REKLAMI GEÇ

TMMOB ve şubeler neden önemli?

20 Mart 2018 Salı

Denizlihaber.com okurları için yeni ve özgün bir röportaj dizisi hazırladık. Dosyamızın konusunu, Türkiye mühendislik mesleği çatı örgütü Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne (TMMOB) bağlı meslek odaları Denizli şubelerinin çalışmaları oluşturuyor.

GİRİŞ
2018 yılı itibariyle söz konusu odalar içinde Denizli’de Şubesi bulunanlar, genel kurullarını tamamlayıp yeni yönetimlerini oluşturdular. 16 Eylül 1983 tarih ve 85 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile belirlenen görev süreleri iki yıllık bir dönemi kapsıyor. Olağanüstü bir durum olmadığı sürece 2018 Ocak-Şubat aylarında genel kurullarını tamamlayan şube yönetimleri, 2020 yılı başına kadar görevde kalacaklar.

Önümüzdeki iki yılın ülke realitesi açısından oldukça çetin geçeceği öngörülebilir. Her şeyden önce iki ayrı seçim dönemine giriliyor. Yaşanması olası gelişmeler, doğrudan olmasa bile dolaylı olarak mühendislik ve mimarlık mesleğinin icra sürecini etkileyecek gibi görünüyor. Siyasal olarak değilse de ekonomik olarak pek çok değişken, orta vadede Türkiye’nin politikalarında yaşanacak değişimin işaretlerini taşıyor. Bu nedenle Denizli sanayisi ve toplumsal değişiminin görünmeyen kahramanları olan mühendis ve mimarlar, muhtemel gelişmeler karşısında nasıl bir tutum belirleyeceklerine bağlı oldukları odalar yoluyla karar verecekler. Sanayiin ve kentsel büyümenin oranı onların mesleki rollerinin sürekliliğine nasıl etki edecek, bunu hesaplayacaklar. Asgari ücret belirlemeden, iş imkanlarının korunup genişlemesine kadar çeşitli alanlarda çalışma yürütecekler!

Sadece bu kadar değil. Çok daha önemlisi her mühendislik grubunun iş alanına dair oluşan teamüller ve kurumsal özellikler, sıkça yaşanan yönetmelik ya da kanun değişiklikleri ile yeniden biçimleniyor. İş disiplini, etiği ve başka kurallar bu değişikliklerden nasibini alıyor. Dolayısıyla meslek odalarının başta üyeleri olmak üzere eğitim ve nitelikli eleman yetiştirme sorumluluğu giderek önem kazanıyor.

TMMOB YASA DEĞİŞİKLİĞİ ÜZERİNE
Siyaset alanı, son 7 yıldır meslek odalarını kendi yörüngesinde yeniden kalıba dökme projelerini gündemden düşürmüyor. En ciddi biçimde 2011 yılı KHK’ları ile başlayan siyasallaşmış hukuki müdahaleler, sonraki yıllarda sıkça torba yasalara konu olmuştu. Son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türk Tabipler Birliği’ni hedef alarak “meslek odalarının adındaki Türk tanımının kaldırılması” üzerine verdiği beyanat, gelinen son noktadaki hükümet niyetinin açıklaması olarak görüldü. Hemen öncesinde TMMOB’a bağlı Kimya Mühendisleri Odası merkez yönetiminin Bakanlık eliyle görevden azledilmesi girişimi ile birlikte düşünüldüğünde, meslek odaları yönetimlerini sıcak bir dönemin beklediğini söylemek abartı olmayacaktır.

Bu noktada oluşabilecek temel soru şu olabilir: Hükümet TMMOB ve meslek odalarını doğrudan kontrol edilebilir şekilde yeniden kurgulamak istiyorsa eğer, neden gerçekleştirmiyor? Bunca dirayet sahibi ve sürekliliği olan siyasal yönetim bu konuda aciz mi kalıyor, yoksa biz varsayımlarımızda yanılıyor muyuz?

Sorunun yanıtı o kadar karmaşık değil. TMMOB 1954 yılında kuruldu. Kuruluşundan itibaren anayasal bir tüzel kişiliğe sahip olageldi. 1982 Anayasasının 135. Maddesi, “Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları; belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlakını korumak maksadı ile kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunda gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında, gizli oyla seçilen kamu tüzel kişilikleridir” diyerek halen bu niteliğini muhafaza ediyor. İşte koruyucu şemsiye bu madde! Yani Hükümetin TMMOB’yi veya odaları kendine doğrudan bağlamasının olanağı ancak Anayasa’nın ilgili maddesini değiştirmekle mümkün olabilir. Bunun için de ya anayasa değiştirme çoğunluğuna ulaşıp mecliste madde değişecek, ya da referanduma gidilecek.

TMMOB’NİN KİTLESEL ÖNEMİ
Diğer yandan, mühendislik ve mimarlık mesleğine mensup olanların TMMOB çatısı altında kurdukları oda ve üye sayılarına ilişkin veriler, tmmob.org.tr resmi internet sitesinde şu bilgiyle veriliyor: “Kuruluşunda 10 Odası ve yaklaşık olarak 8.000 üyesi bulunan TMMOB’nin, 2018 Ocak ayı itibari ile oda sayısı 24, üye sayısı ise 536.898 olmuştur.” Devamında şubeler, onların oluşturduğu İl Koordinasyon Kurulları ve mühendislik-mimarlık disiplini içine giren mesleklere ilişkin olarak, “TMMOB çalışmalarını 24 Oda, bu Odalara bağlı 213 şube ve 50 İl/İlçe Koordinasyon Kurulu ile sürdürmektedir. TMMOB‘ye bağlı odalara 91 kadar mühendislik, mimarlık ve şehir plancılığı disiplininden mezun olan mühendis, mimar ve şehir plancıları üyedir” bilgisiyle örgütsel ağın çapı ve genişliğine ilişkin verileri açıklıyor. BU üye profilinin yaklaşık 15.000’i Denizli’de ikamet ediyor ya da Denizli Şubelerine bağlı olarak çalışıyorlar.

Verilen bilgileri yorumlamak gerekirse, yarım milyonu aşkın bir mimar-mühendis kitlesi hükümetin ısrarla üzerinde oynamaya çalıştığı yasal konumdan etkilenecek. Bunu kolayca gerçekleştirmek mümkün mü? Yoksa Mimarlar Odası Denizli Şube Başkanı Serdar Alayont’un dediği gibi “bu işin sağı-solu olmayacak ve TMMOB üyeleri ortaklaşmacı bir tutumla hükümet girişimine karşı mücadele etmeyi göze alacak” mı? Başkan Alayont’u, görüştüğüm tüm diğer şube başkanları kendi anlayışlarıyla onaylıyor. En azından TMMOB’nin ortadan kaldırılmasının doğru olmayacağını açıkça dile getirmekten çekinmiyorlar. Hatırlanacağı üzere benzer bir çıkış, İnşaat Mühendisleri Şube Başkanı Prof. Dr. Şevket Murat Şenel’den şu benzetmeyle gelmişti; “kilit bozuksa kapı değiştirilmez!” (Bu zımni olarak kapının bozuk olduğunun kabulü müydü, yoksa TMMOB’a dönük tasarılara ilişkin görüşünü açıklarken kongre heyecanı içinde yapılmış basit bir benzetme mi? Bunun açıklamasını Murat Hoca ile yaptığımız görüşmede sorduk, yeri geldiğinde açıklamasını bu sayfalarda yayınlayacağız.)

KENTSEL BÜYÜMEDE MİMAR-MÜHENDİSLER
Denizli hızlı büyüme gösteren bir kent. Kentsel yerleşmenin gelişimi, aynı hızda bir konut sektörü yaratmış durumda. Mimarlık ve inşaat başta olmak üzere ilgili istihdam olanakları çevre illere nazaran görece daha fazla görünüyor. Çukurda yer alan coğrafyanın yatay kentsel gelişme koşullarını sınırlıyor oluşu, bu alanda faaliyet gösteren mühendisleri zorluyor gibi dursa da, inşaat faaliyetlerinin hızını pek kesmiyor. Ancak sorunsuz bir gelişme değil bu. Kentin birinci derece deprem aksında yerleşmiş olması, konut sektörünün çalışmalarını sıkı bir denetim altında sürdürmeyi gerekli kılıyor. O nedenle denetim süreçlerinin kurallara uygun biçimde ve standart olarak devamlılık kazanması önem arz ediyor. Belediyeler başta olmak üzere ilgili kurumlar gerek kendi çalışmaları ve gerek özel girişimlerin faaliyetlerini mercek altına alırken, en çok yine ilgili mesleğe mensup bilim insanı-mühendislere ihtiyaç duyuyor. Peki, bu süreçler ne kadar verimli işliyor? Yanıtını mühendislik odaları şube başkanlarından alacağız.

Demografik değişimin ve nüfus artışının temel sebebi, sanayi sektörlerinin gelişmişlik düzeyi ile doğrudan bağlantılı. Sanayi kesimlerindeki istihdam olanaklarının yarattığı işgücü ihtiyacı, şimdiye kadar nüfus göçüyle karşılanmıştı. Nüfus sayımı verilerine bakarak bu göçün şimdilik kısmen yavaşladığı söylenebilir ancak durmuş değil. Yatırımlar sürdükçe ve ucuz işgücü talebi devam ettikçe durmasını beklememeli. İnşaat Mühendisleri Şube Başkanı Murat Şenel, kentin şişmanladığını belirterek, “eskiden lüks konut ihtiyacı vardı, şimdi bir doygunluk yaratılmış durumda. Artık asıl talep standart ucuz konutlara yönelik” diyor. Hocanın saptaması bizim varsayımımızı destekliyor. Kentin büyümesinin temeli sayılan bu unsur, mimar mühendis ihtiyacının başlıca gerekçelerinden birini oluşturuyor.

SANAYİ VE İSTİHDAM OLANAKLARI
Sanayi sektörleri ise mühendislik disiplininin vazgeçilmez alanları. Mühendisin olmadığı hiçbir sanayi ünitesi planlama yapamaz, makineleşme ve modernizasyon gerçekleştiremez, laboratuvar çalışması yürütemez, üretim standardı yakalayamaz, piyasa koşullarına uyum gösteremez, rekabet edemez… Kısacası gelişme dinamiklerini ayakta tutamaz. Diyebiliriz ki, sanayiin asıl kahramanları mühendislerdir. Onların adı bilinmez, ön planda olmazlar, vitrine çıkmazlar ama modern bir sanayi ünitesini, konforlu yaşam konutlarını yaratan ve ayakta tutanlar onlardır.

Ne ki, mühendis talep eden ile karşılayan meslek mensupları arasındaki ilişki düz bir çizgide seyretmez. Çok çeşitli sorunlar bu ilişkinin inişli çıkışlı olarak seyretmesine neden olur. Her şeyden önce mühendislik, tıpkı doktorluk gibi disipline özgü etik kurallara sahiptir. Mali içerikli çıkar ilişkileri ile yürüyen bir meslekler bütünüdür. O nedenle çatışmaların yer yer kaçınılmaz olduğunu öngörmek mümkündür. Bunun yanı sıra imkanlar ve ihtiyaçlar arasındaki çelişki başka bir sorun teşkil eder. Beraberinde ücretler ayrı bir sorun kategorisidir. Tüm bu sorunlar silsilesinin nihai çözümü olmaz ve dönemsel çözümler sadece dönem içinde geçerli olur. Sonrasında başka sorunlar ve çabalar gerekir.

Denizli sanayinin gelişmişliği çerçevesinden ihracat rakamlarına bakarak öngörülen gelişmişlik düzeyi, sektörlerin yapısal sorunları olmadığı anlamına gelmiyor. Geleneksel üretim ve yönetme metodu ile teknolojik yatırımların önü ideal biçimde açılabilir mi, bu bir soru işareti. Ya da nereye kadar ‘idare’ edilebilir? Bu çelişkinin kilidini açacak olan yine mühendisler. Onların üreteceği çözümlerle imkan ve ihtiyaç arasındaki sorunlar giderilebilir. Bu konuda olumlu sonuçlar alınıp alınmadığına, kentte istihdam edilen mühendis sayısına bakarak karar vermek mümkün. Sözün kısası hayatımızın modern dünya ile bağları güçlendikçe mühendis ihtiyacımız artıyor. Hayatı idame ettirirken üzerimizdeki giysilerden kullandığımız objelere, üretim yaptığımız devasa makinalara, elektriğinden oturduğumuz konutlara, kullandığımız doğalgazdan ürettiğimiz çöp–e kadar her şey onların varlığını zorunlu kılıyor.

MÜHENDİSLİK STATÜSÜ ÜZERİNE
TMMOB ve mühendislik-mimarlık odaları üyelerinin sorunlarını özetlerken, toplumsal statülerine değinmeden geçmeyelim.

Ortalama refah düzeyine sahip, imkanları nispeten standart bir yaşam formu oluşturmaya elverişli, eğitim olanakları daha çok, daha örgütlü, iş ve istihdam şartları görece iyi, iş ilişkilerinde pazarlık güçleri daha fazla olması onları ‘orta sınıf’ diyebileceğimiz bir kategoriye oturtuyor. Ancak her şey burada noktalanmıyor, aksine bu noktadan başlıyor. Üstlendikleri görevlerdeki rolleri ve sosyal ilişkilerindeki davranış kalıpları onları başka bir toplumsal sorumlulukla donatıyor. Özellikle iş yaşamında yapacakları küçük bir hatanın yol açabileceği olumsuz sonuçlar göz önüne alındığında her defasında daha titiz, dikkatli ve özenli olmaları gerekiyor. Başka bir deyişle sorumsuz değil, aksine oldukça sorumluluk isteyen bir mesleki hayat tarzı. Oysa mühendisler sadece mantıksal kurgulara hapsolmuş varlıklar değil. Onlar her şeyden önce insan. İnsan olmanın tüm özelliklerine sahipler.

TEMSİLCİLİKLER NEDEN YOK?
Duyurumuzda da belirttiğimiz gibi biz TMMOB Şube başkanlarını konuk ettik. Ancak TMMOB’ye bağlı oda sayısı sadece bizim konuklarımızla sınırlı değil. Örneğin Harita Mühendisleri, Çevre Mühendisleri, Kent Planlamacılar, Gıda Mühendisleri gibi odaların temsilcilikleri de mevcut. Ne var ki tümüne yer veremezdik. Çünkü temsilcilik statüsüne sahip odalar, asıl olarak başka şubelere veya doğrudan Ankara merkeze bağlı. Kendi çalışma politikaları yok. Zaten seçimle iş başına gelmeyip atamayla görevlendiriliyorlar.

ÜÇ SORUYA PEK ÇOK YANIT
Yazı dizimizi yukarıdan beri sıraladığımız argümanları içeren bu yaklaşım içinde hazırladık. Yaklaşımımızı üç temel soruda özetledik:
1. Odanın Denizli Şubesi olarak iki yıllık bir dönem için seçilen yeni yönetimin çalışma programı nedir?
2. Meslek üyelerinin yaşadıkları sorunlar ve bu sorunlara çözüm önerileri nelerdir?
3. TMMOB ve bağlı mühendislik-mimarlık odalarının yasal konumunu değiştirmeye yönelik olarak hükümet tarafından yapılmak istenen yasal düzenlemeler hakkında ne düşünüyorsunuz?

Her şube başkanı aynı yanıtı vermedi. Ortak noktaların yanında ayrışan çalışma yöntemleri de dile getirildi.

Tümünü yarından itibaren okurlarımızla paylaşacağız.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı