REKLAMI GEÇ

SAYMATİKS

12 Şubat 2018 Pazartesi

Hiç kıpırdamaksızın öylece duran gözle görebildiğimiz ya da göremediğimiz biçimlerindan dolayı işitemediğimiz her şeyin, her varlığın titreşimsel bir sesi vardır. Maddesel bir evrende yaşadığımız kavramına alışık olsak da, hareketsiz ve maddenin ölü olduğu bir evrene alışık olsak da, gerçekte ölü bir evrende yaşamıyoruz. Micro kozmoz denilen en küçük hücresel birimden, atomdan, gezegenlere kadar, etrafımızdaki her şeyde potansiyel bir ses, koku ya da titreşimi vardır. Hayvandan, ağaçlardan biz insanlara kadar her şeyin. Saymatiks (Dalgamatik) denilen bir sistem var, kum ya da suyla hazırlanan bir sistem bu. Neredeyse bir sihir gibi. Bir ses verildiğinde kumları ya da suyu titreştirerek görüntüleme süreci. Bu sistem ilk olarak rezonans gözlemleri yapan, Da Vinci, Galileo, Robert Hook ve Ernest Chladni ile başlamış. Chaladni ilginç bir deney yaptı. Metal bir plakanın üzerini çok ince bir kum tabakası ile kapladı ve plakaya bir yay sürterek kumların titreşmesini sağladı. Birbirinden farklı desenlerde onlarca şekil elde etti, yapmaya devam ettikçe sonsuz sayıda şekiller oluştu. Aslında çeşitlilik ne kadar çok olursa olsun, tüm çeşitliliğin temelindeki tekliği anlamanın müthiş bir deneyimi bu bir anlamda aynı zamanda. Zihin ve maddenin özünün, evrensel tekliğin deneyimi. Özün ve doğanın ses ve görüntülerinin iç içe, sonsuz sayıda olması ama tekliği.

Deneyimlediğimiz, duyumsal olarak algıladığımız, gördüğümüz her şeyin, tümünün bir sesi olduğunu ve görüntüye dönüştüğünü ve aktığını nasıl süzüldüğünü görebiliriz. Varlık okyanusundaki değişik dalgalar ama aynı okyanusun değişik parçaları gibi tıpkı. Hepimiz aynı okyanustaki dalgaların titreşimiyiz yani. Birbirine nasıl bağlandığını iç içe geçtiğini gösterebilecek bir oluşum bu saymatiks.

1970’lerde Hans jenny saymatik terimini ilk kullanan ve bulan adam: “Fiziksel, maddesel ve sebepsel görünmez şekiller var teklik ve eşsizliğinin bütün dünyaları birbirine bağlayan” diyordu.

John Steward Reed, Chaladni’nin deneyini yeniden düzenledi. Ses sürücüsüne bağlanmış metal bir tabaka üzerinde frekanslar üretti. Frekanslar arttıkça plaka üzerindeki desenler değişti, karmaşıklaştı, iç içe onlarca desen oluştu. Bir gizli dünyanın aynası gibi. Tüyleri diken diken eden, muhteşem bir şey. Bazı gözle görülmeyen şeyler bu sistemle görünebilir hale geldi.

Saymaskop, saymatik desenleri gözlemlemek için kullanılıyor artık ve okyanustaki yunusların yaydığı ışınlar titreşimlerle görüntülenebiliyor. Yunusların iletişimleri ile yunus balığı dili sözlüğü bile oluşturulmuş durumda. Ellerimizi saymaskop üzerinde gezdirdiğimiz zaman kendi titreşimimizin görüntüsünü ve desenlerini de görebiliyoruz artık.

Mozart’ın ve Beethoven’ın eserleri, saymaskop üzerinde inanılmaz estetik şekiller oluştururken, doğanın içindeki sesleri bir kar tanesinde de görebiliyorsunuz.

Ses maddeyi etkiler ve şekiller oluştururken şeklini değiştiriyor.

Kuran’ı Kerim de kainatın oluşumu için “Ol! dedik oldu!” der yaratıcı. Bu, evrenin ve evrendeki her şeyin yaradılışında sesin varlığını ve tılsımını kanıtlayan bir ayettir ki, ışıktan önce bile ses vardır.

İyi müzik dinlemek bu açıdan önemli. Müziğin ve sesin frekansı, zihnin ve bedenin frekansı ile rezonansa girip etkiler, dönüştürür. Acıklı, ağıtlı, drama içerikli müzikler yerine, klasik müzik ya da enstrümantal müzik tercih edilmeli. Dinlendirici, sakinleştirici ve soft müzikler enerjimizi şifalandırırken, metalik ve negatif unsurlar içeren müzikler sağlımızı olumsuz yönde etkilerler.

Umarım Evant Grant’dan( Saymatiks ile sesleri görünür kılmak) ve Süleyman Sönmez’den(Güneşin tam içinde) alıntılar yaptığım bugünkü yazım, sadece işin çok başında olunan bir dünyaya girmeniz için itici bir güç olur.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

Adile ÇAKA   -  Bağlantı 22 Nisan 2022, 13:26

Çok ama çok kıymetli bir yazı,teşekkürler!

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı