REKLAMI GEÇ

Deniz: Apameia’dan çıkan su

6 Haziran 2014 Cuma

denizli-olmeye-yatan-nahir-meandros-menderes-yasar-tok-h

Menderes deyince aklınıza ilkin ne gelir? Doğal olarak su ve suyolu. Kıvrım kıvrım, döne döne akıp giden su ve onu yüzyıllardır taşıyan uzun suyolu.
Nitekim henüz ilk görüşmelerimizden başlayarak, üç günlük birinci gezi yolunda yaşayan yöre insanının Menderes deyince aklına ilk gelen “Deniz” oluyor. Menderes’e deniz diyorlar. Benzetme Dinarlı koyun çobanından Çivrilli pancar üreticisi rençbere, Baklan Ovası’nda traktörüne bakım yapan tarım işçisinden Çal’ın nehir boyu köylüsüne kadar tümü için geçerli. Oldukça egzotik ve anlamlı bir betimleme. Deniz!
Şiirsel bir isim olarak Meandros (Menderes) adı, kulağımı her zaman tatlı bir mırıltı gibi tırmaladı. Bölgede gittiğim, gezdiğim, gördüğüm, fotoğrafladığım ve incelediğim her karış toprakta Menderes suyolu ile kesişen bir dönemim oldu. Suyun tarih boyunca üzerinde yaşayan topluluklara nasıl can verdiğini gözlemledim. Hala binlerce yıldan beri aynı topraklarda, aynı biçimde ve aynı Asyatik kültürlerin nasıl hayata devam ettiğine tanık oldum.

ic-10

EUMENEİA GÖLÜNÜN HAYALETLERİ
Çivril’den çıkıp 10 kusur kilometre sonra Işıklı’ya ulaştığımızda önce su tedariki sağlıyor ardından doğruca Işıklı su kaynağına yöneliyoruz. Gümüşsu’ya doğru uzanan Işıklı’nın çıkışındaki yol, eski antik yerleşme kalıntılarını kesip geçiyor. Sarıbaba Tepesi’nin eteklerinde yer alan kaya oyma tapınak, oyma mezar kalıntıları ve sur duvarlarını adeta parçalayıp geçen yol kodunun hemen altındaki su kaynağı yıllar önce gördüğüm debisini hiç yitirmemiş. Hala bütün berraklığı ile yer altından toprağın üstüne akmaya devam ediyor. Eskiden orada canlı bir hayat vardı. Minyatür bir açıkhava müzesinde yerleşim alanı ve çevresinden derlenmiş heykeller, yazıtlar ve sair mimari örnekler sergilenirdi. Sergileme alanına bitişik hamam yapısı varlığını sürdürüyor olmasına karşın, geride fazla bir şey kalmamış. Su kaynağı civarına inşa edilmiş çay bahçesi, gazino, oturma parkları ve insanları ikame eden başka düzenlemelerin hiç biri artık kullanılmıyor. Adeta bir hayalet yapılar dizisi sizi karşılıyor. Bunun sebebi nedir, önümüzdeki haftalarda Çivril Belediye Başkanı Gürcan Güven ile konuşacak ve geleceğe dönük canlandırma, değerlendirme projeleri var mı, varsa nelerdir? Bunları sizlerle paylaşacağız. Ama Şimdilik ölü ve terk edilmiş derme çatma yapıların çirkin silueti bir su kaynağı dokusu olmaktan öte profil göstermiyor.

ic-1

SELÇUKLU DA PAGAN HOŞGÖRÜSÜ
Suya yaklaşık 30 metre uzaklıktaki Selçuklu dönemi camisi (Aşağı Cami) Denizli Müze Müdürlüğü tarafından korumaya alınmış durumda. Bu camiyi ilk gördüğümden beri önemsiyorum. Bende politik, sosyal ve tarihsel pekçok çağrışım yaratıyor. Barış, dostluk, birarada yaşama, ortaklaşmacılık, hoşgörü bu çağrışımlardan bazıları. Camiyi gördüğünüzde eminim sizde aynı duygulara kapılacaksınız. Duvarlarında kullanılan taşların önemli bir kısmı Pagan(Çok tanrılı) dönemi mimarisinden devşirilmiş. Monteist değil, çoğulcu dinsel teolojinin bir zamanlar semavi dinler üzerinde bıraktığı hoşgörü etkisini çok güzel yansıtıyor bence. Güneye bakan dış duvarın tam ortalarında yer alan Karyatik çift ağızlı balta(Labrys) rölyefi başka nasıl açıklanabilir ki? O Labrys ki, Batı’da tanrılar tanrısı Zeus’u, Frigya Bölgesinde ise Zeus imgesinin karşılığı olan Apollon’u elinde tutarken gösteren tanrısal bir sembol.

ic-4

Kaynaktan çıkan suyun hemen yol kenarında oluşturduğu küçük gölcüğün ortasında bir kaya yükseltisi var. Karşıdan baktığınızda sanki Sarıbaba tepesinden yuvarlanıp göle düşmüş gibi görünür. Oysa Antik Bergamalılar Işıklı’nın üzerine kurdukları Eumeneia kentinden ovaya su dağıtımı için bu kaya yükseltisini kullanıyorlardı. Biraz yakından baktığınızda, üzerinde eski zamanlardan kalma künk su yükseltme yolları hala çıplak gözle görülebiliyor.

ic-6

TARİH YÜKLÜ SOKAKLAR
Işıklı’da fazla oyalanmadık. Ama önceden beri içimizi kanatan birkaç noktayı değinerek devam edelim. Işıklı su kaynağından Göle ulaşan kanalların hemen hemen hepsinin üzeri balık üretme çiftlikleri tarafından işgal edilmiş. Sudaki oksijen kaynaktan hemen sonra burada tüketilmeye başlıyor. Bu gerçeği son olarak geçen yıl zirvesine çıktığım Sarıbaba tepesinden (Eumeneia Akropolü) fotoğraflamıştım. Acıtıcı olan bir başka nokta ise antik kalıntıların tam ortasından kesip geçen asfalt yol. Zaten Işıklı su kaynağına indiğinizde başınızı hafifçe yukarı kaldırıp yola bakarsanız, yolun üzerine oturduğu sur duvarları, kayalara oyulmuş antik merdivenleri görebilirsiniz. Koruma konusunda Selçuklu camisine gösterilen özenin kentte varlığını sürdüren diğer kalıntılara da bir gün gösterileceğini, yol güzergahı için başka bir çözüm üretileceğini umuyorum.

ic-11

Orası belli ki binlerce yıldır yaşayan bir kent. İnsan topluluklarının çağlar boyu aralıksız sürdürdüğü bu hayatın izleri Işıklı’nın her sokağında, evlerin kapı girişlerinde, bahçelerinde ya bir yazıt, ya bir sütün parçası, ya bir sütün başlığı, ya da bir taş oyma mimari parça ile karşınıza çıkıyor. Denizli bölgesinde yer alan pek çok antik kentte görebileceğiniz ama Anadolu’nun diğer bölgelerinde de örneğine çokça rastlanan kısmen otantik bir yerleşme geleneği.

Eumeneia Bergama devletinin kurduğu bir kent. Helenistik mimarinin izlerini tüm kalıntılarda ve mimari yerleşmenin pozisyonunda görmek mümkün. Geçtiğimiz birkaç yıl içinde antik kent ile ilgili önemli bir derleme kitap hazırlandı. PAÜ’de şimdi Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanlığı yapan Prof.Dr.Bilal Söğüt, oldukça oylumlu, çok yönlü bir eserin editörlüğünü üstlendi ve ortaya “EumeneiaŞeyhlü-Işıklı” adıyla muntazam bir eser çıktı. Tarih ve arkeoloji meraklılarının bölge tarihi ile ilgili el altında bulundurması gereken önemli bir yapıt.

Not: Beş yıl kadar önce Bilal Hoca ile bölge arkeolojisini yerinde görmek ve konuşmak üzere o topraklara bir gezimiz oldu. Tüm gün gezdik. Eumeneia’yı ilkin ondan dinlemiştim. Bana coğrafyanın tarihsel geçmişini sevdiren odur. O gün bu gündür, her yıl birkaç kez Beycesultan’a oradan Eumeneia-Işıklıya farklı mevsimlerde yolculuklar yapar, fotoğraf çekerim. Bilal Hoca ile gezimize ilerleyen bölümlerde geri döneceğiz.

ic-3

DİŞLİ YOK ISTAKOZ VERELİM
Işıklı’dan hareket ediyoruz. Gümüşsu(HOMA)‘ya doğru birkaç kilometre sonra Işıklı Gölü kenarındaki köylerden birinde göle bitişik bir restorana uğruyoruz. Restoran sahibine aşinalığımız birkaç yıl öncesine dayanıyor. Taş Heykel Kolonisi Koordinatörlüğünü yaptığım ilk yıllarda heykeltıraşları Çivril, Işıklı, Gümüşsu’ya doğru geziye götürmüş, dönüşte aynı restoranda göl balığı yemiştik. Balıkçı-restoran sahibi ile merhabalaşıyor, sıcak çay eşliğinde kısa bir sohbet yapıyoruz. Eskisi gibi gölden balık çıkmadığını öğreniyoruz. Yöre insanının dişli dediği etçil Turna balığı, bölgeye gelen ziyaretçilerin en fazla ilgi gösterip talep ettiği balık türü. “Artık neredeyse dişli balık çıkmıyor” diyor balıkçı dostumuz Mustafa Yüce. Sazan türü tatlısu balıkları da epey azalmış. “Ancak” diye devam ediyor, “Bir-iki yıldır ıstakozyeniden artmaya başladı. Zaten ıstakoz Işıklı gölünün yabancı olmadığı bir tatlısu ürünü. 80’li yıllara kadar her gün üç kamyonıstakozu dışarıya ihraç ederdik.Sonraları nedenini bilmediğimiz bir hastalık bulaştı. Bu hastalık ıstakozu kuyruk tarafından başlayıp ortasına doğru eritirdi. Böyle böyleıstakoz yok olup gitti. Zaten o yıllarda ıstakozculuk yapan hiç kimseye de hayrı dokunmadı. Bu hastalığın neden bulaştığını bilemiyoruz. Ama bir ara geldiler, dağlara atılan ilaçlardan geliyormuş bu. Bursa’da, İnegöl’de ve Türkiye genelinde dikkat edin böyledir. Şimdi yeniden çıkmaya başladı, giderek bollaşıyor” diyerek durumun kısmen telafi edildiğini anlatmaya çalışıyor. Gölden yararlanan yerleşimleri soruyoruz, “Süngüllü, Irgıllı,Beydilli, Bucak ve birkaç köy” diye yanıt veriyor. Bunlar Çivril-Dinar yol güzergahında gölün kuzeyinde kalan köyler.

ic-12

SUYU BOL HOMA
Buralarda doğanın ve insan topluluklarının yerleşme tarihi neredeyse Menderes’in tarihi kadar eski. Prehistorik(tarih öncesi) dönem höyükleri Gümüşsu’ya doğru gölün kenarında yer alıyor. Birkaç yıl önce PAÜ Eski Çağ Tarihçisi Doç. Dr. Yusuf Kılıç ile höyükler üzerine bizzat Gümüşsu’da uzun uzun konuşmuştuk. Roma dönemi yerleşmelerine, Bizans Kalesi’ne, Miryakefalon Savaşı’na ilişkin araştırma sonuçlarını bize anlatmıştı. Sonra Homa’ya geçmiş,Homa Şelalesi’ni tavaf edip zamanın belde belediye başkanı MuhammerArıç’ı ziyaret etmiştik. Başkan Arıç bize PAÜ’den o dönem Fen-Edebiyat Fakültesi’nde Dekan Yardımcılığı yapan dostumuz Dr. Süleyman Tüzün’ün editörlüğünü yaptığı “Homa Tarihi” başlıklı kitabı hediye etmişti. Hala özenle sakladığım ve bölge tarihine ışık tuttuğuna inandığım değerli bir kaynak yapıt. Bu gezilerin üzerinden 5 yıl geçti. O tarihlerde sanki bölge nispeten daha temiz, daha korunaklı ve insanlar doğaya karşı daha duyarlıydı. Son gidişimizde gördüğümüz çorak, özensiz ve hızla kirlenen göl ve nehir bize bu gerçeği çarpıcı biçimde gösterdi.

ic-8

İlk planlamamıza geri döndük. Yaptığımız yolculuk planına göre hiçbir yerde durmayacak doğruca Dinar’a geçecektik. Orada nehrin kaynağına ulaşacak ilgili ve yetkililerle görüşecek, bir yandan gözlem yaparken diğer yandan görüşmelerle durumu anlamaya çalışacaktık.

Ama ne mümkün? Çivril-Dinar arasındaki 60 kilometrelik yolu, dağarcımızdaki önceki birikimlerimizle yoğun olarak gözlemek ve sonuçlar çıkarmak zorunda kaldık. Akdağ solumuzda yükselirken sağımızda göl ve göle bağlanan su kaynakları, kurumuş dereler ve çaylar sık sık karşımıza çıkıyordu. Özellikle suyun çıktığı kaynak başlarında oluşan küçük gölcükler işletmeciler tarafından balık çiftliğine dönüştürülmüştü.

ic-2

 

Bu durumun ne kadar zararlı olduğunu daha sonra görüşeceğimiz bir çevre mühendisi “Henüz suyun başında oksijen büyük ölçüde yok oluyor” diye tarif etmişti.

İkindi saatlerine doğru Dinar’a vardık. Önceleri kim bilir kaç kez içinden taşıtla geçtiğimiz ilçeye bu kez başka bir gözle bakıyorduk. Antik çağdan günümüze yaşayan yol yerleşmelerinin son kalesindeki süreğen hayatın bereketli topraklarına can suyu olan Menderes’i, kafamızda gizemli bir yere koyuyorduk. Modern yaşamın tüm izleri göstergeleri giderek flulaşıyor. Biz çevreye tarihin muazzam mirasının günümüze kalmış en değerli parçasına bakar gibi bakıyorduk.

ic-5

TARİHİN DERİNLİKLERİNDEN GELEN İLÇE
ApameiaKibotos Dinar’ın Helenistik ve Roma dönemindeki adı. Oysa yerleşme çok daha eskilere dayanıyor. Hititler ve sonrası dönemde Kelainai adıyla anılıyordu. O zamanlar yerleşme biraz daha farklı bir araziye yayılmıştı. Önemli bir ticaret kenti idi. Batı’dan Doğu’ya uzanan sonraki ipek yolunun yüzyıllar boyunca bir tür emtia deposu olduğunu söylemek abartı olmayacaktır. Bir başka söylentiye göre İskender Doğu seferine çıktığı zaman Apameia’da ordularını dinlendirmiş ve lojistik ihtiyaçlarını tamamlamıştı. Hala, her köşede eski çağ yerleşmelerinin mimari kalıntılarını görebilirsiniz. Köprüler ve suyolu olarak inşa edilmiş yapı kalıntılarıonca yıla direnerek günümüze ulaşmış.

Denizli’den çıkıp Afyon üzerinden Ankara, İstanbul, Eskişehir yada yolun bağlandığı başka Anadolu kentlerine yaptığınız yolculukların çoğunda eminim Dinar’ın içinden geçmişsinizdir. Eğer özel aracınızla yolculuk yapıyorsanız, bir ihtimal Dinar’dan Afyon’a doğru ilçe çıkışında yol kenarındaki balık çiftliklerini geçip su kaynağının küçük bir gölcük oluşturduğu geniş park alanında mola vermişsinizdir. Burası, Dinar’dan Söke’ye yani Ege Denizi’ne binlerce yıldır 548 kilometrelik yolculuğunu hiç aksatmadan sürdüren Batı Anadolu’nun en büyük ve en uzun nehri Büyük Menderes ırmağının kaynağı, Suçıkan’dır.

ic-7

Dinar’da birkaç saat kaldık. Suçıkan’da epeyce dolaştık. Kaynağı izledik, çevreyi gözledik ve bol bol fotoğraf çektik. Bu tür bir araştırma için başvurabileceğiniz en önemli kurum yerel belediye yönetimidir. Belediye Başkanlığında görüşmeler yaptık, ilçe kaymakamı ile görüştük. Daha önemlisi Dinar’dan çıkıp Suçıkan ile birleşerek Menderes’e kaynak sağlayan bir başka nehrin varlığını keşfettik. Ve elbette asıl önemlisi, ırmağın tarım arazileri ve hayvan sulamasındaki rolünü gözledik, yerleşim alanı kanalizasyon atıklarının nehre bırakıldığına tanık olduk. Ve ne yazık ki, kurumsal işletmelerin nehir kirliliğindeki rolüne ilişkin bölge sakinlerinin rahatsızlıklarını dinledik.

Haftaya: Efsaneler diyarı Suçıkan

Yorumlar

Bilal Söğüt   -  Bağlantı 8 Haziran 2014, 15:02

Yaşar Bey,
Tarihe, kültüre, doğaya ve bütününde bunların hepsinin korunmasına yönelik yaptığınız çalışmalar her zaman beğeni ile takip edilmiştir. Bu projeniz de hem isim, olarak hem dikkat çekmek istediğiniz bölge açısından çok özel. Sizlerin sayesinde daha çok insan bu bölgeleri, buradaki yerleşimleri, tarihi ve mitolojik hikayeleri sizin anlatımınızdan dinlemiş olacaklar. Bunlar her zaman için kaçırılmaması gereken bir şanstır.
Çalışmalarınızda başarı ve kolaylıklar dilerim.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı