REKLAMI GEÇ

İŞ KALİTESİNİ DENETİMLER BELİRLİYOR!

28 Mart 2018 Çarşamba

Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Denizli Şubesi 1972 yılında İzmir Şubeye bağlı Temsilcilik olarak kuruldu. 1996 yılı EMO Genel Kurulunda İzmir Şubeden ayrılarak Denizli, Afyon ve Uşak illerini kapsayan şubeye dönüştü. 280 üye ile kurulan Denizli Şubenin ilk dönem yönetiminde Veli Yıldırım Başkan, Turgut Eryiğit Başkan Yardımcısı, Cengiz Süzük Yazman, M. Orhan Şener Sayman, Çetin İnce Üye, Günal Budak Üye ve Hasan Yılmaz Üye olarak görev aldı.

Şu anda Denizli Şubeye bağlı Afyon, Muğla, Bodrum, Fethiye, Marmaris, Milas, Ortaca, Uşak olmak üzere sekiz Temsilcilik şubeye bağlı olarak faaliyet sürdürmekte. 1997 yılında yukarıda adı geçen kurucular atanarak çalışmaya başladı, 08.06.1997 tarihinde ilk Genel Kurul sonucu yönetim seçimle belirlendi.

Önceleri birkaç kez yönetim kurulu üyeliği yapan Şimdiki Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Pala, devlet memurluğundan emekli. TELEKOM’da çalışırken, kurumun özelleştirilmesi sonucu “özelleştirmeye karşı olduğu için” ayrılmış. Sonrasında 10 yıl kadar üniversitede çalışmış. Emekli olduktan sonra faal olarak üyesi olduğu oda çalışmaları içinde daha fazla yer almaya başlamış. 2016 yılında yapılan Şube genel kurulunda seçim sonucu göreve gelen yönetim kurulunca başkanlığa getirilmiş, 2018 Ocak ayı genel kurulunda üyeler aynı yönetimle çalışmalara devam kararı vermiş ve Bülent Pala yeni dönem yönetim kurulu başkanı olarak kalmış.

Başkan Pala ile orta uzunlukta yaptığımız görüşmede her şeyi konuşma imkanı bulamadık elbette. Biraz da konu dışına taşmak istemedik. Oysa Denizli de HES, Jeotermal, güneş enerjisi gibi sistemler giderek gelişme kaydediyor ve bu gelişme sorunları beraberinde taşıyor. Çevre sorunlarından tutun, tüketim kolektifine kadar pek çok alana yayılıyor. Üretim kalitesi, suyun rasyonel kullanımı gibi alanlar söz konusu gelişmeden etkileniyor. Bunları da konuşmak gerekirdi. Ancak konuyu dağıtmak yerine, bu sorularımızı başka bir görüşmeye erteleyip, daha lokal bir sohbet gerçekleştirdik.

BASKILAR EN ÇOK ÜCRETLİ ÇALIŞANI ETKİLİYOR
Odanın Denizli Şubesi olarak yeni yönetiminiz oluştu, önceki dönem olduğu gibi bu dönem Yönetim Kurulu Başkanı yine siz oldunuz. Önümüzdeki iki yılı kapsayacak yeni dönem çalışma programınızın çerçevesini çizebilir misiniz?
Bizim yönetimin değiştiğini söylemek çok doğru değil. Çünkü önceki dönem arkadaşlarımızın önemli bir bölümü bu dönem yeniden görevlendirildiler üyelerimiz tarafından. Mevcut yönetimden birkaç arkadaşımız değişti o kadar. 2016 yılında görev verilen yönetimin devam ettiğini söyleyebiliriz. Bazı arkadaşlarımızın kendi mazeretleri, onları oda görevlerinden alıkoydu. Üyelerimiz de onları anlayışla karşılayıp bazı yeni arkadaşlarımızın görev almasının yolunu açtı.

Çalışma programımızı da 2016 yılından beri devam eden bir süreç olarak değerlendirmek lazım. Elbette bu dönem o programın üzerine koymayı hedeflediklerimiz de var. Burada en önemli olgulardan biri bizim odamız üzerindeki ciddi baskı, bu baskıların neticesinde oluşan sorunlar ki özellikle ücretli çalışan arkadaşlarımız için geçerli daha çok. Ayrıca ülkenin ekonomik durumu. Bu dönemin ülkenin en çok büyümeyi geçekleştirdiği dönem olduğu iddia ediliyor. Serbest çalışan arkadaşlarımız bu durumdan etkileniyor ve ekonomik sıkıntı yaşıyorlar.

Ayrıca bizim TMMOB bünyesindeki odalar içinde kadın çalışan arkadaşlarımızın sorunları konusunda daha hassas davrandığımızı düşünüyorum. Çalışan kadın üyelerimizin iş alanında sıkıntıları olduğunu, çünkü kadın mühendis olmanın zorluklarını yaşadıklarını biliyoruz, bu konuda da çalışmalarımız var.

Toparlamak gerekirse Oda olarak hem çalışma arkadaşlarımıza, hem kadın arkadaşlarımızın özgül sorunlarına ve hem de topluma karşı sorumluluklarımız var. Bunları birlikte değerlendirelim istiyoruz.

KADIN ÜYELERİMİZ İÇİN PROGRAM OLUŞTURDUK
Kadın üye etkinliğinden söz etmiştiniz başlangıçta. Nedir bu etkinlikler?
Örneğin dün kadın arkadaşlarımız kendileri bir program hazırladılar, bizlerin de önerileri oldu; kadın sağlığı, kadının iş alanı gibi konularda yetkin arkadaşlarımızı, hem üyelerimizi davet edip, hem de mekanı uygun seçerek seferber edip halkımızı davet ederek çalışmaya başlayacağız. Diğer konularda da odamızın toplum nazarında bilinirliği, tanınırlığı ve güvenilirliği açısından ciddi bir program yapacağız.
Genel kamuoyunda şöyle bir algı var doğrusu; biz iktidarların yaptıklarını övmekle yetinmek yerine yapamadıklarını eleştirdiğimiz için sürekli muhalefet gibi görünüyoruz. O açıdan bu algıyı kırmak adına değişik söyleşi etkinlikleri ve toplumun sorunlarına yönelik çalışmalar yapmak istiyoruz. Bu etkinlikleri de somut hale getirdik sayılır. Ayda bir düşünüyoruz ve Nisan ayında başlayacağız.

EĞİTİMLERİMİZİN ÖNCELİĞİ GENÇLER
Meslek içi eğitimleriniz nasıl gidiyor veya gidecek?
Meslek içi eğitimlerimiz bir rutine bağlandı. Bazıları devam ediyor, sertifikalandırma çalışmalarımız aksamıyor. Aşağı yukarı her ay iki eğitimimiz oluyor kesinlikle. Tabi orada şunu ayırt etmek lazım; biz 2016 yılından itibaren daha çok genç arkadaşlarımızın gelişmesine önem verdik. Özellikle okulu bitiren arkadaşlarımızın okul sonrası iş yaşamına atılmalarını kolaylaştıracak veya okul esnasında kendilerine yardımcı olacak eğitimler düzenliyoruz. Şu anda otomasyon üzerine devam eden bir eğitim var. Bu bittiğinde proje çizimi üzerine devam edeceğiz, o bitecek METLAK gibi kendi meslek alanımızda devam edeceğiz. Ama sadece genç arkadaşlara eğitim vermek değil, onların vizyonlarının genişlemesi için fuarlara katılıp tecrübe ve birli birikimlerini pratik olarak elde etmelerine yardımcı oluyoruz. Bu dönem tam da fuarlar dönemi. Arkadaşlarımızın BİM fuarına katılmalarını sağladık, yarın da yine bir otobüsle, sanırım son zamanlarda bakandan özür dileyen bir robot yaptı bir şirket, onun fabrikasına götüreceğiz. Hafta sonu da yine EXPOMET’in 4 günlük bir fuarı var, Biyomedikal Mühendisliği öğrencilerimizi götüreceğiz. Bu faaliyetler genç arkadaşlarımızın vizyonun genişletmenin yanı sıra staj eğitimlerine imkan araştırmak ve okul sonrası iş bağlantıları kurmak için fırsat oluşturuyor. Biz bunları kesintisiz olarak sürdüreceğiz.

GENÇLERİN BEKLENTİSİ FARKLI
Gençlere olan bu çok özel ilgi neden?
Gençlerle ilgilenmenin daha önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü oda ve üye ilişkilerinde sıkıntı var. Gençler ise bizim yaş grubundan çok daha ilgililer. Tabi onların beklentileri de bizden farklı. O nedenle her iki kuşağı bir ortak bir noktada buluşturup ona göre devam edeceğiz.
Geçenlerde Ankara’da da tartışma konusu olmuştu bu, ben üç dört dönemdir içinde olduğum için biliyorum, mezun olan her arkadaşımıza bir iş önerisinde bulunmuşuzdur. Ama girmiştir, ama girmemiştir. Fakat biz mutlaka bu öneriyi yapmışızdır. Bu günkü ekonomik şartlarda eskisi kadar tatmin edici olmuyor iş imkanları ama bize gelen arkadaşlarımızın içinde işsiz kalan yok, buna çok önem veriyoruz.

UYGULAMA ALANINDA DENİZLİ ŞANSLI
Mesleğiniz bir toplum kalkınmasının her alanında geçerli. İnşaattan sanayiye, konuttan tarıma kadar geniş bir kapsama alanına sahip. Elektrik ihtiyacı nerede yok ki? Ya da bağlı teknolojiye duyulan ihtiyaçlar? Bu konuda yeni teknolojilerle tanışma, uygulama alanlarını kurslara dönüştürme, nitelikli eleman yetiştirme, onları sertifikalandırma gibi çalışmalarınız var mı?
Var. Bu konuda özellikle hidroelektrik santralleri, jeotermal santraller Denizli’de var. Şu anda sadece RES (Rüzgar elektrik santrali) yok bizde rüzgar açısından. Bu konuda Oda eğitim sistemi MİSEM kapsamında belgeli eğitim yapıyoruz ki bazı arkadaşlarımız alan içinde çalışa imkanı bulamıyorlar. Çalışması için bunu almaları lazım. Bir de bunun dışında, belgeli olmamakla beraber bilgi güncellemesi, yönetmelik değişikliği seminerleri gibi eğitimlerimiz var. Bu konuda Denizli şanslı. Hangi eğitimi yapsak o konuda bir uygulama alanına götürebiliyoruz onları. Güneş santrali, HES, Jeotermal gibi çeşitli alanlarda zengin bir kent burası.
Bu arada belirteyim, yurt dışından biz bir laboratuvar seti aldık. 6.400 Euro civarında bir rakama mal oldu. Bu konularda epey bir eğitim yaptık. Her gün bir cihaz çıkıyor ve bunların eğitimi gerekiyor.

ODA KENDİNİ GÜNCELLİYOR
Görüştüğüm bazı şube başkanları denetim zayıflığından söz ettiler. Ellerindeki denetim imkanlarının alınması da buna dahil. Bu durumun toplum sağlığına etkisine değindiler. Sizde de böyle bir sorun var mı ve yakın zamanda yönetmelik değişikliği yaşadınız mı?
Yaşadık. Bu sorunu aslında TMMOB olarak hepimiz aynı anda yaşadık. Biz eskiden en iyi mesleki denetim yapan şube olarak bilinirdik. 2011 yılından sonra ciddi şekilde zayıfladı. Şu anda mesleki denetim yapıyor muyuz, yapmıyoruz. Çünkü çok az arkadaşımız çalışıyor. Diyelim yüz proje varsa, bunlardan en fazla beş-on tanesi geliyor. Oysa burada proje denetiminin önemli avantajları vardı. Tasdik öncesi proje hataları burada saptanıp giderilebiliyordu. Şimdi bu ortadan kalktı. 2011 sonrası kararnameler ve bazı torba yasa düzenlemelerine istinaden arkadaşlar getirmiyor ama bu yükümlülük kalktı mı dersen kalkmadı. Çünkü TMMOB yasasında bunlar var.
Son zamanda bu konunun aşılması için çalışılıyor. Mesleki denetim veya serbest çalışan arkadaşlarla bu konuda bir çalıştay yapılması, konunun güncel duruma uygun olarak bazı şeylerin tekrar düzenlenmesi amaçlanıyor. Diğer odaların da konuya duyarlı olduklarını biliyorum, özellikle makina inşaat ve mimarlar üzerine eğiliyorlar.

DENİZLİ’DE BELEDİYELERLE ÇALIŞAMIYORUZ
Mimarlar, Makinacılar ve İnşaatçılarla birlikte dört oda henüz 1978 yılında Belediye ile proje denetim protokolü yaptınız. Sonradan bu rayına oturdu ama son yıllarda giderek zayıflayıp ortadan kalkma eğilimi gösterdi. Siyasal bir eleştiri değil, teknik bir soru olarak, alanlarınızda oda etkinliklerinin azalmış olması, ihtiyacın eski biçimiyle kalmadığı anlamına mı geliyor?
Bizden kaynaklanmıyor bu. Yapılan denetimlerin kalitesiz olması, yapılan işin kalitesinde de ciddi düşüşlere neden oldu. Belli bir dönemden sonra siyasi iktidarın imkanları eline geçirmesi, özellikler belediyelerin yaklaşımları bu sıkıntıların doğmasına yol açtı. Buna rağmen hiçbir şeyi oluruna bırakmıyoruz. Gayretimiz sürüyor. Mesela Muğla Menteşe Belediyesi ile bu konuda bir protokol imzaladık. Onlar projelerin daha kaliteli olacağına inanıyorlar. Ortaca Belediyesi ile de yaptık aynı protokolü. Halen süren görüşmelerimiz var. Ancak bizim bunu Denizli belediyeleri ile yapma şansımız yok. İşi sadece bireysel ilişkilerle götürüyoruz. Onu da sadece Merkezefendi Belediyesi ile götürüyoruz aslında. Diğeri ile bırakın kurumsalı ikili ilişki bile kuramadık. Oysa bizim olmamız onları rahatlatacak. Öyle bir şey istediğimiz de yok. Sadece işin kalitesi ve projelerin hatasız olması ilgilendiriyor bizi. Ne yazık ki bir yerden sonra da zorlayamıyorsunuz. Biz işin peşini bırakmayıp, Denizli’de dağıtım şirketi ADM (AYDEM) ile kurumsal ve kişisel ilişkilerimiz sayesinde işi yürütmeye çalışıyoruz. Onlarla projeleri iyileştirme konusunda altı aylık bir komisyon çalışması yaptık. Ortak bir standart geliştirdik. ADM’nin uygulama alanı Denizli ve Muğla olduğu için biz burada çalışma yaptık. İzmir’deki dağıtım şirketi GEDİZ de ADM bünyesinde olduğu için Odanın İzmir Şubesi de işin içine girdi. Böylece Şubat ayından beri İzmir, Aydın, Manisa, Uşak, Muğla ve Denizli’yi kapsayan beş yıllık bir proje geliştirdik.
Buna rağmen belediyelerle olsa iyi olmaz mıydı, kesinlikle daha iyi olurdu ama hiç olmazsa elimizdeki çalışma projesi ile bir ölçüde bu eksikliği gidereceğimizi düşünüyorum ben.

ÜNİVERSİTELER YÖRESEL KALKINMA ARACI OLDU
Mesleğinizin genel sorunları dışında, meslek üyelerinin sorunlarını nasıl tanımlarsınız?
Bizim arkadaşlarımızın mezuniyet sonrası hayalleri çok yüksek oluyor tabi. Bunu üniversitedeki öğrenci arkadaşlarımıza da söylüyorum, yıllık neredeyse sekiz bin mezun veren bir meslek mensubunun istediği işi ve ücreti bulması mümkün değil Türkiye şartlarında. Hükümetin üniversiteleri bir eğitim yuvası değil, yöresel kalkınma hamlesinin aracı olarak görmesi maalesef bizi bu duruma getirdi. Şu anda üniversitelerde 168 tane elektrik bölümü var. Liseden itibaren çocuğunuza belli bir yatırım yapıyorsunuz. Eğitimleri de kaliteli oluyor. Ama karşılığı alınıyor mu? Şu an için çok düşük. Sadece razı oluyorlar. Bazen ücret için, bazıları deneyim kazanmak için, bazıları piyasa ilişkileri kurmak için! TMMOB’nin şartları göz önüne alıp belirlediği asgari ücret bile reel değil, çok düşük.

SAYIMIZ ARTIYOR ÜCRET DÜŞÜYOR
Mühendis sayısının artması işgücü değerini ucuzlatıyor mu?
Hem işgücünü ucuzlatıyor, hem kaliteyi düşürüyor. Çünkü diyor ki, “siz çalışmazsanız sırada bekleyenler var.” Bu nasıl düzelir? Yarış devam ediyor. Okuldan sonra da devam ediyor. Şimdiki gençlerin yabancı dil eğitimleri de var. O yönden sıkıntıları yok. İkinci bir yabancı dil peşine düşüyorlar. Özel bazı alanlarda uzmanlık eğitimi almalılar ki bir adım öne geçebilsinler. Gizli işsizlik kategorisi de dahil bizim mühendislik alanındaki işsizlik oranı %18 seviyelerinde Türkiye çapında. Denizli’de pek yok ama burada da ücretler çok düşük.

Yüksek eğitim tercihi var mı? Yoksa neden tercih edilmiyor ve neden kaynaklanıyor? Geçim sıkıntısının bunda rolü var mı?
Son yıllarda eğitimi lisansüstü ve yukarı taşımak için muazzam bir talep var. Ama bunun sebebi mesleki anlamda yetişmek değil. En önemli gerekçe askerliği biraz daha ötemelek. Okuldaki zamanı değerlendirerek durumu kurtarmak. Mesleki anlamda gelişmek isteyen yok mu, var ama çok değil. Bu da geçim sıkıntısıyla ilgili. Bir de eğitim kalitesi önemli. Okullardaki eğitimler öyle çok dolu mu derseniz, bunu ayrıca konuşmak lazım.

EĞİTİM KALİTESİ YETESİZ KALIYOR
Daha açık soralım, eğitim kalitesi, yüksek bilgi gerektiren mühendislik formatı için yeterli mi?
Bence değil. Bu konuda bazen akademisyen arkadaşlarımızla görüştüğümüzde bazıları bize kızıyorlar ama şimdilerde iptal edilen Yrd. Doç. titrinin yerine ne geldi, sormak lazım. Dr. Öğretim üyesi sıfatından hemen doçentliğe atlayabiliyorlar. Oradaki kalite nedir ki? Bir de bunun çok adilane olmadığını düşünüyorum. Çünkü çok iyi arkadaşlarımızın yanında kendisinin o mevkiye gelmesi bile mucize olanlar var. Diğerlerinin eğitimi kaliteyi getirir ama bir de bu yanı var işin. PAÜ bu konuda çok iyi aslında. Genel olarak söylüyorum.

YASAL DEĞİŞİKLİK DEĞİL, BASKI KURMAK
TMMOB’nin sorunlarına gelirsek; Sadece EMO’nun sorunu değil bu. Hükümetin 7-8 yıldır statünüzü değiştirme girişimleri var. Odalar üzerinde sürdürülen yeni yasal düzenleme değişikliği mi diyelim bilmiyorum, bu girişimlerin sebepler neler ve sonuçları ne olabilir, son olarak TMMOB ne hale gelir?
Buna yasal düzenlemeden çok yasal baskı kurma demek daha doğru olur. Mevcut iktidar uzun zamandır görevde. Politikalarında büyük değişiklikler yok. Kendileri gibi düşünmeyen herkesi ayrıştırıcı söylemleri var. Kendisinden olmayan ya vatan haini, ya da bilmem ne oluyor. TMMOB daha önce de görevini yapıyordu ama iktidarların bu dönemdeki kadar rahatsız olduğunu hatırlamıyorum. Ben 32 yıldır aktif üyeyim ve buna tanık olmadım.

ANAYASA MAHKEMESİ BİLE KENDİNİ İNKAR EDİYOR
TMMOB üzerindeki sözünü ettiğiniz baskılar bu dönem nasıl ortaya çıktı?
Biz aslında hukukun dışına çıkan uygulamalar için her iktidar döneminde yasal yoları takip ettik. Davalar açıp yürütmeyi durdurma kararları aldık. Bu şimdiki iktidarı rahatsız etti. Giderek şiddetlendi. Biz yasal çerçevede kaldıkça, onlar şunu bunu yapacağız, Anayasayı değiştireceğiz diyerek olayı farklı bir yere taşıdılar. Bir dönem de Baro için aynı şeyi yapmışlardı. Son olarak ise Türk Tabipler Birliği’nin (TTB) bir açıklamasından yola çıkıp hepimizi aynı kefeye koydular. Kaldı ki TTB ile aynı kefeye konulmaktan da rahatsız değiliz. Aksine bizim için guru verici bir şey. Türk isminden rahatsızlık ise sadece kendinden olmayana yapılmış bir uygulamadır. Bunu yapabilirler mi? sistem içinde Anayasa Mahkemesi bile kendini inkar ederken elbette yapabilirler. Ama biz direneceğiz, sonuna kadar direneceğiz. TMMOB’nin adını da kaldırsalar biz yine bunu başka bir örgütlenme altında yaparız.

Yarın: Tekstil Mühendisleri Odası ne istiyor?

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı