REKLAMI GEÇ

PAMUKKALE İÇİN ZEYBEKCİ NE YAPABİLİR?

PAMUKKALE İÇİN ZEYBEKCİ NE YAPABİLİR?

Önce Pamukkale, şimdi de Laodikya için ‘atı alan Üsküdar’ı geçti’ gibi görünüyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı her iki antik kent için tasarruf hakkını kendi tercihine göre kullanıp, toplu ihale listesine ekledi. Yerel kamuoyunun ortak görüşü, “şayet çok güçlü bir aracıyla hükümet nezdinde girişimlerde bulunulursa bir umut alınabilir” yönünde. Bu gerçekten mümkün mü? Zeybekci’nin danışman-medya ekibince yayılacak enformasyonun sonuçları eskisi gibi bu kez de lehte sonuç verir mi?

Haber Merkezi / DENİZLİHABER / 15 Temmuz 2016 Cuma, 11:32

PAMUKKALE’Yİ KAYBETME HİKAYESİ

Biz Pamukkale için Zeybekci’nin ne yapıp yapamayacağını tartışmaya girişmeden önce, Pamukkale’yi kaybetmenin öyküsünü kısaca özetleyelim. Göreceksiniz, her şey şehri yönetenlerin aymazlığı, bazılarının ihtirasla devretme isteği sonucu ortaya çıkmış.

Denizli Valisi Abdülkadir Demir, TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy’u Denizli’de, Dedeman Otel’de konuk edip gezdirdi. 2012 yılının Temmuz ortasında gerçekleşen geziye Belediye Başkanı Osman Zolan eşlik ederken, Vali Demir Başaran Ulusoy’dan bazı vaatler aldı. Denizli kitabı, Denizli Müze Müdürlüğü, Tripolis ve Laodikya’ya araç bağışı ve Hirapolis’e parasal yardım bu vaatlerin basına yansıyanlarıydı. Vali Demir Tripolis’te kendilerine ikram edilen Yenicekent üzümünü tadarken yaptığı konuşmada, Pamukkale’nin geleceğine ilişkin düşündüklerinin şifrelerini de ele veriyordu. TÜRSAB’ın her gittiği yerde adeta “TÜRSAB’dan önce ve TÜRSAB’dan sonra” kavramının oluştuğunu belirten Vali Demir “Başkanımız dedi ki Valimiz bizi yalnız bırakmadı. Ben biliyorum ki TÜRSAB bizi yalnız bırakmadı. Türkiye de belli kurumlar var ülkeyi sadece İstanbul’dan ve Ankara’dan ibaret zannediliyor. Orada da yapılacak şeyler var, fakat Anadolu’yu ihmal ederek yapılacak işlerin başarıya ulaşacağını zannetmiyorum. Çünkü Anadolu gerçekten çok bereketli çok zengin, her yerin kendine göre zenginlikleri ve değerleri var. Önemli olan bu değerleri ortaya çıkarmak, ülkeye ve dünya mirasına katabilmek” derken TÜRSAB’ı ne kadar istediğinin işaretini vermişti. Sanki Hierapolis UNESCO dünya miras listesinde değildi. Sanki Laodikya aynı kurumun geçici listesine alınmamıştı! Sanki o güne değin Pamukkale sahipsiz ve ortalıkta kalmıştı. Denizli İl Özel İdaresi tarafından şöyle ya da böyle işletilen örenyerinin geliri sanki aynı valilik kurumu eliyle kamusal bir faydaya dönüşmüyordu! Sanki bölgede devam etmekte olan beş ayrı kazı bölgesinin tüm giderlerini TÜRSAB karşılıyordu! Sanki, Pamukkale Vali Demir’den önce ve Demir’den sonra’  diye iki ayrı tarih evresine sahipti!

Oysa Başaran Ulusoy’un aynı gezide, Buldan’da söylediği bir söz var. “Bizler tüccarız” diyor Ulusoy, “ışık görmesek buralara yatırım yapmayız.” Haksız değildi. Laodikeia’ya 2009 yılında aldıkları vinçten başlayarak her şey sabırlı bir yatırımdı. Çıkardıkları Denizli kitabı söylediği gibi tam bir tüccar işi olmuş, Lycus Vadisi antik kentleri içinde çok önemli inanç merkezi özelliği bulunan Colossae antik kentini kitaba koymaya gerek duymamışlardı. (Bu eksiklik sadece benim tespit edebildiğim. Başka eksikliklerin olabileceği kuşkusu taşıyorum doğrusu.) Nitekim Tüccar Ulusoy ve 20 yıldan beri başında olduğu adeta ‘aile şirketi’ TÜRSAB, çok geçmeden, 16 ay sonra (Kasım 2013) Pamukkale işletmesini Denizli İl Özel İdaresi’nden aldırıp kendi yönetimine geçirdi.

Kısa öyküyü burada keselim. Gerisini defalarca yazıp çizdik. Daha da yazacağız.

MİLLETVEKİLİ ZEYBEKCİ GAFİL Mİ AVLANDI?

Tüm bunlar olup biterken Zeybekci cephesinde neler olup bitiyordu? Öyle ya, Dönemin güçlü Belediye Başkanı Nihat Zeybekci 2011 genel seçimlerinde istifa etmiş, yerine Osman Zolan’ı Meclis kararıyla Başkanlığa geçirirken kendisi milletvekili olmuştu. Daha güçlü olması gerekiyordu. Ama vekilliğin doğası başkaydı, kentin gündelik yönetim sorunlarına gösterdiği ilgi ve müdahale ikinci plana düşmeye başladı. Yasama meclisi yerine haftanın birkaç gününü Denizli’de geçirmeyi yeğlese de, sonuçta milletvekili sıfatı zaman içinde onu kentin yerel sorunlarından uzaklaştırdı. Bu sorunların başında Laodikeia gelmiyordu. Çünkü onu birkaç yıl önce Bakanlıktan almış ve standart bir sürece sokmuştu. Ama sanırım görmediği bir konu, yukarıda öyküleştirdiğimiz zaman içinde Pamukkale ile ilgili kaynamaya başlayan kazandı. Görmedi mi, gücüne güvenip ciddiye mi almadı, nasılsa günü gelir bir biçimde hallederiz özgüveniyle mi davrandı, kendisine konuyu aktaran, bilgi veren bürokrat ve görevliler onu yanılttı mı, yoksa Pamukkale’nin elden gideceğini biliyordu da bir süreden beri konuya uzak mı duruyordu? Bu sorular olasılıklar üzerinden çoğaltılabilir. Ancak verilecek yanıtlar o kadar çok olmaz. Zaten şu saatten sonra da spekülatif kalır. O nedenle doğrudan yanıt vermek yerine, Pamukkale’nin Bakanlık tarafından DÖSİM eliyle TÜRSAB’a devri dönemindeki tutumunu duyduklarımız üzerinden yorumlayabiliriz.

Bize göre Zeybekci o 2013’deki devir döneminde sahneye çıkıp Pamukkale’nin Özel İdareden alınmasına Bakanlık nezdinde girişimleriyle karşı çıkmış olmalı. En azından bunu denemiştir. Ama Kültür Bakanı Ömer Çelik’in bu konudaki katı tutumunu aşamadığı da belli. Lakin, devir sürecinde işin içinde olan Pamukkale’deki müdürler ya da üst düzey görevlilerin aktardığı gibi, neredeyse tek itiraz sesini yükselten Zeybekci’dir. Henüz 17-25 Aralık tapeleri ortalığa saçılmamış, henüz hükümet üyelerinin yolsuzlukları ayyuka çıkmamış, Roleksler, para kasaları, ayakkabı kutuları, para sayma makinaları yatak odalarındaki huzurlu uykusundan bir sabaha karşı uyandırılmamıştır. Yani Zeybekci’nin Bakanlığı henüz ufukta görünmemektedir. Gücü, taşradan seçilip gelmiş bir eski belediye başkanı gücü kadardır. Yani cürmü sadece etrafındakileri ‘ateşe verecek’ denli güçlü! Sonuçta Pamukkale elden gitti, biz şimdiki zamana geri dönelim.

GÜÇLÜ OLAN KAZANIR MI?

Pamukkale konusunda bu gün de etkili olabilecek tek kişi var görünüyor, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci. Yerel kamuoyu da aynı fikirde. Görüştüğüm hemen herkes bu düğümü Bakan Zeybekci çözer beklentisi taşıyor. Nedeni açık. Daha önce, Laodikya konusunda gösterdiği kararlılık ve başarı onu Pamukkale konusunda da bir umuda dönüştürdü. Sadece meslek örgütü olan iş adamı dernekleri, odalar ya da birliklerin değil, sokaktaki vatandaşın da kanaati bu yönde. Haksız değiller. Mevcut iktidar içi ilişkiler, biraz güçlü olanın istediğini yaptırabildiği basit bir kurala dayanıyor. Nihat Zeybekci de hem Belediye Başkanı, hem milletvekili ve hem de bir ve ikinci dönem bakanlıkları boyunca böyle bir imaj vermeye özen gösterdi. Özellikle ikinci dönem, ilk dönemdeki acemiliklerinden çabucak sıyrılmış bir görüntü çiziyor. Daha olgun, daha dikkatli, ayakları daha yere basan demeçler veriyor, daha Türkiyeli bir Bakan profili yansıtıyor.

Hal böyleyken ilk bakışta ‘Bakan Zeybekci Pamukkale’yi alır’ fikri, kahve muhabbeti yapanlar kadar, kendini şehrin eliti-önemlisi sayanlarca da önsel olarak kabul edilmiş görünüyor.

Bu ön kabul doğru mu, ne kadar doğru? Bakan Zeybekci Laodikya ve Pamukkale’nin topluca ihaleye çıkan örenyerleri paketinden ayrılıp Denizli yerel yönetimince işletilmesini sağlayabilir mi?

Kısaca değerlendirmeden önce dileğimizi samimiyetle belirtelim. Pamukkale ve Laodikya ören yerlerine kentin yerel yönetimleri ve zamanında İl Özel İdaresi çok emek verdi. Yıllarca kamu adına işletti, bu zaman içinde yatırım yaptı, kent bütçesinden harcama yaptı. Pamukkale için değil ama özellikle Laodikya için kulaktan dolma bilgilere göre yıllar içinde Denizli Belediyesinin yaptığı harcama 8-9 milyon civarında. Gişe geliri ise iki milyonu zor bulmakta. Yani Büyükşehir hala kent insanının parasını Laodikya için yatırıyor. Buna itirazımız yok. Ama bir çırpıda her şeyi yok sayıp kentin elinden alan Bakanlık karar ve uygulamalarına itiraz etmek gerekiyor. Laodikya ve Pamukkale’nin bölgesel olarak yerel yönetimlerce işletilmesi konusunda direnmek ve mücadele etmek gerekiyor. Bu minvalde umarız Ekonomi Bakanı Zeybekci işe el atar, başarılı olur ve antik kentlerin Denizli uhdesinde kalması konusunda umutları boş çıkarmaz.

ZEYBEKCİ NE YAPAR?

Ama Zeybekci bunu yapar mı? Yapmayı ne kadar ister? Yaparsa başarır mı? Başarma şansı nedir?

Laodikya Denizli yerel yönetimine geçtiğinde yıl 2008’di. Belediye şimdiki gibi henüz Büyükşehir olmamıştı, ‘bütünşehir’ gibi bir ara formül sadece tartışılıyordu. Üzerinden sekiz yıl geçti, Laodikya hala kent yerel yönetimi uhdesinde. 31 Aralık 2016 tarihine kadar da Büyükşehir yönetiminde kalacak.

Pamukkale, 2006 yılında bir valinin başını yedi (Gazi Şimşek 10.10.2006’da merkeze alındı.) Hemen ertesinde Bakanlık, İl Özel İdaresi ile bir protokol yaptı (protokol tarihi 28.11.2006.)  Bu protokol 2012 yılında yenilendi ve 31 Aralık 2016 tarihine kadar uzatıldı. Protokolden bir süre sonra dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay tasfiye edildi, yerine Ömer Çelik Bakan oldu. Tarih 24 Ocak 2013. Ömer Çelik koltuğa oturur oturmaz ilk işi selefinin birkaç yıldır olumlu anlamda yerleştirmeye çalıştığı kültür bakanlığı uygulamalarını masaya yatırmak oldu. Önceki dönemle ilgili bazı usulsüzlükler ya da uygulama aksaklıklarını kendine kalkan yaptı. Turizm ruhsatı meselesini karşı saldırı için kullandı, giderek bakanlığın anlayışını tümüyle değiştirecek bir düzenlemeler silsilesine girişti. Bu aşamada ilk kurbanlardan biri, hala Türkiye turistik ziyaretçi sayısıyla ilk üçte yer almaya devam eden Pamukkale ören yeri oldu.

Yukarıdaki notladığımız soruları giderek üç soruya indirgeyelim. Çünkü tüm soruların cevabı bu üç soruya verilecek yanıtta yatıyor.

  1. Zeybekci Pamukkale’nin geri alınması konusunda ne yapar?
  2. Pamukkale’nin Büyükşehir’e geçmesini sağlayabilir mi?
  3. Ekonomi Bakanı sıfatıyla Nihat Zeybekci Pamukkale ihalesine müdahil olmayı ister mi?

DAHA TÜRKİYELİ BİR BAKAN

Aslında soruların tümünün anahtar cümlesi bana göre bu saptama. İlginç biçimde, Zeybekci bu dönem ilk bakanlık dönemindekinden farklı bir profil çiziyor. Su sayfaların müdavimleri hatırlayacaktır, Hem başkanlığı, hem vekilliği ve hem bakanlığı döneminde kendisini neredeyse eleştiren tek gazeteci olarak pek çok yazı kaleme aldık. Bu yazıların içeriği genellikle onun siyaset anlayışı, yönetme biçimi, topluma bakışı ve hırslı-antidemokratik kişiliği üzerineydi. Öyle ki, bu yazma merakımız yüzünden altı yıl çalıştığım televizyon şirketinden bir gecede kovulmuşluğumuz vardır.

Ama göründüğü kadarıyla, en azından Bakan Zeybekci olarak bu dönem daha durulmuş bir profil çiziyor. Geçen dönem yaptığı gafları azaldı. Medyaya olur olmaz verdiği demeçlerle başını ağrıtmıyor. Kendi partisi, reis’i onu bu demeçlerinden ötürü basın önünde terslemiyor. Konurken daha dikkatli sözcüklerle, makamına daha yakışan düzgün cümleler kurmaya çalışıyor. Gerekmedikçe medyada boy göstermiyor. Denizli yerel medyasının konu fakirliğinden kaynaklanan çarşaf çarşaf ‘Bakanımız Zeybekci…”  manşetlerine o kadar kulak asmıyor.

Bu arada yerel yönetim ile yaşadığı sıkıntılar biliniyor. Birinci Bakanlık koltuğundan ayrıldığı zaman gördü ki, öyle yıllardır etrafında kireç bağlamış ‘evet efendim’ci takım asla güvenilecek bir kitle değil. Hatta mümkünse ilk elden tasfiye edilmeli, bunu gördüğünü sanıyorum. Her daim kendisini yalayıp yutanların 50 tanesinden 5 tanesi kalmamıştı çevresinde, bunu idrak etmiş olmalı. Kendi Partisi de dahil, “aman bu seçimler boyunca bizi Zeybekci’yle aynı yerde göstermeyin seçmen nezdinde” diyenlerin farkında olup, çetelesini artık tutmuş olduğunu düşünüyorum.

BAKANLIK YOLUNDA PAMUKKALE KOLUNDA MI?

Bunları neden mi sıralıyoruz? Uzatmayalım. Biz 65. TC. Hükümeti Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin eskisi gibi kolay gaza getirmeleri yemeyeceği kanaatindeyiz. “Yaparsan sen yaparsın, sen en büyüksün, bu şehirde sen efsanesin, en en en, sen sen sen…” diye devam eden öykünme ve yaranma seremonisine prim vermenin faturasının yine kendine kesileceğini bilecek kadar orta vadeli düşünen bir oyuncu Zeybekci. 

O nedenle hemen Kültür Bakanı’nın kapısından dalıp, Pamukkale’yi koluna takarak dışarı çıkıvereceğini düşünenler hayal kırıklığına uğrayacaklar.

Bir başka boyut, Büyükşehir yönetimi Laodikya konusunda çoğu şeyi eline yüzüne bulaştırmak üzere. Laodikya elden gitti gider. Bu beceriksizliğin faturasını şimdiki belediye yönetimine kesiyor olmalı.

Buna bağlı olarak, birinci ve ikinci Bakanlık dönemleri arasındaki ‘düşmüşlüğü’ boyunca yaşadığı çelişkiler sokaktaki ilgisiz insanların dahi bildiği bir hikaye. Sema Ramazanoğlu’nun ‘Denizli’nin bir tek bakanı var,  o da benim’ çıkışı, Osman Zolan ve Zeybekci arasında yaşandığı rivayet edilen tartışma ve çatışmalar, Zolan’ın Ramazanoğlu’na yanaşması ve birlikte yaşadıkları balayı…’ Öyle balayı ki, son zamanlarda ne gereği varsa artık, Osman Zolan, Bakan Ramazanoğlu’nun girişimiyle olduğunu düşündüğüm ziyaret neticesinde soluğu Erdoğan’ın makamında alıyor, ardından bu ziyaretin etkisini arttırmak için “Zolan istedi, Erdoğan verdi” haberleriyle mesafe kat edilmeye çalışıyor!

Bir de şuna ne dersiniz: önceki dönemlerinde yapışık kardeşler gibiydi Zolan ve Zeybekci. Şimdilerde zoraki birliktelikler dışında o ‘aşk’a tanık olan var mı?

Bu yaşandığı bilinen ve söylenen şeyler kolay hazmedilir mi bilmem. Bana kalırsa Zeybekci de kolay hazmetmeyebilir.

ZEYBEKCİ ‘YAPAR’ MI?

Zeybekci eskisi gibi kör bir atlayış yapmaz. Şehrin işadamları takımının oda ve birliklerince koro halinde dillendirilen ‘Zeybekci yapar’ beklentisi doğru çıkmayabilir.

Bakanlığının Denizli Bakanlığı değil, Türkiye Bakanlığı olduğunun farkına vardığını sandığım Zeybekci, bundan sonra da Denizli’nin vekili olarak Denizli’yi ama Türkiye’nin Bakanı olarak Türkiye’yi önceleyen gelişmelere önem verir.

Pamukkale’yi Bakan’ın kapısından dalıp, koluna takıp çıkmayı istese bile, o pozisyonu artık kendisine kolayca yakıştıramayabilir.

Kendi konumunun ekonomik gelişme boyutuyla kente katkı sağlamayı kolaylaştırdığının bilincindedir. O nedenle Pamukkale’ye kişisel olarak harcayacağı mesai ve feda edeceği imajı, daha kolay, daha yetkin ve imkanlı olarak kendi koltuğundan sağlayabilir. Çünkü unutmayalım o, Ekonomi Bakanı.

 Yarın: Büyükşehir ne istiyor?

 

 

 

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı