REKLAMI GEÇ

HASTA OLMAK DA ZOR HASTA YAKINI OLMAK DA

HASTA OLMAK DA ZOR HASTA YAKINI OLMAK DA

Alzheimer, çağımızın en önemli hastalıklarından biri. Alzheimer, tıbbi yönlerinin yanı sıra psikososyal boyutuyla da önemli bir hastalığı işaret ediyor. Sinsi ve ilerleyici yapısıyla hastalar kadar, hasta yakınlarının da hayatlarını alt üst eden alzheimerı bu sıkıntıyı en derinden yaşayanlar ile konuştuk. Dernek çatısı altında gerçekleştirilen faaliyetler, hastaların tedavi süreçlerine katkı olarak planlanan aktiviteler ve hasta yakınlarının hayatlarını kolaylaştıracak etkinlikleri anlattılar.

Büşra Kuru / DENİZLİHABER / 30 Eylül 2015 Çarşamba, 08:30

Unutkanlık hepimizin zaman zaman yaşadığı bir sorundur. Fakat unuttuklarımızı hatırlamamız uzun sürmez. Çoğu stresli iş ortamı, yorgunluk gibi faktörlerden kaynaklanır. Bunlar basit unutkanlıklardır. Günlük yaşamımızı etkileyen bir problem değildir.

Alzheimer, yaş ilerledikçe unutkanlıkla ortaya çıkan, hafıza, konuşma gibi durumlarda sorunlar yaşanan, günlük yaşamın gerektirdiklerini uygulayamama gibi problemlere yol açan bir hastalıktır.

Geri dönüşümü olmayan ve ilerleyen bir hastalık olan alzheimer, halk arasında bunama olarak bilinir. Beynin fonksiyonlarında bozukluk vardır. Hastanın düşünmesinde sorun ortaya çıkar. Alzheimer, ciddi bir hastalıktır. Belirtiler görüldükten 7-8 yıl sonra ölüme yol açabilmektedir.

Alzheimer hastası olmak kadar, alzheimerli bir hastanın yakını olmak da büyük zorluk demek. 40 yıllık eşinizin sizi hatırlamaması, annenizin ya da babanızın size bir yabancı gibi yaklaşması, her an, her dakika temel kavramları bile yeniden öğretmeye çalışması, bir hasta yakınını ciddi anlamda zorlayan gerçeklerden.
Alzhaimerlı hasta yakını olmayı, yıllarca bu çileyi çekenlerle konuştuk.

Alzhimer Derneği Başkanı, aynı zamanda bir Alzheimer yakını olan Kader Kurhan, hem bu hastalığı yaşayanın, hem de yakınının çektiği çileyi anlattı.

Kurhan, “Dernek 2000 yılında Prof. Dr. Şahin Türker tarafından kuruldu. O zamanlar alzheimer hastalığı çok bilinmiyordu. Nöroloji uzmanı olduğu için Türker Bey bir dernek kurulmasının ihtiyaç olduğunu görerek, Doktorlar Caddesi’nde ilk adımları attı. Ben de annem sayesinde dernekle tanıştım. Annemi kaybettikten sonra gönüllü olarak dernekle çalışmaya başladım. Dernek olarak hasta yakınlarının yanındayız. Gönüllü arkadaşlarımız ile birlikte salı günleri saat 12:00’de toplanıyoruz. 2 yıldan bu yana çabalarımız ile derneği kültür yuvası haline getirdik. Salı günleri nöroloji doktoru, sosyal hizmetler uzmanı, alzheimer hastalığını sporun ötelediğini bildiğimiz için spor uzmanı geliyor. Hasta yakınlarına PAÜ Hastanesi ile işbirliği içinde psikolojik destek sağlıyoruz. İletişim uzmanımız var. Bunun yanında Türk Sanat Müziği korosu kurduk. Hafta da bir gün Perşembe akşamları çalıştık. Geçen yıl 2 kez de konser düzenledik. Yabancı dil ve satranç öğrenmek hastalığı yavaşlatıyor. Önümüzdeki süreçte Halk Eğitim Merkezi ile anlaşarak İngilizce ve satranç kursu açmayı planlıyoruz” dedi.

Derneğe gelemeyen hastaları evlerine giderek destek olmaya çalıştıklarını anlatan Kurhan, “Bu hastalık ile karşılaşmış ya da karşılaşmamış tüm vatandaşlarımızı derneğimize bekliyoruz. Çünkü bu hastalığın farkında olmamız gerekiyor. Denizli’de aynı zamanda bir Gündüz Yaşam Merkezi olmasını açılmasını istiyoruz. Bu merkez hastalarımız ve hasta yakınlarımıza büyük kolaylık sağlayacak. Hastalarımızı gönül rahatlığı ile merkeze emanet ederek, hasta yakınları kendilerine zaman ayırabilecek” dedi.

denizli-alzheimer-yakini-alzheimer-dernegi-ic-1

“ARTIK YAYLA ÇORBASI İÇMİYORUM”
Annesi alzmheimer hastası olan Kader Kurhan, hastalığın başlangıcının ardından yaşadıklarını anlatırken, tek ilacının sevgi olduğunu ifade ederek şunları anlattı:

“Biz alzheimerı annem ile öğrendik. Annem 1994 yılında bu hastalığa yakalandı. 1994 yılında annemde değişiklikler olduğunu fark ettik ama yaşlandı diye düşünüyorduk. Benim İstanbul’a gitmem gerekti, annemi de ablama bıraktık. Biz gittikten sonra annemde değişiklikler ortaya çıkmaya başlamış. Evden kaçmalar, huzursuzluklar, gerginlikleri artmış. Ablam da tanıyamıyormuş artık annemi. Bir komşusu ablama Alzheimer Derneği’nden bahsetmiş. ‘Annenin hastalığı alzheimer hastalığına benziyor, bir derneğe gider misin?’ demiş. Ablam derneğe gidince Türker Bey’e ulaşmışlar. Ardından anneme alzheimer hastası teşhisi konmuş. Annemde çok fazla ilerlemeler olmaya başlamıştı. Evden kaçmak isterken 2 kere kolunu kırdı. Yani çok zor aşamaydı bizim için. Evde şüpheciydi, eşyasını koyduğu yeri unutuyordu. Sürekli bir şeyler saklıyordu. Misafirleri çok sevdiği halde ona kalmayacak diye pastaları saklamaya kalkıyordu. Evde yalnız kalmak istemiyordu. Anneme teşhis 65 yaşında kondu, 10 yıl sürdü. Erken teşhisle, ilaçların düzenli kullanımıyla, sevdikleriyle birlikte olmasıyla annemin hastalığı biraz olsun geriledi. Son 6 ay annem hastalığı tam yaşadı. En son yayla çorbası yapmıştım. Artık onu yutamamaya başladığında her şey bitmişti. O günden buyana artık yayla çorbası yapmıyorum, yemiyorum. En sevdiğiniz varlığınız sizi tanımıyor. Bu inanılmaz üzücü bir olay. Onunla ilgilenmeyeceğimizi zannederek eve gelen misafirleri istemiyor. Alzmeir hastası sevgiye çok muhtaç oluyor. Her şeyin ilacı sevgi.”

denizli-alzheimer-yakini-alzheimer-dernegi-ic-2

“ANNE GÜLÜŞÜ DEĞİL DE BEBEK GÜLÜŞÜ GİBİ”
Annesini alzheimer hastalığına yakalandıktan 14 yıl sonra, geçtiğimiz yıl kaybeden Hayriye Kapulsuz, yaşadıklarını şu cümlelerle anlattı:
“Annem başlangıçta çok gergindi, depresyona girdiğini düşündük. Eşyalarını koyduğu yeri unuttuğu için çevresindekileri hırsızlıkla suçlamaya, para takıntısı yaşamaya başladı. 15 yıl önce derneğe geldim. Bilgileri alarak babama gönderdim. Babam pek fazla üzerine düşmemiş. Babam, annemi eve kapatmış gitmiş. Annem iyice bunalmış. Ardından annemin rahatsızlığı iyice ilerleyince Denizli’ye taşındılar. 2 buçuk, 3 yıl ben ilgilendim. İki bardağı saatlerce yıkıyor, yemek yapamıyor, kişisel ihtiyaçlarını karşılayamıyordu. Hastalık ilerledikçe yürüyemez hale geldi, yatağa bağımlı oldu. Bebek gibiydi, mutlaka yanında birinin bulunması gerekiyordu. Kendi evimi kiraya verdim, annemin karşı dairesine taşındım. Su içsem o aklıma geliyordu, hemen su vermeye gidiyordum. Hasta yakınlarının psikolojisi daha çok bozuluyor. Annemi 2013 yılında kaybettik. Son zamanlar artık anneden daha çok bebeğim gibiydi. Ama o bizim konuşmamızdan fark ediyordu. Kavga edecek olsak yüzü düşerdi. Yanaklarını sıktırdığımızda gülerdi ama anne gibi değil saf masum bebek gülüşü gibiydi.”

denizli-alzheimer-yakini-alzheimer-dernegi-ic

“BU HASTALIĞIN BİLİNCİNDE OLMAMIZ LAZIM”
Annesini 6 ay önce kaybeden Zehra Karpat ise herkesin bu hastalığın bilincinde olması gerektiğini anlattı.
“Annem 2008 yılında yakalandı bu hastalığa. Zaman geçtikçe bazı şeyleri unutmaya başlamıştı. Evden çıkıyor geri dönemiyordu. Her seferinde kayboluyor, polisler bulup getiriyordu. Bir süre sonra evin kapılarını kilitlemeye başlamıştık. Yemek yiyemiyordu. Haplarını sağda solda buluyorduk, içmiyordu. Bir süre sonra haplarını ezerek vermeye başladık. Annemin rahatsızlığından dolayı eve gelen giden de azalmıştı. Artık insanlar hastası var rahatsız etmeyelim diyordu. Konuşmak cidden çok kolay ancak yaşayamayan bilemez. Hasta yakınlarına hep destek olsunlar. 6 ay önce annemi kaybettim. Son zamanlarda alzheimer hastalığının bulaşıcı olduğuna dair haberler çıktı. Böyle bir şey söz konusu değil. Böylelikle hastalar daha da çok yalnızlaşacak ve bu olay daha da etkileyecek hastaları. Gündüz Yaşam Merkezi gerekiyor Denizli’ye. Kreş gibi düşünün, hastanızın yapması gereken her şey orada mevcut. Yaşam merkezi hem hastalara destek olacak, hem de hasta yakınlarına.”

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı