REKLAMI GEÇ

“ARITMALARA DEVLET DESTEĞİ ŞART!”

28 Kasım 2014 Cuma

denizli-olmeye-yatan-nehir-menderes-kirlilik-cevre-muduru-fikret-buyuksoy-h

Çevre ve Şehircilik İl Müdürü Fikret Büyüksoy röportajımız devam ediyor.
Fikret Bey’e Çürüksu ve sanayi atıkları konusunda sorduğumuz soruların bazı yanıtlarını ve kanaatlerini dün bu sütunda yayınlamıştık. Bu gün devamını yayınladığımız röportajda Büyüksoy, cezaların caydırıcı olmadığı, devletin özellikle enerji giderlerini karşılaması gerektiği üzerinde durdu. Her işletmenin arıtma tesisi kurmasının gereksiz olduğunu belirterek, birleşik arıtmalarla daha ekonomik ve işlevsel tesisler kurulabileceğinin altını çizdi. Tarımsal atıkların yarattığı çevre kirlenmesine de değinen Fikret Büyüksoy, tarım kimyasallarının kapları ile ilgili sorunun nasıl çözülebileceğine ilişkin önerilerini dile getirdi.

Büyük Menderes havzasındaki kirlilik sorununun çok yönlü olduğunu ve endüstriyel atıkların yanı sıra katı atıklar, evsel atıklar, kanalizasyon atıkları ile tarım kimyasallarının kirliliği katladığına dikkat çeken Çevre ve Şehircilik İl Müdürü Büyüksoy, tüm bu süreçleri tek boyutta çözmeyi amaçlayan bir Havza planlamasının kendi Bakanlığı bünyesinde devam ettiğini açıkladı. Bir yıl kadar daha devam edeceğini söylediği projenin uygulama aşaması konusunda ise kesin bir tarih vermedi.

1

“TRAVERTEN ATIKLARINI GİDİP GÖRECEĞİM”

Y.Tok: Bu arada bir noktayı atlamayalım. Özellikle Çürüksu yatağı üzerinde mermer-traverten atıklarından oluşan bir kirlilik var. Adeta nehir yatağını doldurmuşlar. Bu konuda bir şey yapılamıyor mu?

F.Büyüksoy: Bana traverten atıklarının bulunduğu yeri tam olarak söyleyin oraya baktıracağım. Ben bilgiyi alır, inceletirim. Bizden istenilen bilgiyi de veririm. Açıklık ve şeffaflıktan yanayım. Bir şeyi saklamam gizlemem, doğrusu neyse onu yaparım.

Y.Tok: Buraya görüşme için gelirken sizin çevre mühendisi olmanıza güvendim. Konuya daha duyarlı ve bilinçli yaklaşacağınız umuduyla…

F.Büyüksoy: Çevre konusunda hassasım. Benim gece gündüz telefonum açık. İsteyen kişi bana ulaşsın, ben ihbar alarak bu işleri yürütüyorum. İhbar almadan bir şey yapma şansımız çok yok. Çünkü herkese bekçi koymak mümkün değil. Sabahtan beri fabrikalar beni arıyor. ‘Bakanlık denetime gelmiş öyle mi’ diye. Bugün bütün arıtma tesisleri çalışıyor bak. Full çalışıyor. Ben evet dedim ve ‘hatta süreyi bir hafta uzattım, bir hafta süreyle denetleyecekler’ dedim. Şimdi bütün arıtma tesisleri birbirlerine zincirleme haber geçmişler, hepsi çalışıyor. Ben böyle olmasını istemiyorum. Yazık! Eğer böyle bir şey varsa ben utanıyorum bundan. Diyorum ya, burada yerim içerim meyvemi sebzemi, çıkar giderim. Benim için sorun yok. Ama senin çocuğun, torunun burada. Ben giderim Çanakkale’ye ama sen yine burada olacaksın kardeşim. Buna çok üzülüyorum. Bir şey yapacaksak arkadaşlar iyi niyetli yapalım. Ben Erzurumluyum yani lafımı söylerken hiç kimseden çekinmem, korkmam söylerim. Gücüm yetene kadar, gücümün yetmediği yerde de hadi arkadaş gücüm yetmiyor der giderim. Bunu göstermelik olarak yapmayalım arkadaşlar, çevre olayı farklı bir olaydır. Bugün geçmişteki insanlarla konuşuyorum ‘falan yer şöyleydi, filan yer böyleydi’ diyorlar. 20 sene geçmiş, 20 sene sonra bitmiş. 20 sene gözünü açıp kapatıyorsun. 20 sene sonra Büyük Menderes diye bir nehir yok, bunu düşünün. Ne olacak, suyu ne yapacaksınız, suyu nereden bulacaksınız? Bunlar ne kurum işidir, ne devletin işidir, ne güvenlik güçlerinin işidir. Bunlar vatandaşın işidir. Vatandaş ne yapıyorsa kendisi için yapması lazım. O yüzden bizim arkadaşlara tavsiyemiz şu, ceza yazsan ne olacak, 40 binlik ceza yesen ne olacak, 40 bin lira ile gider iki tatil yapar gelirsin. Ona koymaz bu, çözüm o nedenle sadece bu değil.

3

“CEZA ÇÖZÜM DEĞİL”

Y.Tok: Peki firmalara ceza yazıyorsunuz, sonuç ne oluyor?

F.Büyüksoy: Ceza yazdıklarımız düzeliyor. İyi niyetli olanlar var. Şimdi ben geldiğim zaman şöyle dedim. Önce gideceğiz arkadaşlarla görüşeceğiz uyaracağız. Bizim tutanak şeklimiz çok farklı. Biz tutanak tuttuğumuz zaman gün vermiyoruz, direk ceza kesiyoruz. Biz firma temsilcileri ile görüşüp eksik ve yanlış olanları söylüyoruz. Ne zaman düzeltirsiniz diye soruyoruz. Adamın mali durumu elvermeyebilir, firma yetkilisi mesela bize 2 ay sonra bunu düzeltmiş olacağım diyor. Ekiplerimiz ajandalarına not alıyor 2 ay sonra filan yere gidilecek. Süre bu kadar. İki ay sonra giderler denetim yaparlar eğer orada herhangi bir ilerleme yoksa hiç konuşmazlar artık, tutanak tutar gelirler bende burada imzalarım. Biraz önce biri aradı, bak bir tane imzaladım, ceza kestik, evrakı bu. Ben hiç bekletmem. İmzalarım. Ha bana yansıması olmuyor mu? Çok ağır yansımaları oluyor. Ama bunu yapmam lazım. Her şeyden önce görevim nedeniyle yapmam lazım.

Y.Tok: Yansımaları bürokratik ya da siyasi yansımalar mı?

F.Büyüksoy: Bürokratik değil. Keşke bürokratik veya siyasi olsa! Denizli’de en sevdiğim şey şu oldu, inanın hiçbir siyasetçi size zorluk çıkarmıyor. Bu kadar kültür seviyesi yüksek, bu kadar Avrupai fikre sahip bir yer görmedim.

10

“HATIR GÖNÜL İLİŞKİSİNE BAKMAYIZ”

Y.Tok: Yani hatır gönül ilişkileri yok mu diyorsunuz?

F.Büyüksoy: Bırakın hatır gönülü, adam kendi işi için bile aramıyor. Ve en önemli olanı şu, bir milletvekili açıp diyor ki bir isteğin var mı? Olabilir mi böyle bir şey? Ben şaşırdım, birisi benimle dalga geçiyor sandım. Vallahi şaşırdım, aradı vekilimiz. Sonradan dedim ki bir bina yapacağız, bina yeri için yer bulundu, çevreci bina yaptıracağız işte. Bununla ilgili görüşmeler devam ediyor. Bakan ile olan ilişkilerimle programa da aldırdım. Projesi hazırlanıyor.

Y.Tok: Denetimleri nasıl yapıyorsunuz?

F.Büyüksoy: Bir denetim programı var yıllık geliyor. O denetim programında diyor ki en az 15 gün öncesi haber vereceksin. Ne anladım ben o denetimden. Her sene 40-50 tane geliyor, hepsine haber vermek zorundasın. Veriyoruz zaten ama işin bir de şu boyutu var: Siz o 40-50 taneyi rutin olarak denetliyorsunuz. Ama diğerlerini denetlemek durumunda kaldığınız zaman senin birleşik denetimin haberli olması gerektiğini bilmiyor ya vatandaş, diyor ki ‘falan yere 15 gün önceden yazı yazıyorsunuz, geleceğiz diye bana niye böyle yaptınız?’ Bürokrasi de de çözülmesi gereken sorunlar var ama ben yine bunları çok önemli sorun görmüyorum. Burada önemli olan kişilerin zihniyeti ve çevre kültürüdür. Ben Avrupa’yı gezerken Hollanda’ya gittim. Amsterdam’da kanallar yapmışlar, gemileri 50 km içeri sokmuyorlar. Kanallardan şişirme yöntemiyle nakliye yapıyor. Biz şimdi burada onu yapacağımıza, atıyorum yol yapmak için tarım alanlarından geçiyoruz. E kamu yararı var. Var da alttaki canlının da sesi çıkmıyor ki? İnsan gibi bağıramıyor ki. Orada ne bir sincap bağırabiliyor, ne toprak altındaki böcek bağırabiliyor, ne ağaç bağırabiliyor. Ama bir insana bir tane polis copu vurduğun zaman kıyamet kopuyor değil mi? Sesi çıkmayan varlıkların haklarını da bizim korumamız lazım.

9

“TARIMSAL ATIKLAR GERİ TOPLANMALI”

Y.Tok: Balık ölümleri son yıl içinde arttı. Nehir üzerindeki balık çiftlikleri dışında nehir yatağında da bu ölümlere rastlandı. Yanı sıra tarım kimyasallarının atıkları var. Bu konularda Mahalli Çevre Komisyonu ne yapıyor?

F.Büyüksoy: Oralarda Tarım İl Müdürlüğü’nün yaptırımı olması lazım. Biz arkadaşlarla konuştuk bunu nasıl çözebiliriz diye. Söylüyorlar tarımda kullanılan ilaç kutuları atılıyor ya da üzeri bir toprakla kapatılıyor. Bu çözüm değil. Öğrendikten sonra Tarım İl Müdürlüğü’ndeki arkadaşımızla bunu görüştüm. Mecbur kılıyorsun, çok güzel denetim yapıyorsun, bu ilaç kullanılacak diyorsun. Orada bence şunu yapması lazım, ‘kardeşim bu ilacı kullan, kaç kutu ilaç atacaksın, 20 kutu. Tespiti yap önce. ‘20 kutu ilacın kutusunu göreceğim ve senden alacağım’ demesi lazım. Tarım ilaçlama programını yapıyor, denetliyor, sonra da kutunun peşinden koşacak. Mümkün mü? Denetleme şansım var mı yok. O nedenle bir şeyi yaptırdığınız zaman onu geri al, topla veya o izin verdiğin ilaç firmalarına kota koy. ‘100 kutu sattıysan ben 100 kutuyu göreceğim burada’ de. Geri toplayacaksın. Bunları yapmak çok zor bir şey değil şimdi. Benimle ilgisi yok, ben niye onun kutusunun peşine düşeyim? Belki bir iki defa örnek ve eğitim amacıyla toplarım o ayrı konu.
Balık ölümleri tarım ilaçlarından dolayı mı? Ben inanmıyorum. Geçen günkü balık ölümleri ile ilgili biz Afyon’a söyledik. Biz sınıra kadar gidiyoruz, Dinar’a kadar gittik. Dinar’dan diyorlar ki, sizin orda çok fazla tarımsal ilaç kullanıldığı için yağmur yağdığı zaman balık ölümleri oluyor, yağmurla bütün yüzeydeki ilaçlar geliyor. Bu çok inandırıcı değil. Öte taraftan orada belli zamanlarda meyve geçiş dönemlerinde genel temizlik yapıldığını, kostikle temizlendiğini, bunun da zararlı olduğunu biliyoruz. İş yine döndü dolaştı arıtma tesisine. Tesis var ama çalıştırmıyorlar.

8

TESİS VAR ÇALIŞMIYOR

Y.Tok: Kimler çalıştırmıyor?

F.Büyüksoy: Hepsi. Hepsine konuşuyorum. Bu listede göreceksiniz, İlde yüzde 90’ında fiziksel ve biyolojik arıtma, büyük bir çoğunluğunda da kimyasal arıtma var. İhtiyaç duyulmuş ve yaptırılmış. Şimdi bu kadar arıtma tesisi içerisinde iki tane üç tane fabrika veya iki üç tane belediyenin atıksuları bir nehri kirletmez. Ben buna inanmıyorum. İnanmak aptallık olur. O nedenle çalıştırılmadığına kanaat getiriyorum.

Y.Tok: Yani mevcut arıtmaların reel olarak çalıştırılmadığı mı temel sorun?

F.Büyüksoy: Evet evet, şöyle bir empati kuracağım. Erzurum’da oturuyoruz. Geldiler dediler ki kömürle ısınmak yasak doğalgaz çekeceksiniz. Mecbur. Tamam dedik çekelim hava bizim havamız. Doğalgaz Türkiye’nin en fazla satılan yeri olmuş. Isı -45 derecelerde. 24 saat kombi yakıyorsunuz 70º derecelerde. Kömüre para veriyorum, atıyorum 1000 lira yıllık, oysa doğal gaz ilk ayda 500, ikinci ayda 500 lira geliyor. Sonra, arkadaşlar ben kullanmıyorum dedim. Çevreciyim ama bu ne ya. Yani bir şey dört katına olur mu? Bunu valiye kadar iletiyoruz. Sayın valim diyoruz Erzurum Valisine, bunun bir devlet desteği olması lazım, bir yazı yazalım, uğraştık olmadı.

7

Y.Tok: Konumuzla bağlantısı nedir?

F.Büyüksoy: Şimdi gelelim buradaki bağlantısına. Arıtma tesislerini çalıştıracağız. Bunu elektriğine suyuna bir şeyler yapmamız lazım, teşvik lazım. Yüzde 50 yeterli mi değil. KDV’ler de düşünce yüzde 30-35 gibi bir rakam çıkıyor. Normal bir teşvik yasasının çıkması lazım. Özellikle arıtma tesislerinin aktif ve gönüllü çalıştırılabilmesi için. Bence onun elektriğini bedava versinler. Diyeceksiniz ki devlet bunu bedava almıyor. Örneğin Menderes Tekstil arıtma tesisini dört dörtlük çalıştıran bir tesis, çünkü orası çalıştırmasa bu nehirde kimse adım atamaz. Güneş enerjisinden elektrik üretsinler oradan kullansınlar. Onlar adına ben düşünüyorum. Bunu ben Bakanlığa söylerim de, Bakanlık ‘sana ne’ diyor. O zaman siz burada toplanın, organize sanayiniz var mı var. Üst düzey bürokratlarınız var mı var. Sanayi, ticaret odası ekip olarak gidin uğraşın. Fabrikanın kapasitesini artırmak cazip geliyor ama arıtma tesisi için bunu düşünmüyor. O zaman biz bu kirliliği çok konuşuruz. Ben yatırım yaptırıyorum adama, Menderes Tekstil yatırım yapmış üç milyon dolar. 4500 kişiye istihdam sağlıyor, takdir edilecek bir şey. Çalıştırıyor. Yüzde 50 teşvikten faydalanıyor. Ama bu adamın çalıştırmadığını düşünün. Bir gün çalıştırmaması demek nehri bitirmesi demektir. Evet, orası çok büyük, bazı işletmeler kapasitelerine göre bir gün, iki gün, üç gün çalıştırmayabiliyor. ‘Kazan kazan gel arıtma tesisine yatır’ diye düşünüyor.

___________________________________________________

Bahar_imaj_450x150

___________________________________________________

“DEVLET TEŞVİKİ OLMASI LAZIM”

Y.Tok: Teşvik çözüm olacak mı?

F.Büyüksoy: Devlet teşviki deyince akla biz geliyoruz ama bunlar kanunla nizamla üst düzeyde olacak şeyler. Bizim konuşmamızla olmuyor. Her fırsatta buraya gelen çevreci arkadaşlarımıza söylüyorum. Elektrik aynı fiyat tamam, teşvik veriliyor ama bedava verin çalıştırsınlar. Çalışmadıktan sonra arıtma tesisinin bir anlamı yok ki. Gece kapatıyor gündüz çalıştırıyor. Ben evimdeyim gece, kimse bana demiyor ki çalıştırmıyor. Gecenin bir vakti artıma suyu borusundan kirli su akıyor deseler, gece vakti neyin tespitini yapacağım ben. Yapma şansım yok. O insanlara da bir şey demiyorum. Çalıştırmayabilir niye, yükü ağır gelir ödeyemeyebilir. Şu anda ödeyemediğini de biliyorum ben. Hatta biz ceza yazdığımız zaman adam cezaya üzülmüyor, Ceza yazdığımız zaman takmıyor parayı. İkincisi, savcının karşısına çıkarıyorsun, Denizli’nin kalburüstü adamı savcının karşısında ifade veriyor. Onur zedeleyici oluyor. Üçüncüsü ve en önemlisi teşvik hakkı gidiyor. Ceza aldığı için çevre teşviki gidiyor. Aslında biz hukuksal ve idari anlamda cezalarla ilgili üstümüze düşeni yapmışız. Ama başka bir şeyler yapmak, başka bir şekilde çözmek gerekiyor. Günlük gittin iki ceza yazdın, ne olacak? 40 bin yazarsın, 30’unu peşin peşin öder. Sen yine birkaç kez gittiğin zaman diyecek ki ‘bana kafayı taktı.’ O zaman sen koltuğundan gidebiliyorsun.

Y.Tok: Anlattıklarınız pek çok kamusal yönetim birimlerinde yaşanan ortak sorunlar. Türkiye’de maalesef her yerde rastlanabilir. İşte bu duruma çözüm üretmek gerekiyor galiba. Yani genel olarak nasıl bir çözüm üretilebilir?

F.Büyüksoy: Genel olarak üretilecek tek çözüm bence arıtma tesislerine verilecek enerjinin de suyun da nereden karşılanır bilmiyorum, ücretsiz olması. Bunun kontrolü çok basit. Belirli bir izleme sistemi kurarsınız, bu birçok arıtma tesisinde var. Çıkıştaki suyun analiz durumuna göre su kirli çıktığı anda teşvikini kesersiniz, temiz çıktığında da bedava elektrik vermeye devam edersiniz. Bence bu işin çözümü bu kadar basit. Bunu yapmadıktan sonra burada neyi konuşursak konuşalım faydası yok.

Y.Tok: Arıtma tesisinin kurulması kriterlerinden biri de çalıştırılan işçi sayısı mı? Neden kullanım suyu debisi değil?

F.Büyüksoy: Kapasitesine göre. Yapacağı işin kapasitesine göre ne kadarlık atık çıkaracak, ona göre belirleniyor.

6

BÜYÜK MENDERES PROJESİ HAZIRLANIYOR

Y.Tok: Bir röportajda 84 işçi çalıştıran bir işletme için atıksu arıtma tesisi kurma zorunluğu olduğu bilgisi geçmişti, o nedenle soruyorum.

F.Büyüksoy: Öyle bir şey yok. Diyelim 20 kişilik bir tekstil fabrikası var, atık suyu var, bu işletme tesis kurmayacak mı? Sadece fiziksel arıtma tesisi, biyolojik arıtım tesisi ve kimyasal arıtma tesisi veya bu üçü birden kurulmalı mı kurulmamalı mı ayrımı olabilir. Bir de ileri arıtım tesisi var. Daha çok içerisinde tehlikeli atık sayılabilecek madde varsa onlar da ileri arıtım tesisi kurmak zorunda. Çok basit atığı olan, kimyasal bir kirliliğe sebep olmayan, yalnızca fiziksel kirliliğe sebep olan yerlerde fiziksel arıtım, su içerisindeki mikroorganizmaların etki edebileceği biyolojik faktörler varsa biyolojik arıtma ilave ediyorsunuz, içerisinde boya varsa, örneğin tekstil boyası olan yerlerde kimyasal arıtım ilave ediyorsunuz. Eğer tehlikeli atık varsa, radyoaktif atık olabilir ya da tıbbi atıklar, radyasyon gibi atıklar olabilir, bunlar olursa da ileri teknoloji arıtımı uygulanıyor.

Y.Tok: Çevresel kirlilik konusunda, özellikle Büyük Menderes’in kirliliği sorununda farklı il veya bölgelerle işbirliğiniz oluyor mu?

F.Büyüksoy: Mecbur oluyor. Mesela şöyle, Uşak’taki arkadaşımızla da görüşüyoruz. Görüşmemizden ziyade Bakanlığın Menderes’le ilgili hazırlamış olduğu çalışma çok güzel. Bakanlık onu başlattı üzerinde çalışıyor. Belirli noktalarda bizlerle de irtibatlı sürdürüyor. Ama sanıyorum daha bitmedi, bir yıl kadarda sürer o çalışma, o çalışmadan sonra nerede ne varsa ortaya çıkacak. Envarter, yani Büyük Menderes Havzası Yönetim Taslak Planı var.

5

“PROJE NE ZAMAN UYGULANIR BİLMİYORUM”

Y.Tok: Bu yönetim planı neleri içeriyor?

F.Büyüksoy: Yönetim planı Büyük Menderes Havzası içerisinde, sadece kıyısında değil havzada 50 metre-100 metre daha içeri gidiyor. Ne var ne yoksa, orda ne kadar evsel atık, katı atık da dahil, ne kadar endüstriyel atık varsa bunların hepsi tek tek elden geçirilecek ve bir sisteme bağlanacak. Yani Ankara’da oturan arkadaşımız bir sisteme baktığı zaman nereden atık gelip kirletiyor, onu görebilecek. Güzel tarafı bunların hepsini bir sisteme bağlaması.

Y.Tok: Bu mümkün mü? Ne kadar sürede tamamlanır?

F.Büyüksoy: Çok büyük bir yatırım gerektiriyor. Bir seneye kadar biter diyorum ben.

Y.Tok: Proje biter de uygulama ne zaman başlar?

F.Büyüksoy: Uygulama paraya bağlı. Para versinler ben hemen bitireyim. Onun kurulması çok zor bir şey değil. Kaynak Bakanlığın bütçesi. Bizim Bakanlığın yeni bütçesi herhalde yüzde 65 civarında çevreye ayrılacak. Yüzde 35 şehircilik. Ama şehircilik kazandırıyor çevre yiyor. Bizim bir özelliğimiz var, halk tipi kentsel dönüşüm, yapı denetim kazandırıyor, yani şehircilik kısmı kazandırıyor, çevre kısmı hiç kazandırmıyor sadece yiyor. Doğalı da bu zaten biri kazandıracak biri yiyecek. Baba oğul misali. Yani sistem o şekilde. O yönetim planı gerçekten hayata geçirilirse, artık biz burada bunları konuşmayacağız diye düşünüyorum. Bizim hep hayalimiz şu şekilde idi; diyorduk ki şöyle bir bilgisayar sistemimiz olacak, Büyük Menderes havzasında kırmızı sinyal verdiği zaman, tıpkı filmlerde olduğu gibi falan yerdeki fabrikadan kaynaklandığını göreceğiz. Adam kaçamayacak zaten, senin oraya gitmene gerek kalmayacak, cezayı o an yazacaksın. Bunu projelendirmek kolay ama uygulama ne zaman ve nasıl olur onu bilemiyorum. Bütçe ile alakalı bir şey ama inşallah olur.

4

MAHALLİ ÇEVRE KOMİSYONLARINA GÜNDEM LAZIM

Y.Tok: Bu konularda Mahalli Çevre Komisyonlarını işlevsel hale getirmek mümkün değil mi?

F.Büyüksoy: Biz Mahalli Çevre Komisyonlarını işlevsel hale getiririz. Getirmemiz de gündeme bağlı. Gündem dediğimiz nedir? Mahalli Çevre Komisyonlarının kuruluş ve çalışma yönetmeliğine göre çevreyi ilgilendiren her şey gündemdir. Şimdi gündem bu olduğuna göre biz neye bakıyoruz? Kış gelince hava kirliliği, yağışlarda nehir kirliliklerine bakıyoruz, onun haricinde tıbbi atıklarla ilgili yıldan yıla bir rakam belirliyoruz.
Bunun dışında bize arada gündem gelirse o gündemi görüşüyoruz. Bizim onları çalıştırmamız o kurulun üyesi olan kurullardan gelecek gündem tekliflerine bağlı. Bizim rutin tekliflerimizde zaten diyor ki Büyük Menderes Yönetim Planı taslağı görüşülecek. O zaten gündeme geliyor onu görüşüyoruz. Kurumlardan fikir alıyoruz. Ama onun haricinde yine gelecek gündeme bağlı. Şimdi ara sen de bana bir gündem ver. Benim gündemim zaten var yeterli geliyor. Ama çalıştıracaksak olabilecek şeyler için çalıştırmak gerekiyor.

2

Y.Tok: Çürüksu’yu gezin, fazlasıyla gündem bulursunuz.

F.Büyüksoy: Ben zaten gezeceğim. Özellikle kendim dolaşacağım. Gündem gündem ayırıyorum yerleri. Hemen hemen bütün sorunları tespit ettim çözüm önerileri de var. Ama dediğim gibi ben yapabileceklerimi yapıyorum. Yapamadıklarımı ise bilgilendiriyorum, ilgili yerlere söylüyorum. Gücüm yetmediğinde hemen Bakan Bey’i arıyorum. Konunun valilik veya vekillerimiz kanalıyla çözülmesini talep ediyorum. Bakan Bey de bizim hiçbir dediğimizi kırmadı her zaman yardımcı oldu.

***
I
Denizli Çevre ve Şehircilik İl Müdürü Fikret Büyüksoy ile yaptığımız görüşme burada noktalanıyor. Bu güne kadar yaptığımız gezilerdeki gözlemler ve bilgilerin hemen hemen tümünü kendisine sorduk. Duyumunu aldığımız bazı konuların yanıtını aradık, çok daha önemlisi Çürüksu bölgesindeki kirlenmenin kaynakları üzerine ayrıntılı sayılabilecek bir konuşma yaptık.

Bu röportajda dile gelen pek çok sorunun yanıtı konusunda Müdür Büyüksoy’la yakın düşündüğümüzü söyleyebilirim. Ancak yanıtlar yetmiyor. Asıl olan köklü, uzun vadeli çözüm üretmek. Çözüm üretecek iradeyi gösterebilmek.
Bir bürokrat mevzuatın dışına çıkıp görev ifa edemez. Bunu yaparsa bedeli onun için ağır olur. Yapabileceği en iyi uygulama, tabi olduğu mevzuatın gereklerini harfiyen yerine getirmek olabilir. Günümüz devlet yönetimi çerçevesinde bunu yapabilmek bile bir başarı sayılmalıdır. Bizim Fikret Büyüksoy ile yaptığımız görüşmede edindiğimiz izlenim, en azından yapması gerekenleri gerektiği gibi yapma kapasitesine sahip olduğu yönünde. Umarız önümüzdeki yıllar içinde görevde kalır ve biz bu satırlarımızda ifade ettiğimiz duygularımızın karşılığını, onun çevre konularındaki çalışmalarıyla teyit etmiş oluruz.

II
Çürüksu yazılarımızın sonu gelmiyor. Oysa henüz Büyük Menderes’in yukarı havzasında sayıyoruz kendimizi ve bizi bekleyen uzun bir aşağı havza güzergahı var. Dolayısıyla kısa zamanda Çürüksu gezilerimizin tamamlanmasına çalışıyoruz. Haftaya Çevre Mühendisleri Odası Denizli İl Temsilciliği ile yapacağımız röportaj sonrası umuyorum Çürüksu’ya şimdilik nokta koyacak ve aşağıya, nehrin ‘büyüksu’ ile buluşmasına doğru yelken açacağız.

Yorumlar

Bakış Açısı   -  Bağlantı 28 Kasım 2014, 21:43

Bir kerede devlet desteği demeyin. O kadar para aldınız, lüks evlerde kalıyor arabalara biniyorsunuzi devlete bir katkınız olsun. Oraları siz kirletip para kazanıyorsunuz denizliller. Siz yaptırın arıtma tesislerinizi.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı