REKLAMI GEÇ

Ağrı kesici terapi yastığıyla fark yarattı

24 Haziran 2014 Salı

denizli-hahil-derici-is-dunyasi-kahve-sohbetleri-engin-unal-h

Siyasette “Çile Çiçekleri” hareketiyle en yakınında olduğu Bülent Ecevit’in uzağına düştü. İnşaat mühendisi olarak girdiği inşaat sektöründe parladı ve şimdiki işi tekstil sektörüne geçti. Ama bir dönem neredeyse Denizli’de parası olan herkes bu alana yönelmişti. Dolayısıyla acımasız rekabet ortamında pazar bulmak, ayakta kalmak kolay değildi. Sektörün yabancısı olmanın dezavantajı da vardı. Havlu – bornoz yaparak tutunmanın zorluğunu gördü ve kalıcı olmasını sağlayan “terapiyastığı”nı üretip farkındalık yarattı. Artık “satış” diye derdi olmadığı gibi, şimdi de ABD ve Rusya pazarında kalıcı olmanın hesaplarını yapıyor.

ic-3İş hayatında parlak bir geçmişe sahip olan Halil Derici’nin yaşamında mavi suların, yani denizin ayrı bir yeri var. İnşaat mühendisliğini istediği için seçti. Mezuniyet sonrası mesleğini severek, isteyerek yaptı. Fakat hiçbiri deniz tutkusunun önüne geçemedi.Şimdilerde kendisine ait tekneyle hobisini gerçekleştiriyor olmanın mutluluğunu yaşayan Derici, fırsat buldukça sonsuzluğa uzanan kapı gibi olan denize açılıyor, koy koy gezmenin, istediği yere demir atmanın keyfini çatıyor.

“Balık burcu suya yakın olmayı ister” diyen Derici, hayalini kurduğu tekneye de geçen yıl sahip oldu. “Amatör kaptanlık brövesi” de alan Derici, torunuyla aynı ismi taşıyan “Lina” isimli tekneyle Yunan adalarını komşu kapısı yapmış gibi.

İş Dünyası ile Kahve Sohbetleri’ne konuk olan Deka Tekstil Kuruyemiş İthalat İhracat Sanayi ve TicaretA.Ş’nin sahibi Halil Derici, sohbetimizde dünden bugüne iş hayatını, kısa süreli sayılabilecek siyaset yıllarını, denize olan tutkusunu, yat merakını, boyu üç metreyi aşan dalgalarla burun buruna geldiğinde yaşadıklarını, sert esen rüzgara yakalandıklarında yelkeni toplamaya çalışırken arkadaşlarını nasıl direğe bağladıklarını, denizin cazibesini anlattı.

ic-1

İNŞAATTAN TEKSTİL SEKTÖRÜNE GEÇTİ

İnşaat mühendisliği ve müteahhitlik, daha sonra tekstil sektörü… İsterseniz sohbete ilk meslekle başlayalım. İnşaat sektöründeki yıllarınızı dinleyelim mi?

1976’da Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldum. Mezuniyet sonrası Denizli’ye döndüm ve inşaat sektöründe uzunca sayılacak bir dönem faaliyet gösterdim. Resmi sektör müteahhitliği yaptım, kat karşılığı inşaatlar yaptım. Son yıllarda da kendi arsalarımız üzerine binalar yapıp sattık.
1995’te bir süreç yaşandı. Her sektörden insanlar bir şekilde tekstilin cazibesine kapılarak bu alana yöneldi. Ben de hem inşaat, hem tekstil sektöründe çalışarak bir süre devam ettim. Daha sonra tamamen tekstil sektörüne yöneldim.

SİYASET VE ÇİLE ÇİÇEKLERİ HAREKETİ

Bu sürece bir de siyaseti sıkıştırdınız. Onu da anımsatalım mı?

Türk siyasi hayatından büyük ölçüde kalktığını, oylarının yüzde 1’lere indiğini düşündüğüm DSP’nin kurucularındanım. İl başkanlığı yaptım, genel merkezde görev aldım. Denizli Belediye Başkanlığına ve milletvekilliğine aday oldum.
Siyasete girişim ilginçtir. 1980’li yıllardı… Bülent Ecevit’in miting yapmak üzere Aydın’a geldiğini söyledi bir arkadaşım sohbet esnasında ve bu mitinge gitmeyi teklif etti. “Olur” dedim, Aydın’a gittik. Menderes Bulvarı’na girdik, şaşırıp kaldım. Nedeni şu: Ecevit’in 1980 öncesi Denizli’deki mitinginde topladığı kalabalık hafızama kazındığından, benzer bir kalabalık bekliyorum ama yok. Gittik, gittik ama benim görmeyi beklediğim kalabalık yok. Bir minibüs gördük, üzerinde Ecevit vardı. Çevresinde de 20 kişi yoktu.
1977’deki seçim mitinglerinde onbinlerin dinlediği Ecevit’i bu kadar az kişinin dinlemesine üzüldüm. O dönem yanına yaklaşabilmenin mümkün olmadığı Ecevit’i bu kadar az insanın dinliyor alması benim açımdan üzücüydü. İnsanların vefasızlığını gördüm. Başbakanlık yapmış bir kişiyi bu kadar az insanın dinlemesi beni siyasete itti, o anda siyasete girmeye karar verdim. Üye oldum, 10 yıl gibi bir süre partiye hizmet verdim. Siyasetin ömür boyu sürdürülmesi gereken bir şey olmadığı kanaati uyandığında da aktif siyaseti 15 yıl önce bıraktım.

ic-2

Şunu diyebilir miyiz? Biz “Çile Çiçekleri Hareketi” ile çilemizi doldurduk, noktayı koyduk…

Bazı konularda insanların ısrarcı olmaması lazım.Herkes her konuda başarılı olacak diye bir kural yok. Bazı konularda başarılı olursunuz, bazı konularda ise sizin dışınızda gelişen olaylar nedeniyle başarılı olamama durumuyla karşılaşırsınız. Bunlardan rahatsızlık duymamak, gocunmamak lazım. Gelişmeler bende siyasette ısrarcı olmamak gerektiği kanısını uyandırdı ve aktif siyasetten çekildim.

_________________________________________________

_________________________________________________

AĞRI KESİCİ TERAPİ YASTIĞI İŞİ TUTTU

İnşaattan sonra biraz önce kısaca değindiğiniz ve yabancısı olduğunuz tekstil sektörüne girdiniz. Bugünlere gelmek kolay olmadı değil mi?

1995’te inşaat mühendisi, avukat, doktor, birikim yapmış yüzlerce kişi tekstile girdi. O dönemde tekstile başlayanların yüzde 90’ı daha sonra büyük kayıplara uğrayarak sektörden çekilmek zorunda kaldı. Bilmediğimiz bir sektöre girerek hem kendimize zarar verdi, hem girdiğimiz sektördekileri büyük çapta mağdur ettik.
Şöyle: Bilmediğimiz bir işti. İşin uzmanı olan kişilere rakip olduk ve yanlış fiyatlar verdik. Bu nedenle birkaç yıl girenler kadar, o sektörde faaliyet gösterenleri de mağdur eden durum oluştu. Sonra birkaç yıl içinde çekilen çekildi, kalan kaldı. O yıllardan bu yıllara geldik.

Yaptığınız ürün Avrupa’da çok tuttu. Biraz bilgi verirseniz sektördeki kalıcılığınızı da anlatmış oluruz…

ic-8Başarılı olmaktan çok, kalıcı olduğumuzu söyleyebilirim. Denizli’de yoğun bir şekilde havlu – bornoz yapılıyordu. Bu ürünlerin dışında çok az çeşit olduğunu gözlemledik. Aşırı rekabetin olduğu bir ortamda, karların büyük çapta düşmesi kaçınılmazdı. Böyle bir ortamda ne yapabiliriz, nasıl bir çıkış yakalayabiliriz diye çok kafa yorduk. Tekrar inşaata dönmeyi bile düşündük.
Bu sektör birkaç yılımızı almıştı, emek vermiştik ve tekrar inşaata dönmektense tekstilde ne yapabiliriz arayışı bizi çok az insanın yaptığı, yurt dışında kolay alıcı bulacak üretim alanı yaratmaya zorladı. Bunun sonucunda patenti bize ait olan, 13 yıldır da sadece yurt dışına sattığımız bir ürünü geliştirdik. Yurt dışında tanıttık, ürün kendini kabul ettirdi, belli bir alıcı kitlesi oluştu.Denizli tekstil sektörünün geneli içinde bir anlam ifade etmiyor olabilir ama kendi ölçeğimizdeki firmalarla karşılaştırıldığında iyi bir ciromuz var, iyi bir müşteri portföyümüz var. İki oğlumla birlikte işimizi aile şirketi olarak devam ettirmeye çalışıyoruz.
Bu arada hobi olarak da inşaatı sürdürüyoruz. Oğullarımdan biri inşaat mühendisi, o büyük çaplı olmasa bile inşaatlar yapıyor. Böylece o sektördeki varlığımızı da sürdürüyoruz.

SIRA ABD VE RUSYA PAZARINDA

Yurt dışında size iyi bir Pazar yaratan ürünün özelliği nedir?

Bizim ürünün adı “Terapi Yastığı”… Romatizma, siyatik gibi ağrıları olan, yaşlılıktan dolayı eklemlerinde sıkıntı çeken, çocukların gaz sancısı olduğunda kullanılan, kadınların muayyen günlerinde kullandığı bir ürün bu. Ağrıyı hafifletici özelliği var, terapi özelliği var. Özellikle Avrupa’da iklim koşulları soğuk olan ülkelerde ciddi alıcı buluyor. Bu ürünü alan kişi, ertesi yıl, daha sonraki yıllar tekrar aldığından belli bir müşteri portföyümüz oluştu. Biz de havlu – bornozu bırakıp tamamen bu alana yöneldik. İsabetli de olmuş. Halen Almanya ağırlıklı olmak üzere Portekiz, İspanya, Avusturya, Finlandiya, Norveç, Danimarka, ihracat yaptığımız ülkeler. Artık ABD ve Rusya pazarlarına da girmek için çalışmalar yapıyoruz.

ic-5

DENİZE TUTKULU

Çalışma hayatıyla birlikte, hobilerinizi gerçekleştirmeye zaman ayıran bir işadamısınız. Tutkularınızdan birisi de yatçılık… Biraz da denizden, yatlardan söz edelim mi?

Ben balık burcundanım. Balık burcundan olanlar denize tutkuludur. Suya yakın olmak ister, suya yakın oldukça kendini mutlu hisseder. Doğduğum Serinhisar’da ne deniz var ne de nehir. Büyüdükçe denize olan tutkum arttı. İş ve siyaset nedeniyle bu tutkumu aktif hale getirme olanağım maalesef olmadı. Siyaseti bırakınca ve çocuklar büyüyüp işi sahiplenince hobilere de zaman ayırabileceğim kanaati uyandı bende. Bu düşünceyle amatör yat kaptanlığı brövesi alarak yakın denizlerde, koylarda gezinmeyle hobimi gerçekleştirmeye başladım. 10 yıldır da sürüyor.

ÖMRÜM TÜRKİYE’NİN KOYLARINI GEZMEYE YETMEZ

Ege ve Akdeniz’de epey mesafe kat ettiniz mi?

Çok mesafe kat ettim mi? Ona şöyle bakalım. Benim ömrümün sadece Türkiye’nin koylarını gezmeye yeteceğini sanmıyorum. Kaldı ki yurt dışında da gidilmeye değer çok yer var. Özellikle Adriyatik yatçılık anlamında bütün dünyanın dikkatini toplayan bir bölge.
Biz daha çok Denizli’den yakın ulaşabileceğimiz yerlere bakıyoruz. Fethiye, Göcek Marmaris ve Çeşme güzergahında hobimizi gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Yakın Yunan adaları var, oralara da gidiyoruz. Yıllardır birlikte denize açıldığımız arkadaşlarla beraber oluyoruz. Değişik bir tutku, zararı olmayan ve insanı dinlendiren iyi bir hobi.

ic-4

Artık kendi tekneniz var, denize onunla açılıyorsunuz diye biliyorum…

Geçen senenin sonlarına doğru bir tekne aldım.

İsmi?

Lina… Torunumun ismini verdim.

DENİZ İNSANI DEŞARJ EDİYOR

Bu yata bindiğinizde ve denize açıldığınızda önünüzde uçsuz bucaksız bir alan var. O anda neler hissediyorsunuz?

Deniz karadan farklı. İnsana sonsuzluk duygusu veriyor. İnsana bulunduğu konumu daha net hissettiriyor. Bu neden tutkusu olan herkese bu hobisini gerçekleştirmesini öneririm. Sadece denizi, sadece dalgaları, sadece tekneyi düşünmekten günlük kısır siyasi çekişmeleri, işle ilgili ufak tefek sıkıntıları unutuyorsunuz. Deşarj olmanın, sıfırlanmanın en iyi, en güzel, en pratik yollarından biri olarak görüyorum deniz ve denizciliği.
Tabi beklenmedik bir takım sürprizlere de gebe. İyi denizci diye bir şey kabul etmiyorum. Her an her türlü sürprize hazırlıklı olmalısınız. Her açıldığınızda yeni bir şey öğreniyor, yeni bir deneyim ediniyorsunuz. O bakımdan bir geziniz, bir diğer gezinin kopyası gibi olmuyor.

ic-6

Denizlerde sıkça karşınıza çıkan ve sıkıntı yaratanlardan olan bir şey de dalgalar. Bir fırtına ve arkasından yüksek dalgalarla karşı karşıya kalacak olmak nasıl bir his uyandırıyor?

Günümüzde denizciliğin bize öğretilenle uzaktan yakından ilgisi yok. Eskiden gideceğiniz yerin rotasını bir takım hesaplamalarla kendiniz çizerdiniz. Güzergaha ulaşabilmeniz de doğru hesap yapmanıza bağlı olurdu. Artık elektronik aletler öylesine gelişti ki, GPS ile artı eksi 5-1- metre yanılgıyla dilediğiniz her yere ulaşabilirsiniz. O bakımdan kaptanların, denizcilerin işi büyük çapta kolaylaştı. 5-6 günlük denizcilik hava raporları yayımlanıyor. Günün hangi saatinde ve ne şiddette fırtına, dalga olacağı biliniyor. Yunanistan ve Türkiye’deki bu tür yerlerden ön bilgi alarak ve buna göre program yaparak yola çıktığınızdan, çok fazla riskle karşılaşmıyorsunuz.

ÜÇ METRELİK DALGALARLA BOĞUŞMAK

“Peki, bu kadar güvenli diye bahsediyorsunuz ama yine de denizin dalgasıyla hiç karşılaşmadınız mı?” diye soruyorsanız, tabi ki karşılaştım. Hava tahmin raporlarına bakmadan çıktık bir gün, daha yakında oldu bu… Mayıs ayıydı ve en son düşüneceğimiz şey şiddetli fırtınaydı. Saat 11.00 sıralarıydı, Fethiye Körfezi çıkışında yakalandık. Oğlum ve eşimle birlikte üç metreyi aşan dalgalarla yüz yüze geldik. Olay anında, yaşadığımız tehlike nedeniyle “neden hava durumuna bakmadan çıktım kaygısı” olmakla birlikte, olayı atlattıktan sonra o dalgalara karşı verdiğimiz mücadele güzel bir anıya da dönüşebiliyor.

“Sabah kahvaltısını Göcek’te yaparım, sonra denize açılıp Çeşme’de rakı-balık keyfi yaparım mı” diyorsunuz?

Evet, güzel bir uğraş. Mavi yolculuk harika bir şey. Olanağı olanlar yapmalı.

YAZLIK FİYATINA TEKNENİZ OLABİLİR

 

Tekne fiyatları ne kadar?

Yatçılık, varlıklı kimselerin yaptığı bir hobi gibi lanse ediliyor. Bu doğru değil. Fiyatlar sınıfına göre değişiyor. Sınırlı bir harcamayla bu tutku giderilebilir. Mesela yazlık edinme Türklere özel bir durum. Bir eve sahip olan kişinin ikinci isteği yazlıktır.Mütevazi bir yazlık, ytekneden daha pahalıya mal oluyor. Yazlığa harcanan parayla iyi sayılabilecek bir yat, tekne alabilirsiniz. Yatınız, tekneniz oldu mu Türkiye’nin üç tarafındaki denizlerde bulunan koylar sizin yazlık evinize dönüşür. Böylece sabit bir mekanda tatil yapmak yerine değişik yerler tatil yapma boyutuna geçmiş olursunuz. Herkesin bütçesine göre yat, tekne var. Tek kamaralı, donamımı az, metrekaresi küçük mütevazi yatlar var. 30-40 bin lira gibi fiyatla satılıyor. Sonra da tercihlerinize göre fiyatı artıyor. 100-150 bin lirayla hobinizi tatmin edebileceğiniz, sizi mutlu kılacak bir yata sahip olabilirsiniz.

YUNAN ADALARINA GİTMEK KOLAY

Ege’nin dışına çıkmayı planladınız mı?

Hala işimiz buna izin vermiyor. 15-20 günlük turlarla yapılabilir sizin söylediğiniz. Ama benim bu kadar zaman işimden ayrı kalmak gibi bir lüksüm yok. Çok istememe rağmen maalesef böyle bir şansım hala yok. Yakın Yunan adalarına giderek gezilerimizi sürdürüyoruz.Kalimnos var mesela, Yalıkavak’tan 1,5 saat. Marmaris’ten Simi var, böyle Türk karasularına çok yakın adalar var. Oralara giderek yurt dışı denizcilik özlemimizi gidermeye çalışıyoruz.

ic-9

Belki sahip olduğunuz tekneyle mümkün olmayabilir ama “dünyayı turlayayım” diye bir tutkunuz, düşünceniz var mı?

Hayallerim o büyüklükte değil. Bir Akdeniz turu bile benim için tatmin edici olabilir. Dünya turuna çıkmak gibi bir şansı yakalamam zor. Çünkü 4 yıl gibi bir zaman gerektiriyor. Çok istesem de hayallerimi süslese de verebileceğim bir zaman dilimi değil. Ama Akdeniz için bir tutku hep söz konusu.

DENİZLİ’DE YAT TUTKUSU YAYGIN

Denizli iş dünyasının yata merakı hangi boyutta?

Oldukça yoğun. Sekiz yıl önce Yelken Kulübü kurulmuştu. Benim de zaten tutkumun aktif hale dönüşmesi bu kulüple birlikte oldu. O dönemin rektörü vardı, vali yardımcısı vardı, iş aleminden insanlar vardı, üniversiteden hocalar vardı. Çok değişik kesimlerden çok değişik insan portresini buluşturdu bu kulüp. Bunu hayretle gördük. Sosyal, ekonomik anlamda belli bir kesimin hobisi değil aslında. Herkesin içinde böyle bir tutku var, Denizli’de de yaygın. Mesela üç kişi birleşik tekne alanlar var. Kendisi tekne alanlar var. Gruplar halinde tekne kiralayıp 15-20 günlük mavi tura çıkan arkadaşlarımız var. Giderek de yaygınlaşıyor. Başladığımız günden bugüne baktığımızda sayının katlanarak arttığını görüyoruz.

Deniz ve yatla ilgili kaç kişi var?

Yelken Kulübü’nün üye sayısı 70 dolayındaydı. Bu sayı çok fazla arttı, ciddi sayıya ulaştığı kanısındayım.

Denizi olmayan kentte Yelken Kulübü çok ilginç değil mi?

Evet, çok ilginç. 2006’da Bodrum – Turgutreis’teuluslararası bir yarışma oldu. Biz Denizli Yelken Kulübü olarak katıldık. Çok ilginç karşılanmıştı. “Nereden geldiniz?” diye soranlara Denizli yanıtını verdiğimizde çok şaşırmışlardı. Bir de Ankara’dan ekip vardı.

YELKENLE BİRLİKTE ARKADAŞLARINI DİREĞE BAĞLADILAR

Denizli ilgili bir anınız var mı?

Olmaz olur mu? Göcek Körfezi’nin içinde yaşadık. Göcek, körfez içinde körfezdir. Çok yeni başladığımız bir dönem, acemi bir grubuz. Deneyimli bir arkadaşımız vardı başımızda. Her nasılsa o yokken biz yelkenliye çıktık. Serpinti dediğimiz bir rüzgar, anlık çıkıyor. Biz serpintiden falan haberdar değiliz daha. Beklemediğimiz bir şekilde rüzgarla karşılaşınca panikledik. Cenova adı verilen yelkeni kapatmaya çalıştık, kapatamadık ve daha da panikledik. Sahile çok yakın olmamıza rağmen çok panik yaptık. Cenova’yı sarmayı beceremedik ama direğe tutunan arkadaşımız ile yelkeni birlikte bağladık ve sahile böyle döndük.

Bir başka anımız… Gece saat 03.00, alarm çalıyor. Yangın dedektörü çalıyor, biz panikle kalktık. Denizin ortasındayız ve böyle bir durum sıkıntı verici. Meğer yoğun sis kırağıyla birleşince, yangın dedektörü onu duman şeklinde algılayıp alarm vermiş. Her gezi kendi içinde anılar taşıyor.

ic-7

YATÇILIK GELİŞİYOR

Dün inşaat sektörü, bugün tekstil… Eğer maddi durumunuz elvermiş olsaydı tercihiniz yatçılık olur muydu?

Yatçılık hobisi ile yat üretmek çok farklı şeyler. Oldukça pahalı bir yatırım alanı ve çok kolay da değil. Ayrıca yat konusunda uzmanlaşmış, tröst olmuş dünya çapında firmalar var. Onlarla rekabet zor. Nasıl otomobil sektöründe Mercedes, BMW gibi markalar varsa, yatçılık sektöründe de büyükler var. Daha çok ahşap yapılar olabilir. Ama onların da statüsü farklı ve bakımı zor. Bizimkiler fiberglas bakımı daha kolay ve her yıl zorunlu bakım istemiyor. Türkiye’de yaygın olan Alman patentli Bavaria ve Fransız patentli Beneteau yatlardır. Benim yatta Bavaria 40…

Marinalar da yatçılara hizmet sunan yerler olarak sayıları hızla artıyor değil mi?

Yatlar marinada kışlanır. Marina apayrı bir kültür. Mağazaları, restoranlarıyla her marina kendi içinde ihtiyaçları karşılayacak alandır. Daha 8-10 yıl önce doğru dürüst tekne bağlanacak yer yokken, sınırlı marina varken, şimdi sevinçle görüyorum ki balıkçı barınağı bile olmayan yerlerde şimdi 200-300 teknelik özel marinalar var.

Ünlülerle aynı rotada seyir oluyor mu?

Bir koyda demir atıp kalmayacaksanız, bir yere bağlanacaksanız, belirli restoranlar var; salaş. Oraya gittiğinizde işadamından politikacısına tanınmış kişilerle karşılaşıyorsunuz. Ben sezon dışı, yani sonbahar ve kış dönemlerinde denizde olmayı seviyorum. Bana daha değişik geliyor. Bakın şimdi sezon ama çok fazla gidebildiğimi söyleyemem. Sizin dediğiniz kesim ise 3-4 aylık yaz döneminde oralarda oluyor.

Fethiye Körfezi’nin çıkışında büyükçe bir otel var. İsim yapmış kişilerin gittiği standardı yüksek bir yer var. Oraya tekneyle yaklaştığınızda içeride tanınmış çok fazla isim oluyor ama öyle birebir hasbihal ortamı her zaman oluşmuyor.

İsim vermemekte kararlı görünüyorsunuz?

Şununla karşılaştım, bununla selamlaştım demekten hoşlanmıyorum. Şöyle diyelim; denizcilik merakı olan birinin Göcek’e gitmemesi mümkün değil. Dolayısıyla orada bir şekilde karşılaşmış oluyorsunuz.

Dalma ve balık merakı var mı?

Gittiğimiz koylarda 2-3 metre derinliklerde dalıyoruz. Farklı bir deneyim yaşanıyor.

Olta atıyor musunuz?

Mavi yolculuğa çıktığınızda, metal, parlayan ve canlı balık görüntüsü veren 150-200 metre geriden gelen oltalar atarsınız. Zaman zaman büyük balık yakaladığımız oluyor.

 

Yorumlar

SEVVAL HALEP   -  Bağlantı 24 Haziran 2014, 18:38

HAKLISIN.KEŞKE BU KULÜBE ÜYE OLSAYDIK.

muhittin tezel   -  Bağlantı 24 Haziran 2014, 18:34

DENİZLİ’DE YELKEN KULUBUNU KURAN VE BUKADAR İNSANI DENİZ SEVGİSİNİ AŞILAYAN ,KİMSE, ONU BULUP HEYKELİNİ DİKMEK LAZIM.MÜBAREK Bİ ADAMMIŞ, BAKSANA BU İŞADAMINA YENİ BİR YAŞAM ENERJİSİ AÇMIŞ….

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı