REKLAMI GEÇ

“GEREKİRSE ŞAM’LA MASAYA OTURULUR”

14 Mart 2017 Salı

İran sınırından Akdeniz’e uzanan bir kuşak var. Bu kuşak PKK vasıtasıyla kontrol altına alınmaya çalışılıyor. Hedefleri Suriye’yi parçalayarak Türkiye’yi vurmak.

Türkiye bu niyetin farkında. Bu kuşatmayı kırmak istiyor. Türkiye bu niyetle hamleler yaptıkça; karşıt cephe genişliyor.

Şimdi Almanya ve Almanya’nın etki alanındaki ülkeler devreye girmiş vaziyette. PKK ve PYD’yi üzerimize sürdükleri yetmiyormuş gibi 16 Nisan’ı da var güçleriyle etkilemeye çalışıyorlar.

Demokratik olduklarını iddia eden medeni (!) ülkeler propaganda yasağı koyuyor ve taraf oluyorlar.

Yukarıda bahsettiğimiz İran’dan Akdeniz’e uzanan koridor ülkemiz için göz ardı edilemeyecek ve yıllarca sürecek en büyük tehditlerden birisidir.

Bu yüzden, bu kuşakta hiçbir yabancı güç, hiçbir yabancı ülke denetim sağlayamamalı, yer almamalı, hakimiyet sağlayamamalıdır.

Bunu teminen PKK yerine Şam buraları kontrol etmeli, Suriye’nin toprak bütünlüğü korunmalıdır.

“Belki bu sözüme kızanlar olacak ama gerekirse Şam ile masaya oturulmalı, söz konusu kuşak emniyete alınmalıdır.”

Tırnak içine aldığım ve özetlemeye çalıştığım bu görüşler İbrahim Karagül’e ait. İbrahim Karagül Yeni Şafak’ın genel yayın yönetmeni. Ortadoğu ve dış politikada ufuk açıcı, engin görüşleri olan bir yazar.

Ahmet Davutoğlu’nun Başbakanlığı Binali Yıldırım’a devretmesinden sonra dış politikada yaşanan evrilmelerin bir kısmı; aylar önce İbrahim Karagül’ün yazdıklarının bir yansımasıdır.

İbrahim Karagül; hükümete yakın ve onu destekleyen bir gazetenin editörü olarak; seyahatlerde Cumhurbaşkanımız ile uçan ve yakın sohbet halkasında olan bir gazeteci.

Şahsiyetli dış politika; her ne kadar ilkelerden ve “duruş”tan taviz vermemeyi gerektirse de; söz konusu ülke menfaati, vatan ve bayrak ise; ortaya çıkan fiili duruma göre yeni tavırlar geliştirilebilir.

Rusya ile bozulan ilişkilerimizin bu kadar kısa zamanda düzeleceğini tahmin etmiyorduk. Ama oldu.

Yunanistan ile yaşanmaya başlanan ikinci baharın hemen bozulmaya yüz tutacağını tahmin etmiyorduk. Ama darbeci askerleri iade etmemesi kurulmaya çalışılan dostluğu zedeledi.

Almanya, Avusturya ve ABD ile son zamanlarda yaşadığımız sorunlar da işin cabası.

Dolayısıyla kimi dostluklar bozulabilirken, kimi düşmanlıklar da düzeltilebiliyor.

İran’ın, ABD’nin, Rusya’nın, Çin’in, İsrail’in ve diğer zahiren dost görünüp; arkamızdan kuyumuzu kazanların oyun ve tuzaklarına gelmeyelim. İstiklalimiz ve istikbalimiz neyi gerektiriyorsa, onu yapalım.

FAŞİST HOLLANDA
Avrupa Hollanda sayesinde yıllarca unutulmayacak bir utanç gecesi yaşadı. Avrupa demokrasisine kolay kolay silinmeyecek kara bir leke sürüldü.

Oyun kurucular, ana aktörler bir bir ortaya çıkmaya başladı. Almanya, Hollanda, Danimarka ve sıradakiler…

İslam düşmanlığından Türk düşmanlığına evrilerek bunu ortak akıl ve davranış haline getirdiler. Küresel ölçekte geniş bir cephe oluşturdular.

Destekledikleri maşalar 15 Temmuz’da başarısızlığa uğrayınca çılgına döndüler. Şimdi intikam almaya çalışıyorlar.

Kafalarında oluşan Türkiye korkusuyla, çöküş sürecine girmelerinin verdiği hırçınlıkla topyekun saldırıyorlar.

Çaresizliğin, tükenmişliğin taşkınlığıyla ırkçı köpeklerini üzerimize salıyorlar.

Medeniyet ve demokrasiyle aralarına yeni Berlin Duvarları örmeye başlıyorlar.

Devran döndü, devir değişti. Demokrasi dersini bundan sonra artık Türkiye’den alacaklar.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı