REKLAMI GEÇ

İkinci kuşak Yüksektepe’ler ile marketçilik üzerine

13 Ekim 2017 Cuma

Türkiye’nin son dönemlerde yükselen trendlerinden biri de marketçilik. Yerel ve ulusal bazda sayıları hızla artan marketler, hayatımızın merkezi haline geldi.

Tüm ihtiyaçlarımızı karşıladığımız, evimizin hemen yanı başında, bir mahalle bakkalı edasıyla, ancak çok daha büyük ve kompleks alış veriş merkezleri.

Bu hafta, Denizli’de de sayıları ciddi oranda artan marketçilik konumuz. Denizli’nin markalarından Yüksektepe Marketler Zinciri’nin genç kuşak yöneticileri Hasan Hüseyin Yüksektepe (30) ve Mehmet Yüksektepe’ye (29) konuk olduk.

Dünden bugüne Yüksektepe ile başlayan sohbetimiz, Denizli ve Türkiye’de marketçilik ile sürdü. Genç kuşak yöneticilerin bu alanla ilgili çok önemli tespitleri ve gelecek için planları var.

İşte Yüksektepe Kardeşler ile yaptığımız marketçilik üzerine sohbetimiz:

Mehmet Yüksektepe kimdir?
Mehmet Yüksektepe: 1988 doğumluyum. Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi işletme bölümü mezunuyum. Küçük yaşlardan itibaren işlerin hep içinde yer aldık, çalışarak büyüdük. Bundan sonraki süreçte de elimizden gelenin en iyisini Denizli halkına ulaştırmak istiyoruz. Geleneğimizi de yaşatmak istiyoruz. Örneğin kese yoğurdu Denizli dışında pek bilinmiyor, bu geleneğin, bu kültürün yaşatılmasını sağlamak. Bunu bizim görevimiz diye düşünüyorum. Üniversiteyi bitirip, askerliğimi yaptıktan sonra işlerin başına geçtik. Babamız ve amcalarımızla birlikte 4 yıldır bu işin içindeyiz.

“YÖRÜK GELENEĞİNDEN GELİYORUZ”
Yüksektepe markasının doğuşunu ve geldiği süreci değerlendirir misiniz?
Mehmet Yüksektepe: Yüksektepe markası 1989 yılında babam ve amcalarımın birlikteliğiyle doğdu. Biz yörük geleneğinden gelen bir aileyiz. Koyun keçi yoğurdu ön plandaydı. Dedemin babası da çok eskiden Bayramyeri’nde yoğurt sattığını söylerler. Denizli Yüksektepe ismini 1800’lü yıllarının sonundan beri biliyor. Kese yoğurdunun asıl kaynağı Denizli’nin. Bu uzun yıllar devam etti. Babamlar amcamlarla birlikte mandıra kurdu ve üretim başladı. Kendi ürünlerimizi mağazalarımızda satmaya başladık. Mandrıa sürecimizi hızlandırdı. 2000’li yıllarda marketlerin çoğalmasıyla, insanların tüm ihtiyaçlarını karşılayabileceği sektöre yönelince bir de bu adımı attı.

“MÜŞTERİLERİMİZ İSTEDİ BİZ AÇTIK”
Kaç mağazanız var? Hangi Bölgelerde yoğunlaşıyor?
Mehmet Yüksektepe: Şu anda aile olarak 11 mağazaya sahibiz. Çınar, Suluköprü, Kıbrısşehitleri, Kınıklı, Servergazi, Yenişehir, Adalet, Albayrak bölgelerinde varız. Şehrin gelişme noktalarına göre de bu süreç devam ediyor. Eski yerleşim yerlerinde de varız. Ulusal zincirler gibi değiliz. Gördüğümüz her yere mağaza açmıyoruz. Yüksektepe ismini görmek isteyenlerin talepleri doğrultusunda hareket ediyoruz. Neredeyse tüm mağazalarımızı da bu şekilde açtık. Yüksektepe’den uzun yıllardır vazgeçmeyen ciddi bir potansiyelimiz var.

“GÜVEN YÜKSEKTEPE’Yİ MARKA HALİNE GETİRDİ”
Yüksektepe adını marka haline getiren ne?
Mehmet Yüksektepe: Yüksektepe ismini marka haline getiren aileden gelen bir gelenek. Süt ve süt ürünlerin aile tarafından üretilip, Denizli’deki satışını yapmamızdı. Başka satıcılara da ürünlerimizi veriyorduk. Uzun yıllardır taze, katkısız ve doğal ürünler sunmamız, bu kaliteyi hiçbir zaman bozmamamız, Yüksektepe’ye güveni oluşturdu.

Süt ve süt ürünleri ile pazarda yer alan Yüksektepe ile rekabetçi piyasanın içine daha sıcak giren Yüksektepe arasında nasıl bir fark var?
Mehmet Yüksektepe: Diğer ulusal zincirler ürünleri indirim konseptinde satıyorlar ve kendi ürünlerini, düşük maliyetli ürünleri uygun fiyatlarla verebiliyorlar. Yüksektepe bu sürece girdiğinde zorlandı. Ancak, market sayıları artıp, ekonomik güç belirli bir seviyeye ulaşınca, biz de rekabet edebilir hale geldik.

Süt ve süt ürünleriyle marka haline gelen Yüksektepe’ye bu unsurlar rekabette artı değer oldu mu?
Mehmet Yüksektepe: Bu ürünler ve yıllardır elde edilen ün tabiki etkili oldu. Bizim şarküteriden markete dönüştüren saten müşterilerimiz oldu. Ciddi anlamda bir talep gördük. Süt ve süt ürünü almaya gelenler başka ürünlerle ilgili taleplerini iletmeye başladılar. İçecekler, temizlik ürünleri istediler, bizi yönlendirdiler. Biz konseptimizi bozmak istemiyorduk. Müşterilerimizle karşılıklı ilişkilerimiz bizi bu noktaya getirdi. Günümüzde insanları koşullar da marketlere yönlendiriyor. Mağaza mağaza gezmek istemiyorlar. Girdikleri bir yerde tüm ihtiyaçlarını karşılamak yönünde talep var.

“REKABETİ ULUSAL ZİNCİRLERLE YAPMALIYIZ”
Yerel ve ulusal marka ayrımı yapıyor musunuz?
Mehmet Yüksektepe: Denizli’nin yerel markalarının, ulusal marketler ile rekabet edebilecek güçte olmasını istiyoruz. Bizim dışımızdaki yerel zincirlerin de birbirimiz ile rekabet etmek yerine, ulusal marketleri hedefimize almalıyız. Kendi içimizdeki rekabeti bir kenara bırakıp, ulusal markaların market açabilecekleri yerleri değerlendirip, bir adım öne göçmeliyiz. Geniş çerçevede böyle olmalı. Yüksektepe olsun, diğerleri olmasın gibi küçük bir düşünceye sahip değiliz. Böyle davranırsak, ulusallar güçlenir, biz yerel markalar güç kaybına uğrarız.

Hasan Hüseyin Yüksektepe’yi de tanıyabilir miyiz?
Hasan Hüseyin Yüksektepe: Ben, Osman Yüksektepe’nin oğlu, Hasan Hüseyin Yüksektepe. İngilizce ekonomi mezunuyum. 2011 yılında üniversiteyi bitirdim ve 6 yıldır faal halde çalışıyoruz. Yüksektepe’de finansman dışında tüm işleyiş bizde. Mağazalar, satınalma, fiyatlandırma, her şeye biz bakıyoruz.

“PİYASADA ROLLER DEĞİŞTİ”
Perakedecilik sektöründe ikinci kuşaksınız. Türkiye’nin de market süreci var. Siz bu sektörün son dönemlerdeki hızlı tırmanışını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hasan Hüseyin Yüksektepe: Perakende sektörü aslında kayıt altına alındığı için yükselişte gibi görünüyor. Denizli’de en fazla 15 yıllık mazisi olan 500’ün üzerinde market var. Piyasaya giren ulusal zincirler bakkalların piyasasını aldı. Tüketim aynı, yalnızca piyasada roller değişti.

“PEYNİRDEN KEDİ KÖPEK MAMASINA”
Sizce her ürünün bir yerde satılması doğru mu?
Hasan Hüseyin Yüksektepe: Bu bir konsept. Peynir ve yoğurt almaya gelen insan manav da istiyor, yağ da istiyor. Bunlara tamam deyip bulundurmaya başlıyorsun. Bir başkası bulaşık detakjanı da olsa iyi olur diyor. Bir baktık ürün yelpazemiz ciddi oranda artamaya başlamış. Bunu biz yapmadık, müşterilerimiz yaptı. Şimdi bulundurduğumuz markalara baktığımızda çoğunluğunun müşterilerimizin istekleri olduğunu görüyoruz. Müşteri markete girdiğinde tüm ihtiyacını alıp çıkmak istiyor. Uğraşacak zamanları yok, vakit çok değerli. Mağazamızın girişinde kadın ile erkek tartışıyor. Kadın, “neden buraya giriyoruz, karşıda Pazar var diyor”, erkek de ben seninle bir saat pazarda dolaşamam. 5 lira fazla verir senden bir saatimi satın alırım” diyor. Fiyat farkının çıkması normal. Pazarda elektrik yok, kira yok, en önemlisi KDV yok, personel yok. Bizde bunların hepsi var. Bu kadar fark çıkması da normal. Artık kedi köpek maması satar hale geldik. Yoğurt ve peynirden kedi köpek mamasına kadar geldik.

“ARTIK HER ŞEY KAYIT ALTINDA”
Marketlerin bu kadar büyümesinin ekonomiye etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hasan Hüseyin Yüksektepe: Artık her şey doğrudan kayıt altında. Devlet kayıt dışı ekonomiyle mücadele ediyor, biz doğrudan kayıtlı müşteriyiz. Tek bir kalem bile kaçırma şansımız yok. Bu bizim mağaza takibi için de gerekli. Hangi bakkaldan alışverişten sonra fiş alıyoruz. Ama bizde yaptığın her alışverişin fişini alıyorsun. Artık geldiğimiz nokta maliye ile online sisteme geçmek oldu. Daha zaman var ama biz yeni sistemi oluşturduk. Maliyeden bilgisayarla bağlanıp, doğrudan bizim kasamızı görebiliyorlar. Bize gelmelerine bile gerek yok. Bunu bakkal yapamaz. 11.500 dolarlık bir yatırım.

“BAKKALLAR KENDİNİ BİTİRDİ”
Mahalle bakkalı marketler haline geldi. Bu normal mi?
Hasan Hüseyin Yüksektepe: Bizce normal olmadığı için 11 mağazamız var. Şu anda hem mali güç, hem de mevcut kadro ile bu sayıyı 30’a yükseltebiliriz. Denizli halkı başkalarına verdiği tepkiyi bize göstermesin diye her yerde yokuz. Millet aynı yolda karşılıklı açtı. Bizim yapmamız mümkün değil. Mağaza açacağımız yerin yakınında yerel başka bir mağaza varsa açmıyoruz. Mahalle bakkallarının devam etmesini istiyorum. Ama ekonomik olarak bu mümkün değil. Hem fiyat, hem konsept olarak mücadele etmeleri mümkün değil. Bakkallar toptancıyı bırakıp, marketlerden aldıklarını satıyorlar. Mahalleli de bunun farkına varıyor ve gitmemeye başlıyor. Bakkalların en büyük artısı veresiye defteridir. Bizim bunu yapma şahsımız yok. Mahalle bakkallarının kaybolmasının önemli nedenlerinden biri marketler olduğu kadar ikinci kuşakların bu işi yapmak istememesi. Bizim de tanıdığımız birçok bakkalın oğlu başka işler yapması, bakkalı devam ettirmek istememesi. Bizim için de çok zor yönleri var. Ama abimle biz devam etmek istedik. Bakkallarda bu çok görülmedi ve kapatmak zorunda kaldılar.

“BAKKALIN OLUŞTURDUĞU BOŞLUĞU MARKETLER DOLDURDU”
Bakkal konusuna Türk halkı duygusal mı bakıyor?
Hasan Hüseyin Yüksektepe: Bakkala giren ile girmeyen kesimi ayırmak lazım. Biz de bakkallar ile büyüdük. Bazen yetti, bazen yetmedi. Bakkal yetmemeye başlayınca marketler ortaya çıktı. Marketler de artınca bakkalları yutmaya başladı. Alım güçleri ve iyi yönetilmemesi ürün çeşitliliğini vurdu. Marketlerin de en önemli unsuru finansmanlarını doğru döndürmesi. Önceden 120 gün vade ile dönüyorduk, şimdi maksimum 21 gün. Makas daraldı, 21 gün içinde malı satıp geri döndürmeniz gerekiyor.

Yüksektepe’nin büyüme hedefi ne?
Mehmet Yüksektepe: Yükselme hedefimiz, ola çıkış sürecimizle aynı. Gelecek olan taleplere göre şekilleneceğiz. Sayısal olarak suni bir büyümeden yana değiliz.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı
 

İletişim

Tel : 444 1974

Web: http://www.aquacitydenizli.com.tr/

Sinpaş AquaCity Denizli Tanıtım Ofisi

İzmir Asfaltı Üzeri 5. km

Adnan Menderes Bulvarı No: 185

(Eski EGS Park) Denizli