REKLAMI GEÇ

TAKINTILARINIZDAN KURTULAMIYOR MUSUNUZ?

25 Kasım 2017 Cumartesi

Takıntılarınızdan kurtulamıyor musunuz?
Sizi buna zorlayan düşünceleriniz mi var?
Bu soruların cevabından önce gelin psikolojiye dönelim, takıntının ne olduğuna bakalım.

Günlük hayatımızda aklımıza takılan ve bizi bir şekilde etkisi altına alan bazı düşünceler vardır. Örneğin, yapraklara basmadan geçmemek, yoldaki çizgileri saymak, sürekli diş fırçalamak, titizlik derecesinde evi temizlemek, bardak yıkarken musluğun tepesinden 9 kez su dökmek…Bu örnekleri çok daha fazla çeşitlendirebiliriz.

Hepsini saysak yetmez. “Anlatsam roman olur” derler ya, aynen öyledir bu takıntı konusu.

Obsesif kompulsif bozukluk (OKB) bir “kaygı” rahatsızlığıdır ve toplumda görülme sıklığı %1-3aralığındadır. Daha çok takıntı hastalığı olarak bilinir.

OKB,mantıksız düşüncelerin ve korkuların (takıntılar) insanı sürekli tekrar eden davranışlar sergilemesine zorlayan psikolojik bir hastalıktır.

OKBritüel, yani törensel davranışlar dizinin ortaya çıkarır.
Örneğin: Sürekli el yıkamak, elektrik prizlerini ve elektrikli ev aletlerini kontrol etmek, bazı nesneleri biriktirmek.
Tüm bunlar ve benzerlerini yapmazsa bir felaketle karşılaşacağını düşünür ya da yapmayınca içi içine sığmaz, akıl orada takılı kalır.
Törensel davranış belli bir sayıda yaptığında bir rahatlama oluşur, “Şimdi her şey yolunda…” duygusuhakimolud.

 

Peki bu “OKB’ye” sebep olan nedir?
Genetik kodların etkisi yadsınamaz bir gerçek. Beyindeki bazı işlev bozuklukları, genetik kodlarınızda yer alıyor olabilir. Bu da OKB’nin nedenleri arasında kabul edilir.

 

Erken çocukluk dönemlerinde yaşananlar ya da yaşanamayanların bıraktığı izleri takip eder OKB. Titiz, temizliğe aşırı önem veren kuralcı ailelerin çocuklarında daha sık görüldüğüne dair kabul gören bilgiler vardır. Bu görüş bilimsel açıdan doğrudan kabul görmese bile, OKB’de ailenin etkisi yadsınamaz.
Stres ve tanıkolunan olaylar da tetikleyebilir bu hastalığı. Yani aslında var olan OKB, bu şekilde ortaya çıkabilir.

 

Gelelim OKB ile nasıl başa çıkabileceğimize;
OKB’niz varsa düşüncelerinizin ve törensel davranışlarınızın iş ve özel hayatınızı ne kadar etkilediğini biliyorsunuzdur.
Siz de farkındasınız aslında davranışlarınızdaki anlamsızlığı. Rahatsız olsanız da elinizden bir şey gelmediğini düşünüyorsunuz.

*Size iyi haber yalnız değilsiniz!
OKB’yi şeker hastalığına benzetebiliriz. Diyabette yapılması ve yapılmaması gerekenler vardır. Bunlar kuraldır ve titizlikle uygulandığında şeker normal değerlerinde tutulur, diyabet bir hastalık olmaktan çıkar. Ancak unutmamak gerekir ki, böyle bir durum da bile şeker hastalığı tedavi edildi diyemeyiz. Sadece hastalık kontrol altındadır ve kurallara uyulduğu sürece o da uyur.

OKB’de de durum farklı değildir aslındı. Onda da iki kural vardır. Yapılması gerekenler ve yapılmaması gerekenler. Bunları uyduğunuz sürece takıntılar hayatınıza yön vermeyecektir. Takıntılarınızı tamamen ortadan kaldıramasanız da kontrolü elinizde tutabilirsiniz.

Mesela benim kişisel olarak en çok beğendiğim yöntemlerden biri, “erteleme”dir.
Bu yöntemde akla gelen düşüncelere karşı konur, o sizi etkisi altına almadan karşı atağa geçerek, ceza olarak belirli bir süre baz alınarak ertelemesi beklenir.

Diyelim kafanızda belirli bir sayıya kadar düşünce oluştu. İşyerindesiniz ve bu düşünce sizi ele geçirdi, zorlamaya başladı. Hemen etkili silaha dönün, bu düşünceyi belirli bir süre vererek, örneğin 10 dakika erteleyin. Bu süre içinde de başka bir uğraş bulun. Düşünceye verdiğiniz ceza süresi dolmadan, aklınızdan çıktığını göreceksiniz.

OKB’li hastalarla yapılan bir araştırma, beynin dört ayrı bölgesinin aynı anda aktive olduğunu ortaya koyuyor. Beynin bir bütün halinde, ancak koordinasyonsuz çalışması da ortaya garip düşüncelerin çıkmasına yol açıyor. Ortaya çıkan düşünce o kadar baskın oluyor ki, kayıtsız kalmanız imkansız haline geliyor.

Üzerinde araştırma yapılan hastalara, “Bu takıntılı davranışı yapmamı isteyen hastalığın kendisi, ben değilim!” telkinini etkin bir şekilde kullandırdıklarında, daha kolay yol alabildikleri ortaya çıkıyor. (Schwartz, 1996)

Dikkat! Takıntılı düşünceler kaygıyı da beraberinde getirir. Şunu bilmeniz gerekir ki bu kaygı geçicidir. “Kaygılarım elbette olacak ve ben bu kaygılara katlanabilirim” mesajını da kendinize vermeniz gerekiyor.

 

Yapmanız gereken hedef davranışı belirlemek. Bardak yıkarken musluğun tepesinden 9 kez su dökme takıntısı ortaya çıktığında, bunu sistematik olarak azaltın. Önce 7 kez dökün, sonra 5. Bunu siz sıfıra indirdiğinizde, takıntının kendiliğinden ortadan kalktığını göreceksiniz.

Son olarak rahat olun, aklınıza gelen düşüncelere engel olmayın, bırakın kendiliğinden aksın.

Katı davranışlarınızı ve kendinize koyduğunuz kuralları esnek hale getirin.

Her konuda olduğu gibi önce sorunu fark etmek ve kabul etmek, sonra da değişimi istemek bir başlangıçtır.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı