REKLAMI GEÇ

SON YOLCULUK SON BAKIŞ

21 Mayıs 2015 Perşembe

denizli-olmeye-yatan-nehir-menderes-final-yazisi-yasar-tok-h

Walter Benjamin’in Türkçe’deki ilk yapıtlarından olan, Nurdan Gürbilek’in harika çevirisiyle okuduğumuzda büyülü bir hale içine bizi hapseden derlemesi “Son Bakışta Aşk” için çevirmeni bakın ne diyor:

“Walter Benjamin, geçmişi sonraki kuşaklara aktarılacak bir hazine olarak değil, bir enkaz olarak görüyordu. Kültürün sürekliliğini oluşturan değerleri değil; tüketilmiş, bir kenara atılmış nesneleri, kültürel artıkları toplamayı, “tarihin imgesini, tarihin en silik nesnelerinde bulmayı” amaçlıyordu. Maddi temelini yitirmelerine rağmen –tam da bu yüzden– çevrelerine son kez ışık saçan, bu ışığın aydınlığında bütün imkânlarıyla son bir kez beliriveren şeyler… Onu cezbeden bunlardı.

Kötümser, çileci bir bakış. Aynı zamanda bir inanç; bir anlık ışımada, hakikatin belireceğine duyulan inanç; olağanüstü bir aydınlanma beklentisi, düşüncenin ufkunda birden belirecek bir mutluluk vaadi. “Büyük şehir insanını büyüleyen aşktır,” diyecektir Benjamin, “ama ilk bakışta değil, son bakışta aşk.”

Biz de son bakışta aşkı iyice su yüzüne çıkaran gezi yolculuklarımızın sonuna geldik. Kıyıda biriken, kimsenin üzerine basma cesareti gösteremediği şeyleri tam bir yıldır suyolunun zeminine serip üzerinde gezindik. Tükettiğimiz nehirlere, doğaya, tarihe, kültüre ve ekolojiye kalemimizi olabildiğince siper edip yazdık, çizdik. Hakikatin mutluluk demek olmadığını hayat bize kanırtarak deştiği yaralarımız üzerinden seyrettirirken teslim olmayalım dedik. Bir nehrin yok oluşuna seyirci kalmak istemedik, paramparça bir su kültürünü aynı su yatağında toplayıp öbek öbek biriktirmeye çalıştık. Kaybolan, yitip giden hiçbir şeye gözümüzü kapatamazdık.
Ama artık şimdilik kaydıyla yolun sonuna geldik.

***

Çine ve Akçay’ın Büyük Menderes’e uzanış öykülerini yazmaya pek elim varmıyor. Her ikisi de kendi yollarını aşıp gelip aynı yerde, Aydın Ovası’nda buluşuyor, sonra da denize doğru, masmavi suların içine, arınmaya gidiyorlar.

Bunun yazılacak pek çok tarafı bulunur. Asıl öykünün, Büyük Menderes’in uzun yolculuk serüveninin tamamlayıcı paragrafları olabilirler. Hatta Çine-Marsiyas mitolojisindeki detaylarla sayfalar doldurulabilir. Akçay’ın kaynaklandığı dağlar, barajda soluklanıp yeniden yola çıkışı, yazan biri için iyi metin malzemesi teşkil edebilir. Çok daha önemlisi, beslenmemizin mucize besini zeytinyağının üretirken saldığı karasuyun o suyolunu nasıl yok ettiği sayfalar dolusu paylaşılabilir.
Ama içimden çok gelmiyor artık.

YOLUN SONU BAŞLANGIÇTIR
Yolun sonu dediğimiz tanımlama, aslında başlangıcı betimliyor.
Büyük Menderes ve benzeri havzaların şimdiki kullanım biçimleri, onların akışkan sürekliliğini devamlı sekteye uğratan engellerle dolu. Doğaya aşırı ve acımasız müdahale imkanlarıyla örülü yasal düzenlemeler, mevzuatlar, yönetmelik ve yönergeler değişmediği sürece bunun sonu yok. O nedenle bizim gezi yazılarımızla zaman zaman yaptığımız saptamalar, bulup çıkardığımız icatlar değil. Çoğu yerde kördüğüme dönüşmüş sorunlar yumağının tezahür biçimlerinden biri. Yaptığımız ise bu sorunları yeri geldikçe vurgulamak, dikkat çekmek.

İşte asıl sorun bu noktada başlıyor. Büyük Menderes ve benzeri akarsu yataklarının bundan sonraki akibeti ne olacak? Mevcut uygulamalar ve yol açtığı sonuçlara ne zaman, kim dur diyecek? Toplumsal duyarlıklarımızın bunca zayıf olduğu kabul edilirse, umudumuzu kime neye ve nereye bağlayacağız? Sözün kısası çözüm için ne yapılıyor, bu girişimler neden sonuç vermiyor? Ne yapmalı? Ama bir şey yapmalı! O nedenle yolun sonu aslında başlangıcı betimliyor.

YAZI BİTER Mİ?
Yazı bitmez elbette. Biz bugün noktaladığımız gezi yazılarına doğrusunu isterseniz virgül koyduğumuzu varsaymak istiyoruz. O virgülün, tıpkı B.Menderes suyunun akışkan sürekliliği gibi içimizdeki duyguları sonraları yansıtmasını istiyoruz. Göreceğimiz, duyacağımız, öğreneceğimiz yeni bilgi, belge ve haberlerin peşine düşmek istiyoruz, onları yine bu sütunlardan, yeri geldikçe ve imkan buldukça paylaşmak istiyoruz. Sadece bu nedenle bile yazı bitmez, bitmemeli.

YENİ PROJELER İÇİN SOLUKLANMA
“Her bitiş bir başlangıçtır” düsturuna uyan başka bir mazeretimiz olduğunu belirtelim.
2012 yılı sonbaharında işbaşı yaptığımız Denizli Haber, dizi yazılarımızın arşivi olmaya devam edecek. Büyük Menderes için bunca zaman süren yolculuklarımızı artık başka bir evreye; nehir, doğa, ekoloji, kültür ve en önemlisi insan odaklı başka bir çalışmaya taşımanın zamanı geldi. İşte böyle bir proje için bile kısa bir soluklanma molasına ihtiyacımız var.
Nefesimizi tazeleyip, biraz enerji toplama, biraz güçlenme ve yeni alanlarda yazmak için alan araştırması yapmaya ihtiyaç var.
Yeniden buluşacağız. Çok değil. Birkaç haftalık hazırlık sonrası yine bu sütunlarda olacağız.
Böyle bir hazırlığa soluklanma için şimdilik elveda…

Not: Kapak fotoğrafı bu kez B.Menderes’ten değil. Yakın zamanda, bir akşamüstü karelediğim tarihin en güzel İyon kentlerinden olan Eski Foça’nın grup silüetini sizlerle paylaşmak istedim.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı