REKLAMI GEÇ

MEDYA BASKI ALTINDA (MI)?

23 Şubat 2014 Pazar

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Fatih Saraç ile yaptığı telefon görüşmelerinin yasa dışı dinlenerek internet ortamında yayınlanmasından sonra medyanın baskı altında olduğu iddialarının artması üzerine, yazılı basın üzerine bir analiz yapma ihtiyacı hissettim.

Yapacağımız tahlile Sözcü gazetesinden başlamak istiyorum.10 Şubat ila 16 Şubat tarihleri arasındaki ortalama tirajlara baktığımızda Sözcü gazetesinin 360.000 adet sattığını görüyoruz. İlk sayfasından son sayfasına kadar, her gün hükümet ve Recep Tayyip Erdoğan aleyhinde yayın yapan ve köşe yazıları yayınlayan bu gazeteye bir baskı var mı?

Yine günde 73.000 satan TARAF, 54.000 satan AYDINLIK, 52.000 satan CUMHURİYET ile değişik tirajlardaki YURT, YENİÇAĞ, RADİKAL, SOL, BİRGÜN, EVRENSEL, KARŞI ve benzeri gazeteler her gün iktidara çattığı halde, niye baskı altında değiller.

Günlük toplam gazete satışı 5.214.494 adet… Hükümeti alenen destekleyen SABAH, TÜRKİYE, STAR, YENİ ŞAFAK, TAKVİM, AKŞAM, YENİ ASIR, YENİ AKİT VE MİLAT gazetelerinin toplam satışı 1.119.056 iken ve spor gazetelerini hariç tuttuğumuzda, günde, 3.661.267 adet tiraja sahip 25 adet gazete hükümet ve Başbakan aleyhinde yayın yapabiliyorken, bu baskı nasıl bir baskıdır acaba?

Hükümet, tüm medyaya baskı yapma gücüne sahip ise; niye SÖZCÜ’yü, TARAF’ı, KARŞI’yı, AYDINLIK’ı , CUMHURİYET’i, SOL’u, BİRGÜN’ü, EVRENSEL’i, ve diğer muhalif gazeteleri susturamıyor?

Her gün kendisine yönelik aşağılayıcı, küçültücü, imaj sarsıcı, itibarsızlaştırıcı yayın yapılmasını niye engelleyemiyor?

Medyanın, medya patronlarının, medya yazarlarının mutlaka tarafsız olması şart değildir. Patronlar, inandıkları bir dava, inandıkları bir misyon adına gazete, dergi çıkartabilir, siyasi bir kimliğe sahip olarak televizyon yayıncılığı yapabilir. İstediği partiyi destekleyebilir.

Eğer bazı gazete ve televizyonlar, siyasi partilerin ve/veya liderlerinin tenkidine, eleştirisine maruz kaldıkları zaman program akışlarını değiştirmekten gocunmuyorsa, yayınlarına müdahale edilmesine ve yönlendirilmeye müsait iseler ve buna göz yumuyorlarsa, bu, onların kendilerinden kaynaklanan ve editoryal bağımsızlıklarına düşkün olmadıklarını gösteren bir sorundur.
Eğer bir basın patronunun asıl gayesi yayıncılık yapmak değil de;devletle olan ilişkilerinde ve bürokratik işlemlerinde,sahibi olduğu basın yayın organını araç olarak kullanmaksa, inandığı bir dava için değil de; iktidardaki partiye göre değişen bir politika izliyorsa,ilkeli davranmıyor,nabza göre şerbet veriyorsa, suçu başkasının üstüne atmasına gerek yoktur.

Çetin Altan’ın genel yayın yönetmeni ve yazı işleri müdürlerine verdiği bir nasihat vardır: “Patronuna soramadığın soruyu başkasına sorma…”

OKURLARA CEVAPLAR:

Sayın Ercan YILMAZ: Her şeyden önce, başka bir görüş açısından konuya katkıda bulunduğunuz için teşekkür ederim.
Bir liderin yapmış olduğu bir hata, başka bir liderin de aynı hatayı yapmasına dayanak teşkil etmez ve onu mazur kılmaz. Bir yanlışlığı, başkasının yapmış olduğu yanlışlıktan ötürü hoş göremez ve savunamazsınız.
On bir senedir iktidarda olan, Türkiye’yi dünyanın 16.büyük ekonomisi yapan, dünya siyasetinde kendisine biçilen bir rolü oynamayı reddedip, senaryoyu kendisi yazan, Ortadoğu’nun lideri pozisyonundaki bir liderin sinir katsayısının yüksekliği ile;
Ülkeyi yönetmek gibi bir ağır yük omuzlarına yüklenmemiş, mazlum bir coğrafyanın dertleri sırtına binmemiş bir liderin sinir katsayısı, tabii ki aynı değildir.
Başkasını diktatörlükle suçladığı halde, kendi seçmeninden aldığı aday belirlemeyle ilgili bir tenkit sonrasında tahammül gösteremeyip, kendisini oylarıyla meclise gönderen seçmenlerden birinin meclisten dışarı atılmasını istemiş bir liderin bu hareketini eleştirdiğim zaman, keşke siz de benim gibi, her iki hareketi de yanlış bulduğunuzu söyleyebilseydiniz…

Sayın Emre KISMET: Size de her şeyden önce, görüşlerinizi bizlerle paylaştığınız için peşinen teşekkür ediyorum.
“Dinime küfreden Müslüman olsa diye bir söz vardır kültürümüzde” diyerek CHP’li olmayan bir kişinin CHP’yi eleştiremeyeceğini ifade etmek istemişsiniz.
Bu mantıkla Ak Parti’yi de sizin gibi Ak Parti’li olmayanlar eleştiremeyecek demektir.
“Kılıçdaroğlu’nun yerinde olsam sanırım ben 10 katını yapardım” diyorsunuz. Artık bu durum; sizin tahammülünüze, tenkitlere açık olup olmamanıza ve demokrasi kültürünüze kalmış. Seçmeninizi ister on defa meclisten kovarsınız, isterseniz onu anlamaya, dinlemeye ve sakinleştirmeye çalışırsınız. Belki partinizin lehine olacak bir şeyler söylüyordur…
“CHP; Ak Parti’nin yanında demokrasi sembolü kalır” buyurmuşsunuz. CHP ne zamanki askeri vesayete, bürokratik vesayete, jüristokratik vesayete karşı çıkar, ne zaman ki darbelerden medet ummaz, ancak o zaman demokrat olabilir.
Aynen; ne zaman ki siz benim eleştirilerime, ben de sizin tenkitlerinize tahammül eder, saygı sınırları içinde birbirimizi anlamaya çalışırsa, bizlerin de ancak bu şekilde demokrat olabileceği gibi. Çünkü demokrat ülkeler, demokrat fertlerden oluşur.

İSMİNİ AÇIKÇA YAZMAYAN “ RB “RÜMUZLU OKURUMUZ;
“Ananızı da al git mi deseydi?” diye sormuş…
Öyle demesine gerek kalmamış zaten. Bir insan tüm ülkenin gözü önünde, canlı yayında TBMM’den kovulduğu zaman, sadece kendi başını alıp gitmez. Giderken yanında anne-babasını da evlatlarını da kardeşlerini de akrabalarını da götürür…

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

okan sönmez   -  Bağlantı 25 Şubat 2014, 11:34

ali yılmaz a, trt nin yayın politikasıyla alakalı olarak; yaşım otuz ali bey 2002 den önceki türkiye yi hatırlıyorum Allah a çok şükür ve trt nin yayın politikası hususunda da o dönemleri kıyas edebilirim . trt, haber programlarında her zaman başbakan bakanlar ve muhalefet partilerinin haberlerini yapardı bu sıralama hala devam ediyor. ikinci husus medyanın havuzu candaşı yandaşı paraleli meselesi; benim şahsi görüşüme göre gazete ve televizyonları haberlerini yaparken yani haberi sunarken tarafsız olması gerektiğini düşünürüm zira köşe yazarlarının tarafsız olması mümkün değil şahsi kanaatime göre; zira köşe yazarı dediğimiz insanlarda belli bir ideolojinin, düşünce yapısının içinde yetişmiş insanlar bu insanların bitaraf olması abes olarak nitelendirilmesi gerektiği kanaatindeyim.

EMRE KISMET   -  Bağlantı 24 Şubat 2014, 13:30

Ayrıca, en basitinden şu veri var;

Türkiye’nin dünya basın özgürlükleri sıralamasını hiç mi görmüyorsunuz? 180 ülke arasında 154. sıradayız!!!

Bu gibi analizler gazete tirajlarını toplayıp bakkal hesabıyla yapılmaz Sayın Otçu…

Yusuf KIZILKAYA   -  Bağlantı 24 Şubat 2014, 11:17

Erdal Bey, yazılarınızdan istifade ediyoruz. Başarılar diliyoruz. Allah, yar ve yardımcımız olsun.

Bülent İnci   -  Bağlantı 24 Şubat 2014, 09:03

Öncelikle yazınızda sadece yazılı basın tirajı üzerinden değerlendirme yapmışsınız. Türkiye’de gazete okuma oranını %22, TV seyretme oranı %95 dir. Ayrıca iktidarın lehinde yayın yapmanın suçunu editörlere ve patronlara mal etmişsiniz. Peki Tv ve gazeteleri arayarak, yayınlara müdahale edenlerin, lehte yayın yapmayanlara ve uyarıları kulak asmayanlara maliye’yi gönderenlerin ve diğer ticari işlerinde (Temennim patronların sadece gazete patronu olması) bertaraf edenlerin hiç suçu yok mu?

Ali Yılmaz   -  Bağlantı 23 Şubat 2014, 16:42

Bir devlet kurumu olan ve vatandaşın vergileri ile yaşamına devam eden her odaga eşit mesafede durması gereken TRT nin yayın politikası hakkındaki görüşleriniz sanırım niyetinizi de ortaya koyacaktır

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı