REKLAMI GEÇ

YÜZÜNCÜ MAYMUN FENOMENİ

16 Ocak 2017 Pazartesi

1952 yılında bilim adamları Koshima Adası’ında bir deney yaptılar. Sahildeki kumların içine maymunların yemesi için tatlı patates gömdüler. Maymunlar ilk defa bu adada patatesle tanıştılar. Maymunların hepsi patatesten çok hoşlandı ama patateslere yapışmış olan kumlar canlarını sıkıyordu. Çıtır çıtır dişlerinin arasında kalan kumları sevmiyorlardı.

Yıllar sonra, bir bebek maymun patateslerden birini nehre düşürdü. Nehirden geri aldığı kumlarından temizlenmiş patatesi fark etti. Bundan sonra bütün patateslerini en yakın suya batırıp çıkardıktan sonra yemeği öğrendi. Sonra annesine ve kardeşlerine öğretti. Sonra da bütün etrafındaki genç maymunlar öğrendi. Yenilik ve değişime açık olan bütün yaşlı maymunlar da öğrenmeye başladı. Bu yeni davranış biçimi bilim adamlarının gözetimi altında kaydediliyordu.

Bu sayının 99’dan tam da 100’ü bulduğu gün; Tam da o gün! Bir devrim gerçekleşti ve 100. maymunun enerjisi de eklendiği anda adadaki bütün maymunlar, artık patatesi yemeden önce yıkamaya başladı.

İşin en ilginç yanı birbirleriyle hiç bağlantısı olmayan onlarca diğer adalardaki deney maymunlarının tümü de, aynı anda patatesleri yıkamayı öğrendiler. Yani yeni bile olsa bir düşünce ve davranış tarzı toplumların belli bir kısmı tarafından benimsendiği ya da düşünüldüğü an da, mesafenin ya da uzaklığın yakınlığın anlamı olmaksızın zihinden zihine aktarılabiliyor ve tek tek bireyleri ve bütünü etkiliyor. Yani canlı varlıklar birbirleriyle rezonansa geçip bilgi aktarımı yapabiliyorlar anlamına geliyor bu deney.

Görünmeyen enerji dalgaları içinde, atom altı partikülleri birbirleriyle inanılmaz hızlı haberleşebiliyorlar.

Amerika’da yapılan en müthiş deneylerden birisi de şöyle: Gönüllü deneklerden alınan tükürükler, yüzlerce kilometre uzakta bir deney kabı içinde bekletiliyor. Futbol fanatiği deneklere, New York’ta bir deney odasında futbol maçı izletiliyor. Maçın en kritik anlarında, deneklerin heyecan ve nabızları, kalp atışları değiştiği sıralarda, yüzlerce kilometre ötedeki, San Francisco’da deney tüplerinin içindeki tükürüklerin mikroskobik yapısı ve salınımı değişiyordu. Tükürük bezlerinin salgısı değiştikçe, çoktan bedenden ayrılıp gitmiş olan tükürük değişime uğruyordu.

Amerikalı bilim adamları bu deneyi diğer birçok salgılarla, başka başka şekillerde tekrarladılar.

Dünyadaki her şeyin canlı ve cansız varlıkların bir titreşimi ve frekansı olduğu artık herkes tarafından biliniyor. Ve bütün varlıklar bir rezonansla birbirine bağlanıp etkileşiyor. Bu yüzden biriz ve tek bir parçayız.

İşte bu yüzden hoşlanmadığımız, kızdığımız, öfkelendiğimiz şeyler var. Bu özellikler kendimizde olmasaydı tanıyamazdık. Biz de var ki biliyoruz.

Gördüğümüz her şey ve tüm formlar bu sonsuz kozmik alem içinde yüzen enerjilerdir ve hepsi alt düzlemde birbiriyle bağlantılıdır. Bu yüzden de birbirimizi etkiliyor ve ilişki içinde oluyoruz. Bütün evrenle ve alemlerle birlik içindeyiz. Fark sandığımız şey sadece zihnin bir oyunu ve ego. Kınadığımız, lanetlediğimiz, öfkelendiğimiz her şey biziz. Hep birlikte ne düşünüyorsak o enerji titreşiyor. Artık sorumluluk alma zamanı geldi de geçiyor bile. 100. maymun fenomeni gibi, yüzde 51’in huzuru ve dirlik düzeni hayal etmesi gerekiyor…

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

Adile ÇAKA   -  Bağlantı 12 Mayıs 2022, 10:03

Sevmediğin ot burnunun dibinde biter der eskiler,her şey sana seni gösteren yansıtan bir ayna,tükürük bile ân’da titreşiyorsa bu muazzam bir farkındalık ve evet kolektif bilinç için bireysel uyanış çok mühim,çok ama çok kıymetli bir yazı, teşekkürler

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı