REKLAMI GEÇ

DALAMAN ÇAYINI KURTARABİLİRİZ!

1 Aralık 2016 Perşembe

ic_kapak

Bu tabloya baktığımız zaman burada, Dalaman Çayının bu kesiminde organik bir kirlilikten söz edebiliriz. Bu organik kirliliğin tarımsal faaliyetler, evsel atıklar, organik çalışan fabrikalar, işletmeler, hayvan işletmelerinden kaynaklandığını söyleyebiliriz. Bu kirlilik geri dönülmez bir olay değil. Henüz daha çok ciddi oranda hasar almamış. Kirlilik açısından çok yoğun olmayan bir noktadayız. Şimdiden birkaç tedbirle, bazı palyatif tedbirlerle kolay bir şekilde Dalaman Çayı kurtulabilir.

“İşimiz bu günlük bitti” diyerek Dalaman Çayı kıyılarından ayrılırken, toplanan örneklerin tasnifi, tanımlanması, laboratuvar incelemesi ve sonuçların elde edilmesi açısından asıl iş yeni başlıyordu.

1

Kelekçi’ye uğrayıp, Gölcük civarında Benlik Şelalesi’nden başlayarak bilim adamlarımızın oluşturduğu istasyonlardan örnekler alarak Acıpayam’a döndüğümüzde saat 17.00 olmuştu. Toplam 7 istasyondan örnek alındı. Sırasıyla Şelale, Değirmendere Köprüsü altı, Çakır Köprüsü altı, Köke Köprüsü altı, Bedirbey Köyü’ne geliş yönüne doğru 2 km önceki mesafeden Dalaman Çayı kıyısı, Kurudere Dalaman Çayı birleşme noktası ve Kurudere’de Atasancak İşletmesi pompa istasyonu noktası.

Eylül ayının son günlerinde aldığımız bu örneklerin laboratuvar sonuçlarının ne zaman çıkacağını bilmiyoruz. Mustafa Hoca bir yurtdışı programından söz ediyor. İhtimal daha sonraya kalacak örneklerin analiz işi. Biz de bekleyeceğiz. Olsun. Bu arada yaptığımız birkaç gezi var, onları yazmış oluruz.

Her şey düşündüğümüz gibi gelişiyor. Dalaman Çayının muhtelif noktalarından alınan su canlıları örneklerinin analizi ve su ölçüm sonuçlarını elde etmek Kasım ayının son gününü buluyor. 29 Eylül’de gezi yapmıştık. Bu gün 29 Kasım. Tam olarak iki aylık bir zaman…

2

SÖYLEŞİ LABORATUVARDA OLUR!

Prof. Dr. Mustafa Duran Hocaya telefon ediyorum, randevulaşıyoruz. “Laboratuvarda buluşalım” diyor Hoca. Aslında niyetimiz dışarı çıkıp daha rahat bir ortamda konuşup sohbet etmek. Ona da itiraz yok. “Peki ama laboratuvar sonrası bakarız” diyor Hoca.

Önceleri girip çıkmışlığım var, laboratuvar Pamukkale Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi D Blok 1.katında, 35-40 m²’lik bir alan. Nerdeyse adım atacak yer yok. Her gelenin buyur edildiği bir masa var ortada, iki yanındaki analiz masalarının boşta kalan hareketli koltukları çekilip misafir oturtuluyor. Küçük bir lavabo beşeri ihtiyaçlar için kullanılıyor. Yanında elektrikli çay makinası fokurdamakta.

Saat 17.00’ye geliyor ama laboratuvarda rutin çalışma devam ediyor. Hoca dışında üş kişi daha laboratuvar masalarında, büyüteçlerin başında, ellerindeki küçük kapakçıklara alınmış mikro canlı türlerini tasnif işlemi yapıyorlar.

Girip selamlaşıyoruz. Herkes işten başını kaldırmadan selam alıyor. Mustafa Duran Hoca bilgisayarın başından kalkıp masaya, yanımıza oturuyor.

“Ben de Dalaman Çayı sonuçlarını toparlıyordum. Hemen hemen bitti. Az sonra konuşalım. Bu arada çayımız demlenir, birer bardak sıcak çay içeriz.”

3

Hoca’nın öyle dışarı çıkacak hali var mı bilmem ama ben dışarı çıkma davetinden vazgeçmiş gibiyim. Hem evdeki kedilerimden Mercan’ın iki günden beri eve gelmeyişi sıkıyor canımı, hem de kış günü için yılın ilk soğuğu bu gece geliyor, dışarı çıkmak çok anlamlı değil diyorum kendimce. Burada konuşmanın sıkıcı bir tarafı da yok. Üstelik ihtiyaç duydukça tüm veriler, bilgiler buradaki sistem içinde var, ulaşımı çok kolay. Evet evet, burada konuşmak en iyisi!

***

Hoca ile su analiz raporlarını konuşmaya başlamadan önce genel bir bilgilendirme yapalım:

Dalaman Çayı türü akarsuların temelde iki kirletici unsuru bulunuyor; organik ve kimyasal kirlilik. Kimyasal kirliliğin en önemli kaynağı, endüstriyel işletmelerin muhtelif işlemlerde kullanılmış su atığı ile tarımsal ilaçlarda kullanılan kimyasal artıklardır. Dalaman Çayı açısından bu tür bir kirlenme olasılığı, organik kirlenme olasılığı karşısında zayıf gibi görünse de, bu doğru değil. Denizli bölgesindeki 80 küsur km.lik uzunluğunun neredeyse tümü aktif tarım yapılan arazilerden geçmekte. Özellikle Gölhisar ve Acıpayam Ovalarının sulama ve nehre bağlantılı kollarının taşıdığı kimyasal atıklar öyle küçümsenecek miktarda olmamalı. Hele Acıpayam Ovası daha da belirgin bir taşıyıcı olabilir. Bölgedeki yaklaşık 50 yıllık kurutma kanalları, hala ova bataklık alanlarının, göletlerin ve sulak arazi kaynaklarının tahliyesi için tüm ovada adeta kan taşıyıcı damarlar gibi işlev görüyor. Haliyle tarım arazilerinde kullanılan kimyasal atık ve artıklar çeşitli doğa olayları, yağmur, sel, fırtına, kar yağışı veya kaynak sularının çoğalıp yayılarak akması… gibi sebeplerle Kurudere yoluyla Dalaman Çayına ulaşmakta. Bir de az sayıda da olsa her iki ovada yerleşik işletmelerin bazılarında arıtma sistemlerinin olmayışı ya da bu arıtmaların verimli olmayışı söz konusu olduğunda, kimyasal atık oranının ciddiyetini arttırdığını söylemek mümkün olabilir.

Organik kirlenme kaynakları ise hayli fazladır ve suyun kirlenmesine asıl etki eden bu tür kirlilik unsurlarıdır. İnsan yerleşmeleri atıkları, gıda işletmeleri, hayvancılık ile ilgili işletmeler ya da merkezler başta gelir. Suyun vahşi kullanımı ile birlikte bu kirletici unsurlar zaman içinde ve mevsime göre sudaki değerlerin hızla yükselip alçalmasına sebep olabilir. O nedenle diyebiliriz ki, akarsuların su kalitesine ilişkin bir ölçümde elde edilen bulgular, bir başka ölçüm ya da numunede çoğunlukla aynı çıkmaz, Çünkü su akar ve yeni unsurları taşır veya temizler.

Suların kalitesi önemli. Burada yapılan da aslında suyun kalite değerini ortaya koymak, hangi kalitede olduğu ve o kalitesiyle nasıl, hangi alanda kullanılacağının saptanmasıdır. Tarımsal sulama, günlük kullanım ya da içme suyu olarak kullanım değeri veya kullanılmaması gereken alandaki sakıncaları, kirlilik düzeyinin ne olduğu, bunun için su içinde yaşayan organizmaların saptanmasıdır. Bu organizmaların cinsi, onların cinsine bakarak kirlenmenin hangi tür atıklardan oluştuğuna karar vermektir. Organik atık cinslerinde yaşayan hayvan türlerine bakarak insan yerleşmeleri, gıda işletmeleri ya da hayvan yetiştirme merkezlerinin organik atıklarından mı kaynaklandığının belirlenmesinin yapılmasıdır.

Son olarak, yazdıklarımızın bilimsel olmaktan çok, yaptığımız gözlemlerin sonucu elde edilmiş çıkarımlar olduğunu belirtmeden geçmeyelim.

Mustafa hoca ile konuşurken tüm bunları ön bilgi olarak oluşturduk. Yer yer o da bu açıklamalara ek yaparak konunun daha iyi anlaşılmasını sağladı.

***

4

Hocam başlayalım mı?

Başlayalım. Ben önce şunları göstermiş olayım. Önümüzdeki çizelgelerdeki her bir başlık, bizim istasyonumuz oluyor. Yani örnek alıp ölçümlediğimiz noktalar. Bunlar da ölçümlediğimiz fiziko-kimyasal değerler. Bunlar size çok fazla bir şey ifade etmeyebilir ama mesela şu oksijen değeri. İstasyonlar da ölçümlediğimiz suların içinde birinci kalite olanı yok.

İstasyon sıralaması ile gidersek;

Birinci İstasyon: Benlik Şelalesinden başladık. Şelale Dalaman Çayına akan bir kol. Baktığımız zaman buradaki su en temizi görünmesine rağmen birinci kalite su değil. Hayvan kompozisyonu açısından baktığınız zaman orta kalitede, hafif kirli su sınıfına giriyor. Hayvan çeşitliliği iyi, güzel, fakat oradaki işletmeden dolayı organik atıklar ve suyun azlığı nedeniyle oksijen 12-13 olması gerekirken 09 mg değerinde görülüyor. Üstelik su 4 km. uzaktan geliyor ve bu mesafede oksijenlenmesi gerekir. Sıcaklık 14 derece ölçülmüş, bu soğuklukta daha fazla oksijen olmalıydı. Ama hayvan kompozisyonu açısından, diğer istasyon verileriyle karşılaştırdığımızda iyi durumda!

İkinci İstasyon: Değirmendere Köprüsü altında Dalaman Çayı üzerindeki ilk istasyona baktığımız zaman, oksijen oranının 6.92-7 civarına düştüğünü görüyoruz. Orada yüzde 15 gibi önemli bir kayıp var. Aynı zamanda bu suyun içindeki iyon miktarı şelalede bakın 328, Değirmendere Köprüsü altında bir anda 842’ye çıktı. Bu demek oluyor ki, kimyasal-organik her şeyi kapsayan yabancı madde karışımında yüklü bir artış var. Aynı zamanda TDS dediğimiz ölçüm birimi, sudaki katı maddelerin varlığına işaret eder. Birinci istasyonumuzda bu oran 507 iken, ikinci istasyonda 539’a çıkmış. Gerçi çok önemli bir artış yok gibi ama oksijenin düşmesinden anlıyoruz ki, atık maddeler önemli oranda kimyasal içeriyor.

Geziye eşlik eden Şakir Erez, Kelekçi kanalizasyonunun Dalaman Çayı’na aktığını söylemişti. Oksijenin düşmesinde bunun rolü olabilir mi?

Tabi, bu düşüşte organik atıkların rolü var. Aldığımız numunelerin hayvansal dağılıma baktığımızda suyun orta ölçekte kirli olduğunu söyleyebiliriz. Neden, çünkü yakın yerlerde temiz su kaynağı var, bir de yoğun, sürekli ve düzenli bir atık bölgesi olmadığını görüyoruz. Eğer ağır bir kirlilik olsaydı, burada ancak iki-üç tip canlı yaşayabilirdi. Oysa bizim bu istasyon numunemizde 11 ayrı hayvan çeşidine rastlıyoruz. Aslında bu istasyon Çakır köprüsünde epey uzakta (18.5 km.) Yani ovadan uzaklaştıkça suyun daha temiz olmasını bekliyoruz ama oksijen oranı tam tersi çıkıyor. Şimdi Çakır’dan aldığımız numune sonuçlarında bunu göreceğiz.

Üçüncü İstasyon: Çakır Köprüsü altından aldığımız numunelerde çıkan iki hayvan, Tubifex ve Asellus aquaticus, bize bu noktada yoğun bir organik deşarjdan kaynaklanan kirlenme olduğunu gösteriyor. Bunlar indikatör organizmalar. Biz bir yerde bu canlıları bulursak, hiçbir şeye bakmasak bile diyoruz ki, “burada organik kirlilik vardır.” Organik kirlilik dediğimiz nedir? Evsel atıklar, Gıda işleme fabrikaları, her türden çiftlik işletmesi. Buna alabalık da dahil, küçükbaş kümes hayvanı ve büyükbaş hayvan yetiştiriciliği de dahil.

5

Diğer adıyla biyolojik atıklar diyebilir miyiz?

Yani, diyebiliriz tabi. Neticede öyle atıklar, doğru. Bu anlamda kullanılan gübreler de organik atık sınıfına giriyor. Azot ve fosfor açığı var, yüklü bunlar. Aynı zamanda tarımsal ilaçlarda; hepsi oksijeni etkili olarak kullanıyor, sudaki hayvanların yaşamasını sınırlandırıyor. Bu çizelgede adı geçen hayvanlar, oradaki organik kalıntıdan beslenen hayvanlar. Sayıları artıyor, ama bu durum tür çeşitliliğini sınırlıyor. Organik atık yoğunluğunda yaşamayan hayvan çeşitlerini burada o nedenle göremiyoruz.

Dördüncü İstasyon: Ondan sonraki istasyon Köke köprüsü oluyor. Burada yakındaki bir işletme atıklarından dolayı bakın çok az sayıda çeşitlilik var. En kötü değeri oradan elde ettik çünkü hayvan çeşitliliği çok azalmış. Tubifex ve Baetidae cinsleri dışında hayvan yok. Su kenarındaki çamurda siyah bir kirlilik varsa orada organik kirlilik vardır, hayvan çeşitliliği az olur. Zaten buradaki tespit ettiğimiz iki hayvan da o siyah kirlilik içinde yaşıyorlar. O çamuru alıp böyle kokladığınız zaman çöp gibi kokar. Bu hayvanlar içinde özellikle Tubifex yaklaştığınız zaman çamurun içine çekilir, uzaklaştığınız zaman çıkar. Bazen suyun yüzeyine birikip kırmızı kırmızı öbekler oluşturduğunu görürsünüz. Özellikle bizim burada, Çürüksu’da beyaz mermer tozu içinde belirgin olurlar.

Beşinci İstasyon: Sonraki uğrak yerimiz, Bedirbey’den geriye doğru, Dalaman Çayının geliş yönündeydi. Buradan aldığımız numuneler tür çeşitliliği bakımından biraz daha iyiydi. Çeşitlilik var ama organik olarak kir yükü fazla.

Su temiz görünüyordu o numune noktasında. Neden böyle bir sonuç çıktı?

Bunlar anlık deşarjlar. O bölge üzerinde köyler var ve bunların çoğunda kakanlizasyon sistemi var. Bu kanalizasyonlar Dalaman Çayından başka nereye bağlanacak. İşte onların atık miktarları belli saatlerde azalır veya çoğalır. Mesela sabah veya akşam saatlerinde kullanım daha fazladır. Öyle bir anlık deşarj zamanı diyebiliriz.

6

Biz çalışmamız boyunca asıl olarak Kurudere’ye odaklanmıştık. Yani Dalaman Çayının Gölhisar yönünden gelip, Kurudere ile birleşene kadar öyle önemli bir kirlilik içermiyor olabileceğini varsaydık. Evet, yerleşmeler var, Gölhisar Ovası geniş bir tarımsal lokalizasyon ve Acıpayam ovasına girişte de durum pek değişmiyor. Buna rağmen Kurudere’nin taşıdığı gibi merkezi bir kirlilik yükü taşıyıcısı yok ve bu yönde oluşmuş bir mekanizma da yok.

Bizim bulgularımız içinde, orta sınıf suda, yani ikinci sınıf suda yaşayan hayvanların kompozisyonu var. Ama aynı zamanda organik atıklarda yaşayan hayvanlarda var. Özellikle Tubifex ve diğerinin varlığı buna işaret ediyor. O nedenle bu bölgede organik atık bulunduğunu söyleyebiliriz. Organik kirlilik kaynakları sadece evsel değildir. Gölhisar, ‘soğancı’ olarak bilinir. Müthiş biçimde tarım yapılan bir yer. Soğan yanında sebze yetiştiriciliği gelişkin. Bu demektir ki, yılda birden fazla ürün alınıyor. Yani aynı oranda gübre ve tarımsal ilaç kullanılıyor.

Biz ilk gezilerimizde o bölgede seracılığın giderek geliştiğini ve yeni sera bahçelerinin oluştuğunu gözlediğimizi yazmıştık.

Evet, sizin gözleminiz doğru. Organik kirlenme kaynakları içinde en ciddi olanlarından biri bu o bölgede. Sonuç olarak bu istasyondaki bulgular bize hem tarımsal, hem evsel olabilecek atıkların varlığını gösteriyor.

Sudaki hayvan kompozisyonları ile ilgili kısa bir açıklama yaparak devam edelim. Mesela sadece balık halini düşünelim. Beş on tane balıkçıyı koyalım. Onlar balıkları yıkayıp etsinler. Onların atık suyunda mesela bu Tubifex çok rahat gelişip yaşayabilir. Yani evsel atık varsa, bu hayvan var. Tarımsal gübreler, ilaçlar, fosfat bazlı olanlar, azot, bunlar organik yapının malzemeleri. Yapraklı barajından gelen suyun 17 derecede daha temiz olması lazımdı. Yani 12-13 derece oksijen bulmalıydık ama Çakır köprüsünde bulduğumuz oranda oksijen yok burada. Çakır’da 13.7 mg’dı. Ama burada 7.36 mg.

Bu oksijen değşimleri şöyle oluyor. Üstteki sıvı su da ölçüyoruz ama canlı örnek alıyoruz. Canlı hayvan burada ya şıyor. Su ne yapıyor, sürekli akıyor ve değişim gösteriyor. Şimdi her zaman atık olmadığı için su bazen yüksek değerlerde olabiliyor. O zaman hayvanlara bakıyoruz. Bizim hayvanların özelliği şu: ‘kirlilik geliyor, kaçalım’ gibi hareket edebilme yetenekleri yok. Balık olsa kaçar. Bunlar kaçamadıkları için orada 24 saat boyunca ne atık varsa bize rapor ediyorlar. Dolayısıyla organik atık varsa bu hayvanların varlığı bize bunu anlatıyor. Bunun kalıcı olup olmadığını da mevsimsel ölçmelerle anlıyoruz. Fakat hayvan kompozisyonu çok fazla olan yerlerde temiz suyun olduğunu da gösteriyor bize. Zaman zaman temiz su, zaman zaman kirlilik geliyor.

Acıpayam Belediye Başkanı bana buna benzer bir olayı örneklemişti. Kurudere üzerinde gezerken, Kanal’da kirli su varmış. Köylüler Serinhisar’dan geldiğini ihbar etmişler. Gidip bakmış arıtmadan çıkan su temiz. Meğer Serinhisar’ın arıtması yüksek oranda suyu baypas yapıyormuş. Yani arıtmaya girmeden kanala gidiyormuş. Sonradan öğrenmişler.

7

Burada önemli olan arıtmanın kapasitesinin ne olduğu! Mesela bizim Denizli Arıtması diyelim ki 100 bin nüfusa uygun, burada kaç kişi yaşıyor, 500 bin. Bu atık suyun 5’te biri arıtılıyor sadece, diğer nereye, Çürüksu’ya gidiyor doğrudan. Denizli için yapılan yeni arıtmanın kapasitesi de 500 bine göre değil ki! Mümkün değil tümüyle temiz olması. Geçenlerde balık ölümü oldu ya, şimdi bir azot üç tane oksijeni bağlayarak nitrata dönüşür. Bir kişi günde ortalama 10 gram üre atıyor. Yani azot atıyor. Bunun üç katı oksijeni bağlıyor demek ki. Zaman birimi uygun olduğunda bunu da parçalayan bakteriler var. Bunu azot gazı haline dönüştürüp havaya gönderiyor. Ama bunun için zaman, oksijenlenmesi vs. gerekiyor.

Altıncı İstasyon: sonraki istasyonumuz Kurudere ile Dalaman Çayının birleştiği nokta. Buradaki ölçümde gördüğümüz su, normal su değil. Buraya taze su girmiş. Kanallardaki normal akış suyu değil. Harici su bırakılmış o gün. Aynı şey burada Çürüksu da olur zaman zaman. Honaz altından gelen Sarıçay’ın çoğunluğu kanallar vasıtasıyla sulamada kullanılır. Zaman zaman da koordineli bir şekilde Çürüksu’ya da veriliyor. Neden? Kirlilik yükü iyice arttığında suyun bu yükü hafiflesin, kirlilik oranı seyreltilsin diye. Biz Çürüksu’ya o anda gidersek, bir bakıyoruz, bir sürü hayvan var. Anlıyoruz ki Sarıçay’ın kapakları açılmış, taze su verilmiş.

8

Burada da böyle olmuş. Bazı yerlerin kapakları şişmiştir, o an taze su bırakılmıştır.

Ama oradaki Gıda fabrikasından sürekli atık geldiğini gördük biz. Çünkü suyun içerisindeki kompozisyon, suyun yüzeyindeki partiküller, kokulu çamur oradaki organik kirliliğin yükünü gösteriyor. Oksijen oranı 7.36, sınır değerde. BU nispi yüksekliğin sebebi ise yakında zamanda taze su girişi olması.

Yedinci İstasyon: Kurudere’nin oradaki, Atasancak pompa istasyonu önündeki örnekleri alırken gördük, su yazın sizin çektiğiniz fotoğraflardakinden çok farklı düzeyde şişkin. Buradan anlaşılan o, bir yerlerden su bırakılmış.

Ovadaki kurutma kanalları ana kanala bağlanıyor. Ayrıca Corum gölü, Ucarı göleti gibi kaynaklar da Kurudere’ye bağlı. Mevsim itibariyle yeraltı sularının yüzeye çıkmasıyla diğer kurutma kanallarından gelen suda da artış olmuş olabilir mi?

Olabilir. Zaten belli ki olmuş yoksa o suda bu kadar hayvan çeşitliliğine rastlamak zordu. Oksijen oranı da bir önceki istasyonla aynı; 7.36. bu da daha önceki yeni su girişi varsayımımızı doğrulayan işaretlerden biri.

9

SONUÇ

Hocam tüm bu verilerin sonuçlarını Dalaman Çayının kirlilik düzeyi, kaynakları ve temizlenme imkanları çerçevesinde kısaca değerlendirebilir miyiz?

Bu tabloya baktığımız zaman burada, Dalaman Çayının bu kesiminde organik bir kirlilikten söz edebiliriz. Bu organik kirliliğin tarımsal faaliyetler, evsel atıklar, organik çalışan fabrikalar, işletmeler, hayvan işletmelerinden kaynaklandığını söyleyebiliriz. Bu kirlilik geri dönülmez bir olay değil. Henüz daha çok ciddi oranda hasar almamış. Kirlilik açısından çok yoğun olmayan bir noktadayız. Şimdiden birkaç tedbirle, bazı palyatif tedbirlerle kolay bir şekilde Dalaman Çayı kurtulabilir.

Neler olabilir bu tedbirler?

Arıtma sistemleri olabilir, Küçük köylerde paket arıtmalar olabilir ya da organik arıtma olabilir. Mesela bir ara Tarım Bakanlığının bir uygulaması vardı; yüzde 5 eğimle kanalizasyon sularını salıp, üzerine çok su kullanan bitkiler dikmek gibi. O bitkiler suyu kullanıyor, azot ve fosforu alıyordu. Bunlar saz gibi, susam gibi suyu seven bitkiler olabiliyordu. O bitkiler suyu temizlemiş oluyordu.

Katı atıklar?

Katı atıklar orada birikiyor, ara sıra tahliye ediliyordu. Ayrıca iyi tarıma geçilerek önlemler arttırılabilir. Gübrenin ve tarım ilaçlarının azaltılması olabilir bu. Diğer yandan vahşi sulamaya önlem alınabilir. Buradan artan su kendi doğal kanalında gideceği için suyun temizlenmesine yardımcı olur. Yani bu türden birkaç paket program oluşturularak fazla maliyet li olmayan yöntemlerle çözülebilir.

Hocam Mahalli Sulak Alan Komisyonları vardı. Sanırım siz de üyesiydiniz, faaliyeleri içinde Dalaman Çayı ile ilgili çalışma var mı?

Artık adı değişti, İl Su Komisyonu oldu. Son toplantısını 8 Kasım’da yaptı. Orada Dalaman Çayı ile ilgili kirlilikler dile getirildi, Arıtmaların yapılacağı söylendi, İller Bankasından krediler alınmış. Atasancak’ın  arıtmasının faaliyete geçtiği söylendi. Sulama Birliğinin hektar başına yaptığı ücretlendirmeyi suyun daha az kullanımını sağlamak için saat başına dönüştürme konusunda bir çalışma yapılması kararlaştırıldı. Sulama Birliği bunu kabul etmedi ama Vali Bey diretti. DES Kİ Müdürü de toplantıdaydı, arıtmaların yapılacağını bizzat açıkladı.

Buradan bir sonuç çıkar mı?

Bilemem. Biz gider baharda ölçeriz, yazın ölçeriz, mevsim değişikliklerini de hesaba katarak kirlilik durumunu belirlemeye ve saptamaya devam ederiz.

Son soru, Suçatı-Sandalcık Barajı ile ilgili olarak yaşanan sorunlar görüşüldü mü? Mesela baraj çalışmalarının neden ilerlemediği?

Yok! O konuda bir görüşme yapılmadı.

***

Mustafa Hoca ve Gürçay Hoca ile başladığımız gezinin sonuçlarının değerlendirmesi bu kadar. Haftaya belki bir başka görüşme ve gezi dönemi sonuç değerlendirmesiyle Dalaman Çayı yazılarımız sona erecek. Ama şimdilik devam ediyoruz.

 30 Eylül 2016 tarihli Dalaman Çayı ölçüm istasyonlarından alınan numune sonuçları:

11

12

13

1415 16 17

(Devam edecek)

Yorumlar

MEHMET ALİ TURHAN   -  Bağlantı 13 Ocak 2017, 09:55

DALAMAN ÇAYI İLE İLGİLİ SOMUT TESPİTLERİ YAPIP, ELDE EDİLEN BİLGİLERİ SOMUT HALE GETİREREK, İLGİLİLERLE DE PAYLAŞAN ONLARIN KATKILARINI, ÖNERİLERİNİ ALAN, AKTARAN BİR YAZI. TEŞEKKÜR EDERİM.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı