REKLAMI GEÇ

ÜZÜNTÜ VE BOŞ VAKİT ÜZERİNE

29 Şubat 2016 Pazartesi

Osa Johnson ve Martin Johnson 16 ve 18 yaşlarındayken evlendiler. Kansas şehrinden ayrılıp, Borneo Adası’nda yaşamaya başladılar. 25 yıl içinde bütün dünyayı dolaştılar. Asya ve Afrika’nın ortadan kalkmaya başlayan vahşi hayatını sinemaya çektiler. Amerika’ya dönünce bir film turnesine çıktılar, meşhur filmlerini gösterdiler. Denver’dan sahile gitmek için bir uçağa bindiler. Uçak bir dağa çakılıp kaldı. Martin Johnson oracıkta ölürken, doktorlar Osa’ya bir daha yataktan kalkamayacağını söylediler. Fakat Osa Johnson, bundan tam üç ay sonra tekerlekli bir sandalye içinde ve büyük bir kalabalık karşısında konferans veriyordu… Dale Carnegie, Osa’ya neden kendini yorduğunu sorduğunda Osa ona şöyle cevap veriyordu: “Keder ile üzüntüye vakit kalmasın diye. Faaliyet içinde kendimi kaybetmezsem yeis içinde yok olurum.”…

Şimdi arkanıza yaslanın, gözlerinizi kapayın, yarın sabahki işlerinizi düşünün ve aynı zamanda bir göl kıyısında yemyeşil çimlerde oturduğunuzu düşünün. Konsantre olun. İkisini birden aynı anda düşünmenin imkansız olduğunu görecekseniz. Bütün duygular için geçerlidir bu. Heyecanlıyken, korkuluyken, öfkeliyken, kızgınken, meraklıyken. Bir şeyi merak ederken aynı anda üzüntüye sürüklenmezsiniz.

Bu muhteşem bir keşif. Tam da bu sebeple, batıda psikologlar depresyon ve anksiyete hastalarına, uyanık oldukları her dakika bir işle meşgul olmalarını önerirler. Balık tutmak, spor yapmak, resim yapmak, dans etmek veya herhangi bir aktivite. Çünkü zihni ve bedeni meşgul ettiğiniz zaman öfkelenemez ya da üzülemezsiniz. Birisi diğerini alt eder, ya da biraz onu biraz ötekini şeklinde sırayla yaşarsınız.

Evren dengeyi sever. Boşlukları mutlaka bir şekilde doldurur. Zaten işleriniz çok yoğun olduğu zaman üzülmeye zaman bulamazsınız. Ne zamanki işleriniz bitti, o zaman zihin oyunlarına başlar. Coştukça coşar. Ne kadar küçük ayrıntı ve saçma sapan gülünç ihtimaller varsa zihninizde dans etmeye başlar. Sizi üzüp parçalamak için çeşit çeşit yollar bulur.

Tennyson’ın dediği gibi: “Üzüntüye kaygıya yutulmadan, eyleme dalmalıyım.” Üzüntüye kedere yer bırakmadan, boşluk bırakmadan hemen bir aktivite bulun ve dalın içine…

Geçenlerde “Marslı” adlı bir sinema filmi izledim. Astronotlarla birlikte gittiği Mars gezegeninde terk edilip, aylarca mahsur kalan Mark, koca gezegende tek başına olduğu halde, kendisinden başka tek bir canlı yaşamayan gezegende, her dakikasını doldurdu. Umutsuzluğa kapılmadan, delirmeden aylarca çalıştı, bahçe yaptı kendine, sığınacak bir alan yarattı, eğlendi, şarkı söyledi, uyumadığı her anını doldurdu ve yaşamaktan vazgeçmedi. Çıldırmamak için hep meşgul olmaya mecburdu. Yaşam mücadelesiyle öyle meşguldü ki, üzülüp telaşlanmaya zamanı yoktu. Dale Carnegie: “Ruhsal yıkımın sırrı, mutlu olup olmadığımızı düşünecek boş zaman bulmamızda yatar.” der. Boş kalmayın… Sakın boş kalmayın… Evren boşlukları sevmez, bir şekilde doldurur… Boş zamanlarınızı boş bırakmayın…

Yapılması gereken işlerin listesini çıkarın. Çok uzun zamandır ertelediğiniz işlerinizi bu listeye ekleyin. Tamir edilmesi gerekenler, okunacak kitaplar, gidilecek yerler, temizlenecek dolaplar, aranacak dostlar, spor ve sanat aktiviteleri, çoktandır isteyip de ziyaret edemediğiniz aile büyükleri ve hastalarınız, gidin ve onları da mutlu edin. Gördünüz mü? Yapılacak ne çok
şey var hayatınızda! Bir ucundan başlayın, zaten bunlar aylarınızı alacak, üzülmeye, dertlenmeye, kaygıya, korkuya pek de zamanınız yok…

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

Adile ÇAKA   -  Bağlantı 17 Mayıs 2022, 14:01

İnsan ne muazzam bir varlık!

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı