REKLAMI GEÇ

Yayla Gölü’nden Laodikya’ya pedal çevirmek…

23 Aralık 2014 Salı

denizli-gezenin-gunlugu-yayla-golu-nden-laodikya-ya-pedal-cevirmek-zeki-akakca-h-1

Zeki Akakça, Gezenin Günlüğü’nde yazdan kalma güzel bir yolculuğun hikayesini kaleme aldı. Usta fotoğrafçının objektifine takılan manzaralar ise bu şiirsel anlatımı, görsel şölene dönüştürdü. İşte o yolculuğun hikayesi…

Yaz mevsiminin en yakıcı günleri bir bir geçip giderken, zaman Eylül ayının ilk günlerini gösteriyordu. İşte o günlerde Buldan Yayla Gölü’nün batı yüzündeki tepeciğin yamaçlarına kurulu çadırlardan kısık sesler karışıyordu gecenin karanlığına…

ic-25

Mevsim yaz olmasına rağmen gecenin soğuğu ciddi şekilde hissediliyordu bin küsur rakımlı Buldan Yayla Gölü’nde. Ülkenin farklı illerinden gelen bisikletliler dört gün sürecek “I.Denizli Bisiklet Festivali” etkinliği için buraya ulaşıyor, bir bölümünün ise yolda olduğu bilgisi geliyordu…

ic-20

Onların içine karışarak Buldan Yayla Gölü’nden başlayıp dört gün sürecek bir etkinliği takip edecek ve onların yaşadıklarına tanıklık edecektim kendimce. O yüzden yıllık iznimin bir kısmını alarak kamp malzemelerim ve fotoğraf ekipmanlarımı toplayıp yollara düşerek buralara ulaşmıştım.

ic-23

Gecenin karanlığına inat gökyüzünün berraklığı belki de rakım nedeniyle burada kamp kuranlara etkileyici bir manzara sunmaktaydı. Yemek saatinin geldiği bildirildiğinde ateş başında toplananların telaşla yemek almaya yönelip masalara dağılış anı görülmeye değerdi.

ic-28

Bisikletliler dışında hem yaylayı görmek hem de yemeği burada yemek için gelen yaşlı efeler grubu kısa süreliğine dahil olmuşlardı burada olanlara. Ege’nin farklı yerlerinden gelen bu mağrur bakışlı konuklar pek uzun kalmadılar yaylanın soğuğunda…

ic-26

Yemek olur da saz-söz olmaz mıydı? Elbette olmalıydı ve eğlence kendi doğasında akıp gitmeliydi abartmadan ve usulünce… Öyle de oldu. Gecenin karanlığına karışıp giden türküler solo ve koro olarak söyleniyor ateşin aydınlattığı yüzlerde mutluluklar okunuyordu…

ic-21

Gecenin ilerleyen saatlerinde yeni gelenlerin kurduğu çadırlara yerleşenlerle önceden gelenler uykuya teslim olup bir sonraki gün için dinlenmeye çekilirken benim de ertesi güne hazırlık için çadırıma çekilmem gerekiyordu…

ic-22

Yeni gün henüz tazeliğinde ve hatta güneş henüz yüzünü göstermemişken uyanan bisikletliler hemen çadır ve diğer ekipmanlarını toplayıp kahvaltıya koşuyor bir yandan da ekipman bakımlarını yapıyorlardı. Zira yol uzun, zaman yaz sonu ve hava sıcak olacaktı.

ic-18

Yayla Gölü’nden Buldan ‘a inilecek, Buldan’ın kurtuluş günü etkinliklerine katılıp yola devam edilerek Karahayıt-Kırmızı Su, Pamukkale, Hierapolis ve Laodikya antik kentlerine ulaşılacaktı. Sonrasında ise Denizli merkezindeki Çamlık mesireliğinde kamp kurularak diğer etaplara devam edilecekti…

ic-19

Yayla Gölü’nden ayrılıp yollara düşüldüğünde anı fotoğraflarının çekimi sonrası çam ormanları arasından günün serin saatleri yaşanıp alt rakımlardaki Buldan’a iniş başlıyordu. Gün taze, gün aydınlık ve gün güzelliklere gebeydi bu saatlerde…

ic-16
Böylesi bir ruh haliyle pedal basan bisikletlilere yetişmek de pek kolay olmuyordu biz takipçiler için. Daha ilk andaki bu hızdan anlaşılıyordu ki zamana karşı bir yarıştı bu.

ic-17

Buldan’a giriş yeni restore edilmiş Buldan sokağından yapılarak 4 Eylül Meydanı’na iniliyordu. Günün anlamı ve önemine uygun olarak törenler düzenlenmekte halk bu özel zaman dilimini yaşamak için meydana dolmuştu.

ic-15
İki tekerlekli tutkunlarının pedal bastığı zamanlarda onlara coşku veren Buldanlıların samimiyeti unutulmayan anılara kaydedilmekteydi konuklar için.

ic-13

Buldan merkezden ayrılarak Oğuz köyü üzerinden Yenicekent’e ve oradan Tripolis antik kentine ulaşıldığında güneş yakmaya, vücutlardan ter akmaya çoktan başlamıştı.

ic-12

Tripolis antik kenti kazı heyetinden alınan bilgiler sonrası bölgenin antik dönemlerden bugünlere neden bu kadar çok tercih edilen yerleşim alanı olduğu hakkında bilgiler alınmaya başlanıyordu. Zira daha sırada Hierapolis ve Laodikya vardı…

ic-11

Zamanı iyi değerlendirmek adına yola çıkılıyor ve Büyük Menderes Irmağı’nın Güney üzerindeki regülatörden geçilerek Pamukkale Ovası’na doğru kanal yolundan pedal basılmaya devam ediliyordu.

ic-9
Yol stabilize ve tozlu olunca zorluk derecesi biraz artıyordu. Bu olumsuzluk Gölemezli’ye kadar bu şekilde devam edip gidiyordu. Burada tekrar asfalta çıkan bisikletliler Akköy üzerinden Karahayıt’a ulaşıp hem serinlemek, hem dinlenmek ve suya girip kırmızı su ile tanışmaya zaman buluyorlardı. 

ic-8
Karahayıt ve kırmızı su ile tanışma faslının ardından bu kez yol bisikletlileri biraz daha heyecanlandıracak Hierapolis antik kenti ve Pamukkale’ye götürecekti.

ic-7

Havanın olanca sıcaklığı ile yaktığı güneşin tam tepede olduğu anlarda pedal basmak yerine biraz dinlenip çevreyi gezip görmek ve dinlenmek daha cazip geliyordu.

ic-35

Birçoğu ilk kez Denizli’ye gelen büyük bir kısmı ise Pamukkale’yi sadece televizyonlardan görenler hayranlıklarını gizleyemiyor, kendilerini sıcak havada da olsa sıcak suya bırakarak gevşemeyi yeğliyorlardı.

ic-36

Her şeyin sonu olduğu gibi burada kalmanın da bir sonu sınırı vardı ve ayrılık zamanı geldiğinde herkes bisikletlerine atlayıp Kuzey kapısından giriş yaptıkları Pamukkale ve Hierapolis antik kentini Güney kapısından çıkarak arkada bırakıyordu.

ic-5

Bu kez sırada Denizli’nin bir başka değeri olan Laodikya antik kenti vardı. Orada da Denizli kentine dair çarpıcı izler görülecek, Lycus Vadisi’nin bir kenarından Pamukkale ve Hierapolis’e bakan bu özel kent ziyaret edilip, kazıları yapmakta olan ekibin başı “Laodikya Antik Kenti Kazı Başkanı Prof. Dr. Celal Şimşek”ten dinlenecek hikayeler ve alınacak eşsiz bilgilerle Denizli’ye ilk kez gelen insanların şaşkınlık ve hayranlığına tanık olunuyordu…

ic-6

Laodikya’dan istemeyerek de olsa ayrılıp akşam saatlerinde Denizli’ye giriş yapılıp Delikliçınar Meydanı’na ulaşılıyor, anı fotoğrafı çekimi yapılarak, “Denizli hatırası” hafızalara kaydediliyordu.

ic-29
Günün yorgunluğunu atmak ve bir sonraki yorucu gün için hazırlanmak için yorgun bedenler son bir gayret ile Çamlık Mesireliği’ndeki kamp alanına doğru pedallara basıp kamp alanına yerleşiyorlardı karanlığın hakimiyetini ilan ettiği saatlerde…

Sırada eski Kızılcabölük-Tavas yolundan devam ederek Beyağaç- Topuklu Yaylası ve dönüşünde Nikfer’e kadar gelecek bir rota bisikletlileri beklemekte…

Günlük rotalarla sınırlı olarak bu yolculuğu izlemeyi ve ilginç güzellikleri paylaşmayı sürdüreceğiz…

DEVAM EDECEK…
Zeki Akakça

Yorumlar

İbrahim İRİŞ   -  Bağlantı 6 Ocak 2016, 11:45

BİR ZEKİ AKAKÇA KLASİĞİ

Şaka Makinasi Mert   -  Bağlantı 8 Şubat 2015, 21:15

Helal olsun bisikletle o kadar yol yapmak her yiğidin harcı değil…

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı