REKLAMI GEÇ

NEBBAŞ

19 Eylül 2017 Salı

Her fani gibi Hatun Tuğluk da vefat eder ve Ankara Batıkent’teki bir cem evinde yapılan törenin ardından Gölbaşı İncek mezarlığına götürülür. Cenazenin gömü işlemi yapılırken; önce 10 kişilik; daha sonra da takriben 100’lerle ifade edilebilecek bir grup mezarlığa gelerek, cenaze sahip ve yakınlarının etrafını çevirirler, “buraya terörist cenazesi gömdürmeyiz” diyerek defni engellemeye çalışırlar.

Bunun üzerine mevta mezarlıktan çıkartılarak yeniden kefenlenmek üzere tekrar cem evine götürülür ve nihayetinde ailenin tercihi doğrultusunda Tunceli’de kıyamete kadar kalacağı ebedi istirahatgahına konulur.

Olay vahimdir, tasvip edilemez ve kınanmalıdır. Nitekim Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı Sözcüsü, Başbakan, Hükümet Sözcüsü, İçişleri Bakanı, Ana Muhalefet Partisi ve diğer kuruluşlar gereken tepkiyi ve duyarlılığı gösterdiler.

Bu olumsuz hadisenin zuhur etmesi üzerine; aklıma “nebbaş” denilen kişiler geldi. Tabii ki bu olayda “nebbaşlık” söz konusu değildir. Çünkü nebbaş; kefen soyucu kişilere verilen isimdir.

Eskiden; kefenin kıymetli olduğu zamanlarda; kefen soyuculuğu yapan insanlar türemiş ve mezarları kazıp ölülerin sarılı olduğu kefeni çıkarıp çalmaya başlamışlardır.

Bizim atalarımız da; yakın zamana kadar; öldükleri zaman kullanılmak üzere ya kefen parası ayırırlar; ya da kefenliklerini, sabunlarını, buhurlarını, liflerini alıp en mutena bir yerde muhafaza ederlerdi.

Gel zaman git zaman, sosyal belediyecilik anlayışı gereği birçok belediye; gasil, kefen ve mezar hizmetlerini bedava vermeye başladılar. Hatta cenaze evinde 3 gün yemek pişmez inancı gereği; kıymalı pide bile gönderiyorlar.

Dolayısıyla günümüzde kefen soyuculuğu yapan nebbaşlar kalmadı. Ancak damağında altın diş veya damarında ilaç salınımlı stent olanlar yine de dikkatli olsunlar.

Aysel Tuğluk’un cenazesine karşı takınılan olumsuz tavır üzerine; her ne kadar iki olay arasında bire bir benzerlik yoksa da Peygamber Efendimiz’in (S.A.S.) bir Yahudi cenazesi geçerken ayağa kalkması olayı gündeme geldi.

Hatun Tuğluk olayında; ayrı bir din mensubu olmak söz konusu değil. Zira Allah’ın varlığına, birliğine ve Hz. Muhammed’in de Allah’ın kulu ve rasülü olduğuna inanan herkes Müslümandır.

Cabir Bin Abdullah’ın naklettiği ve Müslim’de 1593 no ile yer alan Hadis-i Şerif’te; Efendimiz; önlerinden geçmekte olan cenazeyi görünce ayağa kalkmış; geçen cenazenin bir Yahudi kadına ait olduğu ikazı yapılınca da; “Şüphesiz ölüm korkunç bir şeydir. Cenazeyi gördüğünüzde hemen ayağa kalkınız” buyurmuş; ölümün soğuk yüzü ve ibret alınacak bir olay olmasına dikkat çekilmiştir. Diğer bir rivayette de; “Bu da bir insan değil mi? şeklinde cevap vermişlerdir.

Cenaze geçerken ayağa kalkmak; tabutun içindeki insanın son nefeste iman ile ölüp ölmediğini bilmediğimiz için; tüm ruhları bedenlerinden almaya kadir Yüce Yaratıcı’ya ve orada bulunabilecek meleklere saygı göstermenin bir tezahürüdür aynı zamanda.

İşin bir başka cephesi de şudur ki; özellikle belli bir dinin mensuplarına veya ölüm tarzına göre tahsisi yapılmış ve isimlendirilmiş mezarlıklar vardır ki, tabii olarak, bu kabristanlara ancak o tanıma uygun kişiler defnedilebilirler: İlimizde de bulunan “Şehitlik” , “Hıristiyan Mezarlığı”, “Çanakkale Şehitleri” gibi.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı