REKLAMI GEÇ

7.134 METREDE BARIŞ MESAJI

7.134 METREDE BARIŞ MESAJI

Gülcan Çeşmeli’nin dün başladığımız zirveye uzanan başarı hikayesine kaldığımız yerden devam ediyoruz. Bu kez yaptığı işin farkında olan, aldığı eğitimi kendi çabasıyla geliştiren, imkansızlıklardan imkan yaratarak dünyanın sayılı zirvelerinden Lenin Peak’e göz diken bir kadın kahraman var karşımızda.

Yaşar TOK / DENİZLİHABER / 4 Eylül 2018 Salı, 09:59

LENİN PEAK SERÜVENİ BAŞLIYOR

Lenin Peak tırmanışına gelelim. Nasıl karar verdiniz.

2012 yılında Ağrı tırmanışında tanıştığım bir arkadaşım vardı. Adı Merve Tekin Yıldız. Kendisi İstanbullu. Onunla Ağrı Dağı tırmanışı dışında ortak bir tırmanışta buluşamamıştık. Denizli’ye geldi, bizim dağlarımıza falan tırmandık ama Ağrı haricinde 5000’lik ortak tırmanışımız olmamıştı.

Hep konuşuyorduk, daha yüksek bir zirvede olmalıyız diye. Ama benim iş koşullarım nedeniyle 2017’de 20 gün izin alıp böyle bir tırmanışa katılmam mümkün olmuyordu.

2017 yılında Demavend dönüşü o yaz bu hikayeyi kurgulamaya başladık. O yıl Kurban Bayramı Eylül ayına geliyordu. Benim için tırmanış çok düşük bir ihtimaldi. 2018 Kurban tatilinin ise on gün olabileceğini varsaydım. İki hafta da izin alabilirdim, o nedenle 5-20 Ağustos arasından yapabiliriz dedim Merve’ye. Böylece karar verdik ve malzeme listesi oluşturmaya başladık.

SİGORTA TÜRKİYE’DE BÜYÜK SORUN

Ön hazırlığınız ne kadar sürdü, neler yaptınız?

En öncelikli olanı malzeme hazırlığı. Ben zaten Demavend tırmanışında önemli bir kısmını çözmüştüm. Eksik olan 8000’lerde giyilen kaz tüyü Himalayan parka, plastik bot gibi koruyucu güçlü giyeceklerdi. Bunları almıştım önceden. Bazı ufak tefek eksikleri de tamamlayıp, 2018 Ocak ayında hangi firmayla gideceğimizin görüşmesini yaptık. Orada iki tane firma var. Biz Türkiye Dağcılık Federasyonu’nun da tercih ettiği firma ile gitmeye karar verdik. Federasyondan da bilgi aldık. Ben zaten Federasyon Yönetim Kurulu yedek üyesiyim. Bunun yararı da oldu. Mesela dağcılara sigorta yapmak istemiyorlar. Ben federasyondan bununla ilgili bilgi alıp sigorta yaptırabildim.

Sigortayı Rusya’da mı yoksa burada mı yaptırıyorsunuz?

Rusya’da fiyat farkı oldukça yüksek çıkıyor. Denizli’de sigorta yapmak isteyen bulamadık. İstanbul’da da bulamadık, Federasyonun sigorta şirketiyle yaptık sonunda. İlk iş sigortaları Kırgızistan’daki şirkete göndermek oldu. Onlar bizi havaalanından alıp yürüyüş bölgesine götürüyor ve paket hizmet sağlıyorlar. 2018 Şubat’ında ilk ön ödemelerimizi yaptık. Tüm bunlar halledildikten sonra antrenman sürecimiz başladı.

PSİKOLOJİK HAZIRLIK EVRESİ ÖNEMLİ

Antrenmanı nasıl yapıyorsunuz?

Arkadaş çevrem ve hocalarım “dağcının antrenmanı dağda olur” dediler. Tırmanmam gerekiyor yani. Bütün kış faaliyetlerini takip etmeye çalıştım. İlk olarak Hasan Dağına tırmandım. Sonra kızlar sivrisinde yaptım kış tırmanışı. Denizli’nin dağlarında da tırmanışlar yaptım. En son olarak Niğde de Türkiye’nin Alpleri diye bilinen Aladağlar Demirkazık peck kulvarını tırmandım mayıs ayında. Birkaç hafta sonra yine Aladağlarda Kaldı zirvesine tırmandık. Uzun bir parkur olduğu için “bu da kalıversin” diyorlarmış, o nedenle adını Kaldı koymuşlar. 26 saat süren bir faaliyetti o. O tırmanış son oldu. Burada hafif koşu antrenmanları yapmaya başladım. Sarayköy’den her sabah gelip haftada 30-40 km’lik koşular yaptım. Hazırlık dönemi böyle geçti.

Peki, psikolojik olarak kendinizi nasıl hazırlıyorsunuz? Stres, kaygı, endişe, korku olmalı insanda.

Sonra psikolojik hazırlık süresi başladı. Dağcılıkla ilgisi olmayan bir arkadaşımla dalışa gitmiştik. Bu arada ben aynı zamanda dalgıçlık yapıyorum. Orada arkadaşım bana “sen iyi misin” dedi. Ben de “iyi değilim” dedim ve 64 gün sonraki Lenin Peak tırmanış planımı anlattım. “Benim dağcılıkla ilgisi olmayan biriyle konuşmaya ihtiyacım var” dedim. O arkadaşım 64 gün boyunca benim elimi hiç bırakmadı. Sürekli konuştuk. O benim psikolojik hazırlık dönemimi tamamladı.

ÜÇ KİŞİLİK EKİP

Evet, harekete geçiyorsunuz. Yolculuk nasıl başladı?

Bir grup arkadaşım İzmir’de havaalanından törenle uğurladı beni. İstanbul’a vardım. Orada tırmanış arkadaşlarımla buluşup Kırgızistan uçağına bindik.

Kaç kişiydiniz?

Üç kişiydik. Denizli’den ben vardım. Ayrıca iki arkadaşım da İstanbul’dan katıldı. Uçakta bizi bir sürpriz bekliyordu. Havalandıktan sonra bir anons yapıldı Kırgız dilinde. “Türkiye’den yola çıkan üç arkadaşımız Peak Lenin dağı zirvesine tırmanmak için yola çıktılar, onlara başarılar diliyoruz” diye. Bize büyük moral oldu, hepimiz mutlu olduk. Önce Bişkek’e indik, birkaç saat bekleyip aktarma uçağıyla Osh (Oş) kentine ulaştık. Yetkililer bizi alıp kalacağımız otele götürdüler. O gün otelde kaldık. İlk şoku da orada yaşadık. Otelin bulunduğu bölge yoksul bir bölgeydi. Yerel yemekler çok kötüydü, ben “eğer yirmi gün bunları yiyeceksem tırmanışı tamamlayamam” diye düşündüm.

Ertesi günü, 6 Ağustos’ta tur şirketinin yetkilisi bizi alıp dağa transfer etti. 3600 metredeki ana kampa 6-7 saatlik bir araç yolculuğu yaptık. Kampa bir saat uzaklıkta bir giriş yapmışlar, Peak Lenin yazıyordu. Dağı ilk o zaman gördük. Tırmanışa geldiğimizi de o zaman idrak ettik.

İLK AŞAMA: ENDİŞE KORKU HEYECAN

Aylardır biriken endişe yerini bir anda heyecana bırakmış olmalı.

Aynen öyle oldu. Hepimiz dağa kilitlendik. Kalacağımız çadırlara yerleştik. Bizim kullandığımız çadırlardan daha büyüktü onlar.

Ana kamp sıcaklık derecesi neydi?

Bizim buralardaki kış koşulları vardı. 12-15 derece arası bir sıcaklığa sahipti. Orada üç gün kaldık. Birinci gün yemek yedik yattık. Gezip çevreyi tanıdık. Dördüncü gün Petrovsky diye bilinen (petrovskogo zirvesi de deniliyor) 4400 metreye tırmanacağız. Hazırlık yaptık. 18 kişiydik. Bizim dışımızda Romanya, İsrail, Rusya, Fransa, Bulgaristan’dan dağcılar vardı. Biz giderken tek tip tişörtler yaptırmıştık, bizi “Turkish Tim” diye çağırıyorlardı.

Biz ekibin iyileri içindeydik. 4400’de kamp 1’e ulaştığımız 2. gün, 5100 metrede Yuhin Peak zirvesi yaptık. Petrovsky’den sonra kendimize güvenimiz arttı. Ana kampa geri indikten sonra bizim malzemelerimiz görevlilerce kontrol edildi. Orada üç gün kalıp, ertesi günü yürüyüşe başladık. Ona yürüyüş diyorum çünkü patikalardan 15 km’lik derelerden geçen bir yolculuktu. Sabah yürümeye başladık, saat14:00’de 4400’e ulaştık. Orada dinlendik, küçük yürüyüşler falan yaptık, yemek yedik, dağı seyrettik. Orada tırmanış rotasını görmüştük artık.

TÜRKİYEDE TUR ŞİRKETİ YOK

Ara verip sormak istiyorum: Sizi bir tur şirketi götürmüş. Peki, Türkiye’de bu tür ülke içi tur yapan şirketler var mı?

Türkiye’de böyle şeyler yapılmıyor. Böyle tur şirketleri yok. Türkiye’de dağcılar birbirini tanıyor zaten, hepimizin GPS kayıtları var. Neden bu tür harcamalar yapalım ki?

Yani sizin temel gereksinimlerinizi karşılayan bir organizasyonu kastediyorum.

Yok. Güvenlik nedeniyle Ağrı Dağı yasaklanmadan önce, elimizi kolumuzu sallaya sallaya tırmanamıyorduk. Orada, Doğu Beyazıt’ta yerli şirketler var, onlardan destek almak zorundayız. Eğer yardım almazsak sorun çıkıyor. Mesela gidip gelip çadırları falan yağmalıyorlar. Ağrı Dağı 2015 yılında yasaklandı, o nedenle bu tür hizmet veren yerler de yok artık.

4400’de ileri ana kampa vardınız…

Vardık, orada üç gün geçirdik. İki gece uyuduk, üçüncü gece sabaha karşı saat 02.00 civarında kalktık. Kahvaltı yaptık, sıcak suyu aldık.

İRTİFAYA ALIŞMA DEVRESİ EN ZOR OLANI

Kamp akşamları nasıl geçiyor?

Akşam saat 20.00’de yemeğimizi yiyoruz, maksimum 21:00’de uyuyoruz. Yapacak iş yok. Çadıra girip müzik falan dinliyoruz. İleri ana kampta 300 metre kadar uzaklıkta tuvalete gidiyoruz, zor dönüyoruz. Bu normal mi acaba diyoruz kendi kendimize. Nefes alamıyoruz, rahat konuşamıyoruz. Yani oksijen yetersizliği ilk orada başladı. O nedenle üç gün kaldık. Sonra hazırlıklarımızı tamamlayıp 5100’e tırmanmaya başladık. Çok zor olmaz diye düşünüyorduk ki, yükseldikçe yorgunluk arttı. Kamp yükümüz de var. Yaklaşık 13 kiloydu çantam. Orada triportörler vardı, onlara verebilirdim ama dolar üzerinden fahiş fiyat alıyorlardı, ben de kendim taşıdım yükümü.

Bu çalışmalar için bir sponsor desteğin var mıydı? Veya aile desteği gibi imkanlar…

Yoktu. Her tür harcamayı kendim hallettim. Ailemden de bu güne kadar olduğu gibi hiçbir şey istemedim. Onların manevi desteği bana yetti.

İLK KEZ BUZ ÇATLAĞINDAN GEÇTİM

Ama ailenin korkuları olur bu tür durumlarda. Başına bir şey gelir korkusudur genellikle.

Onu hiç söylemediler bugüne kadar. Sen nereye gidiyorsun, gitme deselerdi orada bir durur düşünürdüm. Onların desteği olmadan risk almayı istemezdim, mutlu etmezdi beni. Ama hiç öyle bir şey söylemediler. Ben de Peak Lenin hazırlığı yaparken kolay tırmanış videoları gösterip onları endişelerine hazırlamıştım. Onların içinin rahat olması benim için önemliydi.

5100’e çıkarken çok yorulduk. 4600’de kramponlarımızı taktık. Hayatımda ilk kez orada buz çatlakları gördüm. O etabı arkadaşlarımla işbirliği içinde geçtik. Önde rehberimiz, ardında biz üç kişi aynı ipe bağlı şekilde yürüdük.

Elinizde yardımcı alet edevat olarak ne var?

Bir elimizde batonun teki, diğer elimizde kazma. Emniyet kemeriyle zaten birbirimize bağlıyız. Çok tehlikeli noktalarda dağcıların ipleri vardı, onlara tutunarak yürüdük. Çatlağı böyle köpek pozisyonunda geçtik. Önce ürktüm derinlikten. Oraya düşersen eğer imkansız çıkamazsın, sağ kalman bile mucize olur. Korkmadım desem yalan olur, kendimi iplerle sabitleyip öyle geçtim.

OKSİJEN İÇİN YARDIM ALMIYORUZ

Oksijen yetersizliğinde yardımcı kimyasal falan kullanıyor musunuz?

Hayır kullanmıyoruz. Ancak 7400’den sonraki tırmanışlarda oksijen tüpü kullanıyorlar. Onu da o zaman deneyeceğiz artık.

5100 metrede kamp iki var, oraya ulaştık. Saat 12:00 civarıydı. Oh dedik. Hava günlük güneşlikti. Eriyen kar suları vardı, onları kaynatarak içtik ne olur ne olmaz diye. Her şey güzeldi ama gece öyle değildi. Geceye doğru kar ve tipi başladı. Çadırımız kara gömüldü. Saat 07:00’de kalkmamız gerekiyordu ama bir saat uzatıldı, saat 08.00’de kalktık. Allah’tan çadırları toplamıyoruz ama malzemelerimizi topluyoruz. Ardından 6100 metreye tırmanmaya başladık. Etabın sonuna yaklaşırken tırmanış iyice zorlaştı. Hiç bitmeyecek gibi geliyor. Adımlar o kadar küçük ki, nefes yok, adım atılmıyor. Her dört adımda bir 5-10 saniye nefes almak için duruyoruz. Sabah başladık, öğleyin saat 14.00 civarı kamp üçe ulaşmış olduk. Toplam bir km’yi 6 saatte almıştık. Oradan artık zirvenin yolu görünüyordu. Çok yakındı. Sanki elimizi uzatsak ulaşacaktık.

İLK FİRE BİLİNÇ KAYBI

Oksijen sağlayıcı bir aygıt olsa daha rahat mı yürüyeceksiniz?

Kesinlikle. Daha hızlı ve rahat olurduk. Ama gerek yok o yükseklikte. O gece yattık, kendimizde bir sağlık sorunu yoktu ve güvenimiz tazelendi. Yeniden inişe geçip enerji toplamak için 4400’e dönecektik.

Sabah kalktık, kampta bir kargaşa var. Biz önce ne olduğunu anlamadık. Saat 07.30’da inişe geçtik, bir baktık ki, yerde birini sürüklüyorlar. 18 kişi başlamıştık, onlardan birinin bilinci 6100 metrede kapanmış. Adı dahil hiçbir şey hatırlamıyor. Eşyalarıyla sedye yapmışlar, aşağıya kadar sürüklediler onu.

Moraliniz bozulmadı mı?

Bozulmadı desem yalan olur. Onun bilinç kaybına uğradığını aşağıya inince öğrendik. Biz hastalandı, yürüyemiyor diye tahmin yürütmüştük başlangıçta. Bu arada bizim ana kampın bulunduğu 3600’e ulaştığımız ilk gün yukarıdan ölüm haberi gelmişti. İki dağcı hayatını kaybetmişti. 5000’lerde bir çığ bölgesi vardı. Dağcıların hayatını kaybettiği yer orası. O bölgeyi hızlıca geçtik. Bölgenin sonunda dinlenirken yerde yatan birini daha gördük. Daha önce yüksek irtifaya bağlı olarak ölmüş ve orada kalmış. Koreli bir dağcıymış, sonradan öğrendik.

5000 METREDE İKİ ÖLÜM

Netleştirelim, siz 6100 metreden tekrar 4400’e mi indiniz?

Evet. Tekrar 4400’e indiğimizde 13 Ağustos tarihiydi. Sabah 7.30’da başladık, akşam 20.00’de kamptaydık. O gün ilk kez ailelerimizle görüştük. O da bir saati beş dolarlık bir internet paketi. Ailelerin sesini duyunca bir hüzünlendik. Biraz demoralize olduk doğrusu. Biraz ağladık, doların 7 liraya falan çıktığını da o gün öğrendik.

Ne kadar kaldınız 4400 metre irtifada?

Dört gün kaldık orada. Yemek yedik, daha rahat hareket ettik. Artık oksijenle ilgili sorunumuz kalmadığını düşündük orada. Birlikte tırmandığımız 18 kişinin diğer fertleri 3600 metreye inerken biz 4400 de kaldık. Orada dört gün kaldık. Dördüncü günün gecesinde yine kalktık önce 5100, sonra 6100 ve zirveye ulaştık.

UFUK ÇİZGİSİ MORAL VERDİ

Kaç günde ulaştınız?

Dört gün dinledikten sonra 18 Ağustosta tekrar yükselmeye başladık. 19’unda 6100’deydik. Ertesi günü, 20 Ağustos gecesi 02:00 civarı yola çıktık ve öğleyin 14:30’da zirvedeydik. 6100’den önce 6000 metreye inip tekrar 6400 metreye yükseldik. İnip tekrar yükselmek gerçekten çok zor. Gece çok soğuk, rüzgarın şiddeti saatte 30 km civarında. Rüzgar hissedilen sıcaklığı düşürüyor. Bir de karanlık var. Hiçbir şey görmüyoruz, ürkütücü bir durum. Sadece tepe lambalarımızın ışığı vardı. 6400’de zor nefes almaya başladım. Bu arada aklımdan bana Denizli’de psikolojik destek veren arkadaşımla diyaloglarımızı düşünüp kendi kendime moral sağladım. Sonra arkama bir baktım, ufuk çizgisi belirdi. O moralimi düzeltti ve o enerjiyle devam ettik.

15 DAKİKA LENİN

Zirvede ne kadar kaldınız?

Ancak 15 dakika kalabildik. Lenin’i bulana kadar zirvenin zirve olduğunu anlamadık aslında. Zirveye ulaştık, Lenin’i gördük. Bende her şey onunla fotoğraf çekme hayaliyle başlamıştı. Fotoğraflarımızı çektik. İstediğimiz gibi çekemedik tabi. Parmaklarımda uyuşukluk başlamıştı. Çok önemli değildi, bir iki aya geçer dediler.

İNİŞ VE FİNAL

İniş ve dönüşü de özetleyelim mi?

Zirveden inmeye başladığımızda saat 14.45 civarıydı. Hızlıca 6100’e ulaştık. Orada uyuduk ve sabah kalkıp öğlenden sonra 4400’e ulaştık. Yıpranmaya gerek yok deyip o gece orada kalıp ertesi günü ana kampa 3600’e döndük. Bizi oraya transfer ettiler, iki gün kaldık ve ilk kez o gün duş aldık. Sonra aldılar bizi, uçuşumuza yetiştik, sonra Bişkek’e transfer olduk. İki gün orada dolaştık, aktarmamız sabaha karşıydı, 26 Ağustos’ta Denizli’deydim. Ailem beni Denizli Havaalanında karşıladı. Kısa bir ağırlama faslından sonra olayı atlattık. Ben en çok yeğenimi özlemiştim, zirveye de onun fotoğrafını bırakmıştım.

Ne yaptığının farkına vardın mı bu arada?

Zirve yaptığımı geldikten sonra anladım. Sosyal medya paylaşımı sonrası gelen tepkiler, tebriklerden sonra önemli bir iş başardığımın farkına vardım.

***

Her şey bir merakla başladı. Önce yürüyüşler, sonra tırmanışlar, eğitimler, daha bilinçli şekildi başka ülkelerde yapılan tırmanışlar ve son olarak Lenin Peak ile zirveye tırmanış.

Bir insan kendi öyküsünü bu kadar yalın ve düzenli kurgulayabilir, o ölçüde gerçek kılabilir. Gülcan Çeşmeli bunu başardı. Umuyorum, doğaya hayli düşkün olan kent insanı içinden daha başka başarı öykülerine örnek olur, biz de başka başarıların kayıtlarını tutmaya devam ederiz.

BİTTİ

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı