REKLAMI GEÇ

Kapadokya’da birkaç gün

28 Aralık 2013 Cumartesi

denizli-gezenin-gunlugu-kapadokya-zeki-akakca-h

Gittim- gördüm, yaşadım-döndüm…

Bu sözcükleri yanyana getirip cümle kurmuş olmak bir faaliyetin özeti aslında. Ancak,bazen bu ifadeler farklı yorumlara sebep olabiliyor. Algılara ve yorumlara saygılıyız karşı sözümüz de olamaz elbette.

kapadokya-2Ama benim için asıl olan; yaşadıklarımı paylaşmaktır!..

Her bölgesi ayrı bir tarih , her bölgesi ayrı bir kültür ve her bölgesi ayrı bir doğal güzelliğe sahip yurdumun gidip görmek istediğim yerlerinden biriydi Kapadokya …

Dünyanın en uzak ülkelerinden insanların gelip-görmek, yaşayıp-dönmek için can attığı ve fırsat yaratanların gerçekleştirdiği KAPADOKYA‘yı gezmek…

Kısıtlı bir zaman dilimi ve uygun olmayan bir mevsimde olsa sonbaharın sonu kış mevsiminin başlangıcı olan bir zamanda birkaç günlüğüne sıkıştırdığım bir tanıma-tanışma gezisiydi bu.

kapadokya-10Daha önce birkaç kez konuşmamıza rağmen hayat geçmeyen bu geziyi bu kez yol arkadaşlarım- dostlarım Ali Korkmaz ve Aytekin Aykut ile gerçekleştirmeye karar veriyoruz.

kapadokya-22
Denizli ve Eskişehir den eş zamanlı başlayacak olan yolculuk Nevşehir de buluşma ile gerçekleşmeye başlayacaktı.
Planlandığı gibi başlayan gezide Nevşehir den itibaren bize eşlik edecek olan Salih Özdemir oradaki elimiz, ayağımız ve rehberimiz olacaktı. (Salih Özdemir aynı zamanda hemşehrim olduğu için ondan ricada bulunma şansım olmuştu)

kapadokya-6

Güneşin henüz yüzünü göstermediği ama ortamın aydınlandığı saatlerde Nevşehir otogarında minik bardaklardan çayımızı yudumlarken buluyorduk kendimizi…

kapadokya-9Bilmediğimiz bir bölge, tanımak-tanışmak için sabırsızlandığımız bir coğrafya. Kahvaltı için Ürgüp’e götürüyor rehberimiz. Hem güzergahı görmek, hem birazcık laflamak ve plan yapmak adına bu arayı değerlendirmek gerekti.

Nevşehir’e ulaştığımız andan itibaren organizasyonu gönüllü rehberimiz Salih’e bırakıyoruz…
Ne de olsa bölgede yaşıyor,bölgeyi iyi biliyor ve önceden gezi hakkında konuştuğum için de beni orada gezdirmeyi görev ediniyordu kendine.
Nevşehir-Uçhisar-Göreme-Ortahisar-Ürgüp… Bize göre biraz soğuk sayılabilecek hava, ama çok etkili bir soğuk yok gündüz saatlerinde , akşamları biraz keskin o kadar.
Daha ilk anlarda geçmekte olduğumuz noktalarda etkileniyoruz. Peri bacaları, balonlar, kayalara oyulu yerleşim alanları, bölgeye özgü yaşam tarzı ve diğer farklı görüntüler.

kapadokya-8

Peri bacası kaya ya oyulmuş odalardan oluşan otel’e Yasin Kaya otele yerleşiyorum. Gezi boyunca burada konaklayacağım mütevazi bir otel bu Göreme merkezde. Arkadaşlarım çadır da kalmayı çok istedikleri için onlara güvenli bir çadır kurma mekanı belirliyor ve hemen gezmeye ve kendimizce keşiflere başlıyoruz.

kapadokya-3
Göreme içerisinde Zemi vadisine giriyoruz öncelikle ve sonra Görkün dere ve civarını dolaşıyoruz. Zaman akıp gidiyor öylesine. Vadinin bir başka noktasına geçip kayalara oyulu kiliselere, depolara ve aralarda ekilip biçilen tarlalara, bahçelere dalıp çıkıyoruz. Bölgeyi gezen pek az yerli turist görüyoruz.

Bu duruma biraz da şaşırıyorum aslında. İleri zamanlarda şaşkınlığım geçiyor. Hemen her şey zaten yabancılara göre kurgulanmış. Arz-talep olayı…

kapadokya-7Göreme açık hava müzesini geziyor, oradaki kiliselere, ve diğer mekanlara girip çıkıyor ve bolca fotoğraf çekiyoruz. Başlangıçta (heyecandan olsa gerek)farkına varmadığımız çantalarımız ilerleyen saatlerde terlememize sebep olmaya başlıyor.

Kılıçlar vadisini izliyoruz, fotoğraflıyoruz ve sonra günün akşama koştuğunun farkına varıp Kızıl çukur vadisinde gün batımı izlemek için acele etmeye çalışıyoruz ama her şeyi görme telaşından olsa gerek zamanı iyi kullanamıyor ve güneşin battığı anlarda ancak Kızıl çukur’a ulaşabiliyoruz. Ama ulaşıyoruz ya ve bunu da –kutluyoruz ya yeter! Her yer yabancı turist kaynıyor, en çokta uzak doğulular dikkat çekiyor sonra Avrupalılar ve diğerleri…

Bir sonraki gün balonları çekmek istediğimizi belirtiyoruz. Bunun için sabah saat 05.00 sularında otelden ayrılıp balon uçuş noktalarına gitmemiz gerektiğini söylüyor rehberimiz.

kapadokya-11
Yolculuğun verdiği yorgunluk ve gün boyu koşuşturmanın sonunda bitkin durumdayız, ertesi sabah erken saatte ayakta olmak için hemen dinlenmeye çekiliyoruz. Alçak tavanlı kaya odama (mezar gibi de geldi ilk anda) çekildiğimde dışarının soğuğunun tersine içerinin sıcaklığı çok etkileyici geliyor ve yer yabancılığı dahi çekmeden uykuya dalıyorum.

kapadokya-13
Uyandığımda araçların uzaktan geçiş gürültülerinin farkına varıyordum. Her yer karanlık ve bir araç trafiği gürültüsü…
Hazırlıklarımı tamamlayıp hemen yola koyulurum. Daha günün ilk ışıkları bile yokken balon uçuş noktasındayım. Arkadaşlarım da oradalar tabi sözleştiğimiz üzere. Hava ısınmadan ve belirlenen sürede uçuşlar gerçekleşiyor.

kapadokya-4

Güneşin doğup çevreyi ısıtmasıyla da (yaklaşık 2-3 saatlik bir süreyi içeren zaman dilimi) uçuşlar tamamlanıp balonlar iniyorlar. Bu sürede bölge başka hava faaliyeti yapılmıyor. Bu etkinlikler belirlenen sürede sivil havacılık kuralları kapsamında denetimli olarak gerçekleştiriliyor.

kapadokya-12
Balonları izlemek ayrı bir keyif. Tabi ki balonda olmakta öyle bir şey. (Ama ben bu kez balona binmek yerine izleyip fotoğraflamayı yeğliyorum. Balonla uçma hakkımı bir sonraki geziye bırakıyorum)
Havada onlarca balon, yerli yabancı yüzlerce insan, ama bu insanların %90 yabancı…

kapadokya-14
Bölgede turistik faaliyetin en önemli bileşenlerinden birinin balon turları hatta balonculuk sektörü olduğunu söylüyor rehberimiz Salih. Telaffuz edilen rakamlar bunu kanıtlıyor. Gezi ve yürüyüşler ile konaklama balon sektörüne bakınca geride kalıyor. Hatta konaklama da tamamen balona bağlı gibi bir şey.
Balonları izleyip görüntülediğim gezimin ikinci günü sabah saatlerinden sonra sıcak bir çorba ve çay içeceğim (cam bardaktan) kahve bulmaya çalışıyorum. Göreme de bir kahve olduğunu tespit ediyorum bu arada. Gerisi CAFE…

kapadokya-5
Çayları yudumlanıp öğle yemeği niyetine nevaleleri çantalara koyduktan sonra gönüllü rehberimiz geliyor ve bizi bölgede gezdiriyor.
Sırasıyla Devret bölgesine gidiyoruz. Doğanın sanatçı yönüyle bir kez daha karşılaşıp hayran oluyoruz. Peribacaları arasında patikalardan dolanıyor ve fotoğraf çekmeye devam ediyoruz. Bir ara en daldırıp arkadaşlarımdan uzaklaşmışım. Telefon çalınca farkına vardım dalıp gittiğimin.

kapadokya-17

Buradan ayrılıp Zelve’ye gidiyoruz. Zelve yakın zaman kadar yerleşimin sürdüğü bir yer ve kaya yerleşiminin en canlı gözlemlenebileceği yerlerden. Köy meydanı ve cami ve tabii ki camii den geride kalan tek iz olan minare etkileyici bir durum. Kaç medeniyete ev sahipliği yaptığı bilinmeyen mekanların şimdilerde sessizliğe terk edilişi ayrı bir değerlendirme konusu… Zaman sıkıntısı sebebiyle buradan da ayrılmak zorundayız. Ama burada içtiğim nar suyunun lezzetini hiç unutmayacağımı belirtmeliyim. Bölgeyi iyi bilen bir dostumla beraber olmanın farkı da bu küçük ayrıntılarda saklı aslında.

kapadokya-15
Paşabağı’na geldiğimiz de ise daha farklı bir güzellik bizi karşılıyordu. Ben buradaki oluşumlara “Şapkalı peri bacaları” demeyi uygun buluyorum. Hatta bazıları bizim kuzu göbeği dediğimiz mantarlara o kadar benziyor ki anlatılamaz.
Paşabağı da yoğun izleyici alan yerlerden biri ve farklı o nedenle mutlaka görmek gerekli diye not alıyorum.

kapadokya-16

Sırada Kızılırmak kenarında konuşlanmış başka bir değer olan Avanos var.

kapadokya-18
Adeta bir sahil kasabası havasında Avanos. Bölgedeki diğer yerleşim yerlerinden çok ama çok farklı. Kızılırmak üzerine kurulu bir asma köprü, Kızılırmak ta yaşayan ördek ve kazlar için düzenlenmiş mekanlar ve kent yapısı-dokusu ile ben farklıyım diye bağırıyor sanki.

kapadokya-21

Çömlekçiliğin de başkenti adeta Avanos. Çok zaman ayıramadığım bu bölge de tekrar gidersem uzun süre kalacağım yerlerden.
Gönüllü rehberimiz Salih Özdemir’in çalıştığı işletme “Güray Çömlekçilik” de burada bulunuyor.

O işletmede gördüğüm inşaatı, yer altına oyularak devam etmekte olan ülkemizin ilk “yeraltı seramik müzesi” mutlaka görülmeli. Hatta tam teşekküllü olarak hizmete girdiğinde görülmeli. Burada gezdiğimiz mekanlar ve işletmenin imalathanesi, canlı performans yerleri, teşhir ve satış salonları insanı zaman mevhumunu unutturacak türdendi. Öyle ki henüz güneşin yükseklerde olduğu saatlerde girdiğimiz mekandan çıktığımızda şaşırmış, mekandan çıktığımızın farkına varamamıştı, hala yer altında olduğumuzu zannetmiştik…

kapadokya-20

GEZENİN GÜNLÜĞÜ’NÜN KAPADOKYA NOTLARININ İKİNCİ BÖLÜMÜ HAFTAYA…

 

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı