REKLAMI GEÇ

MEANDROS İÇİN EPİGRAF

29 Mayıs 2014 Perşembe

denizli-buyuk-menderes-olmeye-yatan-nehir-meandros-yasar-tok-yazii-dizisi-forum-camlik-h
Menderes yazı dizimiz için zaman geldi.  Gezi kıvamına gelen mevsimle birlikte yollara düştük. İlk üç günümüzü, suyun kaynağına ulaşıp sonra gerisin geri, adım adım arşınlayarak Çal’a kadar izini sürdüğümüz su yolu güzergahında geçirdik. Yol arkadaşım, adına çoğumuzun aşina olduğu Hakan Keysan’dı. Birlikte izledik, gözledik, söyleştik ve su yolunda binlerce yıldan beri devam eden hayatın şimdiki seyrine tanık olduk.

Bu gezinin yazıları her okuyana keyif verir mi bilmem. Belki nehir sizi ilgilendirmeyecek, belki uzun uzun betimlemeler, anlatılar sizi sıkacak, belki üslubumuz yabancı gelecek; ama yine de ilginizi çekebileceğini sandığım bir noktaya işaretle devam edelim, Menderes ırmağı geçmiş bütün zamanların tarihi. Her çağın izlerini o yola kazımış, kendi arkeolojisini ‘kendisi yazmış.’ Hayat vermiş, hayatlar almış. Adına türküler yakılmış, ağıtlar söylenmiş. Ama en çok suyolu bereketiyle mukim olmuş.
Biz bu bereketin şimdiki halini/hallerini yazacağız. Ne gördüysek, ne okuduysak ve duyduysak, hangi sonuçları çıkardık ve nasıl yorumladıysak öyle yazacak, öyle kaleme dökeceğiz.
Umarız, bu dizi yazı ilginizi çeker. Umarız Menderes üzerine söylenceler, efsaneler ve masallarla örülü tarihin gizine bir yol da biz açarız, onu geçmişten günümüze taşır ve acı-tatlı tüm gerçekliğinin yakalayabildiğimiz yanlarını sizlerle paylaşırız.

ic-5
MENDERES ÖYKÜSÜ NASIL YAZILMALI?
Doğrusu biz nehrin öyküsünü yazmaya soyunmadık. Bu muazzam bir çalışma olurdu. Ama geniş ve disiplinlerarası işbirliğini gerektiren kolektif bir bilimsel çalışma. Böyle bir çalışma için en başta olanaklarımız yok. Ayrıca bilimsel bir çalışma değil, gezi gözlemleri formatında yazacağız. Bir gazetecinin dili ile kurgulayacak, gözlediklerimizden kısmi sonuçlar çıkaracağız. “Tarihin Peşinde” dizisi dönemindeki birikimimizin sağladığı imkanları kullanacağız. Kenarda köşede kalmış kaynakları bulacak, bizden önceki ve şimdi bu konuya ilgi duyanların metinlerini araştıracağız.Yeni araştırmalara ilgi gösterecek, onların bulgu, bilgi ve belgelerine ulaşmaya çalışacağız.

ic-8

Ama bir kez daha belirtelim, biz nehri baştan sona, dört başı mamur bir öyküleme peşinde değiliz. Hipotezimiz, “Menderes Kurtulur” teması üzerine kurgulandı, bu kurgu üzerinden araştırma ve yazmalarımıza biçim vereceğiz.

Çevre sorunları, ekolojik durum; tarımsal alanlar, bu alanların realizasyonu; turizm faaliyetleri, turistik beklentilere ilişkin farklı alanların değerlendiriliş biçimi; tarihsel kültürü, üzerinde yaşamış halkların tarihin önceki çağlarından günümüze uzanan uygarlık izleri… Bize bu temel alanların şimdiki durumundan geriye doğru yapılacak karşılaştırmalar yol gösterecek. Mevcut planlama ve geleceğe dönük projelendirmeler nelerdir, neler olması gerekir, mevcudun sorunları nedir; bu saptamalar üzerinden hipotezimizin arka planını inşa edeceğiz.

ic-10

İKİ BÖLGE BİR NEHİR
Menderes’i iki ayrı bölüm halinde izlemeyi planladık. İlk bölge, suyun kaynağından başlayarak, Tripolis-Yenicekent civarına uzanan coğrafi sınırlar. Diğer adıyla Yukarı Menderes Havzası. Bu bölge bizim için önemli, çünkü Dinar’dan çıkıp 25 km. kadar devam ettikten sonra nehir Denizli İl sınırlarına ulaşıyor. Buradan itibaren tüm havza il sınırlarında kalıyor. Tarımın, sanayinin, yerleşimlerin, tarihsel kültürün giderek zenginleştiği bir bölge. Öyle ki, Çivril’den itibaren neredeyse her adımda tarihöncesi höyük ya da Helen, Roma kültürlerine ait yerleşme kalıntılarına rastlıyorsunuz. Bu bazen bir köprü, bazen bir tapınak, bazen de bir kentsel kalıntı veya su kemeri, nekropol vs. olabiliyor. Kanyonlar, vadiler ve barajlarla geçilen yukarı havzanın nihayet bulduğu Sarayköy civarı ise adeta muazzam bir Roma kentleri vadisi. Henüz ırmak kenarındaki Tripolis’ten başlayarak Lycos Vadisi kentleri, Babadağ eteklerinde kurulu diğer kentler ve giderek köprüler ile eski ırmak yolları sizi eski çağların görkemine taşıyor.

ic-1

İkinci Bölge ise Aşağı Menderes Havzası olarak bilinen ve asıl olarak Aydın il sınırlarında kalan ve nispeten daha düz bir arazide seyreden suyolu. Yine tarihin ve toplumsal yaşamın kesintisiz sürdüğü bir diğer coğrafya. Nysa, Trailles, Menderes Magnesia’sı, Priene, Miletos ve Didyma kalıntılarının rehberlik ettiği tarih kültürünün yanı sıra, tarımsal çeşitlilik ve flora zenginliğinin, yerleşik turizm kültürü ile tamamlandığı topraklar. BU bölge için gezilerimiz sonraki aşamada gerçekleşecek. Eminim çok zengin ve güçlü bilgiler, gözlemler, izlenimler ve yerel kültür örnekleriyle karşılaşacağız. Şimdiden bu araştırma gezileri için heyecanlanmaya başladığımızı söyleyebiliriz.

ic-3

ÇİVRİL’DEN İZİNLİ HAKAN
Gezi heyecanımız bir yıldan beri devam ediyor. Bölgeye zaman zaman yaptığımız yolculukları saymazsak, sadece bu tür bir amaç için ilk gidişimiz değil. Özellikle “Tarihin Peşinde” dolaştığımız zamanlardan kalma azımsanmayacak fotoğraf, belge ve izlenim biriktirdik. Onları zaman zaman çeşitli vesilelerle yazdık da. Ama salt suyolunu eksene alan bir geziye ilk kez çıkıyoruz.

ic-2

Böyle bir gezi tek başına yapılır mı, yapılır ama zor. En azından zaman zaman rehbere ihtiyacınız olacak. O bölgeye aşina, yerleşik ve benzer konulara ilgi duyan birileri yanınızda olmalı.

ic-12

Bu amaçla, uzun yılların verdiği dostluğu da hesaba katarak Hakan Keysan’la görüşüyorum. Neden olmasın diyor. Ama bir sorun var. O Çivril belediyesinin kadrolu çalışanı ve böyle bir yolculuk için özel izine gereksinimi var.

Çivril’in çiçeği burnunda Belediye Başkanına telefon ediyorum, randevulaşıyoruz. Denizli Büyükşehir Belediyesi Meclis toplantısına geldiğimde görüşelim diyor. Toplantının ikinci günüde(Mayıs başları), salonda ayaküstü amacımızı anlatıyorum Başkan’a. Hiç düşünmeden “neden olmasın” diye yanıtlıyor. O günlerde basında Hakan ile ilgili çıkan ‘çöpe sürgün’ haberlerinden sonra, Başkan’ın tavrının ne olacağından emin değildim doğrusu. Ama o hiçbir şey olmamış gibi, makul bir üslup ve kibarlıkla “tamam” diyor. İlk hafta başı Çivril’de buluşalım diyor ve ayrılıyoruz.

ic-11

Yola çıkmadan bir gün önce hep yapılageldiği gibi asgari ihtiyaçları belirleyip bir çantaya tıkıştırıyorum, ardından fotoğraf makinası, araç bakımı, yol giderleri vs. ayarlıyor ve sabah saatlerinde kentten ayrılıyorum. Seviyorum böyle gezileri. Tek başına ve bir hedefe doğru. Yeni bir şey, bir amaç, görme, bilme, keşfetme arzusu…

Çivril’e yaklaşık bir saat içinde ulaşıyorum. Şehre birkaç km. mesafede durup Beycesultan Höyüğü’ne bakıyorum. Yaklaşık 7 yıldan beri süren kazı açmaları görünüyor. Ama kazı yapan yok. Henüz mevsimi değil. Kazı Başkanı Prof.Dr. Eşref Abay’ı aramak geçiyor içimden, aramıyorum. Nasılsa günü geldiğinde o kazıda olacak ve ben yine bir gün çıkıp gidip öğle yemeğine misafir olacağım.

ic-4

Belediye binası önünde aracı park edip doğrudan Başkan’ın odasına çıkıyorum. Birkaç misafiri var. Az sonra çıkıyorlar ve ben giriyorum. Fazla konuşmaya gerek yok, Başkan’a hazırladığım proje dosyasını uzatıyorum. Dikkatle bakıyor ve “Hakan’ı çağıralım” diyor.

Hakan izin işlemlerini tamamlıyor ve Belediye yazı işlerinde Hasan Gümüş’ü ziyaret ederek ‘işbaşı’ yapıyoruz.

HASAN GÜMÜŞ “YEREL TARİH ARAŞTIRMACISI”
ic-hasan-gumusHasan Gümüş, Beycesultan ziyaretlerimde tanıdığım bir belediye memuru. Ama o kendisini “Yerel Tarih Araştırmacısı” olarak tanıtmayı uygun buluyor. Nitekim ayrılırken verdiği kartvizitin üstünde aynı ibare yer alıyor. Antik renklerin hakim olduğu, üzerine Mısır-Hitit arası bir savaşçı figürü yerleştirilmiş, savaşçı figürün elindeki kalkanın ortasında kanatlı at çiziminin yer aldığı süslü bir karvizit. Doğrusu onu Beycesultan’da tanıdığım zaman da aynı duyguya kapılmıştım, şimdi de öyle düşünüyorum: Buralarda insanların merakları derin ve bilgi dağarcıkları geniş. Hasan Gümüş öyle biri. Menderes diyoruz, Dinar diyoruz, ışıklı gölü diyoruz, Hasan Bey kitaplarda bile zor bulacağınız bilgileri birkaç dakikada ard arda sıralıyor. Ona meramımızı anlatıyor ve kaynak yazılı-basılı eser var mı, soruyoruz. “Var” diyor. Geçen yıllarda Avrupalı bir araştırmacının Meandros üzerine yaptığı araştırmaya rehberlik etmiş, bu araştırma kitabının İngilizce taslak yazımını dosya halinde elimize tutuşturuyor. Kitabın aslını göndermiş yazar. Şık bir baskı ve önsözünde Hasan Gümüş’e de bir teşekkür ibaresi var.JeremySeal’in “Meandr” başlıklı araştırma kitabı.

Bu kitaba ve Hasan Gümüş’e sonraki yazı bölümlerimizde döneceğiz. Özellikle Hasan Gümüş ile uzun bir görüşmemiz olacak. Kendisiyle görüşme sözleşmesi yapıp ayrılıyoruz.

Dedik ya, Çivril’de bu işlere ilgi duyan önemli kaynak insanlar var. Örneğin Mümtaz Başkaya onlardan biri.Onun da Menderes üzerine yazılmış bir kitabı var. Henüz elimde değil ama bir yerlerden bulacağız. Şidi Antalya’da yaşadığını öğrendik, fırsat bulursak kendisiyle bir söyleşi yapacağız. Bir başkası, Işıklı’da, hemen gölün bitişiğinde yaşayan, uzun yıllar tarımla haşır neşir olup şimdi İstanbul’a taşınan bir Hititolog, Yıldıray Çandır. Ve zaman içinde tespit etmeyi umduğum başka isimler. Tümüyle zamanı geldiğinde, görüşme fırsatı bulduğumuzda görüşecek ve birikimlerini bu sütunlarda paylaşacağız.

ic-6

DİNAR’A DOĞRU
Hakan Keysan ile birlikte ilk yola çıkışımız. Hazırlık falan hak getire. Belediye merdivenlerinden inip arabaya biniyor ve yola çıkıyoruz. “Bari su alsaydık” falan diyoruz ama önemsemiyoruz. Nasılsa yol üstünde aralıksız yerleşim alanları dizi dizi. Suyolu hep böyle olagelmemiş mi tarih boyunca. İnsanoğlu karınca gibi üşüşmüş suyun başına ve hiç ayrılmamış. Hala öyleyiz.

ic-9

Dinar’a yolculuğumuz Çivril’den böyle başladı.
Yazmak için yerimiz daralırken, şunu not edip şimdilik nokta koyalım: Işıklı gölünü Işıklı, Gümüşsu, Dinar istikametinden takip edip, dönüşte gölü öte yakasından gelerek akşama yeniden Çivril’e ulaştık. Ama ne ulaşma! Sanki tüm nehir yolunu baştan sona gezdik. Bütün renkler, güneş, su, doğa, insan ve insana dair aklınıza ne gelirse bu kısa güzergahta fazlasıyla var. Yazmak için ayrı bir bölüm ayırmak gerekir. Eğer Menderes’in ruhunu burada yakalayamazsak, ilerleyen bölümler hep eksik kalacak. Dolayısıyla şimdilik noktalayalım ve haftaya Menderes gezi izlenimlerimize başlayalım.

Haftaya: “Apemeia’dan Çıkan Su”

 

Yorumlar

Mümtaz Başkaya   -  Bağlantı 6 Ağustos 2014, 21:59

Apameia, tarihte APEMEİA CİBİTOS olarak anılır. Anlamının da köprüler kenti olduğu anılır. Gerçekten tarihte de, günümüzde de köprü durumundadır. Seleukoslar döneminde kurulmuştur. Kurucusu, 1. Antiokhos’tur.
‘kenti’ anlamındadır. 1. Antiokhos’un annesinin adı Apama idi. Ancak Asya topraklarındaki Anadolu’da 3 yer adı Apameia’dır. Meander’in kaynağı çok çeşitlidir. Eldere en başlıcasıdır. Ancak Akdağ kenarlarındaki binlerce kaynağın katkısı da gözardı edilmemelidir.

HASAN GÜMÜŞ   -  Bağlantı 1 Haziran 2014, 08:49

YORUM SENİN

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı