REKLAMI GEÇ

Topuz: Dengeleri değiştiren adayım

Topuz: Dengeleri değiştiren adayım

Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Topuz, üçüncü kez rektörlük yarışına katılırken, bu kez hayli iddialı konuştu: Aday oldum, dengeler değişti…

Haber Merkezi / DENİZLİHABER / 5 Ocak 2015 Pazartesi, 10:00

PAÜ’ye yardımcı doçent olarak adımını atan, geride kalan 20 yılda değişik görevler üstlenen ve bundan sonra üniversiteye rektör olarak hizmet vermek istediğini söyleyen Prof. Dr. Bülent Topuz, bu göreve üçüncü kez talip. 2007 ve 2011’deki rektörlük seçimlerinde istediği sonucu alamayan Prof. Dr. Topuz, bu defa arkadaşlarının zorlamasıyla aday olduğunu belirtti.

Yola geç çıkmasının bir dezavantaj olmadığını, adaylığını açıklamasından itibaren yarışta dengeleri değiştirdiğini, sandıklar açılıp sonuç açıklandığında ilk üçte olacağını, ancak hedefinin en fazla oyu almak olduğunu anlatan Prof. Dr. Topuz, “bir sosyal grup” diye isimlendirdiği cemaate mesafeli olduğunun altını kalın çizgilerle çizdi.

İşte PAÜ rektör adayları röportaj dizimizin dördüncü konuğu Prof. Dr. Bülent Topuz’un söyledikleri…

ic-17

BÜLENT TOPUZ’UN BİYOGRAFİSİ
Sohbetimize “Bülent Topuz kimdir?” sorusuyla başlayalım isterseniz.

1963 Denizli doğumluyum. Çal-Akkent nüfusuna kayıtlıyım. Ortaokul 2. sınıfa kadar Akkent’te okudum. Sonra devletin açtığı sınavı kazanarak İzmir-Buca Lisesi’nde parasız yatılı olarak eğitimime devam ettim.

Gelecek kaygısı olmayan bir ülkenin vatandaşı olsaydım fizik okurdum. İş ve meslek kaygısıyla lise sonrası ilk tercihimle ODTÜ Makine Mühendisliği Bölümü’ne başladım. Bir yılın sonunda tekrar üniversite sınavına girerek, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ni kazandım. 1987 yılında tıp doktoru, 1991 yılında KBB uzmanı oldum. 1994 yılında yardımcı doçent olarak Pamukkale Üniversitesi’nde çalışmaya başladım. 1995 yılında doçent, 2001 yılında profesör oldum.

Bu arada beni İstanbul Tıp Fakültesi’ne çağırdılar. Fakat memleket sevgisi ağır bastı, gitmedim. Başka yerlerden de çok teklifler aldım. Ama o kadar çok seviyoruz ki Denizli’yi bir yere gitmedim. 20 yıldır da buradayım. Burada bulunmaktan mutluyum.

ic-2

Pamukkale Üniversitesi’nde bulunduğunuz 20 yıllık sürede üstlendiğiniz görevler varsa onları da alalım…

Doçent temsilciliği, profesör temsilciliği yaptım. Döner Sermaye İşletme Müdürlüğü yaptım. Görevi devraldığımda işletme borç içindeydi. Bu nedenle bir iş yaptıracaksınız, firmalar teklif vermiyordu. Sekiz yıl yönettim burayı ve görevden ayrılırken 1 lira borcu kalmadığı gibi kasasında da 6 milyon lirası vardı. Türkiye’de 1 numaralı işletme devrettim. Kurumsallaşma olarak epey mesafe kat etmiş döner sermaye bıraktım benden sonraki arkadaşlara. Bugün arkadaşlarımız “en az borcu olan üniversite” diye övünüyorlar. Ben bırakın borcu kasasında parası olan bir döner sermaye bırakmıştım.

PAÜ Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekim Yardımcılığı, Cerrahi Tıp Bilimleri Başkan Yardımcılığı, Sürekli Eğitim Merkezi Müdürlüğü, Yerel Etik Kurul Üyeliği, Üniversite Yönetim Kurulu Üyeliği, Anabilim Dalı Başkanlığı üstlendiğim diğer görevler.

ic-18

HER GÜN 1.200 KİŞİYE 3 KAP SICAK YEMEK
İhtiyaç sahiplerine sıcak yemek ulaştıran PASVAK yöneticiliğiniz de vardı, devam ediyor mu hala?

PASVAK Başkanlığım devam ediyor. Ben, inançlı bir insanım. Bizim dinimize göre, paramızın 40’ta 1’ini zekat olarak vermemiz gerekiyor. Ama denilmemiş ki zaman ve aklınızın da zekatını verin. Bu sosyal yardımlaşma olayına öyle bakıyorum. Bizim var olan her imkanın zekatını vermemiz lazım. Ben, orada biraz mesai harcıyor, biraz aklımızdan katkı koyuyorum.

Denizli’de yerleşik 1.200 kişiye 365 gün üç kap sıcak yemek ulaştırıyoruz. Bunu aslında Denizli yapıyor, biz sadece organize ediyoruz. Denizli, bu tür konularda destek veren bir kent. Biz de imkanı olup da destek sağlayanların verdiklerini ihtiyaç sahiplerine ulaştıran bir fonksiyonu yerine getiriyoruz. İşimizi de mükemmel yaptığımız için bize güven duyuluyor.

Zaman zaman hayırseverlere “neden PASVAK?” diye soruluyor. Onlar da bunu “Yardımlarımızın doğru insanlara ulaştığını görmenin rahatlığı” diye ifade eder. Bu, bizi mutlu ediyor, daha çok motivasyon sağlıyor. Doğru adrese bir leke gelmemesi için azami titizlik gösteriliyor.

Fark yaratan bu proje nasıl başladı? Kısaca ondan da söz edeyim. O zaman Başbakan olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Vakıflar Bölge Müdürlüğü kanalıyla bu projeyi başlattı. Sonradan bu işte suistimaller olduğu gerekçesiyle yardımlar kuru gıdaya çevrildi. Ancak bizim Vakıflar Bölge Müdürlüğü ile birlikte yemek verirken fark ettiğimiz bir şey vardı; o da yemek verdiklerimizin yarısı yaşlı. Onlara para verseniz mahalle bakkalına gidip harcayacakları durumu yok. Onlar için sıcak yemek, kuru gıdadan daha çok şey ifade ediyor. İdealim de Sayın Cumhurbaşkanı’nı davet edip, “başlattığınız proje Denizli’de kesintisiz devam etmektedir” diye göstermek.

ic-12

ÖNCE DESTEK, ARDINDAN ADAYLIK GELDİ
Buradan Pamukkale Üniversitesi’ne geçip üçüncü kez rektör adaylığınızı konuşalım biraz da. Rektörlük seçimi süreci başladığında belki de adaylığı düşünmüyordunuz ama şimdi adaysınız. Ne oldu da 3. defa adaylığa karar verdiniz?

Biliyorsunuz üniversite bir takım sosyal gruplardan oluşuyor. Ben, sosyal grupların dışında bir insanım. Bu onlarla mesafeli olmak değil, bilakis hepsiyle görüşüyor, hepsiyle el sıkışıyorum. Ama geçmiş dönemlerde sözünü ettiğimiz sosyal gruplar kendi adaylarını desteklemeyi tercih ettiler. Bu nedenle biz sıralamada yer bulduk ama yukarılarda olmadı. Bu defa dedim ki, ben bu süreçleri bu manada yönetemiyorum. Herkese yakın olmak bir dezavantaj, o neden aday değilim…

Ama üniversiteye hizmet etmek hep içimden gelmektedir. Benim iddiam “ben de yaparım” değil, “en iyisini yaparım” şeklindedir. Bunu girdiğim her işte göstermişimdir. Mesela ben, PEV’in başında beş yıl idarecilik yaptım, üç defa Türkiye’de ilk 100 okul arasına girdi PEV Koleji.

Anlattığım gibi hizmet odaklı birçok iş yaptım. Bu manada üniversiteme de faydalı olmak istediğimi, bir ekip içerisinde yer almak istediğimi, bu ekibin neresinde olacağımın önemi bulunmadığını, yani başı da dibi de olabilir şeklindeki taleplerim bir grup arkadaş tarafından değerlendirilmiş, “biz size destek olacağız” sonucu beni adaylığa itmiştir. Bakın önce destek ortaya çıkmış, ben de bunun üzerine adaylığımı ilan etmişimdir.

Bana destek olanların çok güzel sözleri vardır. Dediler ki, bize ne borcun var, ne de taahhüt istiyoruz. Her kesimle istediğiniz şekilde görüşebilirsiniz. Yani ben üniversitenin adayıyım. Her kesimin adayıyım, her kesime hitap eden bir adayım.

Geçmiş dönemlerdeki adaylığım benim anınırlığımı sağlamıştı, projelerim biliniyordu. Bu projeleri hayata geçirebilme konusunda bana duyulan güven vardı. Dolayısıyla yola geç çıkan bir adaylıkta ancak Bülent Topuz ile başarılı olunabileceğini gördüklerinde beni davet ettiler.

GEÇ ADAYLIK AÇIKLAMASI DEZAVANTAJ DEĞİL
Geç yola çıkmanın dezavantajını yaşamam mı diyorsunuz?

Ben, üniversitede görev yapan öğretim üyelerinin dörtte birini ismen tanırım, yarısını simalarıyla tanırım, üçte ikisi beni tanır, “Bülent topuz kim?” diye sorduğunuzda bildiklerini söylerler. Ben bilinen birisiyim. Arkadaşlar bu kısa sürede bilinirlilik açısından beni tercih etti. Tabii sadece bilinirlilik değil… Kendisini ifade etme rahatlığı, yetkinliği, projelerinin olması, üniversitenin dışında Denizli ile ilgili de projelerinin bulunması insanları cezbeden faktörlerdi. Dolayısıyla bir dezavantaj yaşamam. Bizim içle ilgili bir sıkıntımız yok. Birinci olmak istiyoruz. Daha çıkışımızdan itibaren adı konuldu, “ilk üçte Bülent Topuz var” diye…

BÜLENT TOPUZUN YAKIN VE UZAK OLDUĞU GRUPLAR VAR MI?
“İlk üç” diyerek, kendinizi listenin üst sıralarına koydunuz. Ancak üniversitede siz de belirttiniz gruplar var. Sosyal demokratlar, liberaller, muhafazakar ve “cemaat” diye isimlendirilen bir kesim var. Bülent Topuz bu grupların neresinde? Ya da hepsiyle diyalog içinde mi?

ic-11Biraz evvel ifade etmeye çalıştım. Ben, bunların hepsiyle diyalog içinde olabilen, ancak bunlardan birisine ait olmayan, herkesle görüşebilen, herkesle birlikte çalışabilecek birisiyim. Geçmiş dönemde bir arkadaşım söylemişti seçim sırasında: Hocam siz herkesin ikincisisiniz. Hüseyin Bağcı’ya oy verenler, o olmasaydı sizi destekleyecekti. Necdet Hoca’ya oy verenler, o olmasaydı sizin yanınızda yer alacaktı, Ahmet Kutluhan olmasaydı ona destek verenler oyunu sizin için kullanacaktı gibi. Yani hep alternatif gibi.

Herkese yakın olmak bazen dezavantajdır, bazen avantajdır. Bugün üniversitemizde bir dağınıklık var. Sosyal gruplar kendi adaylarını çıkaramıyor. Burada en güçlü sosyal grup, geçmiş dönemin konjonktürünü kullanarak ortaya çıkmış bir malum grup algısı var. Şimdi onlar adaylarını çıkaramıyor, dağınıklık var. Sosyal demokratlar aday çıkaramıyor, dağınıklar. Milliyetçi-muhafazakar kesim aday çıkaramıyor. Ama bizim şöyle bir duruşumuz da var. Görüşme halinde olduğumuz kesimler, malum grubun, paralelin dışında olanlardır. Çünkü o süreçleri biz biraz sıkıntılı yaşadık üniversitede. Ülkemizde yaşadı sıkıntıyı. O nedenle onlara bir mesafemiz var, bunu da herkes biliyor.

ic-10

TARAFGİRLİKTEN ÇIKILACAK
Şunu mu demek istiyorsunuz? Ben üçüncü defa aday oldum, dengeleri değiştirmek için aday oldum…

Üniversitemizdetarafgirlikten, onun adamı, bunun adamı şeklinden çıkılması, PAÜ’’lü olmanın yerleşmesi gerekiyor. Deklerasyonumda açıkça ifade ediyorum. Yaptığı işi bir değer olarak gören ve geleceğini bu değer üzerinden kuran bütün üniversite mensuplarıyla birlikteyiz, onların önünü açacağız. Burada kimlik bazlı değil, iş bazlı çalışacağız. Kişinin çeşitli siyasi partilere, sivil toplum örgütlerine sempati duyabilir, üye olabilir. Ancak kampus kapısından girdikten sonra PAÜ’nün menfaatini ön plana çıkarıyorsa, yetkinliğini ortaya koyuyorsa ona bakarım.

ic-15Bana soruyorlar, “Hocam sizin projeniz ne?” diye.. Ben de onlara “Sizin işinizi rahatlatmak, kolaylaştırmak, uzmanlık alanınızda kendinizi ifade etmenizi sağlamak” diyorum. Tamam benim global projelerim var; üniversiteyle ilgili, şehirle ilgili. Bunlar ayrı… Asıl proje kişilerin önünü açmaktır. Bakın siz bana bir soru sordunuz tarafgirlikle ilgili. Ben nereye getirdim olayı? Birey olmaya, işi neyse onunla birey olmaya… Siz işinize, çalıştığınız konuya aidiyetinizden daha fazla değer veriyorsanız sizden iyisi yok benim gözümde. Yok siz aidiyetinizi ön plana çıkarıyorsanız, şu gruba mensup olmakla, o grubun sayısal çoğunluğunu kendinize bir zırh ediniyor ve taleplerinizi bunun üzerinden ifade ediyorsanız sıkıntı var demektir. Buradan bir yere varılmaz. Bir süre sonra da o grubun en güçlü olanında daha güçlü, kendisinden başka kimseyi tanımayana doğru evrilmesini getirir. Bu durum risklidir, tehlikelidir bilim kurumları için. Bilim kurumlarında sadece bilim konuşulması lazım. Bir cemaate, bir partiye, bir sosyal gruba değil. Bunlar yanlış şeyler. Bu yanlışlığı yıllardır anlatıyoruz. Daha önceki seçimlerde bunu anlattığımız için yalnız kaldık.

HEDEF BİRİNCİ OLARAK ÇIKMAK
Ben bir kez daha soruyorum net yanıt alabilmek için, Bülent Topuz’un adaylığı üniversitede dengeleri değiştirdi mi?

Değiştirdi, çok net… Ben, adaylığımı açıkladığım andan itibaren dengeleri değiştirdim. Bülent Topuz adı mevcut adaylar içinde ilk üçe yerleştirilmektedir. Kaldı ki bizim hedefimiz sandıktan birinci çıkmaktır. Benim adaylığım, bir hareketlilik getirdi. Her yerde konuşuluyor. PAÜ yeni bir üniversite olacak. Artık klişeleşmiş “benden ve ondan” ayrıldıkları saflar silinecek, fluleşecek. Herkes PAÜ’lü olacak.

ic-14

MASONİK YAPILANMANIN ENGELİYLE KARŞILAŞTIM
En fazla dikkat ettiğim konuda şu: Bir tıp talebesiyken, asistanken akademik kariyer imkanı bulabilir miyim diye sorgulayan birisiydim. Hangi engelle karşılaştım biliyor musunuz? Masonik bir yapılanmanın engeliyle karşılaştım. Neden diye sorguladım hep. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde kadro talebinde bulunacaksınız, Fen Edebiyat Fakültesi’ndeki bir üstattan olur almanız gerekiyor. Ben yıllarca buna karşı çıktım. Bunu bugüne taşıdığımız zaman, her türlü informal yapı, kurumların kurumsal kimliğiyle çalışmasına manidir. Yapılanmalar ister cemaat olsun, ister masonik… Bunlar doğru şeyler değil. Bizim PAÜ kimliğiyle ön planda olmamız lazım.

ADAYLIĞA İTİLDİM
ic-3Bir dönem aday oldunuz istediğiniz sonucu alamadınız. İkinci adaylıkta da öyle… Şimdi üçüncü kez adaysınız. İlk iki dönemin kaybedenisiniz ve bir kez daha adaylık risk değil mi?

Birinci adaylığımda, böyle bir niyetimin olduğunu ifade etmek olarak baktım olaya. İkinci adaylığımda gerçekten iddialı bir şekilde ortaya çıktım, fakat bir sosyal grup doğrudan mevcut rektörümüzü desteklediği için, diğer adaylar da bir şekilde sosyal gruplara dayandığı ve ben dışarıda kaldığım için başarılı olamadım. Ancak hiçbir zaman kaybettiğimi düşünmedim. Ben şart koşarak hizmet eden birisi değilim. Amacım bu topluma hizmet.

İki defa aday olmuş birisi olarak bu defa çıkmak istemedim artık. Ama bu defa arkadaşların baskısı oldu. Kendilerinin değişik fakültelerde bu konuda çalışacağını söylemeleriyle, sözlerinin arkasında durmalarıyla bir başarı söz konusu. Bu defa aday değilim, adaylığa itilmiş birisiyim. Böyle çıktım yola.

ÇİFTE SATANDART OLMAYACAK
Diyelim ki her şey gönlünüze göre gerçekleşti, rektör olarak atandınız… Pamukkale Üniversitesi’nde ne değişecek?

Benim en büyük arzularımdan birisi, herkesin PAÜ’lü olması gibi bir aidiyet duygusunu hissetmesi. Sosyal tesislerin, hastane imkanlarının aidiyet duygusunu pekişterecek şekilde kullanılması, öğretim üyelerinin bilimsel çalışma yapmalarının önündeki engelleri kaldırmak ve insanı bir değer olarak kabul etmek, dinlemek, dinlediğini de belli etmek. Benim en büyük özelliğim karşımdakini dinlediğimi belli etmektir.

İmkanları paylaşmak önemli. Çifte standart olmayacak. Bir gün bir öğretim üyesi gelmiş talepte bulunuyor. Bu yükseltme olabilir, çalışma imkanı olabilir, oda olabilir. Siz ona çeşitli nedenlerle işin olamayacağını anlatmalısınız, ben anlatırım. Sonra da imkan hiç değişmediği halde, bir başkasına imkan sunuyorsanız bu çifte standarttır. Üniversitelerde en tehlikeli şey de budur. İnsanın moralini bozar, motivasyonunu kırar. Sonuçta size yakın olanlar, uzak olanlar çıkar. O nedenle biz göreve geldiğimizde, varsa imkanlar liyakat esaslı, ihtiyaç esaslı olarak paylaştıracağız. Yoksa imkan bunu da paylaştıracağız. “Şu nedenle bu işi yapamıyoruz” dediğinizde anlayışla karşılanacaktır.

ic-7

AKADEMİK ÖZGÜRLÜK ŞART
Kimsenin özlük haklarıyla uğraşmayacağız. Akademik özerkliği sağlayacağız. Bakın akademik özerklik çok önemlidir. Çok söylenir ama içi doldurulamaz. Bizim öğretim üyelerimiz uzmanlık alanlarında dışarıya fikir sarf etmekte, basına demeç vermekte sıkıntı yaşıyor. Hiç gereği yok. Rektörlük makamı izin makamı olmamalı. Verirsin, veremezsin diye bir şey yok.

Örnek… Diyorsunuz ki, şu öğretim üyesiyle enerji konusunde seri röportajlar yapacağım. Şöyle bir şey olabilir mi? O bu işten anlamaz, siz şununla görüşün. Ya da biz bir düşünelim… Ne zamana kadar? Ben göreve geldiğimde deklare edeceğim, sadece bilgi vereceksiniz. Bilgi verme izin müessesesine dönüştürülmeyecek. Bu şehir, bu ülke alanında en yetkin insanlardan bir şey duymayacakta kimden duyacak?

PAÜ İLE DENİZLİ ARASINA DUVAR ÖRÜLDÜ

ic-9Buradan bir başka konuya geçip sormak istiyorum: Pamukkale Üniversitesi içinde barındığı Denizli ile barışık mı?

Bundan önceki rektörümüz döneminde hastane vasıtasıyla yardımlaşma anlamında güzel bir süreç yaşandı. Bu süreç sonra bir şekilde kesildi. Bu bir vaka… Bunu biz de görüyoruz, Denizli de görüyor. Bir duvar örüldü üniversite ile şehrin arasına. Bunun çeşitli nedenleri olabilir. Ayrıntılandırmak dedikoduya girer, hiç gerek yok. Üniversitenin Denizli ile çok barışık olduğunuz zannetmiyorum. Halbuki üniversite Denizli’nin her yerinde olmalıydı.

Peki bunu ortadan kaldırmak için Bülent Topuz ne yapacak?

Rektörlük temsil makamıdır. Fakat bunun düğün derneklerde temsil olarak görülmesini doğru bulmuyorum. Temsiliyet, sorunları çözümleriyle birlikte taşıma makamıdır. Üniversitenin sorunlarını şehre taşırsınız. Çözüm önerilerini şehrin ileri gelenleriyle konuşursunuz. Bunlar bürokrat, siyaset erbabı, sanayici ve sivil toplum örgütleri olabilir. Ayrıca onların sorunlarını da çözüm odaklı olacak şekilde üniversiteye taşırsınız. Hangi fakülte işin içinde olur, bunu düşünürsünüz. Tabiri caizse düştüğünüz yerden hep bir avuç toprakla kalkmaya çalışırsınız.

ic-8

PAÜ’NÜN BİR TEMASI OLACAK, O DA TERMAL
Bu arada üniversitenin sözü edilenleri yapabileceğinin göstergesi olarak vitrin işleri olması lazım. Ben diyorum ki, bizim üniversitenin bir veya birkaç teması olmalı. Tema, üniversiteye kimlik kazandırır. Ben bizim temamızın termal olmasından yanayım. Termalin içine makine ve enerji bölümü girer, sağlık girer, jeoloji her dalıyla girer, sosyoloji girer, arkeoloji, turizm, tarih girer, felsefe girer. Yola çıkarken “Arkadaşlar temamız termal. Çalışmalarınızda, projelerinizde bununla ilintili olanlara öncelik tanıyalım” dersiniz. Bir süre sonra da sürekli birbirini destekleyen çalışmalar gündeme gelecek.

Dolayısıyla ulusal çapta termalle ilgili bir konu gündeme geldiğinde, “Pamukkale Üniversitesi’nden şu hocayı çağıralım, bu konuyu Pamukkale Üniversitesi’ne soralım” denilecek. Ev tekstili denildiğinde Denizli’ye danışılmadan pazar belirlenmiyor, aynı şekilde termal konusunda Pamukkale Üniversitesi akla gelecek. Bunların ufak ufak tohumları atılmıştı aslında. Ama her nedense kadük bırakıldı. Termal konusunda üniversite ile Umut Termal işbirliği yapıyordu. Bu işbirliğiyle yatırımcının, üniversite hocasının, hastanın memnun olduğu bir sistem kurulmuştu. Bu sistem Avrupa tarafından yerinde akradite edildi. Bu sürdürülemedi, şimdi yok. Ayrıca Karahayıt’ta birçok tesis var. Tamam siz yine yatırımınızı yapın ama mevcutlara nasıl yardımcı olacağınızı da unutmayın. Öncelikli projeniz buradaki imkanın pazarlanması yönünde olmalı.

ic-6

İki yol var. Birisi devasa insanların şaşıracağı yatırımlar yapacaksınız. Dezavantajı var, ya insanlar gelmezse? İflasa gidersiniz. Bunun alternatifi mevcut yatırımlardan nasıl yararlanacağınızdır. Küçük desteklerle bunun peşinde olacaksınız. Pamukkale Üniversitesi’nin şu anda yaklaşımı bu olmalı termal olayında.

ONKOLOJİ HASTANESİ İLE ÖNE ÇIKMAK
Ben bir de onkolojiyi düşünüyorum. Kanser çağımızın hastalığı. Bu da bizi Onkoloji Hastanesi yapmaya zorluyor. Kanser tedavisinin çok ötesinde araştırma, tanı, tedavi, takip ve rehabilitasyon süreçleri olacak şekilde. “Denizli’de böyle bir hastane var, bir de oraya gidelim” dedirtmeliyiz. Bunlar çok reel şeyler. Bir örnek vereyim. Pamukkale Üniversitesi Hastanesi’ndeki tedavi imkanı oradan çok ileride olmasına rağmen insanlar Eğirdir’e gitti. Neden gitti? Orada bir vitrin yapıldı da ondan… Bunu Denizli’de yapabilir. Denizli farklı bir il. Bir Isparta, Uşak, Afyonkarahisar, Burdur değil. Bakın Afyonkarahisar termalde bizim önümüze geçti. Bu kabul edilecek bir şey değil. İklimi karasal ve turistik açıdan sınırlı kaynakları olan bir il ama bizim önümüzde.

ic-13

PAÜ KENDİSİYLE BİRLİKTE KURULANLARIN GERİSİNDE OLMAMALI
Söz buraya gelmişken şunu da sorayım o zaman. Üniversitelerle ilgili sıralamalar yapılıyor ve Pamukkale Üniversitesi’ni üst sıralara tırmanırken, hatta orta sıralarda bile göremiyoruz. Bunu da değerlendirir misiniz?

İlk defa üç yıl önce gündeme geldi ve biz 42. sıradan listeye girdik. Bir kere 50 üniversiteyi kapsıyor ve orada olmak güzel bir şey. Sonra 46, sonra da da 48’e düştük. Seneye belki de listeden düşeceğiz. Değerlendirmeyi bu 50 üniversitenin üzerinden yapmak gerekiyor. Biz 22 üniversiteyle birlikte kurulduk. Isparta, Kahramanmaraş, Şanlıurfa, Afyonkarahisar, Kocaeli illerindeki üniversitelerle birlikte kuruldu Pamukkale Üniversitesi. Ben onların nerede olduklarına bakarım. Isparta, Kahramanmaraş, Afyonkarahisar, bizden sonra kurulan Düzce bizim üstümüzdeyse burada bir sorun var demektir. Neden sorun var? Kocaeli, İstanbul’a yakın, haydi olabilir. Ama Isparta’nın, Kahramanmaraş’ın, Afyonkarahisar’ın bizden önde olmasını kabul edemem. Denizli, bu ülkede girişimci bir şehir olarak anılıyor. İstanbul, Ankara, İzmir’den insanlar çekti bu şehir. Ben çağrıldığım halde İstanbul’a gitmedim. Neden? Bu şehir insanı tutar. Biz, şehre olan talebi üniversiteye olan talepmiş gibi bir rehavetin içindeyiz.

ic-4Bakın önümüzdeki 10 yılda üniversitelere olan talep düşecek. Bunun sebepleri var. Birincisi nüfus baskısı ortadan kalkacak. İkincisi üniversiteyi bitirmenin para kazanmak anlamına gelmediği anlaşılacak. Öğrenciler kaliteli üniversitelerde okumak isteyecek ve seçici davranacak. Bu seçiciliğin içinde yer alabilmek için bizim şimdiden nitelik üzerinde durmamız lazım

HORMONAL BÜYÜME DOĞRU DEĞİL
Çok tehlikeli görüyorum. Üniversitenin fakülte sayısı iki kat arttı. Hani hoca nerede, bina nerede? Bizim mevcutların kalitesini artırmak gibi bir amacımız olmalı. Tamam kurulmuştur, bunları kapatmak gibi bir şey söz konusu olamaz. Bunları artık geliştirmeliyiz. İkinci, üçüncü kampüsümüz olacak bu ayrı bir şey. Ama benim gönlümden geçen denizli’de ikinci bir üniversitedir. Denizli ikinci bir üniversiteyle kimlik bulmalıdır. Bu üniversiteyi bu kadar hormonal büyütmek doğru değil. Böyle başa çıkamazsınız. Niceliksel büyüme telaşından nitelikli büyüşemeye gelemezsiniz bir türlü. İkinci bir üniversite rekabeti de getirir. Yeni bir bütçe eklenecek. Bakın övünülüyor bütçe olarak ilk 50’nin içindeyiz diye. Olacak tabii, çünkü biz ilk kurulan 50 üniversitenin içindeyiz. Olaya bu açıdan bakmak, büyük düşünmek lazım.

ic-16

DİNAMİK ÜNİVERSİTE
Benim soracaklarım bu kadar. Sizin eklemek istedikleriniz var mı?

Ben yerinde duramayan birisiyim. Rektör olursam üniversite de yerinde duramayacak. Çok dinamik bir üniversite olacağız. Türkiye’de ses getirme iddiasındayım. Tarım Enstitüsü kurulması lazım. Bakın tarım çok önemli. Yıllarca biz tarımı hasat yapmak olarak gördük. Oysa tarımsal sanayi diye bir şey var. Ziraat Fakültesi, Veterinerlik Fakültesi kurmak lazım. Tarım ve hayvancılık bu şehir ve ülke için gelecekte belirleyeci olacaktır.

Çal’da bir sempozyum yaptık 10 yıl önce. Aydın’dan bir hoca geldi tarımla ilgili. Baklan Ovası’nı gördükten sonra, “Ben buraya bir konuşma hazırlayıp geldim, şimdi onu bir kenara itiyorum. Çünkü bu ovayı görünce şaşırdım. Burası daha önce sulanmamış, tarımsal ilaç kullanılmamış, bakir bir ova. İyi tarım uygulamaları yapılırsa bu ova Türkiye’yi besler” dedi.Bu sempozyumun üzerinden 10 yıl geçti. Soruyorum ne yaptık. Bu niceliksel büyüme bizi mahvediyor, önümüzü tıkıyor.

ÖĞRENCİNİN PAÜ KAPÜSÜ’NDE YAŞAM ALANI YOK
Bir şey daha söyleyeceğim. Öğrencilerimiz kendilerine göre bir hayatı tercih edebilir. Aparta kalır, yurtta kalır tercihidir. Benim kaygım ne biliyor musunuz? Kendisi için bir şeyler yapmaya çalışan öğrenciye sunabildiğimiz imkan. Öğrenci mesai bitince nereye gidiyor biliyor musunuz? Evine gidiyor, kaldığı aparta gidiyor, kafeye gidiyor. Çünkü biz onlara üniversite kampüsünde yaşam alanı şeklinde bir kütüphane sunamadık. İçinde yemek yiyebileceği, cep sineması, tiyatro sahnesi ve tartışma salonları olan, satranç oynayabileceği, kitap okuyabileceği bir yaşam alanı sunamadık. Bunu söylerken bütün öğrencileri bir yere tıkmaktan, yönlendirmekten bahsetmiyorum.

ic-5Bunu yapamadığımızdan öğrenci önce kafeye gidiyor. Denizli maddi olarak imkanları geniş bir il. Altında lüks arabalarıyla dolaşan bir sürü insan var. Cazip, gençlik bu! Denizli’nin böyle bir özelliği var. Gündeme gelmesinin altında yatan neden de biraz bu. Biz, kendisine sahip çıkılmasını isteyen öğrenciye ne sunduk? Soru bu… Kültürel olarak destekleyebildik mi?

ÖNCELİKLER LİSTESİ
Önceliklerim diye bir listem var. Öğretim üyelerimiz yayın yapmak istiyor ama yabancı dilde olduğundan sorun çıkıyor. Sorun onların yabancı bilmediğinden değil, meramlarını anlatamadıklarından değerlendirmeci anlayamıyor. Bunun için doğrudan tercüme hizmeti satın alacağız. Bedelini üniversite karşılayacak. Kreş yapacağız. Fonksiyonunu tamamlayan lojmanı misafirhane yapmak lazım. Büyük Menderes’in kirlenmesinden sulama amaçlı kullanımına kadar her şeyiyle yakından ilgileneceğiz. Meslek Yüksekokulumuza matbaacılık bölümü açmak istiyorum.

Yorumlar

Burak ÖZTÜRK   -  Bağlantı 7 Ocak 2015, 00:40

Bülent hocam büyüyen şehrimizde parlayan yıldız olan üniversitemizin en değerli üyesidir STK faaliyetleri sosyal projeler sosyo-ekonomik çalışmaları ile toplum ile bütünleşen bir iradeye sahip hocamızın rektör olması Denizli için bir kazanımdır.

Süleyman öztürk   -  Bağlantı 6 Ocak 2015, 15:07

Sayın Bulent hocam dürüst, başarılı ve çalışkan birisin. Pamukkale Üniversitesinede büyük katkıların olacağına inanıyorum. Rektörlük yarışında bütün kalbimle yanındayım.

Cengizhan öztürk   -  Bağlantı 6 Ocak 2015, 14:59

Sayın Bülent Topuz hocam mesleğinizle ilgili başarılarınızı, Pasvak aşevi ve özellikle Denizli halkı için yapmış olduğunuz çalışmalarınızı yıllardır takip ediyorum. Artık sıra Pamukkale Üniversitesi Rektörlüğünde.Güzel haberlerinizi bekliyorum.

cem öztürk   -  Bağlantı 6 Ocak 2015, 14:50

Bülent hocam oncelikle çıkmış oldugunuz yolda basarılar dilerim.Bu görevi çoktan hakettiğinize inanıyorum. Sizi o koltukta göreceğime eminim. Şimdiden hayırlı olsun.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı