REKLAMI GEÇ

Menderes yolunda bir rota, Gabadokya…

30 Aralık 2016 Cuma

Tek hecedir “yol”
tek tek anlatır bütünü
alıp götürür, tutup getirir
hikayelerde söz, yazılar sözcüktür
Ömür bitirir, kendini ölümsüzleştirir.
Tek hecedir yol,
Başı belli bitişi sonsuz…

Son yılların popüler alanlarındandır uzun yol yürüyüş parkurları. Bu çalışmaların ilki elbette Muğla-Antalya illerini kapsayan “Likya Yolu”dur.  Afyon -Eskişehir-Kütahya ve kısmen Ankara bölgesini içine alanı “Frig Yolu”, Muğla-Aydın arasında “Karya Yolu”, İzmir il sınırlarındaki antik kentler arasındaki ise “İyon Yolu”dur. İlk anda aklıma gelenler bunlar ve diğer illerde farklı isimlerle farklı yürüyüş yolları da mutlaka vardır.

Denizli’nin bu alanda geri kalması elbette düşünülemezdi. Tam sayıyı bilememekle beraber ilde resmi olan ve faaliyetlerini sürdüren 3 kulüp, sanıyorum bir o kadar dernek ve 6-7 civarında grup statüsünde oluşum bulunmaktadır. Kentim insanı hemen her hafta sonu farklı kategorilerde, farklı yerlere yürüyüş, gezi, tırmanış gibi doğa sporlarını yapmak üzere şehir merkezinden yolculuklara çıkmaktadır.

Böylesi bir potansiyele sahip Denizli’de beynelmilel bir yürüyüş yolunun olması gerekirdi. Bu gereklilikten hareket eden MENDOSK Kulübü yönetimi, kulüp başkanları Av. Ali Yollu önderliğinde Büyük Menderes Nehri’nin akıp geçtiği yerlerde bir çalışma başlatmışlardır.

Onların bu çalışmasına Büyük Menderes Nehri’nin aktığı yörelerdeki belediyelerden Güney ve Çal belediyeleri ilk destek verenler olmuşlar. Alan çalışmalarında ise gönüllü katılımcılar ile bölge insanları görev almışlar ortaya kıvamında bir güzellik çıkmış.

O güzelliğin adı “Menderes Yolu”. Yaklaşık 2 yıllık çalışma sonunda Çal Çalçakırlar bölgesinden, Buldan Yenicekent bölgesindeki Tripolis Antik Kenti’ne kadar olan bölgede 125 km.lik yürüyüş yolu temizlenip, işaretlenip, levhaları dikilerek yürünür hale getirilmiş.

Bu güzel çalışmayı kamuoyunun dikkatine sunmak ve doğa yürüyüşü yapanların yararlanması için Loadikya Gezi ve Doğa Yürüyüş Grubu’yla yolu ve yöreyi bilenlerin rehberliğinde etkinlik düzenledik. Daha evvel bir etabını yürüdüğümüz Menderes yolunun bu kez “günübirlik rota” denilen “Kabalar-Sazderesi-Peribacaları-Dağmarmara”  etabını yürüyecektik.

Günün erken saatinde yola çıkıp daha buzlar çözülmeden Çal ilçesini geçip Kabalar Köyü kahvesinde buluyoruz kendimizi. Çaylar ve süt eşliğinde kahvaltımızı yaptıktan sonra köy meydanındaki etnoğrafik malzemeleri izleyip sonra asma dallarından “bağ çubuğu” hazırlayan kadınlarla söyleşip işaretli yürüyüş yoluna düşüyoruz.

Kabalar Köyü’nü arkamızda bırakıp, küçük derelerden geçerek ve farklı görüntüler izleyerek patikadan yürüyüp gidiyoruz. Bazen kuru çeşmeler kesiyor yolumuzu, bazen de sağda solda kalmış eski değirmen taşlarıyla karşılaşıyoruz.

denizli-grandberk-yazi-arasi-yeni-reklam

Yılın son haftasının sabahında aslında sürpriz sayılacak güneşli bir havada yürüyoruz Menderes yolunun bu parkurunda. Rehberlerimiz her farklı noktada bizlere bölgeyi ve burada yaşadıklarını nakletmeye çalışıyorlardı.

Kâh tepelere çıkıyor gökyüzünü seyrediyor, kâh orman içi patikalara girip yeşilliklerde kayboluyoruz. Zaman zaman karla kaplı alanlardan da geçiyoruz. Bu yürüyüşün ortasına yakın bir zamanda Saz Deresi mevkiine ulaşıyoruz.

Burası da ilginç bir bölge. Ortadan bir dere akıyor ve bu kurak mevsimde dahi suyu var. Çınar ağaçlarıyla sınırlanmış derenin sağı solu hep bağ-bahçe. Rehberlerimiz Ali Yollu ve Fazıl Çolak’ın anlatımlarına göre burası Kabalar biberinin yetiştiği özel topraklarmış. “Gaba olur Gabaların böberi” türküsü de buralarda yakılmış.

Saz deresi içinde uzunca bir yürüyüş yaptıktan sonra yürümenin keyfine vardığımızı hissediyoruz. Bazen suyun içinden bazen de suyu atlayıp geçerek yürüyoruz. Derenin sonuna doğru yaklaştığımızda ise bu parkuru da içine alan “Ulusal Menderes Yolu Yürüyüşü”nün kamp alanlarından birine ulaşıyoruz. Kaynak suyu ve düz alanı bulunan bu noktanın kamp alanı olarak seçilmesinin tesadüf olmadığını anlıyoruz. Bu noktaya araçla da ulaşılabiliyor aynı zamanda.

Yol burada ikiye ayrılıyor. Bir yol Güney yönüne Adıgüzeller Barajı istikametine, diğeri ise Dağmarmara tarafına. Bir yol daha var ki o da yörede “Peri Bacaları”  olarak adlandırılan ve espriyle karışık “Gabadokya” denilen mevkiye gidiyor. Grup olarak burada mola veriyor, Peri bacalarını görerek rotayı biraz daha uzatarak Dağmarmara tarafına gitmeyi uygun buluyoruz.

Peribacaları gerçek anlamda bizleri etkiliyor. Rüzgar ve yağmur erozyonu ile oluşmuş bu şekiller Frig Vadisi’nde ve Kapadokya bölgesindekilere benzer durumdalar. Beyaz topraklı bu vadide izlemesine doyum olmaz manzaralar görüyoruz. Bu güzelliği sindiresiye içimize çekip geldiğimiz yoldan geri dönüp Dağmarmara rotasına giriyoruz.

Bu noktadan epeyce yürüdükten sonra zamanın ilerlediği saatlerde Dağmarmara’yı gördüğümüz bir tepede duruyoruz. Güneşli bir havada adeta bahar günü edasıyla bizi ısıtan güneş altında yemek molası veriyoruz. Dağmarmara Köyü manzaralı bu noktada terli kıyafetlerimizi de kurutarak dinleniyor yemeklerimizi yiyor ve sıcak çaylarımızı yudumlayarak kalan yolumuz için enerji topluyoruz.

Kış mevsiminin kısa gününde daha fazla vakit kaybetmeden tekrar patikaya diziliyoruz. Bu kez önümüzdeki yol iniş ve vadi tabanına doğru yol alıyoruz. Sonra tekrar tırmanarak Dağmarmara Köyüne ulaşacağız.

Vadi tabanında akan dere kenarında bir kez daha yolumuzu kesen suyu atlayıp geçiyoruz ve Dağmarmara değirmen kalıntılarını izleyerek yukarıdaki köy yerleşim alanına doğru tırmanıyoruz. Enerjimizin azaldığını hissettiğimiz bu tırmanışın sonunda yorgun ama keyifli şekilde Dağmarmara’ya ulaşıyoruz.

Köyün (şimdiki adıyla mahalle) taşınmakta olduğunu, yarısının yeni yerleşim alanına gittiğini öğreniyoruz. Köyün evlerinin iç içe girişi ve üst üste yığılışı korkmuş çocukların bir birine sokulmalarını anımsatıyor.

Hüzünlüydü ortam, yalnızdı evler ve terk edilmişti bir kısmı, akşamın olduğu anlarda daha buralara güneş bile değmemiş, buzları dahi çözülmemişti.

Orada bir köy var uzakta, o köy bizim köyümüzdür… dizeleri dökülüyordu dudağımdan Dağmarmara’yı izlerken…

Bizler aracımıza doluşup kente dönerken Dağmarmara Köyü’nün evleri boynunu bükmüş bizi izliyor gibiydi sanki…

Menderes Yolu’nda bir gündü yaşadığımız, Kabalar’dan Saz Deresi’ne, peribacalarından, Dağmarmara‘ya uzanmıştı yolumuz.

Bir yol yürüdük, çok güzellik gördük, sevindik,  azıcıkta hüzünlendik ama çokça sevdik…

Siz de seveceksiniz…

Yorumlar

Sadık Baydere   -  Bağlantı 30 Aralık 2016, 21:55

Okurken yürüten, yürürken hissettiren ve düşündüren güzel bir yazı. Kaleminize, yüreğinize sağlık Zeki Bey

Başta Ali Yollu olmak üzere Menderes Yoluna emek verenlere de selam olsun…

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı