti kurma-STK’lar-fikir toplulukları vs.) gittikçe daha güç hale sokmuştur.

Aslolan, ne yazık ki politik beklenti ve eleştirilerin de etkisiyle hümanizma yani insancıllık, liberalizm ve hatta Marksizm’e rağmen çökmeye başlıyordu. Bazı beşeri deneyler; insan olma olgusunu değişik ideolojiler ve rejimlere rağmen sağlam temellere oturtamamışlardı.

Yani egemenlik ve iktidar ilişkileri, “kültürler” ile politik inançlar arasındaki bağıntılar, otoriter ya da otoriterist olduğu iddia edilen demokratik modeller, kökleşme dereceleri farklı sosyal değerler, algılar; kısaca ortak ve bireysel-toplumsal varoluş istenildiği veya manipüle edilmek istendiği gibi olamamıştı.
Bu sorunlara politika cevap vermekten uzak kalmış, hiç değilse kısmi bir eylemin kanıtlanmasına, edinilmiş bir yararın savunulmasına, bir düzenin(devrim düzeni de olsa) korunmasına yanıt verilememişti. Hatta geleceğin bir öğretisinin ve bir imgesinin yarattığı ‘din’ niteliğindeki inancın ya da ‘kutsallaştırmanın’ (Leninizm, Atatürkçülük vb.) getirdiği düzene bağlı da olsa ideolojik olmayan, salt sosyolojik bir cevap bulunamamıştı.

Ama sosyoloji dinamikleri, toplumun tümü içine yerleştirilecek bazı hallerde de öngörülen öğretinin beklediği gibi olmasa da bir cevap ya da açıklama biçimi bulunabilirdi.

Gerçekliğin çözümlenmesiyle ülküsel değerlerin kayıtsız şartsız savunulması arasında açılan mesafe nedeniyle tek çözümmüş gibi ele alınan politik uygulamaların yetersizliği de apaçık ortaya çıkar.

Avrupa da ya da ülkemizde yükselen bir değer gibi (şimdilik) görülen baskıcı-otoriter-faşist uygulama önerilerinin (karşı değer radikalizmini üreteceği sosyolojik olarak kesindir) yaratılan “kaos”un ürünü olduğu açıktır.
Çağdaş düzensizliğin ya da entelektüel sıkıntının bu biçimlerine, sosyolojinin önerdiği köklü eleştiri ile etkili bir tedavi yöntemi getirilebilir.

“Çünkü söz konusu olan deneylerin içerdikleri üzerine anayasalar-yasalar koymak ya da kümelerin veya değerlerin bir hiyerarşisini (%49-50) zorla kabul ettirmek iddiasında olmayan ortak yaşamın bütün yönlerinin köklü biçimde, kalıcı ortak değerler oluşana kadar sabırla çözümlenmesidir.”
Varılan nokta asla faşizm olmayacaktır, yaşayanlar görecektir.

KİTAP FUARI ÜZERİNE
Geçen haftaki “Değinmeler”imizden birisi hatırlanacağı gibi Denizli Kitap Fuarı üzerineydi. Ortalama başarılı bulduğum, mutlandığımı, umutlandığımı vurgulamıştım. Genel olarak aynı duygudayım ancak hafta içinde çok sayıda kitabı bulunan bir dostum, kitabı olan birçok Denizlili yazarın fuarda olmayışına dikkat çekti. “Denizlili yazarlar” standında olmamaları konusunda soru açtı. Ben de düşününce meraklandım doğrusu.

Kadrolu yazarlar ya da yandaş yazarlar söylemine katılmak istemiyorum. Kültür sanat alanında çok tehlikeli ve etik olmayan bir yaklaşım’ Ancak en azından ihmal mi var? “Davet edilmeme ya da talebe rağmen fırsat-stant verilmeme gibi bir olay olmuş mudur” şaibesine gelecek fuarlarda da fırsat verilmemesi yerinde olur. Art niyet olmadığı kanaatindeyim. Bu söylentilere üzüldüğümü belirtmeliyim.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı