REKLAMI GEÇ

21 milyon lira batırsalar da pes etmediler

23 Haziran 2015 Salı

 

denizli-ozhan-haddecilikk-kahve-sohbetleri-h (1)

Özhan Haddecilik Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin temellerini kendi arabalarında şoförlük yaparak geçimlerini sağlayan Necati ve Hüseyin Orhan kardeşler attı. Tesis 1968’de üretime başladığında, Denizli’deki haddehane sayısı 5-6 idi.

İki kardeş, zaman zaman ortaklıklar kurarak şirketin sektörde gelişmesini sağladı. Araya ellerinde olmayan sıkıntılı süreçler girdi. Ancak intikaların sonu hep iyi bitti. Sonra direksiyona oğullar geçti. Derken ayrılmalar oldu, yeni ortaklıklar kuruldu. Bugün 42 çalışanı, günlük 20-25 tonu bulan üretim kapasitesiyle yola devam ediyor.

Şirketin Yönetim Kurulu Başkanı İlhan Orhan, Özhan Haddecilik’in 48 yılını, inişleri-çıkışları, 1980’de kaybedilen 21 milyon liraya rağmen küllerinden yeniden doğuşunu, sektörün sıkıntılarını kahve sohbetimizde bizimle paylaştı.

ic-9

ŞOFÖRLÜKTEN HADDE SEKTÖRÜNE GEÇİŞ
Özhan haddecilik nasıl kuruldu, kurucusu kimdir ve kaç yılında kuruldu?

Babam Necati Orhan ve amcam Hüseyin Orhan ortaklığıyla kuruldu. Bu işe başlamadan önce kendi arabalarımız vardı, onlarla taşımacılık yapıyorlardı. Abalıoğlu Çırçır Fabrikası’ndan da mal taşıyorlardı. Sahibi Orhan Abalıoğlu ile amcam askerliği aynı yerde yapmışlar, bir dostlukları vardı. O yıllarda yavaş yavaş kamyon sayısı arttıkça pasta küçülmeye başlıyor. Ne yapalım diye düşünürlerken, Adil Demireren, amcama “birlikte haddecilik yapalım” teklifinde bulunuyor. Amcam, “Bizim işimiz değil, haddecilikten anlamayız” cevabını veriyor. Adil Demiren “anlayan birileri bulunur” diye ısrar edince, “biraderle konuşalım” diyerek oradan ayrılıyor.

Babamla bir araya gelip konuşuyor ve bu kez Demireren’in yanına birlikte gidiyorlar. “Tamam, biz bu işe girelim ama bize kimi bulacaksın?” diye soruyorlar. O da soğuk demircilik yapan Hilmi Özcan’ı öneriyor. Böylece babam, amcam ve Hilmi Özcan ortaklığıyla hadde sektörüne giriliyor. İşyeri Ahi Sinan Sokak’ta. İsmi de Hilmi Amca’nın soyadının ilk 2 harfi (öz), bizim soyadımızın son 3 harfi (han) bir araya getirilip Özhan olarak belirleniyor.Kuruluş tarihi 1967’nin sonları, üretime geçmesi de 1968’in ilk ayları.

O yıllarda haddehaneler küçük. “Şemsiyeli” diye tabir edilirdi. Günlük 300-500 kilo mal ancak üretilebilirdi. Üretim belli ama üç ortak var. İşçi giderleri, maliyetler derken üç aileye yetmiyor gelir. Hilmi Amca ayrılıp, Yorgancılar Caddesi’nde bir haddahane kurdu. Mevcut yerde de babam ile amcam devam etti. Sonra da Kediboğan mevkisindeki yere taşındı haddehane.

ic-12

OKUMADI, ÇIRAK OLDU
Süreci bu kadar iyi bildiğinize göre, siz küçük yaşta bu sektörün tozunu yutmaya başlamışsınız…

Ben, Katip Çelebi’de okuyordum. Okullar hafta sonunda cumartesi günü öğleden sonra tatil olurdu. Okuldan çıktık mı biz de Ahi Sinan Sokak’taki haddahaneye gelirdik. Burada parça demirleri toplarken demirin tozunu yutturdular bize.

1970’li yıllar anarşinin yoğun olduğu dönemdi. Eğitime devam etmek riskliydi. Babam, “okuyabilirsin” dedi. Benim gözüm korktu ortamdan, okumayacağımı söyledim. Ne yapacağız? Dediler ki tornacılık öğren. Sanayide İbrahim Kuran’ın atölyesinde çırak olarak çalışmaya başladım. Hadde merdaneleri yapıyordu. Çalışırken elimi sakatladım. İyileşince de Hulusi Kaptan’ın yanında işe başladım ve 7 yıl çalıştım. Sonra da askere gittim.

ic-10

42 DAİRE PARASI BATIRDILAR
Denizli’de haddecilik sektörü hızlı gelişti. O süreçte işler nasıl gitti?

İyiydi, fakat babamlar, ben askerdeyken sıkıntıya düşmüş. 12 Eylül ihtilali oluyor, parasını peşin verdikleri halde hammade gelmiyor. Gelmeyince de bizimkiler zora düşüyor. Bizim haddahaneye mal sağlayan adama kaptırılan parayla o yıllarda Çınar’da 42 daire alınabilirdi.

Ne kadar sözünü ettiğiniz para?

1980’de 21 milyon lira dolayında bir rakam. O yıllarda bir daire 500 bin liraya alınabiliyordu Çınar’da.

ic-8

ORTAKLIK YAPISINDA DEĞİŞİKLİK
Bu durumda babanız ile amcanız işletmede üretime ara vermişler mi?

Evet… Askerden döndüm, baktım bir çalışma yok. Ne yapalım diye düşünüyoruz. Kardemir’in durumu iyi, onunla konuştuk fason üretim için. Derken bir ortak bulduk ve kütük üretmek için ocak kurarken iş yarım kaldı. Çünkü ortak asker kaçağıymış. Bunun üzerine Adil Demireren ile ortaklık kuruldu, yıl 1981 falan. Demireren’in DMS isimli döküm şirketi var, ortağı da bizden ayrılan Hilmi Özcan. Biz yeniden üretime başladık. Beşel Haddecilik ve bazı yerlere fason üretim yapıyoruz. Ne var ki fason üretim para kazandırmıyor. Size üretim yaptırırken en ince hesabı yapıyorlar zaten.

Bu arada Demireren, Bulgaristan’dan ithal ettiği hammaddeyle ilgili bir sıkıntı yaşadı. Öyle olunca devreye Eke’ler girdi. Mehmet Eke ile oğlu Haşmet Eke geldi, görüşüldü ve Demireren’in hisseleri onlara geçti. 1982’de yüzde 50 ile ortak oldular. Onlarla birlikte çalışmaya başlarken, bu defa amcaoğlu “ben bu işi yapmayacağım” diyerek ayrıldı. Ardından amcam “Ben yaşlıyım, yoruldum” diyerek ayrıldı. Hisselerinin yüzde 10’unu biz, yüzde 15’ini Eke aldı. Biz yüzde 35’te kaldık, Eke yüzde 65’e çıktı. Aramıza bir de Eke’den Emin Bey katıldı. Haddenin ismi de Ekhan olarak değişti.

Görev paylaşımı yapıldı. Mal alımına babam ile Emin Bey bakıyor. Ben ustalık yapıyorum, ortanca birader muhasebeye bakıyor. 1986’ya kadar böyle devam etti. Babam rahmetli oldu. Bu arada küçük birader yetişti, onu da yanımıza aldık. İzmir’de Mehmet Özkan vardı. Bize çok yardımcı oldu. Vadeli mal alıyorduk. Bazen zam geliyordu, onu uygulamayıp eski fiyattan bize veriyordu. İki yıl içinde kendimizi topladık, borçlar ödendi. Eke’ler ile ortaklık 1997’ye kadar sürdü.

ic-7

YENİ TESİS, YENİ ORTAKLIK
Organize Sanayi Bölgesi’ne ne zaman geldiniz?

1991’de geldik. Şu an içinde bulunduğumuz tesiste Aspen diye bir şirket faaliyet gösteriyordu. Yüzde 50 ile ortak olundu. Ben, hem Kediboğan’daki işletmeye hem buraya bakmaya başladım. Zor oluyordu. 1993’te anlaşmazlıklar çıkınca, burası Ekpen’e geçti. Şirket ortağı olarak aynı zamanda çalıştığımız için bir maaşımız var. Örneğin o günkü parayla usta 3 milyar, işçi 1 milyar alıyorsa, biz de 1 milyar 200 milyon lira alıyoruz. Maaşımız bir usta maaşı kadar bile değildi. Yıl sonunda da kar varsa onu paylaşıyoruz.

Biz üç biraderiz. Buradaki hissemiz yüzde 35. Diğer taraftan çocuklar büyüyor, hepsini buraya getiremeyiz iş için. Ne yapalım diye düşünüyoruz. O yıllarda da tekstil iyi gidiyor. “Bari tekstil sektörüne girelim” dedik. Eke’lere yüzde 50-50 hisselere sahip şirket kurma önerdik, kabul görmedi. Biz de üç birader onlarla ortaklıktan ayrıldık. Organize’deki hadde bizde, Kediboğan’daki onlarda kaldı.

Bu ayrılık nedeniyle sermaye sıkıntısı yaşadık. Bizim sektörde sermaye önemli. Hammade alabilmeniz için paranız olacak. O yıllarda Beşel Haddecilik, İsmail Basmacı gibi büyüklerimiz destek oldu. Bu destekle toparladık.

ic-11

KARDEŞLER ARASINDA İLK AYRILIK
Tekstil sektörüne bu gelişmeler nedeniyle giremediniz ama sonra mermer sektörüne girdiniz değil mi?

2001’de kriz nedeniyle işler durdu. Çıkış yolu arıyoruz. Sertel Nakliyat’tan Ercan Bey ile görüştük. O bir mermer ocağı almış, “siz tesisi kurun, taşı benden” diyerek, teşvik etti bizleri. 2003 yılında Çimento Fabrikası üzerinde yer bulduk ama altyapı yok. Tesis 2005’te faaliyete geçti. Bir mermer ocağı aldık.

Şu anda ortaklığınız sürüyor mu?

2009’da birader “ayrılacağım” dedi. Mermer tesisi Adem Orhan’da kaldı. Biz de Mehmet ve İlhan Orhan kardeşler olarak haddeciliğe devam ettik. Çorbamız buradan kaynıyor. Çırak gibi başlayıp bugünlere geldik. Zaten bu sektörde tutunabilenler işin içinden gelenler. Sonradan sektöre girenler başarılı olamadı, çoğu kapattı.

ic-4

İZMİR’E TAŞINANLAR BÜYÜDÜ
Sizin başladığınızda kaç haddehane vardı Denizli’de, şimdi kaç haddehane var?

Bizim sektöre girdiğimizde 5-6 haddehane vardı. 1980’li yıllarda gelişti ve yaklaşık 50 tesis oldu. Halen 10-12 haddehane üretimini sürdürüyor.

Bunlar arasından Türkiye’nin büyükleri arazına girenler de oldu değil mi?

İzmir’e taşınan Kar-Demir ve Kocaer, yeniden yapılanıp geliştiler. Biz ise parçalandığımızdan bir türlü gidemedik. Denizli’den çıkabilenler büyüdü. İzmir liman kenti. Müşteriye ulaşmak daha kolay. Burada kalanların durumlarıysa bildiğiniz gibi.

Üretime başladığımızda günlük kapasitenizin 300-500 kilo olduğunu söylediniz. Şimdi nereye yükseldi kapasiteniz?

Şimdi 20-25 ton günlük mal çekiyoruz. Kütük çalıştığımız dönemlerde günlük kapasitemiz 150 tona kadar çıkabiliyordu. Gemilerin saç çıktılarından üretim nedeniyle tonaj düşük.

ic-6

DENİZLİ’NİN PAZAR KAYBI
Artık ihracat yapamıyor musunuz?

Ürettiğimiz malın ihracatı da olmuyor. Denizli’de hadde sayısının azalması; Irak, Suriye, İran, Kazakistan’a ihracat yapıyorduk. Artık yapamıyoruz. Şimdi Suriye’ye gitmiyor, çünkü savaş var. Irak’ta bizim ustalar gidip haddehane kuruyor. Artık Irak’ta almıyor. Azerbaycan’da, Gürcistan’da haddehane kuruyorlar. Orlara tesis kuruldukça Denizli’nin pazarı daralıyor. Mecburen iç pazara döndük. Ama bu sektörün kurtuluşu ihracattadır.

Demir çelik denildiğinde Karabük ve İskenderun öne çıkar. Ama Denizli bir dönem bu sektörde hatırı sayılır illerdendi. Denizli’de haddeciliği geliştiren neydi?

Üretim çeşitliliği… Denizli’deki haddehanelerde istediğiniz her demir çeşidini bulabilirsiniz. İskenderun’da böyle değil. 3-5 yerden bulabilir ve kamyon bazında alması gerekir. Denizli ise farklı. Bir paket bizden, bir paket sizden derken bir kamyon mal yükleyebilirsiniz.

Bir dönem kamyon kasalarında kullanılan 50’lik U demir revaçta. Rıdvan İnceoğlu’nun sahibi olduğu Detaş’da üretimi denediler. Fakat istedikleri sonucu olamadılar. Biz de denedik 1985’lerde. Rahim Usta vardı, bize bir kalıp hazırladı. Merdaneleri döktürüp makineler taktık. Bir türlü randıman alamıyoruz. 2-3 demir çekiyoruz, hop arıza! Tornacılığım işe yaradı. Kendim revize ettim. Böylece 50’lik U demiri çektik. Başta Adapazarı olmak üzere kasacılar önemli müşterimiz oldu. Hergün bir kamyon mal yüklediğimiz günler yaşadık. Bunu anlatmamın nedeni Denizli’ye gelen tüccar istediğini bulabileceğini bilerek geliyordu. Bu nedenle hadde sektöründe iyiydik.

Üretimde hammadde olarak ne kullanıyorsunuz, sadece gemi hurdaları mı?

Hurdaya ayrılan gemilerin kalın saclarını Aliağa’da ayırıp düzgün olanlarını haddehanelere veriyorlar. İnceleri ise eritilip kütük yapılıyor.

ic-5

1.200 DERECE SICAKLIK
Kaç derecelik sıcakta üretim yapılıyor?

Ocağın içindeki sıcaklık 1.200 derecedir. Ocaktan çıktığında 1.150 dereceye düşer. Makinelerde işlendikçe sıcaklığı da düşer. En son noktada 600-650 dereceye kadar düşer demirin ısısı.

Diyorsunuz ki, biz para kazanıyoruz ama yüzlerce derecelik sıcaklıktaki demiri işleyerek…

Haddecilik zor bir sektör. Damla damla ter akıyor üretim aşamasında. İşçinin aldığı paranın her kuruşu helaldir.

ic-2

Ocaklarınız neyle çalışıyor?

Doğal gaz kullanıyoruz. Hem temiz hem çevreyi kirletmiyor. Uzun yıllar önce fuel oil kullanıyorduk. Zift gibiydi.

Sektörün en önemli sorunu şu anda ne?

İhracat yapamadığımız sürece işimiz zor. Diğer yandan kalifiye eleman bulmak giderek zorlaşıyor. İzmir’e Denizli’den işçi götürüyorlar.

Neden bu sektöre gelmiyor insanlar çalışmak için?

Bana göre, işi ağır görüyorlar. Asgari ücretle işe başlatıyor, 2-3 ay sonra maaşınızı yükseltiriz diyoruz ama gelmiyorlar. Tekstilde asgari ücrete çalışmayı tercih ediyorlar.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı