REKLAMI GEÇ

“HAVLU KRALI” DEDİLER ÖYLE KALDI

12 Mart 2014 Çarşamba

denizli-seval-uysal-abdulkadir-uslu-h

Geçtiğimiz hafta 6 Mart Dünya Türk Bornoz ve Havlu Günü’nü kutlandı. Protokol bornozlar giydi, Çınar’da kutlamalar yapıldı. Renkli görüntüler ulusal kanalların haber bülteninde yayınlandı. Havlu günü olurda, havlu kralı olmaz mı? Üstelik bu unvan ona tam 30 yıl önce basın tarafından verildi. Kimden söz ettiğimi anladınız değil mi? Bu haftaki röportaj konuğum Kadir Uslu. Denizli’nin ilk havlu ihracatçısı, bornoz ve markalaşma konusunda öncü isim. Buyurun okuyunuz…

SEVAL UYSAL: Nerede ve ne zaman doğduğunuz?

ABDÜLKADİR USLU: 14 Aralık 1953’te Tavas Kızılcabölük’te doğdum. Üç kardeşiz. 1960’ta Denizli’ye göçtük. Babam annem tekstille uğraşırdı. Orta okulu erkek sanat okulunda liseyi Denizli Lisesi’nde okudum. Liseyi bitirdikten sonra bir müddet babamın ticarethanesinde çalıştıktan sonra İstanbul’a gittim.

SEVAL UYSAL: Hangi yıllar?

ABDÜLKADİR USLU: 73-77 gibi, yaklaşık 10 sene kaldık. Denizli’ye döndüm, buradan asker olduk. Askerden sonra babamla çalışmaya başladım ama İstanbul’da serbest yaşamaya alıştıktan sonra babamın disiplini kaldıramadım, bir yıl dayanabildim.

ic-3

SEVAL UYSAL: Ne iş yapıyorsunuz?

ABDÜLKADİR USLU: Manifatura var, iplik ticareti var, kaputbezi var. Bir masa da bana koydu. Ben müşterilerden senedi çeki alıyorum, deftere işliyorum, bankaya havale ettiriyorum. Ayak işlerini yapıyorum. Bir gün “Baba benim yaptığımı herkes yapar, ver 500 lira biri yapsın, ben çalışmak, iş yapmak istiyorum” dedim. O da “dur bakalım sen ne biliyorsun, biraz piş” dedi. Ama içimdeki heyecan, o ruh beni sürükledi. Besalet Küçüker, Aycan Çakıroğulları, İhsan Kavşak yurtdışına çıktık. 500 düzine havlu sipariş aldık. Besalet Küçüker “Fiyat tutmadı” deyip vazgeçince, söz verdiğimiz için iş bana düştü. Tümteks’i kurdum. Buldan’da bir fason dokumacı bulduk. Benlioğlu’ndan 4-5 tane emanet dikiş makinesi getirdik. 2. Ticari Yol’da 100 metre kare bir dükkan açtık. Dokunan havluları diktirip gönderdik. O işten zarar ettik.

GENÇLİĞİN VERDİĞİ CESARETLE BAŞLADIM

SEVAL UYSAL: Tümteks’te kaç kişiyle başladınız?

ABDÜLKADİR USLU: İlk kurduğumuzda 15-20 kişi çalışıyordu. Konfeksiyonla başladık, makineler de bizim değildi. Baktık olmadı bizi çok sıkıntıya soktu, o makineleri gönderdik. İstanbul’dan makine alıp geldim. Bu arada 24 Ocak kararları açıklandı. Dış ticaret şirketleri kurulmaya başladı onlar da iş getirmeye başladı. İran’dan, Irak’tan Almanya, Fransa’dan, İngiltere’den işler geliyor. Ticaret sermaye şirketi olarak kurulan Başak grubu vardı. Oradan bir çocuk geldi “Irak’a havlu istiyoruz” dedi. Hiç unutmam havlunun gramı 37 kuruş, ben “70 kuruş” dedim. Almasın istiyorum, ilk ihracatta zarar ettim, işi sevmedim bırakmak istiyorum. “Protokol yaparız mal bedelinin yüzde 50’sini gönderirsiniz, gerisi de her TIR’ı yüklediğimde ödersin, böylece sıfırlarız” Dedim. Kabul ettiler, iki saat sonra Anadolu Bankası’na para geldi, ertesi gün “Ant Birlik’ten Akseller devir yapmış ucuz iplik var” dediler, o parayla ucuz iplik aldık. 100 liralık mal sattıysak, yüzde 20 vergi iadesi var. O işten 100-150 kar ettik 8-10 TIR mal gönderdik.

ic-4

SEVAL UYSAL: Havlu kralı olarak ne zaman ilan edilmiştiniz?

ABDÜLKADİR USLU: Sanırım 1994 yılıydı. Havlu kralı olmayı ben istemedim. Sanayi Odası Başkanı olduğum için basınla yakındım, “Havlucu” derken, bir tanesi “Havlu Kralı” diye yazdı öyle gitti. Halbuki böyle bir şey yok. Ben ne kadar üretiyorsam belki Denteks’te, Özdilek’de o kadar üretiyordu. Ama bize “Havlu Kralı” dediler öyle kaldı.

SEVAL UYSAL: Bugün geriye baktığınızda kendinizi zeki buluyor musunuz?

ABDÜLKADİR USLU: Bizim ki cesaret. Şimdiki aklım olsa onları yapabilir miyim? Yapamam. O günkü gençliğin verdiği delikanlıca bir cesaret, ama Denizli’nin önünü açtı. Baktılar gördüler, Kadir yapıyor herkes havlucu oldu. Bugün Denizli’de bin tane havlucu var.

OSB’YE İLK FABRİKAYI AÇAN BENİM

SEVAL UYSAL: İlk siz mi başladınız havluya?

ABDÜLKADİR USLU: İlk havlu üretimine Kiraz Tekstil başladı. Besalet Küçüker mendil üretirken 3-4 tezgahı ile havluya geçti. İlk havlu ihracatı yapan benim. Avrupa’ya Almanya’ya İngiltere, Fransa’ya açılmasını sağlayan benim.

SEVAL UYSAL: Bu arada kapasiteyi arttırdınız mı?

ABDÜLKADİR USLU: Sanırım 1984’te Almanya’ya gittim. Kamil Özcan diye bir arkadaş vardı, Onunla ilk defa Kauffer’a bornoz satmaya başladık. 300 bin, 500 bin Denizli’nin tamamı zaten yılda 100 bin adet bornoz yapıyordu. Öyle bir kapasiteye çıkmıştık. 1984’e kadar eski makinelerle, tezgahlarla, eski boyahanelerle yürüttük. 1984’te organizede dokuma tesisini kurdum. OSB’ye ilk ben geldim. Belçika’dan otomatik tezgahlar getirdim. Sabancı havluya başlamıştı, Teksa’daki tezgahların aynısını alıp buraya kurdum. Yanımızda 20-30 kişi çalışıyor ama dışarıya çok fason iş veriyoruz, fason tezgahlarla işi büyüttük. Gümüşler’de yer aldık, konfeksiyonu 2. Ticari Yol’dan Gümüşler’e taşıdık, eklemeler yaparak büyüttük.

_________________________________________________

Flash Player Kurmak İçin Tıklayınız

________________________________________________

SEVAL UYSAL: Ne kadar ihracat yapıyordunuz?

ABDÜLKADİR USLU: 1998’de 100 milyon dolar ihracatımız vardı,vergi rekortmeni olduk.

ic-1

24 OCAK KARARLARI MİLATTIR

SEVAL UYSAL: Denizli’de tekstilin yükselişi ne zaman başladı?

ABDÜLKADİR USLU: Tekstil Denizli’de yüzyıllardır var. Babadağ, Buldan dokumanın merkezi ama hepsi küçük çaplı üretim. 1980 yılına kadar evlerde el tezgahlarında, küçük küçük atölyelerde devam etmiş. Herkes üç beş tezgah almış kimi ham bez, kimi kanaviçe, kimi havlu dokumuş..her hafta Babadağlılar Çarşısı’nı bitişiğinde yerli malı pazarı kurulurdu. Bu Pazar Gece 04- 05’lerde açılırdı. Herkes malını oraya getirirdi. Tüccarlar gelir, malları alır ve balya yapar ambarlara verir, Trabzon’dan Diyarbakır’a kadar Türkiye’nin yerli malı Denizli’den dağılırdı. 1970’li yılların ikinci yarısına kadar bu böyle devam etti. Motorlu tezgahlar gelmeye başladı, 1974’de Denizli Basma kuruldu. 1980’de Turgut Özal’ın Türkiye’nin geleceğini değiştiren 24 Ocak kararları alındı. Ülke yeni bir inkilap yapıp dünyaya entegre oldu.

SEVAL UYSAL: Tekstilci, askeri darbeden sonra mı palazlanmaya başladı?

ABDÜLKADİR USLU: Eskiler çabuk unutuluyor. O yıllar yokluklar içindeki yıllardı. Fakir bir ülkeydik. Petrol ithalatı yapamadığı için başbakanlık da dahil olmak üzere bir çok devlet dairesinde palto ile çalışılıyordu. Özal, bize ihracat yapmayı öğretti. İşe paranın liberalleşmesiyle başladı. Eskiden cebinde 50 dolar, 100 dolar taşıyamazdın. Kapalı bir ekonomi vardı. 24 Ocak kararı bunu tam tersine çevirdi. Türkiye’de dış ticaret şirketleri kurdu. Bu şirketler palazlanmaya büyümeye başladı. Teknoloji gelişti. 1980’lerin başında Denizli’de faks yoktu, İngilizce bilen insan yoktu.

BU MÜTEŞEBBİS RUHTUR

SEVAL UYSAL: Tekstilciye teşvik verildi mi?

ABDÜLKADİR USLU: Denizli’deki tekstilciyi büyüten bir teşvik yoktu. Herkese ne verildiyse, Denizli’ye de o verildi. Ama Denizli sanayicisi kendi müteşebbis ruhuyla, kendi çalışması ve gayretiyle kazandı. Devletten hiç zaman Bir Antep gibi, bir Maraş gibi özel teşvik almadı. Denizli’nin alın teri göz nurudur bu.

SEVAL UYSAL: Sürekli müteşebbis ruhtan söz edilir, nedir bu müteşebbis ruh anlatır mısınız?

ABDÜLKADİR USLU: 1980’de bu işler başladığı zaman Aycan Çakıroğlu, ihsan Kavşak, Abdullah bey, ben ve Besalet Küçüker “Ne satabiliriz” diye ilk kez yurtdışına çıktık. Yanımızda ürettiğimiz ham bezler ve mamüller var. Almanya, İngiltere, Fransa, Belçika, Hollanda derken bir hafta gezdik.

SEVAL UYSAL: Dil biliyor muydunuz?

ABDÜLKADİR USLU: İçimizde sadece Aycan bey biliyordu, o bizim rehberliğimizi yapıyordu. O seyahatte ben havluculuk yapmaya karar verdim. Çünkü gittiğimiz yerlerde havlu soruyorlardı. Hollanda’da ilk satışı yaptık. Ve ihracata böyle başladık. Müteşebbis ruh bu işte. Dil bilmiyorsun, yol bilmiyorsun, tecrüben yok. Gözün kapalı gidiyorsun.

SEVAL UYSAL: İlk siparişiniz ne kadardı?

ABDÜLKADİR USLU: 500 düzine bir havlu yaptık. Denizli’de o zaman üç tane havlucu vardı zaten. Denteks, Küçüker ve Kiraz. Onun yanında olsa olsa üç beş küçük havlucu daha varmıştır ama bunların kapasitesi çok düşüktü. Bizden yılda 500 bin adet bornoz istemişlerdi, biz bir yılda 100 bin adet yapamıyorduk. Çok büyük bir Pazar vardı ama bizde kalite, teknoloji bilgi birikimi yoktu.

MARKALAŞMAK İSTEDİK

SEVAL UYSAL: Denizli o dönemde herkesin tekstile yönelmesi nedeniyle makine mezarlığı olmuş.

ABDÜLKADİR USLU: Bu bir evrim. Bütün dünyada böyle olur. Önce eski makineler, sonra yenileri gelir. Doğal bu..bakıyor Kadir Uslu kazanmış, bende gireyim diyor. Kapitalizmin doğal neticesiydi. Biz bunu kendi içimizde entegre edemedik.

ic-2

SEVAL UYSAL: Hazımsızlık nerdeydi?

ABDÜLKADİR USLU: Hazımsızlıktan ziyade, o günlerde işler iyiydi, herkes işini görüyordu. Şimdi insanlar yeni yeni anlıyor ama iş işten geçti. İnsanların birbirini kandıracak güçleri kalmadı.

SEVAL UYSAL: O zamanlar çok kazanıyordunuz. Denizli’nin en büyük eksikliği markalaşamamak, neden marka yaratamadınız?

ABDÜLKADİR USLU: Yapamadık. Üniversitede Hasan Kazdağlı zamanında bir çalışma yaptık. Şöyle bir netice çıktı. Denizli’de 500 tane üretici var bunların tek tek markalaşması zor. Gidelim Amerika’daki pazarlardan iki üç marka alalım. Dolayısıyla talebi tek elden yapmış oluruz. Antalya’da toplantılar yaptık. Ben bunu işadamlarına, valiye, belediye başkanına anlattım. Nasıl ki biz Almanların tekstilini bitirdiysek, yarın Çin, Hindistan bizim tekstilimizi vuracak.

SEVAL UYSAL: Kendi üstünüze düşeni yaptınız mı?

ABDÜLKADİR USLU: Maisonet markasını yaptım. Türkiye’de ses getiren reklamlar yaptık.

SEVAL UYSAL: Tekstilde ekmek bitti mi?

ABDÜLKADİR USLU: Tekstilcilerin kimi domates yapıyor, kimi biber, kimi balık. Kimi enerji sektörüne girmeye çalışıyor. Herkes bir yol bulur.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı