REKLAMI GEÇ

RIZA SARRAF MI? REZA ZARRAB MI?

10 Aralık 2017 Pazar

“Bölünmek zihinde başlar” demişti zamanında bir bilge. Ben bu kısmı çoktan aştığımızı düşünüyorum artık. Hayata sadece kendi penceresinden bakan insanlar olma yolunda büyük bir mesafe kat ettik. Daha da edecek gibiyiz. Kendi penceremizi her geçen gün daha da daraltacağız. Gün gelecek kendi düşündüklerimiz için kalp kırmaya, adam satmaya başlayacağız!

Anlatmak istediğim mevzu ne Rıza Sarraf ne de Reza Zarrab. Bu ikisi de aynı kişi ama demeyin ne olur. Siyasi görüşümüze, oy kullandığımız partiye göre değişiyor mesela bu şahsın adı. Tıpkı Esad-Esed gibi. Eğer biz bu şahsın adından bile bölünüyorsak vay ki ne vay.

Siyah ve beyaz aslında anlatmak istediğim size. Hepimizin o daracık penceresi. Bir türlü genişletmeye razı olmadığımız pencere. Çünkü her zaman biz haklıyız ve her şeye de o pencereden bakacağız illa ki. Yok, öyle karşımdaki ne düşünüyor demek. Bir olay varsa sonucu siyah ya da beyazdır. Ortasındaki binlerce renk tonu boşunadır!

Bu bir nevi bizim coğrafyamızın da düşünce tablosu, kaderi sanki. Biz hayatta her zaman tek doğrunun olmadığını bir türlü kabul edemedik. Her işte, her olayda tek doğru arıyoruz. Necip Fazıl ile Nazım Hikmet’i aynı anda sevemiyoruz mesela. Bunu üniversitedeyken hocam Mustafa Karataş şu şekilde anlatmıştı bize: “Biz olaylara şu şekilde bakıyoruz. Ya benimsin ya kara toprağın. Ya doğulu ya batılı. Ya alaturka ya alafranga. Hayatımızı karşıtlıklar üzerinden kuruyoruz ve buna göre yaşıyoruz. Halbuki Necip Fazıl ile Nazım Hikmet’i aynı anda sevebilir, aynı anda hem doğulu hem de batılı olabiliriz. Ya “ya kültüründen” hem “hem kültürüne” geçmemiz gerekiyor.’

Bu kültürümüzü değiştirmenin vakti gelmedi mi sizce? Daha ne kadar bölünebiliriz ki. Haritada hemen altımızda yer alan ülkeler etnik, mezhepsel bölünmeleri falan geçtiler artık. Ya onunsun ya benimsin diyerek örgüt örgüt, dernek dernek, tarikat tarikat bölünüp birbirlerini öldürüyorlar. 30 yıllık komşusunu kendisi gibi düşünmüyor diye katleden zavallılar haline geldiler. Bizim ülke olarak bu cendereden çıkacak gücümüz var. Vallahi de var billahi de var.

İnsanlara özgür düşünce ortamı yaratmamız ilk şart. Biz Türklerin büyük çoğunluğunun Hanefi mezhebinden olmasının belki de en büyük nedeni bu mezhebin verdiği özgürlükçü taraftır. İnsanlara seçim şansı tanımasıdır. Biz İslamiyet’i benimseyen ancak ‘ben bilmem hocam bilir’ diyen bir toplum değiliz, olmamalıyız. Bu yüzden de birçok İslami toplumdan ayrılıyoruz. Biraz da şu beyinlerdeki bölünmeyi kaldırsak ne güzel olur. ‘Sen bu mezheptensin bu camiye gelme, sen bu partidensin sana iş yok, sen bu takımı tutuyorsun burada gezme, sen azınlıksın konuşma’ demek yerine ‘hepimiz aynı geminin yolcularıyız, batarsak da beraber çıkarsak da beraber’ demek bu kadar mı zor. Aslında değil. Sadece beyinlerdeki engelleri kaldıralım yeter!

“Futbol basittir. Zor olan futbolu basit oynamaktır” der Johan Cruyff. Ben de diyorum ki, “Yaşamak basittir. Zor olan hayatı basit yaşamak!”

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı