REKLAMI GEÇ

“Yılda 2 milyon kişi veremden ölüyor”

“Yılda 2 milyon kişi veremden ölüyor”

PAÜ Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Fatma Fişekçi Evyapan, dünyada her yıl yaklaşık iki milyon kişinin tüberküloz hastalığından öldüğünü söyledi. Evyapan, açıklamasında hastalıkla ilgili bilgiler verdi.

/ DENİZLİHABER / 4 Ocak 2008 Cuma, 01:00

PAÜ Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Fatma Fişekçi Evyapan, halk arasında verem ya da ince hastalık olarak da bilinen tüberküloz hakkında bilgi verdi. Veremin, tüberküloz mikrobunun yol açtığı bir hastalık olduğunu belirten Evyapan, “Eski Mısır’a ait mumyaların incelenmesinde tüberküloza ait hasarların görülmesi; hastalığın insanlık tarihi kadar eski olduğunu göstermektedir. Günümüzde dünyada yaklaşık 2 milyar kişi bu basille karşılaşmış, bu mikrobu bünyesinde taşımaktadır ve her yıl 1,5-2 milyon kişi de tüberküloz hastalığından ölmektedir” dedi.

Tüberküloz nasıl bulaşır?

Prof. Dr. Evyapan, verem hastalığının, öncelikle akciğer tüberkülozuna yakalanan bir kişinin öksürme, aksırma, gülmesiyle akciğerlerdeki mikroplarını balgamıyla havaya saçması ve havaya saçılan bu mikropların etrafta bulunan kişiler tarafından solunum yoluyla akciğerlere alınmasıyla bulaştığını söyledi. Hastalığın temel bulaşma yolunun hava yolu olduğunu dile getiren Evyapan, “Temel bulaşma hava yolu iledir. Ama tüberküloz hastalığına yakalanmış ineklerin sütlerinin içilmesi ile ağız yolu ya da tüberkülozlu dokuların ellenmesiyle deri yolu ile de bulaşma olmakla birlikte, bu durum solunum yolu bulaşmasına göre önemsizdir. Hasta kişilerin çatal, bıçak, tabak ya da giyecekleri ile bulaşma olmaz. Yani hasta kişilerin yakın çevresinde bulunanlar yani aynı evde, yatakhanelerde, kışlalarda ya da ortak işyerlerinde çalışanlar bu hastalığın bulaşma olasılığı yüksek olan kişilerdir. Bu nedenle hasta kişinin tanısı konulduktan sonra Verem Savaş Dispanserleri tarafından ev halkı taranır” diye konuştu.

‘Mikrobu alan herkes, bu hastalığa yakalanmaz’

Tüberküloz mikrobunu alan her kişinin, tüberküloz hastalığına yakalanmayacağını belirten Evyapan, “Bununla birlikte vücudunda bu canlı basilleri bulunduran kişiler ömür boyu hastalığa yakalanma tehlikesini taşırlar. Vücut direncinin düştüğü durumlarda örneğin şeker hastalığı, böbrek yetersizliği, çeşitli ilaçların kullanıldığı koşullarda, verem mikrobu dalmış olduğu uykusundan uyanarak hastalığın ortaya çıkmasına neden olur. Hastalık geçiren kişilerde ise daha sonra vücutta uyur halde kalan verem mikrobu sayısı daha fazla olduğu için bu gibi kişilerde, özellikle ilk hastalık geçirildikten itibaren beş yıl içerisinde yeniden hastalık gelişmesi riski daha fazladır” dedi.

Tüberküloz hastalığı hangi organlarda görülür?

Hemen hemen her organda görülmekle birlikte, tüberküloz mikrobunun oksijenli ortamları sevdiği ve buralarda daha kolay çoğaldığı için akciğerler tüberkülozunun daha sık görüldüğünü ifade eden Evyapan, “Ayrıca çevreye hastalığı bulaşması açısından da en riskli hastalık akciğer tüberkülozudur. Bunun dışında lenf bezleri tüberkülozu (halk dilinde sıraca ), akciğer zarı tüberkülozu, böbrek tüberkülozu, üreme sistemi tüberkülozu (kadınlarda kısırlığın önemli nedenlerinden) ve çok tehlikeli sonuçlara yol açabilen beyin zarı ve beyin tüberkülozu önemli hastalıklardır” diye konuştu.

‘Verem, tedavi edilebilir bir hastalıktır’

Verem hastalığının da bir tedavisi olduğunu söyleyen Evyapan, “Bu tıpkı anjin, idrar yolu iltihabı gibi antibiyotiklerle tedavi edilebilir bir hastalıktır. Onlardan farklı çok sayıda antibiyotiğin bir arada kullanılarak biraz daha uzun süreli (6 ay-12 ay) tedavi edilmesi gerektiğidir. Uzun süreli tedavi hastaların tedaviye uyum sağlamasını engelleyen en önemli faktördür. Bu nedenle son yıllarda ülkemizde de uygulanan Doğrudan Gözetim Altında Tedavi stratejileri ile ilaç bir sağlık personelinin gözetiminde hastalara verilmekte hastaların ilacı yuttuğundan kesin olarak emin olunmaktadır. Bu yöntemle yapılan tedavi; başarıyı önemli ölçüde arttırmaktadır” dedi.

Korunmak için ne yapmalıyım?

Tüberküloz aşısının, hastalığın ve enfeksiyonun sık görüldüğü ülkelerde daha doğumdan itibaren uygulandığını belirterek, “Aşı, hastalığı tamamen önlemese bile ağır ve tehlikeli bir biçimde hastalanmayı önler. Bunun dışında canlı mikroplarla kısa süre önce karşılaştığı bilinen ve hastalığa yakalanma olasılığı yüksek olanlarda özellikle de çocuklarda koruyucu ilaçlarla vücutta kalabilecek canlı mikrop sayısı azaltılmaya çalışılır. Benzer uygulama bağışıklık sistemi baskı altına alındığı koşullarda da yapılmaktadır” diye konuştu.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı