REKLAMI GEÇ

ZOR YILLAR

31 Aralık 2012 Pazartesi

Yeni bir yıla girerken, geçmiş 70 yıllık zaman dilimindeki zorlukları, ana hatlarıyla, hatırlatmakta yarar görüyorum. Toplum hafızası unutuyor ama, yazılı belgeler kalıcı oluyor.

Efendim, aksayan tarafları olsa da, çok partili, tek dereceli seçime dayalı bir parlamenter demokrasimiz ve buna ayak uyduran bir ekonomik yapımız var. Ne zaman ekonomi darboğaza girse, devalüasyon olur (Türk Lirası’nın yabancı paralar karşısında değer kaybetmesi), arkasından iktidar değişikliği gelir. Bu değişikliği kimi zaman halk yapar, kimi zaman asker yapar.

1939 yılında İkinci Dünya Savaşı başlar. Türkiye’nin uzun süreli bir savaşı götürebilecek kaynakları yoktur. Tarafsız kalır. Ancak, her olasılığa karşı, tüm önlemlerin alınması gereklidir. Alınan kemer sıkma önlemleri, halkı canından bezdirir. Ekmeğin karneye bağlandığı, varlık vergisi uygulandığı dönem bu dönemdir. Savaş bittiğinde, savaşa girmemesine rağmen, Türkiye’nin ekonomisi iç açıcı bir durumda değildir. 1946 yılında Türkiye, Devalüasyon kelimesi ile tanışır. 1950’de halk devreye girer ve iktidarı değiştirir.

Söylemekle olmuyor. Gazete haberlerini okuyunca, hangi zor yılları geride bıraktığımızı daha iyi anlıyoruz. İleride, bu zor yıllar içinde hangi güzelliklerin yapıldığına da değineceğim elbette. Ama önce, zor yılları tanıyalım.

 

(2 Eylül 1939): İkinci Dünya Savaşı başladı.

(20 Aralık 1941): Ekmek karne ile alınıyor.

(23 Aralık 1942): Varlık Vergisi ödeniyor.

(8 Mayıs 1945): İkinci Dünya Savaşı sona erdi.

 Ekonomiyi düze çıkarmak adına, Türk Lirası’nın değeri düşürüldü.

(16 Mayıs 1950): 14 Mayıs 1950 günü, halk devreye giriyor.

(16 Mayıs 1950): Demokrat Parti adayları seçimi kazanıyor.

(11 Ocak 1952): Çarşıda pazarda, bozuk para kıtlığı var.
(11 Ocak 1952): Gazyağı bulunmuyor.


(25 Eylül 1955): Kamyonlara, otomobillere lastik yok.

 (26 Eylül 1955): Tencere, tava kalaysız olmaz.

  

(13 mart 1956): Çaylara şeker konulabilecek mi?

(11 Mayıs 1956): Gazyağı kıtlığına çare bulunacak.

(23 Haziran1956): Pahalı mal satan tüccar hapishaneye.

 

(3 Ocak 1957): Vatandaş sıcak çaya kavuşacak…

(19 mart 1957): Vatandaş kahveye kavuşuyor.

 (11 Nisan 1957): Honaz’da, hane başına50 gram çay verilirken, çay, kesekağıdı ile birlikte tartılmış. Vatandaşlar, kendilerine eksik çay verildiğini söyleyerek itiraz etmişler.
(7 Mayıs 1957): Arabaların eskiyen lastiklerinin yerine yeni lastik bulunamamaktadır.

(12 kasım 1957): Olmayan kahvenin kaçakçılığı artıyor.

Ekonomiyi düze çıkarmak adına, Türk Lirası’nın değeri düşürüldü.

(7 Mart 1959): Zaten, kaç aile et satın alabiliyordu ki?

(21 Aralık 1959): Dış yardım olmazsa durum kötü.

(28 Mayıs 1960): 27 Mayıs 1960 günü, asker devreye giriyor.

( 28 Mayıs 1960 )

 

(10 Şubat 1967): Ekonomi pek iyiye gitmiyor.

Ekonomiyi düze çıkarmak adına, Türk Lirası’nın değeri düşürüldü.

( 10 Ağustos 1970 )

(1 Şubat 1971): Halkın devreye girmesi lazım, ama…

(13 Mart 1971): 12 Mart 1971 günü, asker devreye giriyor.

( 14 Mart 1971 )

(28 Mart 1977): Mazot olmayınca, Belediye ne yapsın.

(16 Ağustos 1977): Et fiyatı artınca Belediye devreye giriyor.

(29 Eylül 1977): Yorumsuz.

(6 Ekim 1977): Şeker yok, tuz yok, yağ yok ise evde huzur olur mu?

(24 Ekim 1978): Artık, köpüklü kahve içilebilecek.

(2 Şubat 1979): Sigara yok, mazot yok, vatandaş efkarlı.

(8 Temmuz 1979): “Plan değil, pilav gerek” demişlerdi.

Ekonomiyi düze çıkarmak adına, Türk Lirası’nın değeri düşürüldü.

( 25 Ocak 1980 )

(12 Eylül 1980): Asker devreye giriyor.

( 13 Eylül 1980 )

(16 Eylül 1980): Giden ağam, gelen paşam.

(3 Nisan 1989): Esnafın ağlaması, hayra alamet değildir.

Ekonomiyi düze çıkarmak adına, Türk Lirası’nın değeri düşürüldü.

(2 Mart 1997): 28 Şubat 1997 günü, Asker devreye giriyor.

Ekonomiyi düze çıkarmak adına, Türk Lirası’nın değeri düşürüldü.

(23 Şubat 2001): Dolar, 1 milyon lirayı gördü.

Peki, ya sonrası…

Halk, askeri müdahaleye gerek bırakmadan, ekonomiyi iyi yönetemeyen koalisyon ortağı iktidar partilerine ders verdi ve onları Meclis’e sokmadı. 3 Kasım 2002 günü yapılan seçimde, henüz yeni kurulmuş bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi, tek başına, iktidara geldi.

Bu satırları okuyanların hemen tamamı son 10 yılki gelişmeleri bizzat yaşadılar. Paramızın sağından 6 sıfır atıldı (kağıt üzerinde; 1 milyon lira, 1 lira yapıldı) ve bugünlerde; ( 1 dolar = 1,80 TL). Yani, 1 dolar almak için, eski paramız ile, 1 milyon 800 bin TL ödüyoruz.

1946 yılından bu yana, aradan geçen 66 yıl içinde, dolar karşısında 600.000 (altıyüz bin) misli değer kaybeden paramız, kan kaybına, eskisi kadar yüksek düzeyde olmasa da, devam ediyor.

Geçen yıl, bir gazete, dış borçlarımızın ürkütücü derecede arttığını, bir diğer gazete de doların hızla tırmandığını, aşağıdaki şekilde manşetlerine taşıdılar…

( 4 Nisan 2011 )

( 26 Temmuz 2011 )
Ekonomiyi düze çıkarmak adına, Türk Lirası’nın değeri düşürülmüş.

Yeni yılın, geçmiş zor yıllara nazaran, daha refah içinde, daha özgürce, daha sağlıklı ve esenlik dolu olmasını diliyorum.

Yorumlar

Erhan Yekta Özütürk   -  Bağlantı 11 Nisan 2013, 19:26

Yaşayınca anlarsın

Farki.

Hür ve fakir

Adaletsiz refahı

Erhan Yekta Özütürk   -  Bağlantı 11 Nisan 2013, 18:53

Cebr ve silah zorbalığı ile hareket edenler,adil ve demokratik yollardan,muhakkak cezalandırılmalıdır.Adalet en iyi nasihattir.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı