REKLAMI GEÇ

ODTÜ kültürünü PAÜ’ye taşıyacak

ODTÜ kültürünü PAÜ’ye taşıyacak

Akademisyenliğinde iki kez mağduriyet yaşadığını söyleyen Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Rektör Adayı Prof. Dr. Hüseyin Bağ, seçilirse başkalarının benzer mağduriyetler yaşamasını önlemek için ODTÜ kültürünü PAÜ’ye taşıyacak.

Haber Merkezi / DENİZLİHABER / 25 Aralık 2014 Perşembe, 10:44

PAÜ’yü yaklaşan rektörlük seçimi heyecanı sardı. Bu yarışa sekiz aday hazırlanıyor. Ancak, akademik çevrelerde halen bu görevi sürdüren Prof. Dr. Hüseyin Bağcı, Prof. Dr. Hüseyin Bağ ve Prof. Dr. Ahmet Fahir Demirkan öne çıkan isimler olarak gösteriliyor.

Denizlihaber olarak bu yarışa ışık tutmak, adayları tanıtmak amacıyla Bağcı, Bağ ve Demirkan ile röportajlar yaptık. Dizi halinde yayınlayacağımız bu röportajlarda Rektör Bağcı, yaptıklarını ve yeniden atanırsa yapacaklarını; Bağ ve Demirkan ise PAÜ’yü değerlendirdi, hedeflerini anlattı.

Röportaj dizimize Prof. Dr. Hüseyin Bağ ile başlıyoruz. Biz sorduk, Bağ açık yüreklilikle yanıtladı. 28 Şubat’ta darbecilerin, PAÜ’de ise cemaatçi kanadın mağduru olduğunu, kadro almasının kendi bölümünce 2,5 yıl engellendiğini, PAÜ Rektörlüğü’ne atanırsa başkalarının benzer mağduriyetler yaşamaması için gereğini yapacağını söyledi.

PAÜ’deki eksiklik ve sorunları “Yetersiz kütüphane, hocaların üzerindeki ders yükü, yeterli proje üretememe, öğretim üyesi başına düşen yayın sayısının azlığı, yapıyorum ama değer verilmiyor algısı” olarak sıraladı.

“Özgürlükler hakim kılınacak. Şeffaf, katılımcı, girişimci, yeniliklere açık olunacak, başarı ödüllendirilecek.Liyakat ve özlük hakları esas alınacak. Çalışanlar kendini güvende hissedecek. ODTÜ kültürüPAÜ’ye taşınacak.Akademik ve Bilimsel Danışmanlık Birimi kurulacak…” Bunları da vaadleri olarak sıraladı.

ic-1

PROF. DR. HÜSEYİN BAĞ KİMDİR?
Engin Ünal: Pamukkale Üniversitesi’nde rektörlük seçimi süreci başladı, sizde adaylardan birisiniz. Sohbetimize sizi tanıyarak başlayalım isterseniz.

Hüseyin Bağ: 1967 yılında Acıpayam-Çakır’da doğdum. İlkokulu Çakır’da okudum, ortaöğrenimimi Acıpayam İmam Hatip Lisesi’nde yaptım. 1990 yılında ODTÜ Eğitim Fakültesi Kimya Öğretmenliği Bölümü’nden mezun oldum.

ODTÜ yılları benim açımdan zorlu geçti.. Zorluk hazırlık bölümü ve İngilizce eğitim vermesinden kaynaklanıyordu. Çünkü benim lise eğitimim ODTÜ düzeyinde değildi.

1990 yılında Ankara’da Özel Muradiye Koleji’nde kimya öğretmeni olarak mesleğe, 1991 yılında Gazi Üniversite’nde yüksek lisans yapmaya başladım. 1998’de doktoramı tamamladım.

1994 yılında Kırıkkale Üniversitesi’ne araştırma görevlisi olarak atandım. Altı yıl burada çalıştım ve 2000 yılından itibaren de Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Fen Bilgisi Öğretmenliği Bölümü’ndeyim.

2000’de yardımcı doçent, 2002’de doçent, 2009’da da profesör oldum. 2003-2007 yılları arasında Eğitim Fakültesi Dekan Yardımcılığı yaptım. 2011-2012 döneminde Denizli Meslek Yüksekokulu Müdürlüğü ve Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölüm Başkanlığı görevlerini yürüttüm. Fakülte yönetim kurulu ve PAÜ Senato Üyeliği yaptığım diğer görevler. 2013 yılından beri fakülte yönetim kurulu ve fakülte kurulu profesör temsilciliği görevlerini yürütüyorum.

15 yıldır görev yaptığım bölümün gelişmesi, öğrencilerimizin en iyi şekilde yetişmesi, kadromuzun genişlemesi, eğitim-öğretim imkanlarının gelişmesi, bunlara uygun projeler geliştirilmesi için elimizden ne geliyorsa yaptım.

ic-6

VİZE ENGELİNE TAKILDI, İNGİLTERE’YE GİDEMEDİ
Engin Ünal: O zaman o katkılarla devam edelim. Sizin yürüttüğünüz, katıldığınız, başkanlık ettiğiniz projeler neler? Birkaç örnek verir misiniz?

Hüseyin Bağ: En önemli projelerimden birisi AB 7. Çerçeve Projesi’ydi. Ortaklar İngiltere, Hollanda, Malezya, Hindistan, Lübnan ve Türkiye’ydi. Fen eğitimi açısından oldukça önemli bir projeydi. Fen eğitimine din, dil, ırk, cinsiyet çeşitlerinin etkisini kapsıyordu. Bizlere önemli katkıları olduğu gibi, üniversitemize de katkı sağladı.

Engin Ünal: Proje çalışmalarınız sırasında gittiğiniz ülkelerin üniversitelerini de gördünüz, Pamukkale Üniversitesi ile kıyasladığınızda nasıl bir tablo karşınıza çıktı?

Hüseyin Bağ: Biz burada ve proje ortağı ülkelerde toplantılar yaptık. Vize sorunu olduğu için İngiltere’ye gidememiştim, bir arkadaşım katıldı.

Engin Ünal: Vize bir ambargodan mı kaynaklandı?

Hüseyin Bağ: Şöyle bir durum oldu. Vize başvurusunda gecikmişiz. Şunu da söyleyeyim, o dönem bu proje için üniversitemizden yeterli destek alamadığımı fark ettim. Uluslararası ofis gerekli katkıyı sağlıyor ama ihtiyaç duyulan her noktada gerçekleşmiyor.

ic-7

Daha önce İngiltere vizesi almamıştım. Nasıl alınır, hangi süreçlerden geçilir, nelere dikkat edilir bilmiyorum. Benim yeşil pasaportum vardı. İngiltere yeşil pasaporta biraz daha onay veriyormuş. Bunun sonucunda da İngiltere toplantısına katılamadım.

Daha sonraki, toplantı Hindistan’da oldu. Üniversite içersindeydi. Barınma, ulaşım gibi konularda sıkıntı yaşamadık. Organizasyon gayet güzeldi. Malezya toplantımızda aynı şekilde üniversite içindeydi. Kaldığımız misafirhanenin salonları vardı, toplantılarımızı orada yaptık.

Türkiye’deki toplantıyı Denizli’de yaptık ama ben üniversitemden bu toplantıyı gerçekleştirebileceğimiz, misafirleri barındırabileceğimiz bir desteği alamadık. Bu nedenle Karahayıt’ta bir otelde yaptık toplantıları. Dolayısıyla ben üniversitemi çok fazla tanıtamadım. Çünkü çalışmalar yoğun geçti. Şehre gelmek için zaman gerekiyordu.

ic-13

DERS YÜKÜ FAZLA

Engin Ünal: Akademik olarak üniversiteleri de kıyaslama olanağınız oldu mu?

Hüseyin Bağ: Bizim programlarımız yeterli. Sadece etkinlik noktasında eksiklerimiz var. Eğitim-öğretime dönük programlar bizde yoğun. Bizim ilkokul, ortaokul ve lise programlarımız da çok yoğun. Hocalarımız çok fazla derse giriyor, öğrencilerimiz de öyle. O ülkelerde bunlar biraz daha hafifletilmiş, daha çok araştırmaya, sorgulamaya dayalı eğitim olduğunu gördüm. Bunlar zaten öğrenci başarılarını etkiliyor. Üniversitemizin eğitim kalitesini artırmak için, niteliği artırmak için adımların atılması gerektiğini düşünüyorum.

HER ÖĞRENCİ 1 KİTAP ALSA KÜTÜPHANE BOŞALIR
Engin Ünal: Nedir atılması gereken adımlar? Örnek verir misiniz?

Hüseyin Bağ: İmkanlar öncelikle öğrencinin eğitim almasına yönelik olarak geliştirilmeli. Örneğin bizim güzel kütüphanemiz yok üniversitede. Rektörlüğün belli bir katındaki kütüphane bulunuyor ve 50 bin civarında kitap var. Öğrenci sayımız 48 bin. Her öğrenci bir hafta veya 15 günlüğüne kitap alsa raflar boşalır. Üniversite kütüphanesi aynı zamanda şehre de hizmet vermeli. Benim en önemli ve acil olarak gördüğüm proje olarak kütüphane geliyor. Hem bina olarak hem içindeki kitapların ve öğrencilere çalışma ortamı sunulması anlamında.

ic-11Hocalarımızın ders yükleri fazla. Şu anda 850 dolayında öğretim üyemiz var. Az diyemeyiz ama hala öğretim üyesinin yetersiz olduğu birimleri de görüyoruz. Mesela İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nin 8 bin 300 üyesi, 83 öğretim üyesi var. Öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısı 100. Bu da standartların çok çok üstünde. Buna lisansüstü öğrenciler de eklendiğinde sayı 100’ünde üzerine çıkıyor.

Üniversiteler sadece eğitim-öğretim veren kurumlar değildir. Aynı zamanda bilimsel çalışmaların yürütüldüğü yerlerdir. Dolayısıyla araştırmaya önem verilmesi gerekiyor. Tüm bunlar imkanlar sunularak desteklenmeli eksikler giderilmelidir.

Bilimsel Araştırma Projeleri (BAP)kapsamına uluslararası araştırma projesi eklenerek, öğretim üyelerinin 1 aydan 3 aya kadar yurt dışında araştırma yapmaları desteklenecektir. Akademik personelin ulusal ve uluslararası kapsamda planladıkları bilimsel araştırmalarda yönlendirici destek sağlamak için Akademik ve Bilimsel Danışmanlık Birimi oluşturulacaktır.

Araştırma görevlisi kadrolarında dengeli bir dağılım gerçekleştirilecektir. Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Merkezi aktif hale getirilecektir.

Rahat, huzurlu ve güvenli bir ortamda, hekimlerimizin hak ettiği saygınlığı ve değeri elde ettikleri, çağdaş tıp dünyasıyla bütünleşik bir çalışma alt yapısı düzenlenecektir.

Döner sermaye ve performans getirilerinin arttırılması ve bunların adil bir şekilde paylaştırılmasına yönelik çalışmalar ve düzenlemeler yapılacaktır.

ic-3

ODTÜ KÜLTÜRÜNÜ PAÜ’YE GETİRECEK
Engin Ünal: Acıpayam’dan çıkıp ODTÜ’ye gittiniz. İmam hatip çıkışlı olmanızın dezavantajlarını yaşadınız mı?

Hüseyin Bağ: Böyle bir şeyle karşılaşmadım. Diplomamda imam hatip mezunu yazması orada hiçbir sıkıntı oluşturmadı. Benim yaşadığım zorluk eğitim sürecindeydi. Eksiğimi gidermek için çok çalışmam gerekiyordu. Bunu yaparak o zorlukları aştım.

ODTÜ’nün bana sağladığı en önemli katkı; farklılıkları bir arada bulundurabilme, bu farklılıkların dostça, kardeşçe barış ve huzur içinde yaşabilmesi olmuştur. Ben, ODTÜ yurdunda kaldım. O yurtlarda her görüşten öğrenciler vardı. Herkes birbirine saygı duyarak eğitimine devam etti. Pamukkale Üniversitesi’ndeki farklılıkların da bu anlamda bir zenginliğimiz olduğunun düşünüyorum. ODTÜ kültürünü üniversitemize taşımayı vaat ediyorum.

“CEMAAT İLE PROBLEMLERİM, SÜRTÜŞMELERİM OLDU”
Engin Ünal: Akademik çevreler sizi tanıyor ama Denizlililer yeterince tanımıyor olabilir. Rektör adaylığınızla birlikte “Hüseyin Bağ kimdir?” sorusu daha çok sorulur oldu. Örneğin cemaat ile bir bağınız var mı?

Hüseyin Bağ: Kesinlikle bir cemaate bağlı değilim. Kastedilen ve özellikle de şu anda gündemde olan cemaat kavramı üzerinde de durmak istiyorum. Kesinlikle o cemaate bağlı değilim. Bunu kendi birimim de biliyor. Kaldı ki 2008 yılından beri de benim bu anlamda cemaat ile belli ölçülerde problemlerim, sürtüşmelerim oldu. Bunlara arkadaşlarım da yakınen şahittir.

Ben,bu anlamda cemaatin uzağında olan, ancak onlarla normalde barış ve kardeşlik içinde yaşamayı ic-5isteyen biriyim. Her birimizin farklı görüşleri var. Bunlar akademik çevrelerde öncelikli olarak değerlendirilmemeli. Bizler üniversite kapsından girdiğimiz andan itibaren birer akademisyeniz, bir kurumumuz, çalışma ortamımız, hedeflediğimiz projelerimiz var. Üniversitemizi daha ileriye götürebilmek için neler yapmalıyız, bunlar üzerinde durmalıyız.

Kesinlikle akademik yükselmelerde, atamalarda görüş farklılıkları ön plana çıkmamalı. Birileri bu görüş farklılığından dolayı mağduriyet yaşamamalı. Ben iki defa mağduriyet yaşayan birisiyim. İlk mağduriyetim Kırıkkale Üniversitesi’nde oldu. İki yıl orada atamam yapılmamıştı. O vesileyle ben buraya geldim.

28 ŞUBAT’TA NE YAŞADI…
Engin Ünal: Neden yapılmamıştı atamanız?

Hüseyin Bağ: O dönem hassas bir süreçti, 28 Şubat süreciydi…O konjonktürde tasfiye edilmesi gereken kadroların bir elemanı olduğum düşünüldü büyük ihtimalle. Çünkü bilimsel çalışmalarım yeterliydi, dosyamız güçlüydü. Ona rağmen orada kadro alamadım.

Engin Ünal: Buradaki mağduriyetiniz?

Hüseyin Bağ: 2007 yılında profesörlüğe hak kazanmış olmama rağmen 2,5 yıl atamam yapılmadı. Yine bilimsel kriterlerin dışındaki nedenlerden dolayı bu yapılmadı. O süreçte görev yaptığım fakültenin yönetimince kasıtlı olarak kadrom verilmedi. Necdet Hoca (Ardıç), rektör seçilmeden önce bölümden gelmeyen bir atamayı yapmayacağının sözünü vermişti. İlke olarak bu sözünde durdu. Ama benim de mağdur edildiğimi görünce, oturup konuştuk ve ilke kararına rağmen benim atamamı onayladı. Demek ki o zaman bu engellemeyi yapanlar geleceği de ön görmüşler. “Bir gün karşımıza farklı bir şekilde çıkabilir” ön görüleri varmış.

ÖZGÜRLÜKLERİN HAKİM OLDUĞU ÜNİVERSİTE VAADİ
Engin Ünal: Hüseyin Bağ, ocak ayındaki seçimde yeterli oyu aldı, ismi YÖK’e bildirildi ve Cumhurbaşkanlığınca ataması gerçekleşti. Siz rektör oldunuz, ne değişecek Pamukkale Üniversitesi’nde?

ic-4Hüseyin Bağ: Öncelikle akademik özgürlüklerin hakim olduğu, liyakat ve özlük haklarının esas alındığı bir üniversite planlıyorum. Adil, şeffaf, bireylerinin katılımcı olduğu, girişimcilik ve yeniliklere açık, başarıların ödüllendirildiği, üretilen bilginin toplumla paylaşıldığı, milli ve etik değerlere saygının egemen olduğu, herkesin kucaklandığı, çalışanların kendini güvende hissettiği bir üniversite ortamı oluşturmayı planlıyorum.

Üniversitemizde evrensel bilim anlayışı ve insan hakları ilkeleri ışığında gelişen, akademik özgürlük ve hizmetleri esas alan bilimsel düşüncenin hakim olduğu, yeni Türkiye hedefleri doğrultusunda ortak akılla yeni yaklaşımların bilim ve teknolojik açılımların yeni nesil proje stratejilerinin geliştirilmesini hedefliyorum. Bunlarla birçok değişimin sağlandığını üniversitem görecek.

Akademik potansiyelimiz ve dinamik yapımız yeni ufuklara güvenle bakan bir Pamukkale Üniversitesi için çaba sarf edeceğim. Çünkü bizim akademik potansiyelimiz buna yeterli. Fiziksel altyapılar büyük ölçüde tamamlandı. Artık bundan sonra bizim büyük bir atılım yapmamız lazım; hem bilimsel hem toplumsal katkı anlamında artık bu noktaya geldik.

Adalet, liyakat ve hakkaniyeti esas alan yönetim anlayışı ile Pamukkale Üniversitesi için koşan, terleyen ve yorulan, girişimci, paylaşımcı ve dinamik bir rektör olacağım. Sadece masamda oturmayacağım. Sürekli sahada olacağım. Arkadaşlarımı dinleyeceğim. Kapım herkese açık olacak. Farklı görüşlere de her zaman açık olacağım.

ic-10

YENİ NESİL ÜNİVERSİTE
Yani ben yeni Türkiye’ye yeni nesil bir üniversite vaat ediyorum. Pamukkale Üniversitesi’nin de yeni Türkiye’nin yeni nesil üniversitesi olmaya namzet olduğunu görüyorum. Yeni nesil üniversite kavramından kastettiğim özgüveni olan, ilkeli, üreten, genç, dinamik, ortak akla inanan, kentle ve evrensellikle bütünleşebilen bir üniversite.

Yönetime dikleşmeyen ama yeterliliklerinin sağladığı özgüvenle her ortamda dik duran, bilimsel anlamda, bilgi üretim anlamında dik duran, insancıl, dinamik ve üretken; bir taraftan kendi özgüvenini korurken diğer taraftan farklı sosyallerle etkileşip bir tutkal gibi bütünleşebilme kapasitesine sahip bir ekiple bunları gerçekleştirmeyi vaat ediyorum.

Pamukkale Üniversitesi kurulduğu tarihten bu tarafa oldukça gelişti. Fiziksel altyapısını büyük ölçüde tamamladı. Üniversitemizin bugünlere gelmesinde emeği geçen herkese teşekkür etmek, şükran ve minnet duymak bizim boynumuzun borcu.

ÖĞRETİM ÜYESİ BAŞINA YAYIN SAYISI AZ
Pamukkale Üniversitesi’nin 50 bin civarında öğrencisi var. Fakat üniversitenin nicel büyümesinin niteliğe yansıması istenilen boyutta değil. Şunu kastediyorum: Örneğin öğretim üyesi sayımız 850 civarında. Uluslararası indeksli dergilerde Pamukkale Üniversitesi adresli bilimsel yayınların yıllık sayısı 300 civarında. Öğretim üyesi başına düşen yayın sayısına baktığımızda, bu üniversitemizde 0.35 düzeyinde. Ülke geneline baktığımızda 0.60. Bizim öncelikle ülke düzeyine ulaşmamız lazım. Bu yeterli mi? Elbette değil. Ülke düzeyinin de üzerine çıkmak durumundayız.Üniversitenin potansiyeli buna uygun.

PROJE SAYISI SINIRLI
Projelere baktığımızda da özellikle TÜBİTAK ve uluslararası desteklerde alabildiğimiz proje sayısı sınırlı kalmış. Bunu artırmak için öğretim elemanlarını teşvik etmeliyiz. Özellikle de son zamanlarda gündeme gelen girişimcilik, yenilikçilik indeksine baktığımız zaman üniversitemiz alt sıralarda bulunmakta, günden güne kötüye gitmekte. Buna da üzülüyoruz.

Görüşmelerimizde öğretim elemanlarımız, “hocam bizim projelerimiz, bunlara bağlı aldığımız destek ve cihazlarımız var. Fakat bu malzeme ve cihazları koyacak yer bulma konusunda sıkıntı çekiyoruz” dedi. Bakıyoruz bizim merkez araştırma laboratuar binamız var, bomboş duruyor. Bu sorunu da acil bir şekilde çözmemiz gerekiyor.

ic-12

MOTİVASYON VE TEŞVİK GEREKİYOR
Engin Ünal: Üniversitelerle ilgili ulusal ve uluslararası düzeyde sıralamalar yapılıyor. Bunlara baktığımızda Pamukkale Üniversitesi’nin yeri kimseyi tatmin etmiyor. Siz buna nasıl bir yorum getirirsiniz?

Hüseyin Bağ: Bizim nicel anlamda, yani öğretim elemanı açısından… Alanında uzman arkadaşlarımız var. Bunların harekete geçirilme zamanı geldi. Motivasyona, teşviğe ihtiyaçları var. Yaptıklarına değer verildiğinin hissettirilmesi gerekiyor. Bunlar yapıldığında arkadaşlarımızın başarılara imza atacağına inanıyorum.

“YAPIYORUM DEĞER VERİLMİYOR” ANLAYIŞI HAKİM
Engin Ünal: Bir kez daha sormak istiyorum. Yapılan sıralamalarda Pamukkale Üniversitesi, aynı dönemde kurulan bazı üniversitelerin gerisinde. Örneğin Süleyman Demirel ve Kocaeli üniversiteleri gibi… Bu nereden kaynaklanıyor?

Hüseyin Bağ: Özellikle öğretim elemanlarının motivasyonlarının çok düşük olduğunu, ayrıca aidiyet duygularının çok zayıf olduğunu gördüm ziyaretlerimde. “Yapıyorum ama değer verilmiyor” anlayışı hocalarımızda hakim. Yani yapmasam da oluyor. Yapan ile yapmayan arasında bu sistem içerisindebir fark yok. Profesör olmuşum, bundan sonra üretmesem de olur durumu söz konusu. Dolayısıyla motivasyonu sağlamak şart. Bunu gerçekleştirdiğimizde patlama yapacağımıza inanıyorum.

ic-8

“EŞİMİZ, DOSTUMUZ VAR”
Engin Ünal: Öğrencilik yıllarında beraber yola çıktığınız ve bugün siyasette, bürokraside belli yerlere gelmiş arkadaşlarınız dostlarınız vardır mutlaka. Birkaç ismi paylaşır mısınız?

Hüseyin Bağ: Böyle bir yola öğretim üyesi olarak çıktıysanız; üniversiteniz, şehriniz size inanmaz. Sizin belli diyaloglarınızın, bağlantılarınızın olduğunu özellikle merak eder. Sizin de bunu ifade etmenizi bekler. Bizim de bu kapsamda arkadaşlarımız, eşimiz, dostumuz, çevremiz var. Aynı dönemde okumuş olduğumuz arkadaşlarımız, üniversite de aynı ortamda, özellikle Kırıkkale Üniversitesi’nde çalışmış olduğumuz arkadaşlarımız mevcut. Onların desteğini hem seçim sürecinde hem rektörlük sürecinde göreceğime inanıyorum.

Projeler, planladıklarımız, ön gördüğümüz yönetim anlayışıyla tanınmayı, o şekilde seçim sürecini yürütmeyi ilke edindim. Elbette bu yola çıkıyorsanız bağlantılarınız olacak. Çünkü büyük bir kurumu yönetmeye talipsiniz. Bu da öyle tek başınıza yapabileceğiniz bir şey değil. Kesinlikle ekip ruhuyla olmak durumunda. Olmazsa da başarıya ulaşılamaz.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı