REKLAMI GEÇ

Borçla başladı, 6 milyon dolar ihracata ulaştı

1 Nisan 2015 Çarşamba

denizli-is-dunyasi-ile-kahve-sohbetleri-mehmet-boyar-engin-unal-h

Babadağ… Denizli’nin dokuma diyarı, tekstil geçmişi çok ama çok eskilere uzanan bir ilçe. Bu alandaki ustalık ve becerilerini iş dünyasına taşıyan Babadağlılar, bugün Denizli tekstil sektöründe söz sahibi. Genlerindeki dokumacılığı kurdukları modern tesislerde üretime dönüştüren, istihdam ve ihracat yapan Babadağlılardan birisi de Mehmet Boyar.

Tek bir nakış makinesiyle ve borçla iş hayatına giren Boyar, sıfırdan yükselişi gerçekleştiren işadamlarımızdan. Ortaklıklar yapan, Türkiye’nin müzmin ekonomik krizlerine yakalanan ama yılmayan Boyar, deyim yerindeyse tırnaklarıyla kazıya kazıya bugünlere geldi.

35. yılında 120’nin üzerinde istihdamı, yıllık 6 milyon dolara ulaşan ihracatı ve tamamı yurt dışı pazarlara gönderilenürünleriyle kendi alanında emin adımlarla ilerleyen Nakosan’ın patronu, aynı zamanda sosyal demokrat kimliğiyle de biliniyor.

ic-6

MEHMET BOYAR KİMDİR?
Mehmet Boyar, 1962 Babadağ doğumlu. Ailesi 1968 yılında Babadağ’dan Denizli’ye göç etti. İlkokulu Gazi İlkokulu’nda, ortaokulu Pamukkale Ortaokulu (Sevil Kaynak), liseyi Denizli Lisesi’nde okudu. Koca Mekteb’in 1978-1979 mezunu olan Boyar, eğitimden çok siyasete zaman ayırıncaüniversiteye devam etmedi.

BABASI MUHASEBECİ OLMASINI İSTEDİ
Üniversiteye gitmediğinize göre, çalışmaya erken başlamış olmalısınız?

1980 sonrası muhasebecilik öne çıkmıştı. 24 Ocak kararları ile bir takım düzenlemeler yapılmış, kasa defteri tutma gibi bir takım zorunluluklar getirilmişti. Babam da gıda ticaretiyle uğraştığından, benim hızla muhasebe öğrenmemi istiyordu. Muhasebeci olan eniştem Remzi Terzioğlu, Babadağ’da oturuyor, yanında çalışacak birisini arıyordu. Babamdan benim yanında çalışmamı istedi. “Olur” deyince, askere gidinceye kadar eniştemin yanında çalışmaya başladım. Haftanın 3 günü Babadağ’da, 4 günü Denizli’de kalıyordum. Bu askere gidinceye kadar devam etti.Askerlik dönüşü tekrar babamın yanında çalışmaya başladım. O dönem Özal’lı yıllardı. İhracat deniliyor, sanayileşme deniliyordu. Özellikle tekstil sektöründe hızlı gelişim yaşıyordu.

ic-8

KAFAMDA HEP TEKSTİL İŞİ VARDI
Babadağlılar tekstilcidir genelde. Sizin de bu sektöre yönelmeniz Babadağlı oluşunuzdan mı kaynaklandı?

Kesinlikle öyle oldu… Şöyle anlatayım: Babam 1968’e kadar tekstil işiyle uğraşmış. Denizli’ye gelince, dayılarımla birlikte gıda ticaretine başlamış. 1985’e kadar da bu işi yaptı. Ben ise hep tekstile kafa yoruyor, tezgah almanın, makine almanın, üretim yapmanın hayallerini kuruyordum.

Ancak babam gıda işinde sermayeyi tükettiğinden bir türlü başlayamıyordum. Bu arada ortaklıktan da ayrıldı. Baba-oğul elimizde sermaye yok, ne yapabiliriz diye düşünüyoruz. Sonunda borç harç bir nakış makinesi satın aldık. O makineyle işe başladık.Bir makine iki, sonra üç oldu derken, diğer taraftan da işimizi geliştirmenin yollarını arıyorduk.

ic-3

TEŞVİK NİMETİNDEN YARARLANAMADI
Sıfır sermaye, bir makine ile bugünkü işimizin temelini attık mı diyorsunuz?

Evet, aynen oldu. Borç-harç makine aldık, onu parasını ödedik. Sonra yenileri derken, hep borç ödeye ödeye yola devam ettik.

Bu sektör, sözünü ettiğiniz yıllarda epey teşvik aldı…

Ben almadım!

Niye almadınız ya da alamadınız?

Teşvik alabilmek için bir sermaye yapısı gerekiyordu. Bende ise o sermaye yoktu. Artı henüz yolun başındaydım, yaşım 22-23. Nasıl teşvik alınır? Teşvik almak için neler yapılır? Benim bunları bilecek bir iş tecrübem yoktu. Babam da bu işe hiç kafa yormamış. Bu nedenle deneme yanılma yötemiyle öğrendim birçok şeyi.Öğrenirken de epey bedeller ödedim.

Sermaye yok, tamam… Ama o yıllarda tekstil sektörüne girenler bir yolunu buldu, kredi ve teşviklerle işlerini kurdu. Siz o kapıyı açacak anahtarı mı bulamadınız?

Evet, ben o anahtarı bulamadım… Maalesef bulamadım…

ic-1

Bu siyasi nedenlerden mi kaynaklandı, yoksa kimseye minnet etmem tavrınızdan mı?

O dönemde siyasi tercihlerle kayırmalar oldu. Şöyle bir şey anlatayım. CHP tarihinde Babadağ’ın ayrı bir yeri vardır. 1946’daki yerel seçimlerde DP, Türkiye genelinde tüm belediyeleri kazanıyor, bir tek Babadağ hariç. Babadağ’da kazanan CHP oluyor. Onun için Babadağ CHP için çok önemlidir. Fakat 1980 sonrası Babadağ insanı kabuk değiştirdi. Bunu eleştirel anlamda söylemiyorum. Belki öyle gerekiyordu, belki de ben ayak uyduramadım. Belki benim yaptığım doğru, onların ki yanlıştı; bunu tartışmıyorum. Ben, dünya görüşümden ödün vermediği için hiçbir zaman o kapılarda nasip ve ekmek aramadım.

ic-2

NAKOSAN’IN TEMELLERİ 4.1 MİLYON LİRA BORÇLA ATILDI
O halde “ben bir yere ulaşacaksam bunu tırnaklarımla kazıya kazıya yaparım” dediniz ve Nakosan’ın temellerini de böyle attınız?

Öyle oldu… 2015 Nakosan’ın kuruluşunun 35. yılı. 9 Eylül 1985’te bu işe başladık.

İşe başladığınızda kaç kişiydiniz?

Babam ve ben… Size nasıl başladığımızı da anlatayım. Bir tane nakış makinesi aldık o günkü parayla 2,5 milyon liraya. 1 milyon lira da revizyonuna harcadık, etti 3,5 milyon lira. Diğer harcamalarımız da vardı. İşe başladığımız gün bir hesap yaptım. Ciromuz eksi 4 milyon 150 bin lira yazıyordu. Ortada ne var? Bir makine ve sipariş temin edip çalışacağız. İşe böyle başladık.

Eksiyle başlamanızın nedeni işi kurarken sağa sola borçlanmaktı herhalde?

Söylediğim gibi, babam sermayeyi tüketmişti. Evini yaparken de parası yetmemiş, borçlanmış. Hepsini üst üste koyduk ve işe başlarken bilançomuz eksi 4 milyon 150 bin lirayı gösteriyordu.

ic-7

5 YILDA 45 MİLYON TL KAZANDI, ALMAK İSTEDİĞİ MAKİNE 195 MİLYON LİRA
İş hayatına eksiyle başlamak sıkıntı yaratmadı mı?Dahası işi büyütmede dezavantajlar yaşamadınız mı?

Yaratmaz mı? Tabi ki büyük sorun… Çalışmaya başlayacağız, makine kuruldu, fakat biz bir şey bilmiyoruz. Bir işçi bulduk, bir dostumuzun yanına öğrenmesi için gönderdik. Tam işe başlayacağız, “bu işi sevmedim” diyerek gitti. Zor zahmet bir işçi daha bulduk. Onun mesaisi bittiğinde valide gelip çalıştırıyordu makineyi. Gece 11.00’den sonra da ben sabaha kadar çalışıyordum.

Böyle 4 ay devam etti. İkinci makineyi aldık. Tekfenbank’dan kredi kullandık, sanıyorum 2,5 milyon liraydı. Bu makineyle birlikte vardiyalı çalışmaya başladık, işçi sayısı da 6 oldu. Ben, artık işin organizasyonuna bakıyordum. Sonra makine sayımızı üçledik. Tüm bunlar 5 senede oldu.

_________________________________________________

_________________________________________________

1990 senesine geldiğimizde, karşımıza viraj çıktı. Bu viraj neydi? Teknolojik yenilenme… Devam edebilmek için bu virajı dönmem lazım. Çünkü benim kullandığım makinelerin miadı dolmuştu.Onlarla üretim yapma şansım kalmamıştı. Sektör hızlı gelişiyordu. Elektronik nakış makineleri piyasadaydı. İş yapabilmek için bunu almam lazım.

Oturdum bir hesap yaptım. Geride kalan 5 yılda sermaye yapım 45 milyon liraya yükselmiş. Eksi 4 milyon 150 bin liradan oraya gelmişim, iyi rakam. Fakat yetmiyor, almam gereken makinenin peşin fiyatı 195 milyon lira. Alabilmem için borçlanmam gerekiyor. Ama borçlanmayı sağlayacak bir sermaye yapım ve kredibilitem yok. Kefil olabilecek bir yakınım da yok.

ic-5

AHMET GÖKŞİN’DEN YARDIM ELİ
Bir anda var olanı da kaybekmek riski… Bu durumda ne yaptınız?

Gökhan Tekstil’e iş yapıyorum. Ahmet Gökşin Bey, gayretli çalışmamdan dolayı beni çok sevdi. Birgün beni yanına çağırıp ne yaptığımı sordu. Anlattım durumumu. Makine almak için bankalara gittiğimi, ancak kredi alamadığımı söyledim. Leasing yolunu denediğimi, bu kez karşıma teminat sorunu çıktığını ifade ettim.

O da elinde sadece 3 ay kullandığı bir makine olduğunu, istemem durumunda satabileceğini söyledi. Ben, bir hesap yaptım, ayda ne kadar ödeyebileceğimi çıkardım. Birkaç gün sonra yeniden konuştuk. Bana 27 ay taksitle makineyi vereceğini, KDV için de 1 ay vade tanıyacağını belirtti. El sıkıştık. Böylece 28 ay taksit imkanı sağladı, Allah razı olsun.

ORTAKLIK KURDU
Düzlüğe çıkabildiniz mi bu destekle?

Aldığımız makineyi Ulus Caddesi’nde bir apartmanın altındaki işyerimize 14 Ocak 1991’de kurduk. Ama bir talihsizlik yaşadık, işler bıçak gibi kesildi. Tekrar Ahmet Bey’in yanına gidip durumu aktardım. Bir takım badireler atlatarak o süreci geçtik. Tam işler rayına girdi diye sevinirken, bir kriz daha çıktı. İmdadımız Tosunoğlu Tekstil yetişti. Nakış işiyle ilgili ortaklık teklif etti. Elektronik bir makine ben de bir makine onlarda var. Birlikte 7 yıl çalıştık. Bu süre içinde makine sayımız 8’e çıktı. Çalışan sayımız 70-80’leri buldu.

Ancak Tosunoğlu Tekstil, işe ilgili kulvar değiştirmeye yöneldi. Döşemelik kumaşa geçme kararı alınınca işimiz azaldı. Ben de yoğun bir şekilde siyasete yönelince erimeye başladık. Bir baktım, gidiyoruz. Gittim İsmail Abi’nin yanına “İşler iyi gitmiyor. Dışarıdan iş alamıyoruz. Ben burada olduğumdan kimse iş vermiyor, seni rakip görüyorlar. Dışarıda bir yere taşınmam ya da ayrılmamız lazım” dedim.

Biraz çalıştık ama yapılan bizi bir ay götürdü. 80 işçinin gideri epey tutuyor. Baktık olmuyor, ayrıldık. Yeniden Ulus Caddesi’ne döndüm. İşi yeniden toparladık, bu kez müşterilerimiz kendi nakışlarını yapmaya yöneleceğini konuşur oldu. Baktık olmuyor, şapkayı önümüze koyduk bir hesap daha yaptık. Çünkü büyük müşteriler kendi işini yapacak, artı piyasaya girecek. Onlardan kalırsa bize iş düşecek.

ic-4

İMALATA GEÇTİ, YOLU AÇILDI
Müşteriler kendi üretimine yönelince zorda kaldınız. Yeniden toparlanma süreci epey zaman almış olmalı?

Tabi sıkıntı oldu. Yaptığımız işin elimizden çıkmak üzere olduğunu gördük. İmalata geçmek üzere karar aldık. Piyasaya baktık, nakış nerede daha çok kullanılıyor? Çocuk ve bebek ürünlerinde. Kendimizi bu alanda geliştirmeye yöneldik. Artık kapasitemizin yüzde 100’ünü kendimiz için kullanıyoruz.

İçinde bulunduğumuz binada kaç makine var, kaç kişi çalışıyor?

120 kişi çalışıyor. 100’ün üzerinde konfeksiyon makinesi var. 5 nakış makinesi bulunuyor. 1 dijital baskı makinesine sahibiz.

İhracat var mı?

Üretimimizin tamamını ihraç ediyoruz.

Ciro ne kadar?

Yıllık 6 milyon dolar dolayında.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı