REKLAMI GEÇ

25. KARE VE ZİHİN KONTROLÜ

20 Mayıs 2015 Çarşamba

Sinema, televizyon veya reklam filmleri ya da her türlü televizyon programı 24 kare resmin bir saniye içinde artarda gelmesiyle hareketli hale gelir. İnsan gözü artarda gelen bu 24 kareyi algılarken, bunların arkasına yerleştirilen 25.kareyi algılayamaz. İnsan, algıladığı kareler hakkında yorum yapabilir, ondan etkilenip etkilenmemeyi seçebilir. İnsan gözünün algılayamadığı 25.kare ise kontrolsüz olarak beyne gider ve insan bilincine yerleşir. 25.kare genellikle yazı şeklindedir ve bu efekt “algılama dışı uyarıcı” olarak da isimlendirilir. 25.kare program yapımcıları tarafından insanları yönlendirmede kullanılabilir. 25.kare ile insanları, herhangi bir fikre veya eyleme, belli bir adaya oy vermeye, bir ürüne bağımlılığa ya da başka bir amaç doğrultusunda yönlendirerek beyinleri yönetmek mümkündür. Ayrıca dil öğrenme programlarında da yaygın olarak kullanılır.

25.kare prensibi ses dalgaları vasıtasıyla teyp, CD çalar, radyo gibi sesli cihazlarda da kullanılır. 20.yüzyılda insan davranışlarını kontrol etmede en cazip yöntem haline gelen bu yöntemin temelinde insanın bilinçaltına tesir etmek vardır.

Renklerin insan psikolojisinde ne kadar etkili olduğu yıllardır bilinmektedir. Örneğin kırmızı, turuncu ve sarının uyarıcı, mavi ve morun sakinleştirici, yeşilin ise uyum sağlayıcı etkileri vardır. Renklerin, seslerin ve şekillerin tek tek veya birlikte, belli bir düzende, belli bir sırayla ve hızla hareket ettirilmesiyle insanların, özellikle çocukların beynini kontrol altına almak mümkündür. Bu prensiple renkli lekeler, sesler ve geometrik şekiller 25.kareye yerleştirilerek “V-666” virüsü üretilmiştir.

Bu virüs bilgisayar kullanıcısına çok büyük bir kuvvetle etki edebilir. İlk önce belli bir amaçla düzenlenmiş renk lekeleri ki bunlar şekiller içine yerleştirildiği zaman daha da etkili olabilir, sesler ve görüntüler kullanıcıyı hipnotize eder. Sonra şekillerin ve renklerin programlanan düzene göre değiştirilmesi kalp ritmini ve tansiyonu kontrol altına alır, hastalığa hatta ölüme götürebilir. 1999 yılında sadece Rusya’da, bilgisayar kullanıcıları arasında bu şekilde gerçekleşen, 46 ölüm vakası tespit edilmiştir. Japonya’da 1 Aralık 1997’de “Pokemon” çizgi filmini izleyen 700 çocuk epilepsi nöbetleri ile hastaneye getirilmiştir. Bu “televizyon epidemisi”ne, kırmızı ışığın saniyede 10 ila 3030 defa kesintiler halinde verilmesi yol açmıştır. Kesintiler halinde hızla geçen kırmızı ışık ilk önce beyin damarlarında spazm, sonra da bayılma, kasılma ve boğulma hissine sebep olmuştur.

Bu tür efektler vasıtasıyla “psikotron” silahlar üretilmekte, televizyon ekranı ve bilgisayar monitörü aracılığıyla kullanılmaktadır.

İnsanın sinir sistemi elektro-kimyasal sinyallerle çalışır. Bu sebepten beynin düşüncesini yöneten ve etkileyen elektro-kimyasal sinyallerin üretiminde, besinler, su ve solunum yoluyla vücuda alınan ve beyne ulaşan maddeler çok önemlidir. İnsan bedenini, aklını ve ruhunu etkilemek için bir takım ritüeller, yiyecekler, içecekler ve kokular ezelden bugüne kadar kullanılmıştır ve bugünden ebede kadar da kullanılacaktır.

Dikkat ettiyseniz bugünkü uçaklarda müşteriler kokulu müziklerle karşılanıyor. Bu garip müzik ve koku dağıtımı sinemalarda, asansörde, otobüslerde ve büyük mağazalarda da kullanılmaya başlamıştır. Bu globalleşen dünyanın bir nimeti ve konforun bir parçası şeklinde sunulmaktadır. Fakat müzik-koku ikilisinin psikolojik savaş silahlarından biri olduğunu çok az kişi bilmektedir. Bu fenomene “psikotropik etki” denmektedir. Psikotropik etki, tıbbi ilaç ve katkı maddeleri vasıtasıyla insan psikolojisini etkileyerek, ona yapmak istemediği eylemi yaptırmaktır.

Kimyasal maddelerin yiyecek endüstrisinde yoğun bir şekilde kullanımı 1940’larda başlamıştır. O zamanlar çoğu doğal kaynaklı olan kimyasal maddelerin kullanım miktarı kısa sürede dünya çapında yılda 7 milyon tona kadar ulaşmıştır. O zaman bir kaç bin çeşit kimyasal madde kullanılmaktaydı. Bugün ise milyonlarca ton ve yaklaşık 100.000 çeşit kimyasal madde, ilaç, gıda katkı maddesi, kozmetik, vücut bakım ürünleri, temizlik malzemeleri, tarım ilacı endüstrisinde kullanılmakta ve bu sayı her geçen yıl artmaktadır. Katkı maddelerinin yoğun kullanımından insanların aklı ve beden-ruh sağlığı negatif yönde etkilenmektedir.

Bu grup etki maddeleri arasında kokuların özel bir rolü vardır. Kokular, insan ruhunu ve psikolojisini güçlü şekilde etkileyen faktörlerdir. Amerikalı psikiatrist A. Hirsh belli bir kokunun insanı belli bir tavır eyleme yönlendirebildiğini ispatlamıştır. Bazı mağazalarda belli bir koku yayıldığında mal satışının yüksek seviyelere ulaştığı ve bazı kokular koklandığında hızla kilo verilebildiği görülmüştür. Bu arada yapılan klinik araştırmalar sonucunda lavanta, papatya, limon ve sandal ağacı kokularının en güçlü antidepresanlardan daha etkili olabildiği, yasemin, gül, nane ve karanfil kokularının ise insan beynini en sert kahveden bile fazla etkilediği ortaya çıkmıştır.

Ve bu aromalar insan davranışlarını kontrol altında tutmak için kullanılmaktadır. Bu yüzden kokular insan psikolojisinin en zayıf noktasıdır ve psikolojik savaşta kullanıma elverişlidir.

Bilim adamlarına göre bütün bu nanoteknoloji ve bilinçaltı teknikleri atom bombasından daha tehlikelidir. Bu sadece bir kişiye ya da küçük bir gruba değil, bir etnik gruba veya bir topluma karşı kullanılabilecek çapta bir teknolojidir. Çağımızın en büyük tehlikelerinden biri ” nerolinguistik programlama” denilen bu ve benzeri bilinçaltı çalışan tekniklerdir. En yaygın olarak da müzik içinde, reklamlarda, pek çok filmde ve televizyon programlarında kullanılır.

Maalesef ki bütün dünya insanlığı bu küresel yani global sermayelerin görünmeyen tehdidi altında yaşarken de, en çok gelişmemiş, az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerin insanları daha çok etkilenmiş ve etkilenmeye devam edecektir.

Bu yazı bende alışık olmadığınız biraz karamsar biraz kötücül gibi görünse de uzun zamandır ertelediğim bir bilgilendirme yazısı oldu. Aslında bir çok bilimsel dergi ile birlikte azari Dr. Aidin Salih’in “Gerçek Tıp” adlı kitabından özet ve alıntılar var….

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

Adile ÇAKA   -  Bağlantı 20 Mayıs 2022, 14:05

Çok kıymetli bir yazı,teşekkürler!

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı